Yayınlanma Tarihi: 04 Mayıs 2022 / Son Güncellenme: 05 Mayıs 2022
Geçen yıl Marmara Denizi’ni kaplayan ve hepimize neler oluyor dedirten deniz salyası (müsilaj) olayını hatırlarsınız. Önce Haliç boğulmuştu, sonra İzmit Körfezi boğuldu. Şimdi de, Marmara Denizi’nin boğulma işaretlerini görmeye başladık.
Son 70 yıldır plansız ve denetimsiz şekilde çevresinde yoğunlaşan nüfus ve sanayinin etkisiyle Marmara Denizi her gün biraz daha örselenmiştir. Marmara Denizi’nin “imdat işaretleri” uzun yıllardır bilim insanları tarafından kaydedilmesine ve raporlanmasına rağmen yeterli önlemler alınamamış ve sonunda bu nadide denizimiz dibini ve yüzeyini salya (müsilaj) ile kaplayarak komaya girdiğini herkese göstermiştir. 2020 Kasım’ından bu yana yaşadığımız bu son deniz salyası olayının ölçeğine ve süresine baktığımızda insan kaynaklı bir afetle karşı karşıya olduğumuz açıktır.
Marmara Denizi bir iç denizdir. Çanakkale ve İstanbul Boğazları ile Ege Denizi ve Karadeniz’e bağlantısı olan ve dünyada eşi bulunmayan nadir bir doğal yapıdır. Yüzölçümü yaklaşık 11 bin 500 kilometrekare olan bu nadide denizimizin kıyılarını, İstanbul, Kocaeli, Yalova, Bursa, Balıkesir, Çanakkale ve Tekirdağ illeri ve bu illere ait toplam 49 ilçe paylaşır. 2020’de 24 milyon kişiye, toplam sanayi kuruluşu sayısı (2016 itibariyle) 66.953’e ulaşmıştır. Türkiye ekonomisinde en büyük paya sahip Marmara Havzası, ülke nüfusunun %30’unu ve sanayinin yaklaşık %50’sini barındırmakta ve yoğun olarak karasal ve denizel kirlenmeye maruz kalmaktadır.
Marmara Denizi’nin denizel yaşam ortamı son 50 yıldır hem Karadeniz hem de Marmara Havzası kaynaklı evsel ve endüstriyel atıkların yoğun kirlilik etkisi altında bozulmuştur. Yüzey sularında ışık geçirgenliği azalmış ve oksijen değerlerinde hızlı çöküşler olmuştur. Marmara Havzası’nda oluşan evsel atık sular, her ölçekte endüstriden gelen atık sular, düzenli/düzensiz depolama sahalarından sızan sular, tarım alanlarından gelen tarım ilacı kalıntıları ve madencilik etkinlikleri ile kirletilen nehir ve dereler yetersiz arıtma sonrası derin deşarj yoluyla Marmara Denizi’ne boşaltılmaktadır. Bu kirleticilere ek olarak gemicilik, turizm-rekreasyon, kıyıların doğal yapısını bozan dolgular ve Karadeniz’den gelen yıllık 660 milyar metreküplük kirli su girişi de Marmara Denizi’nin kirliliğine ek bir yük oluşturmaktadır. Bugün 25 metreden daha derinde oksijeninin oksijenin bittiği ve içerisindeki balık ve diğer canlıların yaşam alanlarının iyice daraldığı Marmara Denizi soluksuz kalmıştır.
Marmara Denizi insan kaynaklı bir çevre afeti ile karşı karşıyadır. Bu afet nedeniyle denizden faydalanan ve ekonomik değer üreten herkes olumsuz etkilenmiştir. Son 50 yıllık bilimsel çalışmaların sonuçları, kirlenen denizlerimizle ilgili önemli sorunları ve çözüm önerilerini ortaya koymuştur. Uzmanlar, önümüzdeki yıllarda da bu sorunun sürme olasılığının yüksek olduğuna işaret etmektedirler. Evlerden, sanayiden, kıyı dolgu ve tahribatından, Karadeniz’den gelen kirli sudan, gemilerden, kirli havadan karışan her türlü kimyasal ve organik kirleticileri arıtmak için uzmanların önerdiği uygulamaları yapmak için bir engel yoktur.
Adalar Vakfı Etkinlik ve Ağ Oluşturma Çalışma Grubu olarak “Marmara’yı Konuşuyoruz” genel başlığı için altında Marmara Denizi’nin bugünkü durumu hakkında bizleri aydınlatacak ve çözüm önerilerini sunacak değerli uzmanları davet ettik. Adalı dergisi YouTube kanalı üzerinden canlı yayınlanacak olan “Marmara’yı Konuşuyoruz” programı şöyle olacaktır:
Ayrıntılar ve bağlantı adresleri Etkinlik ve Ağ Oluşturma Çalışma Grubu tarafından, her konuşma için hazırlanacak sosyal medya duyurularında yer alacaktır.
Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.
Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.
Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.