İÇİNDEKİLER
Sayı 203 – Mayıs 2022


Paylaş
Tüm Sayılar      2022      Sayı 203 – Mayıs 2022      “Dört Dörtlük Hukuk Skandalı” Olan Gezi Davası Sivil Topluma Açık Bir Gözdağı

“Dört Dörtlük Hukuk Skandalı” Olan Gezi Davası Sivil Topluma Açık Bir Gözdağı


Geçtiğimiz ay, hepimizi derinden etkileyen, üzen, öfke uyandıran bir davanın sonuçlarıyla yüzleştik. Başından sonuna dört dörtlük hukuk skandalı” olan Gezi Davası ile beş yıldır içeride rehin gibi tutulan Osman Kavalaya ağırlaştırılmış müebbet ve yedi kişiye de 18er yıl cezalarla hüküm verildi.

O sekiz kişi ki, yaşamı sivil toplum-hak savunuculuğu ile geçmiş olanların çoğunun aşina olduğu, tanıdığı, sevdiği insanlar: Osman Kavalanın yanı sıra, Mücella Yapıcı, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Yiğit Ekmekçi, Mine Özerden.

Uzun uzadıya davayı tartışacak değilim. Yıldıray Oğur, Karar gazetesinde süreci ayrıntılarıyla ve çok güzel özetlemiş. Buraya bırakıyorum.

Oğur, uzun yazısının son bölümünde, Israrla meselenin Gezi olduğunu söyleyen hem iktidar çevreleri hem de muhalifler siyaseten kendileri için doğru olanı yapıyor olabilir ama bu davayı toplumu ikiye bölen Gezi üzerinden yeni bir siyasi mücadele alanına çevirmenin bu haksız davada haksız suçlamalarla hapis cezası alan insanlara bir faydası yok,” diyor ve ekliyor:  Karşımızda Gezi ile ilgili kim ne düşünürse düşünsün herkesin çıplak gözle görebileceği dört dörtlük bir hukuk skandalı var.” Ki haklı… 

Eğer mahkemenin bu kararı kısa süre içinde üst mahkemeler tarafından bozulmaz, bu siyasi karar siyaseten de çöp haline gelmezse, hüküm giyenler yaşamlarının en verimli, en üretken döneminde sevdiklerinden uzun yıllar ayrı kalacaklar.

Düşünüyorum da, onların yerinde bizler de olabilirdik. Herhangi birimiz, böyle bir davanın, böyle bir skandalın öznesi haline dönüştürülebilirdik. Herhangi birimiz hakkında, böyle neyi, nasıl savunacağız, kendimizi nasıl aklayacağız” dedirtebilecek absürt iddialarla davalar açılabilirdi. Zaten yıllardır açılıyor. Bundan sonra belki daha çok. Beklenen, istenen sanki bu. Yani hepimize verilmiş bir gözdağı.

Bizler gibi, yerelde toprak için, su için, çocuklarımız ve geleceğimiz için, daha yaşanabilir bir dünya için, ekolojik yıkıma, her türlü şiddete ve ayrımcılığa dur diyebilmek, yaşam haklarını savunmak için, ülkemizin ve dünyanın tüm despotlarına karşı demokrasi için çaba gösteren duyarlılıkları yüksek insanlar, bundan sonra belki iki kere düşünecekler.

Zaten sürekli tepemize, etliye sütlüye karışmama”nın boca edildiği bir ülkede yaşıyoruz. Sadece bugün değil, her dönemde. Belki bizler yıllardır başımıza gelmekte olanlar sonrasında benzer duyguları çocuklarımız için taşıdık, yüzlerine söylemesek de, içimizden böyle olsun istedik.  Armut dibine düşermiş ya öyle olmadı. İyi ki olmadı. Olmamalı da.

Ama ya bu yaşadıklarımız karşısında?

İnsan ne düşüneceğini, nasıl hareket edeceğini şaşırıyor.

Ülkeyi, yaşadığı, büyüdüğü, sevdiği toprakları terk etme duygusunun bu kadar güçlü olması boşuna değil.

Özellikle de gençlerde.

Peki nereye kadar?

Ve neye rağmen?

Evet, hepimiz endişeliyiz, korkuyoruz.

Ama biliyoruz ki korkunun ecele faydası yok.

Sonunda, hiçbir şey olmasa da, güzel bir şeyler olacak”…

Çok yakında.

En azından bu umudu taşıyoruz.

İyi yazlar. Her şeye rağmen…

Halim Bulutoğlu

 


Yayınlanma Tarihi: 04 Mayıs 2022  /  Son Güncellenme: 05 Mayıs 2022


Bu yazı hakkında yazarımıza ve editörlerimize iletmek istedikleriniz mi var?
Aşağıdaki formu kullanarak kendisine ulaşabilirsiniz.
(Bu formdaki bilgiler, yazarımız ve editörlerimizin mail adreslerine iletilecektir.)


Çerezleri Yönetin!

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.

Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.