Paylaş
Tüm Sayılar      2025      Sayı 237 – Mart 2025      İnsanoğlu Ne Kadar Hainleşti

İnsanoğlu Ne Kadar Hainleşti


Gün geçmiyor ki sosyal medyada, kanımızı donduran yeni bir hayvan katliamı görüntüsüne rastlamayalım. Bakmayayım diyorum, başka bir şeye bakarken bir yenisi çıkıveriyor karşıma. İnsanoğlu ne zaman karar verdi acaba kendisinden başka, yaşayan her şeyin çöp olduğuna? Üstelik yer gök deniz demeden her yeri kendi çöpüyle kirletirken… Hayvanları çöpmüş gibi toplayıp, oraya buraya tıkıyorlar ve de toplu olarak zehirliyorlar. Ki bu şekil nisbeten insaflı sayılır, bacakları ve ağızları bantlanıp poşetlere tıkılarak denize, kuyuya, çöpe atılanların hatta diri diri gömülenlerin yanında… Kimi de soğukkanlılıkla bunların videosunu çekip sosyal medya denen o yeni beyin uyuşturucusuna koyuyor. Hani ders olsun da başkaları yapmasın diye mi, yoksa özel bir zevk mi bilinmez…    Birkaç şirin hayvanlı resim de buldum aslında, onları da paylaşayım dedim. Böyle sevgi ilişikileri de kurulabiliyor istenirse diye. Ama bir göz atsanız çoğunluk vahşet.

Valla ben birilerinin bu tarz bir vahşetine denk gelsem, saldırırım. O köpek zehirleyicilerden birinin kafasına taş atmıştım bir kere. Bir kere de caddenin ortasında gariban bir sokak köpeğini tüfekle vuran ve de yaralı hayvanı torbasına koymak için bacağından çekiştiren bir adama ana avrat –hiç bana yakışmayan bir şekilde- küfür edip pencereden atlamaya  kalkmıştım da evdekiler zor tutmuşlardı beni. Ki akabinde ciddi bir sinir krizi geçirmiştim. Bir dönem öyle sokakta kedi köpek vuran resmi görevliler vardı, hatırlar mısınız? Biz küçükken adalarda zehirciler de vardı. Bir grup çocuk görev edinmiştik onları sinsi sinsi takip eder zehirledikleri hayvana sarımsaklı yoğurt yedirip kustururduk. Fayda ederdi ha, kaç can kurtarmışızdır öyle. Çoğalan güvercinlere zehirli yem serptikleri bir dönem de vardı. Oysa aynı yıllarda Japonya’da doğum kontrol haplı yem serperek önlüyorlardı şehir içi çoğalmalara…

İnsanlık genel anlamda hainleşti aslında, dünyanın her yerinde doğa acımasızca katlediliyor ama biz ülke olarak hepsine fark atarız. Adalar’daki faytonları kaldırdıklarında başıboş kalan atlara neler yaptıklarını unutmuş olabilir miyiz? Ben de kalkmışım bu ülkede hayvan sevgisiyle ilgili kitap falan yazmışım bir de. Peh, değer miydi acaba..? 2024’te resmi olarak yürürlüğe giren ‘Sokak hayvanları yasası’nı duydunuz tabii. Sözde toplanıp barınaklara götürüleceklerdi. Öyle mi oluyor? Ayrıca o barınakların yürekler acısı sersefil durumunu gördünüz mü hiç? Ben gördüm. Yazmak istemiyorum. İstesem de tarif edecek kelime bulamam.

Ne sanıyoruz? Hayvandır diye duygusu yok mu? Acı çekmez mi? Bir paylaşım gördüm geçenlerde. Biri ölmüş, cenazesi yapılıyor, gömülmüş ve mezarı başında dua edilirken kedisi, sahibinin yattığı toprağa kapanıp inler gibi sesler çıkarıyor. Ağlıyor besbelli… Kadının biri uzanıp bacağından tutuyor ve öteye fırlatıyor. Hayvan etraftaki kalabalığa aldırmadan azimle geri gelip tekrar toprağa kapanıyor. O kadın yine rastgele bir yerinden tutup fırlatıyor hayvanı, çöp gibi. Bu nasıl bir acımasızlıktır? Tabii çünkü ona kimse her canlının duygusu olduğunu öğretmemiş. Bir de ağlayan köpek resmine rastladım, paylaşıyorum. Gözlerindeki yaşlara bakın. Çok ender ağlar onlar ama ağlarlar ben biliyorum, eşim öldüğünde gördüm. Kedimiz vardı o dönemde, yavruyken bulduğum, emzikle büyüttüğüm, eşimin hastalığında insan gibi destek gördüğüm, ilk kitabımı ithaf ettiğim, ölümüne insan kadar yandığım, öldüğünde eşimin yanına gömdüğüm, insan gibi özlediğim, canım kedim. Biz kaybımıza ağlarken evdeki kalabalığa aldırmadan fırlayıp üzerine çıkmıştı. Herkes telaşlanıp kışt pışt demeye kalkmıştı hiç unutmuyorum. “Bırakın” dedim “bırakın, hayvan bir şey hissediyor”. Sabaha kadar göğsünde inleyerek yattı ve şıpır şıpır gözyaşı döktü. Sırılsıklam olmuştu eşimin göğsü…

Bakın ben dindar değilim. Yaşım ilerledikçe, bütün dinleri inceledikçe bütün öğretileri reddettim. Ama Allah’a inanırım, dua da ederim. İnsanoğlu tüm canlıların kendisine hizmet etmek için yaratıldığı gafletine nasıl düştü?  Aklım ermiyor. Aslında doğa, insan olmasa kendi dengesini öyle güzel öyle şaşırtıcı bir şekilde sağlıyor ki inanamazsınız. Arada bir belgesel izleyin, bakın neler görürsünüz. Bitkiler dahil, bütün canlılar karınlarını doyurmak için birbirlerini öldürüyorlar ama o da dengeli. Hiçbir yok ediş, o canlının soyunu tüketecek kadar değil. Soykırım kavramı yalnızca insana özgüdür. Aslan, kaplan, yılan, köpekbalığı vs. vs. aç değilse, etrafında dolanan besin olacak canlara ilişmiyor. Zevk için, çıkar için öldüren hatta katliam yapan tek canlı insan. Hayvan, bitki ayırmadan hepsini yok ediyor. Amazon ormanlarına dünyanın akciğeri deniyor. Oksijenimizin en büyük kaynağının neredeyse yarısını yok etmişiz.

Ormanları çatır çatır yakıp, yerini taş yığınıyla dolduran insan denen yaratık o kadar bencil ki, acımasızlaştıkça kendi yok oluşunu hazırladığının farkında bile değil. “Sürün o zaman, ey insanoğlu!”demez mi şimdi yaratıcı güç ki bence yarattığına yaratacağına pişman olmuştur.


Yayınlanma Tarihi: 05 Mart 2025  /  Son Güncellenme: 05 Mart 2025


Bu yazı hakkında yazarımıza ve editörlerimize iletmek istedikleriniz mi var?
Aşağıdaki formu kullanarak kendisine ulaşabilirsiniz.
(Bu formdaki bilgiler, yazarımız ve editörlerimizin mail adreslerine iletilecektir.)


Çerezleri Yönetin!

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.

Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.