Paylaş
Tüm Sayılar      2025      Sayı 237 – Mart 2025      Beyazı Kirletmeyin 

Beyazı Kirletmeyin 


Havaya cemre düşecek derken, kar yağdı. Beyaz papatyaların açmasını beklerken, her yer beyaza boyandı. Ben bu günümü biliyor muydum ki yarınımı bileyim derken, yarının ne göstereceğini bugünden bilemez oldum. Bir kar tatili yapmak isterken yollar kapandı, hava muhalefeti nedeni ile tüm etkinlikler ertelendi ve bu durum benim hayatımı etkiledi. Sıkılmanın olana bitene faydası yok. Mademki durum değiştirmek mümkün değil, duruma göre yaşamayı artık öğrendik fakat lapa lapa yağan kar taneleri beni çocukluk günlerime götürdü ve çocukça söylediğim bir yalanı hatırlattı.

İlkokulda okuyordum. Bir sabah uyandığımda caddenin bembeyaz olduğunu gördüm. Yoğun bir kar yağışı vardı. Evi bir telaş aldı. Radyodan haberler dinleniyor, çoraplar, ayakkabılar değişiyor, yün bere, atkılar, eldivenler dolaptan çıkarılıp en kalın olanlar seçiliyordu. Biz ilkokulda önlük giymezdik. Annem hemen içlikleri çıkardı. Lacivert üniformamın altına yün pantolon ve ince gömlek yerine boğazlı ince yün kazağımı ve hırkamı hazırladı.

Çini sobamız yanıyor, çay fokurduyor, dışarıda kar taneleri hafif bir rüzgâr eşliğinde havada dans ediyorlardı. Perdeyi zaten aralamıştım. Yola baktım, birkaç amca işe gidiyor, iki kişi de kar topu oynuyordu. İçimden hiç okula gitmek gelmedi. Sabahları okula servis arabası ile gider, okul çıkışlarında annemin gelmesini beklerdim. O karlı günde servis çalışmaz dediler. Niyetim dersten kaçmak değildi. Sadece yolu izlemek, evde kalmak için karnımın ağrıdığını söyledim. Babam telaşlandı, annem sustu ve ben o gün evde kaldım.

Şimdi düşünüyorum da ne kadar mutlu bir çocukluğumuz varmış. O günüm çok güzel geçmişti. Annem karnımın ağrımadığını biliyordu. Hastalanmamam için önlem amaçlı evde kalmama müsaade etmişti ve zaten ertesi günü kendimi tıpış tıpış okulun yolunda buldum. Benim çocukluğumda kar yağdığı zaman okullar kapanmazdı. Hem Valimiz hem Belediye Başkanımız Fahrettin Kerim Gökay’ın konağı da okulumuzun yakınındaydı. O da işine gelir giderdi. Karayollarında ise ne olur ne biter bilmezdik, ancak kazalar konuşulurdu. O zamanlar İstanbul İstanbullunun incisi idi. Şimdi yedi tepe dar geliyor artık İstanbul’a.

Mutlu çocuklardık çünkü şu an camdan baktığımda fırtınaya dönüşen yoğun kar tanecikleri bana zevk vermiyor. Trafikte yollarda zaman kaybına uğrayan, yorulan, üşüyen insanları düşünüyorum oysa çocukken keyifliydim sadece bir kar topunun cama gelmesini beklerdim. Televizyon kanallarından kar yağışını afet gibi insanlara duyuran haberler beni ürkütüyor oysa çocuk halimle kar yağınca ben şiir yazardım. Kar yağışı yurda dağılınca, depremzedeleri, yaşlıları, hastaları, evinde yakıtı bile olmayanları, kimsesizleri, kıt kanaat yaşayanı düşünmemek için insan ne kadar vicdansız olmalı diyorum ve üzülüyorum. Çocukken yalnızca köprü altı çocukları için gözyaşı dökerdim. Hava soğuk olunca kıyafetlerin yanı sıra insanın gıdasına da özen göstermesi gerektiğinin bilincindeyiz. Elimizden geldiğince işsiz olana iş, aşsız olana aş verebilmek için fırsat kollayalım. Çocukken bunları düşünmezdik oysa şimdi pek çok çocuk çaresizlik çekiyor. Çocuklara gelecek sağlamak ve cahillik ile mücadele edebilmek için eğitime destek verelim.

Ya patilerimiz! Onları düşünmez miyim? Allah’ın yarattığı sessiz canlara eziyet edenler, insanlıktan nasibini almamış cani ruhlar hep var mıydı yoksa varlıkları dünyaya zarar veren bu insanları sosyal medya aracılığı ile mi tanıdık. Bu kişiler adli ceza almaktan kaçtıkları için, insan öldürmekten alabilecekleri zevkten vaz geçemeyip hınçlarını patilerden alıyorlar. Öldürüyor, sakat bırakıyor ve eziyet etmekten mutlu oluyorlar.  Kendilerine zarar verilmedikçe insana zararı olmayan bu suskun canları aç bırakmak da bir evi vicdansızlıktır. Onlar sadece içgüdüsel olarak kendilerini kolluyorlar.

Avcılık da benim için spor değil, ruhsal dengesizliktir. Çocuk yaşta baskı, eziklik ve ilgisizlik çeken insanların ruhsal patlama yaşaması, kendilerini zincirlerin kırıldığına inandırması ve ispatının da sergilenmesidir. Yemeye mecbur kalmadığımız hayvanı öldürmek cinayet değil midir? Beslediğimiz hayvanı ellerimizle öldürüp yemek, insanlığa sığar mı? Bu düşünceler bizi vejetaryen olmaya sürüklüyor.

Sahipsiz patilerimizi koruyup kollamak Allah’a ve insanlığa karşı görevimiz ve hatta mecburiyetimiz olmalıdır. Ne mutlu, olabildiğince aşlarını ve imkânlarını paylaşabilen ve bu duyguyu gelecek nesillere aktarabilen insanlara.

Şu an hava kar topluyor. Yalancı güneş havayı aydınlatıyor. İçimden bir dua yükseliyor ve gökten kar tanecikleri gibi iyilikler yağmasını diliyorum.


Yayınlanma Tarihi: 05 Mart 2025  /  Son Güncellenme: 05 Mart 2025


Bu yazı hakkında yazarımıza ve editörlerimize iletmek istedikleriniz mi var?
Aşağıdaki formu kullanarak kendisine ulaşabilirsiniz.
(Bu formdaki bilgiler, yazarımız ve editörlerimizin mail adreslerine iletilecektir.)


Çerezleri Yönetin!

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.

Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.