Paylaş
Tüm Sayılar      2022      Sayı 200 - Şubat 2022      Sokak Arası Martıları

Sokak Arası Martıları


Bu kez pandemiyle ilgili hiçbir şey yazmamaya karar verdim. Nasılsa dünyanın her yerinde var, bir de yazıma konu olmasın dedim. Nasılsa artık hayatımızı ona göre yaşamaktan başka bir şey yapamıyoruz. Hele ben… Elimden geldiğince evden çıkmamaya çalışıyorum. Kendimle baş başa, binde bir mesafeli de olsa uğrayıp hatırımı soran, kardeşimle ve tek tük eş-dostla üç beş kelam etmenin dışında hiçbir sosyal aktivitesi olmadan, kendime de sinir olmamaya çalışarak yaşıyorum. O kadar çok şeye sinir oluyorum ki ısrarla ve dikkatle kollamayıp kendime de sinir olmaya başlarsam kesin kafayı yerim. Neyse kestim.

Böyle yapabileceğin her şeyi ev sınırları arasına sıkıştırmak -ki bu, benim genelde yapma alışkanlığında olduğum şeyler için hiç sorun olmuyor- biraz daha çok düşünmeye, TV izlemeye ve etrafı gözlemlemeye bol bol vakit bulmak demek oluyor. Allah’tan Survivor başladı da televizyon da epey eğlendiriyor beni. Ama meşgalelerim çok da olsa son zamanlarda, tam köşebaşında olan salonumun neresinde de otursam, yakın plan, pencere hizasından zırt pırt geçen koca koca martılara takılmamam mümkün değil. Gözümü yukarılara kaldırdıkça damlarda falan görmeye ister istemez alışmıştım ve onlara ‘dam martıları’ diyordum ama artık o kadarla kalmıyorlar. Ben üçüncü katta oturuyorum ve üstümde dört beş kat daha var; martılar tam penceremin önünden vızır vızır geçiyorlar. Yani iki sokağın arasından, ortasından, alçaktan. O yüzden bunlar artık ‘sokak arası martıları’ oldular. Bu durumda yıllar önce yazdığım martılarla ilgili bir yazım geldi yine aklıma. Bir göz atıvereyim bari dedim. Ah ah, öngördüğüm her şey gerçekleşmiş.

“Eskiden İstanbul’un göbeğinde martı sesi duymazdık. İstanbul bir deniz şehri, tabii ki bolca martı var. Ama hep adalarda, denize yakın yaşarlardı. Sahile yakın bir yerlerde bulunursam, kulağıma çalınan tek tük martı sesiyle, adayı, yazı, denizi hatırlar, kış ortasında içim ısınırdı. Şimdilerde bizim apartmanın aydınlığından bile martı sesi duyuluyor. Biz denizi bitirince martılar şehre indiler. Damlarda yaşıyorlar. Martı vahşi bir kuştur. İnsanlara pek yaklaşmaz. Böyle öğrenmiştik biz. Benim için o özgürlüğün simgesiydi. Şimdi ise evlerde, kedi köpek yerine neredeyse martı besleyeceğiz” demişim mesela. Ki bunu yazarken, ada evlerini kastetmiştim. Şehir evleri aklıma bile gelmemişti.

Daha sonra ‘İçimiz Isınsın Biraz’ kitabıma aldığım bu yazının tarihi 2003. Ve de birkaç yıl öncesinden söz ediyorum ki devamında “O yıl bu olay bana pek bir ilginç gelmişti. Ama artık öyle kanıksandı ki, sokaklarda gezinen, damlarda, balkonlarda, bahçelerde konuşlanan martılara kimse dikkat etmiyor. Sanki hep oradaydılar. O yıldan bu yana çok önemli bir değişiklik var ki bunu kimse fark etmiyor. Martılar bahçelerde ilk boy gösterdiklerinde, onlara yardım etmenin ilk şartı su sağlamaktı. Herkesin bahçesinde ya bir leğen ya bir kova bulunurdu. Şimdilerde bakıyorum hiç öyle bir ihtiyaç yok. Bahçeler leğensiz, kovasız, susuz, havalar oldukça sıcak. Ama martılar kupkuru değil. Susuz yaşayabiliyorlar” demişim ve “Bu ne demek olabilir? Bu duruma da uyum sağlayabilmişler. Farkında değiliz ama bu, şu demek olabilir: Martılar bize yenilmiyorlar. Biz böyle devam edersek eğer, zamanla sırası geldikçe başka hayvanlar da bize yenilmemeyi öğrenebilirler. Zaten apartman böcekleri, sinek, fare vs. gibi yaratıklardan bunu gözlemlemek mümkün. Ama pek aldırmıyoruz, küçük ya onlar…” diye bitirmişim.

İşte şimdi tam oradayız. Martılar şehrin sokak aralarında sokak kedileri gibi yaşıyor ve sokak hayvanlarını besleyen kimi hayvanseverlerden nasipleniyorlar, bizimkine paralel olan sokakta bunu kendine iş edinmiş bir adam var. Günde birkaç kez gelip köşebaşında duruyor ve kedilerle birlikte martıları da besliyor. O oradayken martılar kedilere karşı nazik oluyorlar, sıralarını bekliyorlar ama adam gidince grup halinde gelip kedileri kovalıyorlar ve kapı önlerine sokak hayvanları için konan kuru mamaları yiyip, suları içiyorlar. Bunlara kızıyor muyum? Hayır ama üzülüyorum, tüm dengeleri bozan biziz, insanlar. Doğa kendi içinde son derece dengelidir, hiçbir canlının ölümü bu dengeyi bozmaz, işin içine insan denen en vahşi yaratık karışmadıkça. Örnek çok ama ben şimdilik biraz daha martılardan gideceğim.

Yine yıllar önce karşımdaki asırlık koca çınarları budamaya kalktıklarında da böyle dolamıştım dilime. O çınarlardan birinin bir dalında bir çift çaylak yuvası vardı. Çaylaklar her bahar gelir, aynı yuvada yumurtlar ve bir çift yavru büyütür, sonbahar geldiğinde de sıcak ülkelere göçerlerdi. Onlar buralardayken, başka küçük kuşların yuvalarına zarar verirlerdi evet, ama alt tarafı iki kuş ne kadar etkili olabilirdi ki? O yuva yok edilince artık gelmez oldular, meydanı koloni halinde yaşayan ve ekip olarak saldıran kargalara bıraktılar. Sonra yıllarca kırlangıçlar, sığırcıklar ve cam kenarı pisliklerine sinir olduğumuz güvercinler görünmez oldular. O kargaları kim alt edebilirdi? Daha da kocaman olan martılar. Şimdilerde artık bizim oraların mahalle kabadayıları martılar. Oysa ta en başta o çaylaklara terk-i diyar ettirmeselerdi, martılar meydanı böyle boş bulabilirler miydi? Artık Şişli’nin göbeğinde deniz kıyısındaymış gibi bol bol martı var yalnızca. Çöp kutularını deviren martılar. Kedi köpek mamalarına alışan martılar. Sokak arası martıları…

Bu konuyu seçmemin nedenini güçlendirmek için o yakın plan uçan sokak arası martılarının resmini çekmek istedim ve telefon elimde epey dolandım pencere önünde ama inatmış gibi süratle geçip gittiler boyuna. Eh bana poz vereceklerini sanmamıştım zaten. Birkaç başarısız ve pek de net olmayan denemeden sonra, ben yazıma döndüğümde, aralarından biri “Buyur bakalım” der gibi penceremden bir kaldırım boyu mesafedeki sokak lambasına konuverdi. Hemen fırladım resmini çektim, elimle kovaladım aldırmadı bile. Gözünü gözüme dikip fütursuzca kakasını bile yaptı. Yazım bitmeden sıkı bir kar da yağdı. Sokakta hiçbir hayvan kalmadı ama martıların umurunda bile değil. Ben karı görünce aman elektrik kesilmesin diye dua ederken onlar hala korkusuzca çöplere pike yapıp duruyorlar. Bilmem ki başka bir şey eklememe gerek var mı? Yakınmamın nedenini  tahmin edersiniz artık.


Yayınlanma Tarihi: 04 Şubat 2022  /  Son Güncellenme: 04 Şubat 2022


Bu yazı hakkında yazarımıza ve editörlerimize iletmek istedikleriniz mi var?
Aşağıdaki formu kullanarak kendisine ulaşabilirsiniz.
(Bu formdaki bilgiler, yazarımız ve editörlerimizin mail adreslerine iletilecektir.)


Çerezleri Yönetin!

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.

Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.