İÇİNDEKİLER
Sayı 203 – Mayıs 2022


Paylaş
Tüm Sayılar      2022      Sayı 203 – Mayıs 2022      “Müsilaj Raporu” TBMM’de Görüşüldü ve Kabul Edildi.

“Müsilaj Raporu” TBMM’de Görüşüldü ve Kabul Edildi.


Meclis Araştırma Komisyonu tarafından TBMM’ye sunulan kısa adıyla Müsilaj Raporu, yapılan görüşmeler sonrasında kabul edildi. Genel yargı, raporun bilinenleri tekrarlamanın, arka arkaya yapıştırmanın ötesine geçmediği, somut, sonuç alıcı önlemler konusunda havanda su dövmeye devam edileceği, bu yaşamsal konunun bile siyaset malzemesi haline getirileceğine işaret ediyor. Beklenen, “ölmeye yatmış” Marmara’nın bir an önce “alıcı ortam” olmaktan çıkarılması için eylemlerin acilen uygulamaya sokulmasıydı, ama aradan neredeyse bir sene geçti ve hala Raporları konuşmak dışında somut bir adım görmüyoruz.

2021 yılının Mart, Nisan aylarında Marmara Denizi’nde görülmeye başlayan müsilaj vakaları akabinde 12.06.2021’de TBMM bünyesinde oluşturulan Meclis Araştırma Komisyonu TBMM’ye kısa adıyla Müsilaj Raporunu neredeyse bir sene sonra, 27 Nisan 2022 günü sundu ve yapılan görüşmeler sonrasında Rapor kabul edildi.

Aynı tarihlerde, 6 Haziran 2021’de, Marmara Belediyeler Birliği ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ortaklığında hazırlanan Marmara Denizi Eylem Planı açıklanmıştı. 15 Haziran’da Cumhurbaşkanlığı Genelgesiyle Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı başkanlığında Marmara Denizi Eylem Planı Koordinasyon Kurulu ve Marmara Denizi Bilim ve Teknik Kurulu kuruldu. 22 maddelik Marmara Denizi Eylem Planı’nı Marmara Belediyeler Birliği üyesi belediye başkanları bakanlıkla beraber imzalayarak kabul ettiler. Eylemlerin hayata geçirilmesi için yapılacak faaliyetleri detaylandıran Marmara Denizi Bütünleşik Stratejik Planı (2021-2024) da 22.10.2021 tarihinde, Marmara Denizi Eylem Planı Koordinasyon Kurulu 3. Toplantısında onaylanarak bakanlık tarafından yayınlandı.

Meclis Araştırma Komisyonu’nun da aynı zaman zarfında Raporu’nu hazırladığını görüyoruz. 387 sayfa uzunluğunda olan Rapor, kapsamlı bilimsel analizlerin, raporların ve çalışmaların ve Komisyon üyelerinin saha ziyaretlerinden elde edilen verilerin, görüşme sonuçlarının aktarıldığı detaylı bir metin. Birçok konu farklı başlıklarda tekrar tekrar ele alınmış. Buna karşılık, Marmara Denizi özelinde müsilaj oluşumunu tetikleyen tüm faktörlere ilişkin derli toplu ve güncel verilere bu raporda ulaşmak mümkün. Raporun yaklaşık 200 sayfalık kısmı muhalefet şerhlerine ayrılmış. CHP’nin şerhi 110 sayfa, HDP yaklaşık 40 sayfa, İYİ Parti’nin 4 sayfa.

Rapor, temel olarak 4 bölümden oluşuyor: Müsilaj Sorunu, Müsilajın Etkileri, Müsilajın Kontrolü ve Önlenmesi ve Sonuç ve Öneriler.

Raporun girişinde yer alan Komisyon Başkanı’nın sunuşunda “Marmara Denizi’nde müsilaj oluşumunun, küresel iklim değişikliği nedeniyle deniz suyu sıcaklığının yükselmesinden, Marmara Denizi’nin durgun yapısından ve bölgedeki yoğun nüfus dolayısıyla kentsel, endüstriyel ve tarımsal atıkların yeterli arıtmaya tabi tutulmaksızın denize ulaşması nedeniyle oluşan kirlilik artışından (besin yükünün yüksekliği) kaynaklandığı çeşitli vesilelerle dile getirilmiştir” deniliyor ve Komisyon çalışmalarının bu ana eksenler üzerinde inşa edildiği belirtiliyor.

Raporu özetlemeye çalışmak bu kısa yazıda mümkün değil. Her bir bölüm oldukça yoğun bilimsel analizler içeriyor ve önemli tespitler yapılıyor. Raporun bir yönetici özetinin olmaması büyük bir eksiklik. Anlatımlarda, müsilaj oluşumunun sebepleri açısından yukarda bahsi geçen 3 faktör arası karşılaştırmalı analizleri yapılmıyor. İfadeler bazen yuvarlak olabiliyor; şu alıntıda olduğu gibi: “Marmara Denizi özelinde değerlendirildiğinde, insan kaynaklı baskıların müsilaj oluşumunu tetikleyici temel faktörler arasında önemli bir paya sahip olduğu görülmektedir.” (s.87)

Yoğun bilimsel analizler içinden çıkarabildiğimiz şu tespit önemli: Marmara Denizi için en önemli kirlilik kaynaklarının başında “15 milyonu aşan nüfusuyla birlikte İstanbul şehri, İzmit, Gemlik, Bandırma körfezleri ve Tekirdağ bölgesi” (s.78) gelmekte. Marmara havzasında yer alan şehirlerin kanalizasyonundan kaynaklanan kentsel atık suyun % 43,4 gibi yüksek bir oranının yalnızca fiziksel arıtma yapılarak denize deşarj edilmekte olduğunu (s.252) öğreniyoruz. Rapora göre İstanbul Marmara Denizi’nde kirlilikle mücadelede özel bir öneme sahip, zira, Marmara Denizi’ne yapılan deşarjlarda azot ve fosfor yükleri açısından en yüksek paya İstanbul sahip çünkü İstanbul’da oluşan kentsel atıksuların yarısından fazlası (% 59) ön arıtma + Derin Deniz Deşarj (DDD) uygulamasıyla bertaraf edilmekte (s268).

Marmara Denizi için en önemli kirlilik kaynakları arasında sayılan İzmit, Gemlik, Bandırma körfezleri ve Tekirdağ bölgesi ise sanayi tesislerin yoğun olduğu yerler. Raporda sanayi tesislerinden kaynaklanan kirli atık sular konusunda fazla bilgi yer almıyor. Marmara Denizi Havzasında yer alan 8 ilde tüzel kişilik kazanmış 61 adet OSB bulunduğunu ve bunlardan Marmara Denizi’ne kıyısı olan 7 ildeki 45 OSB’nin doğrudan veya dolaylı olarak Marmara Denizi’ne deşarj yapmakta olduğu dışında bilgi edinemiyoruz. Ergene Derin Deşarjı başlıklı bölümde Tekirdağ Valiliği Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü tarafından İstanbul Teknik Üniversitesi’ne hazırlatılan çevresel etki raporu kapsamında “Ergene’den Marmara’ya aktarılan ileri arıtma uygulanmış OSB/Islah OSB atıksularının” Marmara Denizi alt tabaka (Akdeniz) sularına verilmesinin önerildiği raporlanmakta ve “bu kapsamda hazırlanan Derin Deniz Deşarj Projesi ile Ergene Havzası’nda bulunan 7 adet OSB için inşa edilecek ve havzada yer alan OSB’lerden kaynaklanan 460.000 m³/gün’lük sanayi atıksularının arıtılacağı tesislerin son durumu” anlatılmakta (s. 257- 258).

Raporun dördüncü bölümü Sonuç ve Öneriler. Toplam 157 öneri iki başlıkta toparlanmış: Müsilajın Kontrolü ve Önlenmesine İlişkin Öneriler, Müsilajın Etkilerine İlişkin Öneriler. Müsilajın kontrolü ve önlenmesine ilişkin önerilerin 22 numaralısı kritik: “Tüm evsel ve endüstriyel atıksular ileri biyolojik arıtmaya tabi tutulmalı, arıtma tesislerinde su geri kazanımı sağlanmalı, Marmara Denizi’nin azot-fosfor yükünü azaltmak öncelikli tedbir olmalıdır.” Aynı şekilde 25 numaralısı: “Marmara Denizi alt akıntısının arıtılmamış ve/veya yeterli arıtılmamış atıksular için seyrelme ve Karadeniz’e taşınması için bir konveyör olarak kullanılması prensibinden vazgeçilerek, fiziksel ve biyolojik evsel atıksu arıtma tesislerinin ivedilikle ileri biyolojik arıtma tesisine dönüştürülmesi sağlanmalıdır.” Müsilajın etkilerine ilişkin öneriler başlığının Diğer alt başlığında yer alan 157 numaralı önerinin en sonda olması ilginç. Öneri şöyle: “Marmara Denizi’nde oksijen eşiğine (hipoksi) çıkılabilmesi için toplam karasal besin yükünün % 40 oranında azaltılması yönünde gerekli çalışmalar hızlandırılmalıdır.”

Raporun tartışıldığı Meclis görüşmelerine yansıyanlar:

Meclisteki görüşmeler sırasında rapor üzerine şu milletvekilleri söz aldı ve konuştu:  İYİ Parti Grubu adına Hayrettin Nuhoğlu, İstanbul; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Hasan Kalyoncu, İzmir; Ayşe Sibel Ersoy, Adana; Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Rıdvan Turan, Mersin; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ali Şeker, İstanbul; Müzeyyen Şevkin, Adana; Emine Gülizar Emecan, İstanbul; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Mustafa Demir; İstanbul, Mustafa Canbey, Balıkesir; İlyas Şeker, Kocaeli milletvekilleri.

HDP Grubu adına Rıdvan Turan

“Mecliste biz muhalefet partilerinin verdiği önergeler reddedilse de ısrarlı duruşumuzla sonunda tüm partilerin ortak önergesiyle bir araştırma komisyonu kuruldu ve 13 Temmuz 2021 tarihinde çalışmalara başladık. Komisyonda çok sayıda bilim insanını, STK temsilcisini, yerel yönetim temsilcilerini, belediye başkanlarını ve su ürünleri yetiştiricilerini dinledik; Marmara havzasında inceleme gezisi yaptık, çalışmaların sonunda da komisyon raporu çıktı.

(…)

Bu raporun içerisinde bütün Komisyon çalışmaları boyunca yaptığımız tartışmalar, kurumlardan istediğimiz bilgiler, önemli olarak vurguladığımız konu başlıklarının hiçbir tanesi yok; tam tersine, bilim insanlarının anlattığı şeyler arka arkaya eklenmiş, yan yana getirilmiş ve eklektik bir bütün hâlinde buraya sunulmuş durumda. Komisyon faaliyeti bir habercilik faaliyeti de değil, bir vakanüvislik faaliyeti de değil değerli arkadaşlar. En azından, Genel Kurulun üzerinde yorum yapabileceği, bütünsellik arz eden bilgileri bir perspektif dâhilinde toparlayıp bir mantık, bir omurga çerçevesinde buraya sunması gerekirken rapor yazıcıları, adeta bir yırtma-yapıştırmayla önümüze bir rapor getirdiler. Ya, bir panelin kolaylaştırıcısı olsanız, moderatörü olsanız arada dersiniz ki: “Bak, bunlar böyle söyledi, bunlar böyle söyledi, burada benzeyenler ve benzemeyenler var” diye, millet daha iyi anlasın diye bir ara toplam alma ihtiyacı duyarsınız. Bu raporda böyle bir şey yok. Arka arkaya eklenmiş, eklenirken de mümkün mertebe aslında yazıcının, yazıcı aklın perspektifini doğrulayacak şeyler eklenerek rapor hâline getirilmiş. Mesela Ergene yok; Ergene konuşulmamış, tartışılmamış. En fazla konuştuğumuz şeylerden bir tanesiydi. Kanal İstanbul yok. Komisyon diyebilir ki: “Ya, Kanal İstanbul’u biz tartıştık ama buradan bir şey çıkmadı.” Çıkmadığını buraya getirmek bile Genel Kurula olan saygımız gereğince olması gereken bir şeydi, o da yok. Mesela, benim  gelenlere, bürokratlara, sorularım vardı; muhalefetin aşağı yukarı tüm vekillerinin soruları vardı, bu sorular yok. Daha vahimini söyleyeyim mi size? Bakın, MAREM’in  yaptığı çalışma sonucunda Ergene derin deşarjından denize basılan suyun kimyasal analizini, geldim, Komisyonda söyledim, size de söyleyeyim: Bakır, Dünya Sağlık Örgütü değeri 0,02 iken 2.544’e çıkmış  miligram/desilitre birim; çinko, 1.932, oysa 0,5 olması gerekir; demir, 636 yani saymayayım tek tek ama ağır metallerde inanılmaz bir artış var; bizim Komisyonumuz bununla ilgilenmedi. Hatta dedim ki: “Ya, yanlış olabilir, kalkın, gidelim, bir de biz ölçelim, belki ki MAREM’inki yanlıştır.” Ne yazık ki olmadı.

(…)

Bir Marmara Denizi Bütünleşik Stratejik Planı’mız var, biliniyor. Orada da raporun devamında da anlatılan esas şey şu: Marmara Denizi’nin alt akıntısı bir konveyör olarak kullanılmalı ve kirliliği Karadeniz’e uzaklaştırmalı. Bu konuda yapılmış çalışmalar var. 20nci yüzyılın başından beri böyle bir iddia var. Yani iki tabakalı su olduğundan dolayı alt tabaka oraya basılan kirliliği Marmara’ya ulaştıracağı vehmi var. Bu, çürütülmüş bir vehimdir; bu, gerçekliği yansıtan bir anlayış değildir. Hâl böyle olunca, bakın, eğer “Marmara Denizi’ni alıcı ortam olarak kabul etmiyoruz.” demiyorsak, “Derin deşarjı mutlaka sonlandırıyoruz.” demiyorsak, “Karada olan karada kalmalıdır, su arıtılmalı ve karasal ortamda tekrar kullanılmalıdır.” diyorsak, aynı raporun dediği gibi “Şöyle arıtacağız da ondan sonra deşarja basacağız.” gibi lafları anlatıyorsak bu zamana kadar yapılandan farklı bir şey yapmıyoruz demektir.

(…)

O nedenle, bu işin amentüsü şu olacak; başa yazacağız, başa, bunu başlığa çekeceğiz: “Derin deniz deşarjına hayır. Marmara Denizi’nin alt akıntısının bir konveyör olarak kullanılarak pisliği Karadeniz’e götüreceği anlayışına hayır demeli ve denizi alıcı ortam olmaktan mutlaka çıkartmalıyız.” Bu olursa raporun diğer taraflarındakiler az çok işe yarayabilir ama bu olmazsa istediğinizi yapın… Yani yazılmış, epey bir şey yazılmış; kıymetli arkadaşlar, bu yazılanların büyük kısmı da ne biliyor musunuz? Tarım Bakanlığı ile Çevre Bakanlığının vazifesi.

(…)

Bu işi düzelteceksek ilkin çıkacağız, diyeceğiz ki “Arkadaşlar, artık biz bedeli ne olursa olsun derin deşarjı bitiriyoruz.” Marmara bir alıcı ortam değildir ve en önemli konulardan bir tanesi, Marmara’nın bu hâle gelmiş olmasının ve daha da fazla olumsuz bir tarafa doğru sürükleniyor olmasının en önemli sebeplerinden bir tanesi Ergene derin deşarjı.

(…)

Komisyon adına konuşuyorum bazı yerlerde- “Bütün Komisyon böyle düşünüyor.” “Biz derin su deşarjına karşıyız.” diye hep beraber demedik mi? Şimdi, dememişiz gibi önümüze gelmiş rapor, deniyor ki: “İyi arıtılırsa basılabilir.”

(…)

Kıyılardaki yapılaşmanın tamamının ortadan kaldırılması lazım, inşai faaliyetlerin bitirilmesi lazım, gerçekten bir koruma alanı hâline getirilmesi lazım denizin, endüstriyel tesislere “Kendi suyunu arıt ve kullan, sana daha fazla su yok.” denilmesi lazım, bu suların, arıtılmış, nitelikli suların peyzajda kullanılması lazım, zeytin kara suyunun deşarjının engellenmesi lazım.

CHP Grubu adına Ali Şeker

…o derin deşarjdır ki bugün Marmara’yı bu hâle getiren. Otuz yıla yakın süre geçti Yenikapı Biyolojik Arıtma Tesisinin arsa tahsisini dahi yapmadınız, hâlâ yapmıyorsunuz. Başakşehir Biyolojik Arıtma Tesisinin arsa tahsisini hâlâ yapmıyorsunuz. Bir yıl geçti bu Komisyon çalışmaya başlayalı, dedik ki: Bu işleri bir an önce, aciliyetle çözün; Marmara’nın hiç zamanı yok, ölüyor. Öldüğünde de geri dönmüyor bir daha ama maalesef bir şey yapılmadı.

 (…)

Ergene derin deşarjıyla bu suyu veriyorsunuz Marmara’ya; Saroz’a gidiyordu daha önce. Şimdi, Marmara Denizi vasıtasıyla oraya deşarj başladıktan sonra kıyılarda biz ölümler gördük, balık ölümleri gördük. Ne oldu dediğimizde deşarj başladığını anlamış olduk. Çorlu, Çerkezköy Organize Sanayi Bölgelerinin tamamı sizin döneminizde yapıldı, “Arıtması olmadan doğayı istediğiniz gibi kirletebilirsiniz.” denildi, Marmara Denizi’ne ve Ergene Nehri’ne bütün pisliği bastılar ve Ergene’yi simsiyah bir nehir hâline getirdiler. Bizim artık derelerimizi öldürmememiz gerekiyor, denizimizi öldürmememiz gerekiyor. Onun için de bu şirketlerin buralara istediği gibi kanalizasyona ve açık derelere bu atıklarını boşaltmaması, boca etmemesi gerekiyor. Balıkesir-Çanakkale Çevre Düzeni Planı’nda yer alan yeni projelerde yeni ölüm hesapları var ve Marmara Denizi bunlardan daha çok zehirlenecektir.

(…)

Bizim Ergene derin deşarjının uçlarında aldığımız, döküldüğü yerden aldığımız -az önce arkadaşımız da söyledi- ağır metal miktarı binlerce kat fazla normal olması gerektiğinden ve biz bu denizin ölmemesini bekliyoruz. “Kirleten öder.” değil “Kimse kirletemez.” dememiz gerekiyor. Bir an evvel derin deşarja son vermek, bütün arıtma tesislerini karbon, azot, fosfor giderimine dayalı ileri biyolojik arıtmaya dönüştürmek gerekiyor. Marmara’yı koruma yasasını da bir an önce Meclisten çıkartmak gerekiyor.

(…)

CHP Grubu adına Emine Gülizar Emecan

Raporda da görüşmelerde de Kanal İstanbul Projesi hiç dikkate alınmadı. Yine, hâlâ çamur akan -işte şu gördüğünüz gibi- Ergene Nehri’nin derin deniz deşarjının müsilajda tetikleyici unsur olduğu yönünde uyarıda bulunan uzman görüşlerine de raporda yer verilmedi. Hazırlanan raporun samimiyetini işte bu nedenle sorguluyoruz.

(…)

Bölgede bulunan mevcut atık su arıtma tesislerinin tamamı en hızlı şekilde ileri biyolojik arıtma tesisine dönüştürülmeli ve yeni arıtma tesisleri ivedilikle yapılmalıdır; bu işlemlerin yapılması için de finansal kaynağa ihtiyaç vardır. Örneğin, İSKİ Genel Müdürünün toplantıda yaptığı açıklamasına göre, İstanbul’da yeni arıtma projelerinin dört yılda hayata geçebilmesi için 10 milyar TL gerekiyor.

Evet, 10 milyar TL gerekiyor ama dövizdeki ani yükselişle birlikte bu bütçe bugün 1 milyar euro’ya ulaşmıştır yani finans problemi en önemli sorun. İktidar çözüm için samimiyse öncelikle kaynak yaratmak zorundadır. Ergene derin deşarjı başta olmak üzere, Marmara’yı sınırsız bir alıcı ortam olarak kabul eden tüm derin deşarj sistemlerinin faaliyetine en kısa sürede son verilmeli, sanayi tesisleri atıklarını önce kendi bünyelerinde arıtmalı, “Kirleten öder” prensibi hayata geçirilmelidir ve gerçekçi denetimler yapılmalıdır.

AK Parti Grubu adına Mustafa Demir

…Tüm bu çalışmalar neticesinde, Marmara Denizi’nde görülen müsilajın oluşumunda 3 temel unsurun etkili olduğunu görüyoruz. Bunlardan birincisi, küresel iklim değişikliği münasebetiyle deniz suyu sıcaklığının artması; ikincisi, Marmara Denizi’nin jeolojik yapısı münasebetiyle durgun bir su yapısına sahip olması; üçüncüsü, bölgede yaşayan yoğun nüfus dolayısıyla kentsel, endüstriyel ve tarımsal atıkların yeterli arıtmaya tabi tutulmaksızın denize ulaşmasıdır. Burada bizim Komisyon olarak üzerinde hızlı ve etkin olarak müdahalede bulunmamız gereken bölüm hiç şüphesiz üçüncü bölümdür yani insan kaynaklı kirliliğinin önüne geçilmesidir. Marmara’ya ileri biyolojik arıtmaya tabi tutulmadan ulaşan atık suların taşıdığı azot ve fosfor yükü fitoplanktonların aşırı çoğalmasıyla birlikte müsilajın oluşmasına neden olmakta, bu durum aynı zamanda besin zincirinin bozulmasına, oksijen seviyesinin azalmasına ve biyoçeşitlilik kaybına neden olmaktadır.

(…)

Ayrıca, Komisyon olarak görüşümüz: Marmara Denizi’ne ileri biyolojik arıtmaya tabi tutulmadan hiçbir şekilde atık suyun deşarj yapılmaması ve fakat uzun vadeli nihai hedefimiz de Marmara Denizi’ne hiçbir şekilde atık suyun verilmemesidir.

…Eğer çözüme doğru yönelirsek Marmara Denizi’ne günde 7,5 milyon metreküp atık su verilmektedir ve bunun 5 milyon 800 bin metreküpü İstanbul kaynaklıdır. Yani Marmara’nın kirletilmesine yüzde 75 oranında sadece İstanbul’un sebep olduğu bilinmektedir. Hâlihazırda İstanbul’un atık sularının sadece yüzde 29’u ileri biyolojik arıtmayla, kalan kısımları ise ön arıtmayla yani kabası alınarak deşarj edilmektedir. Acil çözüm için İstanbul’un ihtiyacı olan ileri biyolojik arıtma tesisleri hızla yapılmalı ve atık su tam anlamıyla arıtılmalıdır. Ne yazık ki yaptığımız görüşmelerde İBB, ileri biyolojik arıtma tesislerini yapamayacaklarını ifade etti. Hiç şüphesiz İBB bu çalışmayı yapamazsa biz Marmara’yı kaderine bırakacak değiliz. Arıtma tesislerinin kurulması için Cumhurbaşkanımızın talimatıyla Bakanlıklar nezdinde gerekli çalışmalar yapılmakta, tesislerin hızlıca yapılabilmesi için de AK PARTİ grubumuz bir kanun çalışması yapmaktadır. Mahalli idarelerin yükümlü oldukları hâlde su arıtma tesislerini verilen süre içerisinde yapmamaları durumunda arıtma tesislerinin Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca yapılması, yaptırılması, işletilmesi ve işlettirilmesi konusunda çalışmalar devam ediyor.

(…)

AK Parti Grubu adına Mustafa Canbey

Marmara Denizi özelinde Marmara Deniz Havzası Eylem Planı Kapsamında Deşarj Standartlarında Kısıtlama Genelgesi 22/06/2021 tarihinde yayımlanmıştır. Genelgeyle, Marmara Denizi hidrolojik havzasında yer alan illerde, sanayi ve evsel atık su arıtma tesisleri için kirliliğin göstergesi olan kimyasal oksijen ihtiyacı parametresinde kentsel atık sularda yüzde 20, endüstriyel atık sularda ise yüzde 50’ye varan kısıtlamalar getirilmiştir. Bununla birlikte, genelgeyle değiştirilen şartlara uyum için süreler belirlenerek iş termin planları alınmıştır yani özetle, söz konusu genelgede verilen işler ve süreler tamamlandığında fiziksel arıtma oranını çok büyük bir oranda azaltmış ve ileri biyolojik arıtmayı dönüştürmüş olacağız.

https://webdosya.csb.gov.tr/db/cygm/icerikler/2021-13-sayili-genelge-22-06-2021-1172378-20210623132535.pdf

(…)

Su kirliliğinin bir diğer nedeni yayılı kirliliktir yani tarımsal faaliyetlerden kaynaklanmaktadır. Ülkemizdeki bitkisel üretimin yüzde 7,5’i; hayvansal üretimin ise yüzde 4,5’i Marmara Denizi’ne kıyısı olan illerimizde gerçekleştirilmektedir. Tarım ve Orman Bakanlığımız tarımsal kaynaklı kirliliği önlemeye yönelik olarak Tarımsal Kaynaklı Nitrat Kirliliğine Karşı Suların Korunması Yönetmeliği’nin yayınlanması ve nitrat bilgi sisteminin oluşturulması, iyi tarım uygulamaları kodunun yayınlanması ve destekleme ödemeleri, nitrata hassas bölgelerin belirlenmesi ve bölgelere özgü eylem planlarının hazırlanması gibi pek çok tedbiri hayata geçirmiş durumdadır.

(…)

Marmara Denizi’ne yapılan atık su deşarj miktarının yüzde 76,53’ü İstanbul kaynaklı. İstanbul’un mevcut atık su arıtma tesislerinin toplam kapasitesi dikkate alındığında yaklaşık yüzde 29’u ileri biyolojik atık su arıtma tesisi. Yani aslında Marmara Denizi’ni en çok kirleten maalesef şu anda İstanbul.

6 Haziran 2021’de, Marmara Belediyeler Birliği ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ortaklığında hazırlanan Marmara Denizi Eylem Planı ne öngörüyor?

“MARMARA DENİZİ EYLEM PLANI”

EYLEM 1. Marmara bölgesinde kirliliğin azaltılması ve izleme çalışmalarının yürütülmesi amacıyla; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, ilgili kurum ve kuruluşlar, üniversiteler, sanayi odaları ve STK’lardan müteşekkil Koordinasyon Kurulu; Marmara Belediyeler Birliği bünyesinde ise Bilim ve Teknik Kurulu oluşturulacak.

EYLEM 2. Marmara Denizi Bütünleşik Stratejik Planı üç ay içerisinde hazırlanarak çalışmalar bu plan çerçevesinde yürütülecek.

EYLEM 3. Marmara Denizi’nin tamamını koruma alanı olarak belirleme çalışmaları başlatılacak, 2021 yılı sonuna kadar tamamlanacak.

EYLEM 4. Acil müdahale kapsamında 8 Haziran 2021 tarihinden itibaren, 7/24 esasıyla, Marmara Denizi’ndeki müsilajın bilimsel temelli yöntemlerle tamamen temizlenmesine yönelik çalışmalar başlatılacak.

EYLEM 5. Bölgede bulunan mevcut atıksu arıtma tesislerinin tamamı ileri biyolojik arıtma tesisine dönüştürülecek. Atıksuların ileri biyolojik arıtım yapılmaksızın Marmara Denizi’ne deşarjını engelleyici hedefler doğrultusunda çalışmalar yürütülecek.

EYLEM 6. Marmara Denizi’ne deşarj yapan atıksu arıtma tesislerinin deşarj standartları 3 ay içerisinde güncellenerek hayata geçirilecek.

EYLEM 7. Arıtılmış atıksuların mümkün olan her yerde yeniden kullanımı artırılacak, desteklenecek. Temiz üretim teknikleri uygulanacak.

EYLEM 8. Atıksu arıtma tesislerini gerektiği gibi işletmeyen OSB’lerin rehabilitasyon ve iyileştirme çalışmalarıyla ileri arıtma teknolojilerine geçişi hızlandırılacak.

EYLEM 9. Atıksu arıtma tesislerinin yapımı ve işletilmesini çok daha kolay hale getirmek için kamu-özel sektör işbirliği modelleri hayata geçirilecek.

EYLEM 10. Marmara Denizi’ne gemilerin atıksularının boşaltılmasının önlenmesine yönelik üç ay içerisinde düzenleme yapılacak.

EYLEM 11. Tersanelerde temiz üretim teknikleri yaygınlaştırılacak.

EYLEM 12. Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız tarafından yapılan çalışmalar çerçevesinde; alıcı ortama deşarj yapan atıksu arıtma tesislerinin tamamı 7/24 online izlenecek. Marmara Denizi’ndeki 91 izleme noktası 150’ye çıkarılacak. Türkiye Çevre Ajansı eliyle, Marmara Denizi ile ilişkili tüm havzalardaki denetimler uzaktan algılama, uydu ve erken uyarı sistemleri, insansız hava araçları ve radar sistemleri kullanılarak artırılacak.

EYLEM 13. Marmara Denizi kıyılarını kapsayacak şekilde Bölgesel Atık Yönetimi Eylem Planı ve Deniz Çöpleri Eylem Planı üç ay içerisinde hazırlanarak uygulamaya konulacak.

EYLEM 14. İyi tarım ve organik tarım uygulamaları ile basınçlı ve damlama sulama sistemleri yaygınlaştırılacaktır.

EYLEM 15. Marmara Denizi’yle ilişkili havzalarda, dere yataklarına yapay sulak alanlar ve tampon bölgeler oluşturularak kirliliğin denize ulaşması önlenecektir.

EYLEM 16. Zeytin karasuyu ve peyniraltısuyu kaynaklı kirliliğin önlenmesi için, atık su azaltımını gerçekleştirecek teknolojik dönüşümler sağlanacaktır.

EYLEM 17. Fosfor ve yüzey aktif madde içeren temizlik malzemelerinin kullanımı aşamalı olarak azaltılacaktır. Organik temizlik ürünleri teşvik edilecektir.

EYLEM 18. Marmara Denizi’mizdeki tüm hayalet ağlar 1 yıl içerisinde temizlenecek.

EYLEM 19. Balıkçılık faaliyetlerinin ekosistem temelli yapılması sağlanacak, koruma alanları geliştirilecek.

EYLEM 20. Müsilaj nedeniyle zarar gören balıkçılara ekonomik destek sağlanacaktır.

EYLEM 21. Deniz kirliliğinin önlenmesi ve vatandaşlarımızın bilinçlendirilmesi amacıyla çalışmalar yapılarak, kamuoyunun bilgilendirecek bir platform oluşturulacak.

EYLEM 22. Soğutma suları ve termal tesislerden oluşan sıcak suların Marmara Denizine etkilerinin azaltılmasına yönelik tedbirler alınacak.

Şimdiye kadar yapılanlar

  • Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, ilgili kurum ve kuruluşlar, üniversiteler, sanayi odaları ve STK’lardan müteşekkil Koordinasyon Kurulu kuruldu.

https://marmarahepimizin.csb.gov.tr/marmara-denizi-eylem-plani-koordinasyon-kurulu-1.-toplanti-haber-261962

  • Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından Marmara Denizi Bütünleşik Stratejik Planı yayınlandı.

https://webdosya.csb.gov.tr/db/marmarahepimizin/menu/marmara-sp_20220104114209.pdf

  • Marmara Belediyeler Birliği bünyesinde Bilim ve Teknik Kurulu oluşturuldu

https://marmara.gov.tr/marmara-denizi-bilim-ve-teknik-kurulu-aciklandi/

  • 06.2021 tarihinde Marmara Deniz Havzası Eylem Planı Kapsamında Deşarj Standartlarında Kısıtlama Genelgesiyayımlandı.

https://webdosya.csb.gov.tr/db/cygm/icerikler/2021-13-sayili-genelge-22-06-2021-1172378-20210623132535.pdf

  • 4 Kasım 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı Kararı ile Marmara Denizi ve Adalar Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edildi.

https://webdosya.csb.gov.tr/db/tabiat/duyurular/4-kas-m-2021-tar-hl–karar-20211119150047.pdf


Yayınlanma Tarihi: 04 Mayıs 2022  /  Son Güncellenme: 05 Mayıs 2022


Bu yazı hakkında yazarımıza ve editörlerimize iletmek istedikleriniz mi var?
Aşağıdaki formu kullanarak kendisine ulaşabilirsiniz.
(Bu formdaki bilgiler, yazarımız ve editörlerimizin mail adreslerine iletilecektir.)


Çerezleri Yönetin!

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.

Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.