İÇİNDEKİLER
Sayı 203 – Mayıs 2022


Paylaş
Tüm Sayılar      2022      Sayı 203 – Mayıs 2022      Marmara Elektrik Santrali

Marmara Elektrik Santrali


1. Marmara Elektrik Santral Binası (11.11.2019) H. Can Yücel arşivi

Marmara Belediyesi Kurucu Başkanı Ahmet Enön anısına…

Soğuk kış geceleri battaniyenin altında kaybolduğum vakitler, Karayel ve Poyraz’dan esen sert rüzgârlardan sebep bazen tüm ada karanlığa gömülürdü. Falezlerin üzerindeki evimizin panjurlarında ıslık öttüren, bahçedeki ağaçlarınsa çatırdayarak korkunç seslerle devrildiği zemheri fırtınalarında içimi ürperten zifiri karanlığa aldırmadan uyumaya çalışırdım bacaklarımın arasındaki sıcak su torbasıyla. Mum ve gazyağı lambamızsa her daim hazır olurdu böyle durumlar için. Ansızın kararan evimizin salonu sobanın yalazıyla aydınlanırdı sarı-sıcak. Bense denize doğru bakardım böyle akşamlarda ada önünden geçen gemileri düşleyerek. 3,5 deniz mili mesafedeki Ekinlik Feneri’nde çakan beyaz ışık karanlığı delip ulaşırdı Marmara kıyılarına inatla, ben buradayım dermişçesine…

Elektrik şebekesinin düzene kavuştuğu yıllarda doğan şanslı çocuklardandım. Zira kerahet vakti sofrada geçmiş günlerden bahis açıldığında günün belirli saatlerinde verilen elektrik nedeniyle ada şartlarının eskiden ne kadar zor olduğunu anlatırdı bizimkiler. Günümüzde neredeyse soluduğumuz oksijen kadar vazgeçilmez bir ihtiyaç halini alan elektrik, 1980’li yılların başına kadar adada günde sadece birkaç saat verilebilmekteydi. Türkiye’de yerel turizmin 1950’lerde başladığı önemli bir tatil beldesi olan Marmara Adası, üç büyük şehrin burnu dibinde olmasına rağmen, ancak 1989 yılında denizaltı kablolarının döşenmesiyle ulusal şebekeye bağlanabilmiştir.

  1. Ayet Kaptan (Karatepe) Memduh Erenle birlikte. Güneş Eren arşivi.

Şimdi biraz daha gerilere gidip adanın elektrikle ilk buluşmasını hatırlayalım. Et ve Balık Kurumu’nun 1953 yılı devreye aldığı, Ada’nın ve bölgenin adeta kaderini değiştiren soğuk hava deposu sayesinde adalılar hem balıkçılıktan elde ettikleri kazancı arttırabilmiş hem de en kıymetli medeniyet vasıtalarından biri olan elektriğe kavuşmuşlardı. Bu hizmetin alınmasında Faik Bozdak, dönemin muhtarı Rıfat Yavuz ve muhtarlık baş azası Ayet Kaptan’ın (Karatepe) emekleri unutulmamalıdır. Ayet Kaptan, Marmara’da sokaklara demir direkler dikerek kabloların döşenmesiyle bizzat ilgilenmiş ve bu hizmetin devamı için uzun yıllar özveriyle çalışmıştı. Et ve Balık Kurumu’yla yapılan anlaşma gereği muhtarlık, kilovat saati 36krş’tan elektrik satın almaya başlamıştı. Bu sayede 250 Beygirlik jeneratörün ürettiği elektrik muhtarlığın da üzerine birkaç kuruş eklemesiyle tüketicilere sabah: 07.00-09.00, öğlen: 12.00-14.00, akşam: 18.00-23.00 saatleri arasında 200 aboneye olacak şekilde hizmet vermeye başlamıştı. Adanın elektrik ihtiyacı 1977 yılına dek bu şekilde sürdürülmüştü. 1972 yılındaki ara seçimle Ahmet Enön Marmara Belediyesi kurucu başkanı seçilmişti.

1973 yerel seçimlerinde de başarı elde eden Ahmet Enön, Başbakan Bülent Ecevit, Dışişleri Bakanı Turan Güneş ve Korkut Özal’la görüşmeler yapmıştı. Bu görüşmeler neticesinde de âtıl durumda kalan Et ve Balık Kurumu’na devrolan büyük Konserve Fabrikası, lojmanları ve arazisiyle birlikte taksitlendirilerek Marmara Belediyesi’nce satın alınmıştı. Satın alınan bu arazi üstüne bugün de ayakta olan ve UEDAŞ[1]tarafından kullanılan Marmara Elektrik Santrali inşa edilerek ada için çok büyük bir hizmet gerçekleştirilmişti. Enön, Dönemin Balıkesir TEK[2] Kurumu yetkilisi Erdal Güngör’le bir toplantı gerçekleştirmiş, sualtı nakil hatları döşeninceye dek güçlü bir jeneratör ile adaya düzenli elektrik vermenin yollarını aramaya başlamışlardı. Böylece İller Bankası’nın desteği ile 1976 yılında santral binasının inşaasına başlanmış ve belediyenin gerek maddi gerek teknik yetersizlikleri (araç-gereç) ve kısıtlı olanaklarına rağmen çok zorluk çekilerek de olsa yaklaşık bir yılda bitirilmişti. Ahmet Enön, Marmara Belediyesi adına Skoda firmasına iki adet 585 Beygir (430 KVA) kuvvetinde Dizel jeneratörü sipariş etmişti. Makineler, Skoda’nın İstanbul temsilcisi Hikmet Özgür firmasından 14 büyük ambalaj (tahta sandıklar) halinde teslim alınmıştı. Esas hikâye ise bundan sonra başlıyordu…

  1. Şoför Ali Organ ve Belediye Başkanı Ahmet Enön, Ali Organ arşivi.

Makineler ve diğer teçhizata ait tahta sandıklar kamyonla Kumkapı’dan gemiye yüklenecekti yüklenmesine ama Aksaray’a inen yolların üzerindeki alçak köprüler kamyona geçit vermiyordu bir türlü. 1977 yılının soğuk bir Şubat gününde Başkan Enön, arkadaşları Kumkapılı Meyhaneci namı diğer Kör Agop ve Rıfat Özgümüş kamyonla geçebilecekleri bir yol arayıp durmuşlardı. Saatler süren uğraş sonunda Saraylar’dan Zeki Kalkavan’a ait siyah bordalı “Kaptan İbrahim” kosterinin bağlı olduğu iskeleye varabilmişlerdi. Mermer taşımacılığı yapan bu geminin güvertesi kalın saçtan yapılmıştı ve kuvvetli vinçleri bulunuyordu. Buna rağmen 12-15 ton ağırlığındaki motor ve diğer tahta sandıkları geminin ambarına indirene kadar tabiri caizse ölüp ölüp dirilmişlerdi. Ertesi sabah Marmara Balıkçı Barınağı’na yanaşan gemi, kıymetli yükünü rıhtıma boşaltmıştı. Ancak önlerinde verilmesi gereken çetin bir sınav daha vardı, o da bu makine parçalarının yeni inşa edilen Elektrik Santrali’ne taşınmasıydı. Tahta sandıklar ve makine bloğu demir boruların üzerinde, Ali Organ’ın kullandığı daha önce Yarımca Belediyesi’nden sembolik bir ücret karşılığında satın alınan, tamponunda çelik halat sarılı makara sistemi (vinç) bulunan gri renkli Belediye’nin tek aracı Dodge Power Wagon ile çekilerek götürülmüştü.[3] Taşıma işlemi sırasında domuz arabası ve Mustafa Şenol’a ait kamyondan da yararlanılmıştı. Bu ameliye sırasında parçaların geçirileceği güzergâhtaki ağaçlardan halat ve makaralarla varagele[4] yapılmış, Marmara eşrafından birçok tanıdık sima 4-5 gün süren bu taşıma işlemine elinden geldiğince katkıda bulunmuştu…

  1. Yılmaz Özdemir, Ali Organ, Ahmet Enön Marmara Balıkçı Barınağında, Ali Organ arşivi.

Elektrik Santrali için alınan 585 Beygirlik 6 silindirli Skoda’lar su soğutmalı olduğundan santral bahçesine 400 ton su kapasiteli 1-1,5 metre derinliğinde bir havuz yapılmıştı. Ayrıca jeneratörlerin yakıtı için toplamda 15’er tonluk iki adet silindirik mazot tankı da binaya yakın konumlandırılmıştı. Santral için satın alınan mazot, gemiler vasıtasıyla Ender Konserve Fabrikası önündeki iskelede bulunan beş tonluk mazot tankına boşaltılıyor burada dinlendirildikten sonra oradaki pompa vasıtasıyla toprak altında bulunan boru hattıyla santral binasına basılıyordu. Makineler için Çekoslovakya’dan gönderilen plana göre zemine yaklaşık 50 santimetre derinliğinde yataklar inşa edilmişti. Dizeller, Doğu-Batı yönünde yan yana konumlandırılmıştı. Dıştan yağlamalı olduklarından makine önünde yaklaşık bir tonluk yağ karteri bulunuyordu. Makinelerin montajını ise Fethi Usta (Çember) ve Yılmaz Özdemir birlikte yapmışlardı. Dinamoların ve elektrojen grubunun montesini İller Bankası’ndan gelen elektrikçiler gerçekleştirmişti (Ziya Özenç). Makinelerin ilk hareketi kompresörler vasıtasıyla verilmekteydi. Santral binasında, ön bölümde makine dairesi arka kısımdaysa trafolar mevcuttu. Ayrıca işçiler için giyinme ve dinlenme odası da bulunuyordu. Santralde çalışacak ilk personellerden biri olan Kemal Midilli, İller Bankası’nda dokuz ay süresince yüksek gerilim eğitimi almıştı. Yine Kemal Midilli’nin aktardığı üzere elektrik verme süreleri şöyleydi; “Sabah 07.30-09.00 arasında, öğle vakti saat 12.00de çalıştırıp 13.30da durduruyorduk. Mazot yeterince yoktu! Güneş battıktan sonra da gece yarısı bire kadar çalıştırıyorduk. Marmara Belediyesinin kısıtlı maddi imkânları olmasına rağmen turizmin adeta patlama yaşadığı 1970’lerin sonunda talep edilen ihtiyacı karşılamak için çalıştırılan makinelerin mazotu bitiyor, mazot bittiği vakit de adalı armatör ailelerin kullandıkları Karadeniz çektirmelerinden, Nato tesislerinden iskeleye yanaşan yolcu ve yük gemilerden varille mazot alınıyordu. Alınan mazot traktörlerle santrale taşınır hizmet aksatılmamak için elden ne gelirse yapılırdı (Kemal Midilli, Ali Ensert, Ziya Özenç). 1980 yılına dek türlü zorluklar ve bin bir emekle Belediye’ye bağlı ‘Marmara Elektrik Santrali’ faaliyetine devam etmişti. Ta ki 12 Eylül 1980 Askeri Darbesine kadar. 1 Ocak 1981 yılı itibariyle de santral binası içindeki tüm ekipman ve kasaba içindeki dağıtımı sağlayan direk-kablo teçhizatı hatta tüm çalışanlarıyla birlikte Türkiye Elektrik Kurumu’na (TEK) devredilmişti. Kurum Marmara Belediyesi’nden devraldığı bu tesis için nakdi ödeme yapmış, Belediye ise bu ödeneği cari harcamaları için kullanmıştı.

  1. 1981 yılında yerel bir gazetede yayınlanan iki yazı görülmektedir. H. Can Yücel arşivi.

Santral Türkiye Elektrik Kurumu’na geçtikten sonra makineler muntazam bir şekilde çalıştırılmaya devam etmiş hatta yeni bir makine daha alınarak enerji üretimi arttırılmıştı. 1986 yılında ulusal şebekeye bağlanıp âtıl duruma düşen bir elektrik santralinden 700 Beygir kuvvetinde ‘Lister Blackstone’ marka makine alınarak, Skoda’lara paralel bir şekilde ‘Marmara Santrali’ne monte edilmiş böylece santralin gücüne güç katılmıştı.

  1. Yılmaz Özdemir ve Kemal Midilli, Skodanın başında.

Kuruluşundan özelleştirildiği döneme kadar birçok Marmaralı sima elektrik santraline ve idaresine emek vermişti. İçlerinden bazılarıyla yapabildiğim sohbetlerde anlattıkları ayrıntıları çok kıymetli buluyorum. Örneğin, 1972 yılında Belediye’nin elektrik personeli olarak işe başlayan Kemal Midilli, santral kurulduktan sonra makine-elektrik teknisyeni olarak işbaşı yapmış, 1990 yılına kadar Marmara Elektrik Santralinde, 10 yıl da Bandırma’da çalıştıktan sonra TEK’ten emekli olmuştu. Konuyu araştırırken kendisiyle de sohbet etme imkânım olmuştu.  “1977 yılında satın alınan Skodaları Balıkesir İller Bankası’ndan mühendisler gelmiş geçici kabul için makineleri birlikte test etmiştik. İki tonluk bir su tankı getirildi, makineleri çalıştırdık ve 430 kilovata kadar yükleyerek ilk demeyi yaptık. Sonuç başarılı olmuştu. Gündüzleri Buzhane, geceleri ise biz veriyorduk elektriği ilk başlarda. 1981 yılında Çınarlı, Topağaç, Gündoğdu, Asmalı’ya elektrik verildi. Saraylarınsa kendi şebekesi jeneratörü vardı idare ediyordu. Yaklaşık bir sene sonra Asmalı’dan yüksek gerilim hattı çekildi Saraylara böylece düzenli elektrik verilebildi… Durdurucu dediğimiz direkler demirden (on direkte bir durur elektrik gerdirilir), taşıyıcı direklerse ahşaptı daha sonra betonarme direkler getirildi. Saraylarda bulunan Mermer Ocakları o yıllara dek kendi kurdukları jeneratörlerle işlerini hallediyordu. Artık Elektrik istemeye başlamışlardı. Bu sebeple 1986 yılında Trakyadan 700 beygir kuvvetinde Lister Blackstone alındı. Güçlü makineydi. Aynı santralden, Göeadaya ve Avşaya da 300er beygirlik makineler söktük ve kurulumunu yaptık. Avşaya ise Erzincandan Deutzmarka 1500 beygir kuvvetinde sekiz silindir bir makine getirip enerji vermiştik. Bir yıl da Avşada çalışmıştım. Fotoğrafta Yılmaz usta ile birlikteyiz. Sanıyorum Ağustos ayı ve bayramdı…  Bunun dışında Bozcaadadan Hencher marka sahra tipi taşınabilir bir makine daha getirip Marmara santraline dahil etmiştik. TEK Genel Müdürlüğü’nden makinelerin saat dilimlerinde çalıştırılması uygun görülmemiş devamlı çalıştırılmaya başlanmıştı. Yine de o dört makinenin yetmediği zamanlar olurdu (Kemal Midilli).”

  1. Ali Ensert işbaşında. 585 HP x 2 Skoda ile birlikte. Ali Ensert arşivi

Marmaralı çocukluk arkadaşım Mustafa’nın Babası da TEK çalışanlarındandı. Hatta bir iki sefer birlikte santral binasına gitmiştik. Su soğutma sistemini havuzu ve son kalan Lister makineyi yerinde görebilmiştim. Ali ağabeyden de o günleri bizim için anlatmasını rica etmiştim geçtiğimiz yaz… 1979 sonu 80 başları gibi çalışmaya başlamıştım. Henüz TEKe devir gerçekleşmemişti. İşe girdiğimizde Skodalar faaldi. Ömer Doğanla birlikte işe girmiştik. Balıkesirde Yüksek gerilim kursuna gitmiştik 35 gün. Her hafta sonu imtihan ederlerdi. Direğe tırmanıp yukarıda belimizden bağlıyken voleybol oynatırlardı. Yüksekte çalışmaya alıştırmaktı maksat. Ağaç direklere çıkarken ayakçıklar kullanırdık. V’ şeklinde tırnakları vardı bu ayakçıkların… Aracımız vardı ama yol yoktu. Topağaç’a direkler üstten dağdan gidiyordu. Araçla gidebildiğimiz yere kadar gidip sonra lazım olan tüm malzemeyi; ayakçıklar, kablo, alet takımları, palangalar, kemer vs. yüklenip yürüyerek gitmek mecburiyetindeydik. Çınarlı için mesela Ahmet Enön’ün sahibi olduğu Deniz Otelin oraya kadar araçla gidebiliyorduk. Ondan sonraki direkler hep dağdaydı. Yol yok iz yok kar-buz. Öyle günler vardı ki saçımız sakalımız buz tutardı. Otelin orada trafo vardı. Seksiyonel dediğimiz direkler var. Oradan ayırarak Marmara tarafını besliyorduk… O vakit arızanın ne tarafta olduğu anlaşılıyordu. Bakıyorduk ki Marmara yönü sağlam, Çınarlı’ya doğru arızayı aramaya devam ediyorduk. Sahra tipi Hencher marka jeneratörü yetmeyince sistemi beslemek için kullanıyorduk. Ulusal Şebekeye geçildiği zaman büyük bir arıza deprem vb. durumlarla karşılaşılırsa diye en azından merkeze elektrik verebilmek için Listeri bırakmışlardı. Diğerlerini yani Skodaları ben işe başladıktan birkaç sene sonra sattılar.  Eylülden Ocak ayına kadar ilk başladığım zamanlarda sabahtan bir-iki saat elektrik verirdik.

Turizmin yoğun olduğu yıllar özellikle yaz ayları Temmuz-Ağustosta ada doluyken soğutma suyunu sağlayan havuzdaki su iyice ısınırdı. Soğutma yetersiz kalır makineler hararet yapardı ister istemez. Santralde dinlenme odamız vardı. Bir oda da soyunma odasıydı. Atölyemiz vardı. TEKde üç vardiya çalışılıyorduk. Bekçimiz de Remzi Marangozdu. Senin çocukluğunda da yazları küçük el arabasıyla 88 kuvvet macundiyerek sokaklarda dolaşır ekmek parası kazanırdı hatırlarsın… Bozcaadada da aynı işi yapmıştı. Santral bahçesi meyve bahçesi gibiydi, hep biz dikmiştik o ağaçları. Tek aracımız olan Dodge Fargo dört çeker ve benzinliydi. Başka aracımız da yoktu zaten. Bütün işimizi o görüyordu. Balıkesire bağlanınca sepetli hale getirildi. Bugün Aba koyunda yeni santral binası var. Artık personel orada duruyor. Hatta lojmanları da bulunuyor. Elektrik deniz altından kablo ile gelerek bu santrale ulaşıyor. Santralde Her köye ayrı hat gidiyor. Bir keresinde büyük direklerden biri Topağaç üstünde devrilmişti hiç unutmam günlerce uğraşmıştık. Liman Mendireği üstündeki aydınlatma direklerinin zannedersem son bakımlarını emekli olmadan önce ben yapmıştım. Bugün limandaki direklerin hiçbirinde elektrik yok. Merkez Camii önünde, Birol Lokantasının önünde ve Pazar meydanında büyük trafo direkleri vardı. Nato tesislerine de elektrik gidiyordu. Oranın hava koşullarında da sürekli arızalar yaşanırdı. Saraylarda 60 Mermer Ocağı vardı bizim dönemde. Hepsi de jeneratörle işletiliyordu. Ulusal şebekeye bağlanınca hepsi rahatladı. Betonarme elektrik direklerini Gündoğdulu Osman Kaptan’ın (Kotman) Osman Hasretleradlı sac kosteri İzmirden getirmişti. Saraylardaki ocaklar elektrik gelince büyük kazanç elde etmeye başladılar. Belediyenin TEKe elemanları ve binayı teçhizatı olduğu gibi verdiğini biliyorduk. İlk zamanlar Belediyedeyken maaşlarımız düşüktü. TEKe devrolduktan sonra maaşlarımız da yükseltildi (Ali Ensert).”

Son olarak Girit Mübadili Ziya Kaptan’ın torunu Ziya Özenç’le de sohbet etmiştik geçtiğimiz hafta. Skoda’ların nasıl hurdaya çıktığını gelin ondan dinleyelim;

Üç yıl kendi özel aracımla taşeron olarak TEKe çalıştım. 1983 yılında TEK kadrosuna alındığımda ise makinist ve elektrik yardımcısı olarak işe başlatıldım. Adanın kalabalık olduğu yaz aylarında dört motorun elektriğini paralele alırlardı. Skoda lar: 430 KVA, Lister 400-450 KVA Hencher 150 KVA idi yanlış hatırlamıyorsam. Bu dört makinenin ürettiği enerjiyi birleştirirlerdi. Birleştirme işini ise Kemal Midilli yapardı bu işin ehliydi. Makineler 15000 volt yüksek gerilim üretirdi. Şu an intrenoccted sistemde 34500 volt şebeke elektriği bulunur. Ulusal Şebekeye deniz altından döşenen elektrik hattı ile kavuştu ada. Üç-beş ayda Japonlar elektrik ring hattını döşediler. Gemi fabrika şeklindeydi: kabloyu gemide imal edip derine döşemişlerdi. 1997 yılında da TEKden emekli oldum. Skodalar Kurum tarafından 1984 yılında açık arttırma usulü satıldı. Hurdacılar gelip sapasağlam makineleri gözlerimizin önünde balyozlarla parçalayıp götürdüler. Hal bu ki Skodalar müthiş bir bakım görmüştü, çalışır vaziyetteydiler. Buna rağmen gövde kısmını, volantını oksijenle kestiler. Motorları parçalarlarken bizim de içimiz parçalanmıştı. Bugün bir tek İngiliz malı Lister Blackstone duruyor. Bina yapımına 1975-76 yılı gibi başlandı, 1977 başlarında bitti diye hatırlıyorum. Kurumun genel merkezi İstanbul Tepebaşı’nda idi. Belediyedeyken makinelerin çalıştırılma rutini sabah: 7.30 da kışın 6-6.30 gibi başlar iki saat de öğlen çalıştırılırdı, daha sonra günbatımına doğru yakılır, Gece 24.00de de kapanırdı. Mazot yokluğu çekerdik. Kanaatimce makineler devamlı çalıştırıldığında havuzdaki su çok ısınıyordu. Su devridaimi sıcak suyla olduğu için de makineler soğumuyordu. Skodaların hurdaya çıkmasına sebep benim düşünceme göre havuzun yetersiz olmasıydı. Makineler hararet yapıyordu. Deniz suyu ile soğutma yapılabilseydi belki daha uzun süre kullanılabilirlerdi. Bir kaza deprem veya olağanüstü bir durumda çalıştırıp enerji verebilmek için Lister Blackstonea dokunulmamıştı. Bugün bile ağır bir bakım geçirse çalıştırılabilir düşüncesindeyim. Sert kış koşullarında bazen saatlerce arıza arardık (Ziya Özenç)…”

1989 yılında Deniz altından gelerek Aba koyunda karaya çıkan elektrik nakil hattı Japon ‘Furukawa’ şirketi tarafından yapılmıştı. Adaya ulaşan elektrik hattı şeması ise şu şekildeydi; Narlı-Çalmanyoz arasındaki kabloyla adaya giriş yapardı. Oradan Marmaraya, Marmaradan-Avşa Çiftlik Mevkiine, Avşadan-Ekinlike. Avşa dan-Paşalimanna. Paşalimanı’ndan Narlı’ya ring hat gider (Ali Ensert).Çalmanyoz koyu ve Aba’da kabloların karaya çıktığı bölgede ise denizde seyir yapan ticari ve özel tekneleri uyarması maksadıyla ters çapa (demir atılmaz) motifli tabelalar bulunmaktaydı. Günümüzde tüm dijital platformlarda haritalara işlenmiş olan bu kablo hatları demirleme yapmak isteyen deniz vasıtaları tarafından dikkatle izlenmektedir. Buna rağmen 30 Aralık 2019 tarihinde Kapıdağ ile Marmara Adası arasında demir atan bir geminin fırtına sebebiyle demiri taramış sürüklenerek adaya ulaşan her iki elektrik hattını da kopartmış ve Marmara Adası günlerce elektriksiz kalmıştı. Fırtına sebebiyle kabloların onarımı gecikmiş, Saraylar’da bulunan mermer ocaklarına ve UEDAŞ (Uludağ Elektrik Dağıtım AŞ)’a ait seyyar jeneratörler ile enerji verilmeye çalışılmış, Ada halkı kış ortasında mağduriyet yaşamıştı.

Marmara Adası, köyleri ve ona bağlı olan diğer adalarıyla birlikte binlerce insana ev sahipliği yapan güzide bir coğrafya. Yurdumuzun deprem gerçeği ortadayken böylesi çetin koşullara sahip ve denizin buyruğundaki adanın olağanüstü durumlarda kullanılmak üzere güçlü bir ya da birkaç jeneratöre sahip olması gerektiğini düşünmüşümdür daima. Santral binasında vakti zamanında aynı düşüncelerle bırakılan Lister makinesi günümüzde bu ihtiyacı karşılayamayacak durumda ve güçte olsa bile hali hazırda santral olma işlevini yerine getirebilecek binbir zorlukla var edilen ‘Marmara Elektrik Santrali’ binasının atıl vaziyette bırakılmaması gerektiğine inanıyor, ‘İşleyen demir ışıldar’ atasözündeki gibi eski parlak günlerine döndürülmesini diliyorum.

  1. Lister Blackstone ve Ali Ensert.

Araştırmalarım sonucunda öğrenebildiğim kadarıyla Marmara’da TEK çalışanları Ziya Özenç işe başladığı dönemde işletme sorumlusu Yılmaz Yanık idi. Diğer personeller: Ertan Uzun, Yılmaz Özdemir(makinist), Kemal Midilli (makinist-elektrikçi), Haluk Midilli, Recep Özenç, Ziya Özenç, Hüseyin Akdeniz, Ömer Doğan, Ali Ensert, Oğuz Çelik (şoför), Mehmet Yayla (makinist-elektrikçi), Berrin Uzun, Necmi Berber, Orhan Karaca, Sevgi Yavuz, Ferah Uludağ, Emin Korkmaz, Remzi Marangoz’dur.  İsimlerini atladıklarım varsa şimdiden kendilerinden özür dilerim.

1950’li yıllardan bugüne Ada’da yaşayıp memleketlerine hizmet etmek için çaba sarf eden, aydınlığa kavuşturmaya çalışan başta Ayet Karatepe, Rıfat Yavuz ve Eski Belediye Başkanı Ahmet (Enön) Amca’yı rahmetle anıyorum. Işıklar içinde olsunlar…

Kaynakça: Kemal Midilli, Ali Ensert, Ziya Özenç, İlker Tonba, Deniz Enön, İsmail Mersin, Osman Kotman, Ozan Yücel, Ahmet Altıntaş, Ümit Denizli anlatımları.

Fotoğraflar: Ali Ensert, Kemal Midilli, H. Can Yücel arşivleri.

Ahmet Enön, Marmara Adası’nda 8 Bin Yıl (2003), Ahmet Enön, Marmara Adası (2011) eserlerinden yararlanılmıştır.

Not: Japon firmasının ismini öğrenmemizi sağlayan UEDAŞ Bandırma İşletme Müdürü Sn. Barış Toyguna teşekkürlerimle.

[1] https://www.uedas.com.tr/tr/kurumsal/tarihce

[2] 1970 ve 1994 yılları arasında Türkiye’de elektriğin üretim, iletim ve dağıtımından sorumlu devlet kurumudur. 1994 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile mülga edilerek yeniden yapılandırılması sonucu, iki ayrı iktisadi devlet teşekkülü halinde Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ) ve Türkiye Elektrik Üretim İletim A.Ş. (TEAŞ) kuruldu. 2001 yılında, Bakanlar Kurulu kararıyla TEAŞ mülga edilerek yeniden yapılandırılması sonucu TEİAŞEÜAŞ ve TETAŞ genel müdürlükleri kuruldu.

[3] Ahmet Enön Marmara Adası (2011)

[4] İki nokta arasına gerilen ve bir şeyin çekilerek taşınmasına, götürülüp getirilmesine yarayan halat.


Yayınlanma Tarihi: 04 Mayıs 2022  /  Son Güncellenme: 05 Mayıs 2022


Bu yazı hakkında yazarımıza ve editörlerimize iletmek istedikleriniz mi var?
Aşağıdaki formu kullanarak kendisine ulaşabilirsiniz.
(Bu formdaki bilgiler, yazarımız ve editörlerimizin mail adreslerine iletilecektir.)


Çerezleri Yönetin!

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.

Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.