Marmara Adası Panagia Kilisesi ve Kole burnu, 1950’li yıllarda yıkılan çan kulesi ve eski ahşap iskele.
Ada için kalıcı eserler bırakmak üzere çıktığım bu meşakkatli yolda birbirinden güzel anılar ve dostlar biriktiriyorum çok uzun zamandır. Karşılaştığım olaylar mekânlar ve insanlar tarifi zor bir çekim alanına dönüşüyor peşine düştüğüm her yeni hikâyeyle birlikte. Düğümler teker teker çözülüyor ve her yeni ipucuyla sonuca bir adım daha yaklaşıyorum. Sanıyorum bu uğraşın en keyifli yanı da bu. İnternet denen koca deryada Marmara Adası hakkında araştırma yaparken bir döneme damgasını vurmuş Servet-i Fünun Dergisinin Ekinlik Adası’nı anlatan bir nüshasına denk gelmiş ve satın almıştım iki yıl kadar önce. Önemli bir yayınevinde çevirmenlik yapan bir ablamdan çevirisini yapmasını rica etmiştim. Sağ olsun beni kırmayarak kısa bir sürede dönüş yapmıştı. Fakat makalenin yarım olduğunu, devamının başka bir sayıda olabileceğini yine ondan öğrenmiştim. Ada’ya Yolculuk adlı ilk Ada kitabımın kapak görselini benimle paylaşan Gündoğdulu hemşerim sevgili Hüsnü Öztürk ağabeyle pandemi sürecinde yaptığımız bir sohbette aradığım bu dergilerin milli kütüphanede bulunduğunu ve oradan temin edebileceğimi öğrenmiştim. Nitekim ilk fırsatta da yine onun yönlendirmesiyle muhteşem ada fotoğraflarını içinde barındıran Servet-i Fünun nüshalarını temin etmiştim. Ancak ada tarihine dair biriktirdiğim tüm bu bilgileri makale ve kitap halinde adalılarla paylaşma sevincime dahil etmek istediğim bu yazı dizisinin iyi bir çevirisinin yapılması gerekiyordu. Belki içeriğinde bulunan bilgiler Marmara Adası’nın Balıkçılık kültürüne dair hazırlamakta olduğum kitaba kaynak teşkil edebilirdi. Bu düşüncelerle maddi durumumun ilk elverdiği zaman diliminde de Ayşegül (Çakan) Abla’dan profesyonel destek alarak ilk bölümün çevirisini yaptırmıştım. Lakin yaklaşık bir ay sonra hiç beklemediğim bir gelişme olmuştu. Tam da benim düşlediğim gibi Asmalı Köyü’nden bir başka arkadaş çevirilerini yaparak ada kitaplığına armağan etmişti bu eşsiz yazı dizisini.
Tabi hemen Asmalı Köyü Kültür ve Dayanışma Derneği’nden arkadaşlara ulaşarak yazarı Emre ile tanışmış, geçtiğimiz Ramazan Bayramı’nda da imzalı bir kitabını alarak arşivime katmıştım. Bilgi ancak paylaşınca değer kazanır inancıyla sohbetin ilerleyen dakikalarında Ada için birlikte de bir şeyler yapılabileceğimiz konusunda hemfikirdik.
Asmalılı Merhum İsmail Birçek Kaptan’ın torunu Dursun Emre Osmanoğlu; 4 yıl boyunca almış olduğu Osmanlıca eğitimi sayesinde amatörce başladığı çeviri sürecinin ilk meyvesi olan; “Marmara Sahillerinde Gezinti” adlı eserini 2022 Haziran’ında yayınlayarak ada kültürüne kazandırdı… Emre, makaleleri lâtin harflerine çevirerek içeriğindeki Osmanlıca kelimeler için de küçük bir sözlük hazırlamıştı son sayfalarda. Kitabı büyük bir merak ve heyecanla okumuş, bazı Osmanlıca kelimelerin Türkçe karşılıklarını da sayesinde öğrenmiştim. Kitabın büyüsünü bozmamakla birlikte tercüme edilen gezi notlarından biraz bahsetmek istiyorum Adalı Dergisi takipçileri için…
Marmara Nahiyesi genel görünüş. G. Kyriakides’in yaptırdığı taş okul henüz inşa olunmamış.
Fakat ilk önce Servet-i Fünun Dergisinden ve bu yazı dizisini neşreden Ahmet İhsan Tokgöz’den bahsetmenin doğru olduğu kanısındayım.
Ahmed İhsan Bey; 1884-1885 döneminde Mekteb-i Mülkiye’den mezun olmuş ve ardından Şafak adlı kısa süreli bir dergi yayımcılığı ve yayıncılık hayatına başlamıştır. Daha sonra Ümran adlı yeni bir dergi çıkarmışsa da çok uzun ömürlü olamamıştır. 1888’de Ümran Dergisi kapatıldıktan sonra Nikolaides Efendi’nin çıkardığı Servet gazetesinde tercüman olarak çalışmaya başlayan Ahmed İhsan, yeni bir mecmua çıkarmak için ruhsat alamadığından, Servet’in sahibi ile anlaşarak bu gazetenin ilavesiymiş gibi Servet-i Fünun’u çıkarmaya başladı (27 Mart 1891). 6 Aralık 1928 yılında Harf İnkilabı neticesinde ismi Uyanış’a çevirilen dergi, II. Abdülhamit döneminde 43 gün, Mütareke döneminde de 4 yıl kapalı kalmakla beraber 45 sene devamlı olarak 2464 sayı yayınlanmıştır. Ayrıca Servet-i Fünun edebiyat tarihi açısından da büyük öneme sahiptir. Edebiyat-ı Cedid (1896-1901) ve Fecr-i Âti (1909-1912) edebiyat topluluklarının kurucu yuvası olmuştur. Ahmet İhsan aynı zamanda İttihat ve Terakkki Cemiyeti’nin üyesi olarak İstanbul’da faaliyet göstermiştir. Yayıncılık kariyeri dışında Ahırkapı Kereste Fabrikası müdürlüğü, Ticaret Mekteb-i Âlisi’nde coğrafya hocalığı ve Beyoğlu Belediye Dairesi Reisliği yapmıştır. Mütareke yıllarında İstanbul’da Piyer Loti cemiyetini kurmuştu. Milli mücadele yıllarında ise oturduğu Değirmendere’de Hazım Çarıklı grubu ile yer altı mukavemet faaliyetini sürdürdü. Tutuklanacağı haberi üzerine Avusturya’ya kaçarak Ankara’nın emri doğrultusunda kurduğu haber ajansı ile, Almanya ve Avusturya basınında Anadolu Harekâtı haberlerini yayımlattı. Cemiyet-i Akvam’da, Parlementolar Birliği’nde Türkiye’yi temsil etti. Daha sonra Cumhuriyet Halk Partisi’nden Ordu Mebusu seçildi. 29 Aralık 1942’de vefat eden Ahmet İhsan Tokgöz Karamürsel mezarlığına defnedilmiştir.[1]
Marmara’da Bir Cevelan
Erdek limanında yelkenli ve kürekli tekneler.
Ahmet İhsan, 28 Haziran 1906 tarihinde Ayastefanos (Yeşilköy) açıklarında şamandıraya bağlı ‘Berid’ adlı iki direkli yawl arma yelkenliyle açılmıştı Marmara’nın mavi sularına. Teknede, eşi ve çocuklarından başka uzun süredir görev yapan iki Rum tayfası da bulunuyordu. Tayfalar: Ksenofon ve Dimitri kardeştiler.
Bir imbat rüzgârı ile Güney’e doğru yol aldı Berid. Ahmet İhsan biraz Rumca, tayfalar ise az Türkçe konuşarak çat pat anlaşıyorlardı. Seyahat hakkında fikir alışverişinde bulunurken rüzgârın yön değiştireceğine kanaat getirdiklerinden Trakya sahiline paralel volta atarak ilerlemeyi uygun görmüşlerdi. Ambarlı Köyü Angorya çiftliği önlerine geldiklerinde demir atmış, bir süre dinlenip teknede akşam yemeği hazırlıkları yapılırken Marmara’nın serin sularına bırakmıştı kendini. Saat gece 2 civarı yelkenleri fora ederek borda lambalarının ışığı altında açıklardan geçen buharlı gemilerin pervane gürültüleri eşliğinde karanlık sulara doğru yol almışlardı. Yazar, Mayıs ayından beri havaların durgun olduğundan her zaman esen kuzeyli rüzgârların eksikliğinden yakınmaktadır. Sıcak bir hava ve sakin bir denizde yollarına devam ederek ertesi gün saat 3’te Marmara Adası Fener Adası (Asmalı Feneri)’nin güneş altında parlayan beyaz kaidesi ufukta görünmüştü. Denizse kıpırtısız bir hal almış gölü andırır vaziyete gelmişti. Saat 8 civarı pupadan (kıçtan) esen rüzgarla, Kapıdağ yarımadası açıklarına gelmişlerdi. Yarımada sahilindeki irili ufaklı koylar, köyler, yeşilliklerle, bahçelerle kaplı tepeleri seyre dalmışlardı. Berid yelkenlisi, Herek köyü ve Herek fenerini ardında bıraktıktan sonra Rutya (Narlı) köyüne varmış ve burada demir atmak suretiyle bir gece konaklamışlardı. Sahile çıkıp bahçeler zeytinlikler arasında dolaşırlarken teknenin siyahi küçük yolcusu Ferhan’ın etrafında köylü çocuklar halka oluşturmuş belki de hayatlarında ilk kez bu denli kavruk tenli biriyle karşılaşmışlardı. Günün yorgunluğu ve deniz havasının etkisiyle iştahla oturmuşlardı akşam sofrasına. Narlı köyünün meşhur yoğurdu ise masadaki en özel yemekti onlar için. Gece Türkçe ve Rumca şarkılar söyleyerek çıralarını yakmış büyük balıkçı sandalları neşe içinde Kolyoz avı yapmak üzere Paşalimanı ve Araplar köylerine doğru kürek çekiyorlardı.
Ertesi gün Gonya (Ocaklar) köyüne doğru yelken açan teknede Narlı’dan getirilen taze süt ve kahve kokuları yayılıyordu etrafa. Birden gemici “Hey gidi Gonya uyuyor” diye mırıldandı. “Meltemin sert estiği bu körfezden geçen gemiciler Gonya’ya daima korkarak bakarlar” diye de eklemişti. Tekne Erdek’e adım adım yaklaşsa da tamamen kesilen rüzgâr sebebiyle tahlisiye sandalının kürek darbeleriyle gayret alan Berid yelkenlisi güç bela ilerliyordu. Yazar Erdek’e gelirken yerleşke hakkında tafsilatlı bilgiler aktarmaktaydı. Kizikos antik kenti harabelerinden ve Kirazlı Manastırı gibi günümüzde de büyük değere sahip tarihi eserlerden bahsetmiştir. Ayrıca Erdek hakkında; “Ahalisinin 7543 reddesinde olup burada 15 mahalle, 3 cami, bir mescit, 2 kilise, 14 otel, 2 hamam, 25 değirmen, 3 zeytin fabrikası, 2 şarap ve konyak fabrikası, 20 çeşme, 2 büyük dalyan, bir mekteb-i rüştiye, bir inas ve bir Rum mektebi” bulunduğundan bahsetmektedir.
Erdek Hükümet Konağı inşa halinde.
Erdek içi ve köylerinde gezinti yaparak İstanbul’dan gelmek suretiyle Erdek Körfezine giren 3 yolcu ve yük gemisinden bahsetmektedir ki bu gemilerden biri İdare-i Mahsusa şirketinin İnebolu vapurudur. Bu gemi 1920 yılında Marmaralı Müslüman Türk ve Musevi aileleri Rum çetelerin gazabından korumak için Marmara ve Paşalimanı’ndan Karabiga’ya taşıyan yolcu gemisidir. Yazar buraya Payitahttan kalkan gemilerin Marmara’ya dahi uğrayıp geldiklerini ancak aynı gemi ile Erdek’ten Marmara’ya geçilemediğini vurgulamaktadır. Kısa bir Belkıs limanı ziyaretinden sonra Poyraz altında yaklaşık 12 deniz mili süratle Paşalimanı Adası’na doğru yol almışlardı. Bu bölgeyi avcunun içi gibi bilen tayfa Ksenofon’un talimatları doğrultusunda Koyunadası sığlıklarını kollayarak Paşalimanı önlerine varmış ve cami açığında demir atmışlardı. Karaya çıkmış ve fotoğraf makinesiyle birçok manzarayı pozlayarak Alonya(Aloni)’ya kadar yürümüş, şarap mağazalarını gezerek sahile çekilmiş ığrıp kayıklarını incelemişlerdi. 4 Temmuz Salı günü Paşalimanı’ndan hareketle Araplar (Avşa) Adası Güney kıyılarını takip ederek Ekinlik Adası’na gitmeyi planlamışlardı. Ancak Sert esen Karayel sebebiyle yelkenleri küçültmüş ve volta atarak daha emniyetli bir seyirle Ekinlik-Avşa adaları arasındaki boğaza kadar gelebilmişlerdi. Dalgaların ve rüzgârın Berid’i kamçılamasına aldırmayan iki kardeş gemici memleketleri olan Ekinlik Adası’na biran evvel varıp ailelerine kavuşmak isteği içindeydiler. Nitekim dalgaların üzerinden bir kısrak gibi atılan Berid kısa sürede Ekinlik kasabası önlerine gelip demirini fora etmişti. Yazar Ekinlik’e dair şu sözleri söylemektedir; “Kasaba önlerinde 10 kadar irili ufaklı tekne demirliydi. Köyün beyaz badanalı muntazam evleri, sahildeki depoları deniz üzerindeki direkli kahveleri hakikatten hoş bir manzara teşkil ediyor.”
Paşalimanı Adası sahilinde yel değirmenleri.
Ahmet İhsan makalelerinde Marmara Adaları’nda uzun yıllar bol miktarlarda avlanan kolyoz balığı ile ilgili birçok teknik bilgi, ticari değeri, adalıların kullandıkları avlanma yöntemleri ve sandalları hakkında kıymetli bilgiler sunmaktadır. Bunun yanı sıra Ekinlikli kadınların ipekli kumaş işlerinden, sahildeki tuzlu balık depoları ve mağazalarından bahsetmekte, evlerin temizliği ve kilisesi hakkındaki gözlemlerine yer vermektedir. Yaşar Kemal’in ‘Bir Ada Hikayesi’ dörtlemesinde de bahsi geçen a7 kaptanların ihtişamlı evlerinden ve yel değirmenlerini tarif etmektedir. Daha sonra Avşa Adası’na geçen Berid yelkenlisi, Cami imamı ve köy ileri gelenleri tarafından karşılanır. Hanımlar ve beyler farklı evlerde misafir edilmiş çeşitli ikramlarda bulunulmuştu. Ertesi gün de Marmara Adası’na doğru yelken basmışlardı.
Ekinlik Adası’nda Kolyoz mezatı ve balıkçılar.
Tekne Marmara kasabası önünde demir atmış, yolcuları sabah kahvaltısındayken teknenin etrafını iki sandal dolusu insan sarmıştı. Başta Marmara Despotu, Nahiye Müdürü vesair devlet memurlarından oluşan zevat teknedekileri selamlayarak hoş geldin demişlerdi. İstanbul’dan adaya gelen yolcu ve yük vapurlarının tahliyelerini keyifle seyre dalmışlardı. Saat 8’den sonra iade-i ziyaret maksadıyla karaya çıkmış, sahilde çınar ağaçlarının gölgesindeki kahvede ada ahalisi ile sohbet edip dinlenmişlerdi. Yazar, adanın meşhur Altınsuyundan sitayişle bahsederken teknenin azalan içme suyunu buradan doldurttuğu iki fıçı dolusu suyla ikmal etmişti. Gece boyunca sert Poyraz rüzgârında demir üzerinde raks eden Berid’de mışıl mışıl uyumuş, ertesi sabah 7 Temmuz Cuma günü Marmara’dan ayrılarak Güney sahilini takiple Galimi(Çınarlı) köyü açıklarına geldilerse de elverişli rüzgarı kaçırmayarak yola devam etmişlerdi. Hayırsızada adıyla bilinen yazarınsa ‘Güvercin Adası’ olarak nitelediği adayı bordalayarak Trakya sahiline doğru yol almışlardı. 8 Temmuz Cumartesi Berid yelkenlisi Batı yönden esen rüzgârın etkisiyle volta atmaksızın 4 saatte 32 mil yol kat ederek Çöplüce bugünkü adıyla Güzelce önlerine gelmişti.
Marmara Ceziresi Etrafında
Ahmet İhsan Marmara Ceziresi Etrafında adını verdiği 8 günlük gezisine ise bir başka tekne ile çıkmıştı. Bu tekne, Fransa’nın Nis limanından hareketle 37 günde İstanbul’a getirilmiş ve Osmanlı sancağına geçen tekneye Nesrin ismi verilmişti. Berid isimli ilk tekneyi Ksenofon adlı tayfası Fransa Nis’e kadar götürüp yeni tekneyle beraber yurda dönmüştü. Yeşilköy açıklarındaki şamandırasından halatları çözen Nesrin yatı sakinleri, Yeşilköy fenerini arkalarında bırakırken teknenin cıvadrası Marmara Asmalı Feneri’ne doğru poyraz rüzgârının doldurduğu yelkenlerle hızla yol alıyordu. Seyrin ikinci gününde Kılazak (Topağaç) Manastır koyu önlerine geldiklerinde demir atmışlardı. Burada tekneden Topağaç ovasının zümrüt yeşili vadisini bağ bahçeleri seyre dalmış, söğüt ağaçları altına gizlenen beş-on ada evini ve tepelere doğru tırmanan keçi sürülerini büyük bir merakla izlemişlerdi. Bu sırada tayfalar tekneye ait ağları deniz bırakmakla meşguldü. Beş aydır evini ve ailelerini göremeyen iki kardeşin hasretini dindirmek adına kısa bir dinlencenin ardından Topağaç köyünden Ekinlik’e doğru yola koyulmuşlardı.
Berid yelkenlisi.
Yawl arma iki direkli Nesrin yelkenlisi.
Seyrin 5.ci gününde Marmara Kasabasına uğrayan Nesrin yelkenlisinin tatlı su depolarını bir önceki seyahatlerinde yaptıkları gibi Altınsuyu’ndan doldurtmuşlardı. Bir sonraki sayfada İstanbul’dan hareketle Anadolu sahil yerleşimlerini takiben Kapıdağ Yarımadası ve Marmara Adası’na nasıl ulaşılacağını ayrıntısıyla anlatan yazar, Mudanya, Bandırma, Kapıdağı ve özellikle Marmara Adası’nın tabiatı incelenirse İsviçre’nin tabiatına dahi muadil olabileceğini hayranlıkla ifade eder. 6.cı günün sabahı Galimi (Çınarlı) sahiline kısa bir seyahat yaparlar. Köye vardıklarında Liman Reis-i, Rüsumat Memuru hoş geldin iz nidalarıyla karşılamaya gelir. Ardından misafirleri Cumhuriyet döneminde köye ismini veren asılık çınar ağaçlarının bulunduğu çayıra davet ederler. Yazar ve beraberinde sahile çıkan Nesrin yelkenlisinin yolcuları Çınarların boy verdiği bu düzlük alanı Beykoz’un Sultaniye çayırına benzetmiştir. 7. Gün Poyraz rüzgârı ile pruvasından köpükler saçarak ilerleyen ve adanın kuzey kıyılarını takip eden gezginler rüzgarın sertleşmesi üzerine, Piri Reis’in Kitab-ı Bahriye eserinde anlattığı Petali (Bedalan) limanına sığınırlar. Bu sırada sahilde bir çektirme mermer kireci yüklemekle meşguldür. Koyun güvenli sularında kürekli sandalla gezerken burayı adeta bir havuza benzetmişlerdi. Saat 9 civarı Petali limanından demir almış ve elverişli bir rüzgar ile Marmara Ereğlisi’ni takiben Yeşilköy açıklarına vasıl olmuşlardı.
Marmara Nahiyesi, iskele meydanına bakan evler ve Cami.
Seyahatnamenin yayınlandığı Servet-i Fünun nüshalarında adaların tarihi açısından çok kıymetli fotoğraflar bulunaktadır. Marmara Panagia Kilisesi, Kole burnu ve Marmara merkezdeki 1960’lı yıllara kadar ayakta kalan tahta iskele, Ekinlik’te Kolyoz mezatı, Paşalimanı yel değirmenleri, günümüzde de ayakta olan Erdek Hükûmet Binası inşaatını yansıtan poz, 1900’lerin başındaki Marmara’nın görünüşü (G. Kyriakides’in yaptırdığı okul henüz bulunmamakta) göze çarpmaktadır. Bunun dışında yayınlanan kitapta seyahatnamenin bir bölümünün olmadığını fark etmiş ve Emre ile bu bölümü paylaşmıştım. Sanıyorum yeni baskıda eksik olan bu bölüm ve yazı dizisinin sonunu nitelermişçesine basılan Osmanlıca mevki isimlerini üzerinde barındıran Marmara Adası haritası da eklenirse tamam olacak…
İki seyahat yazısı ve bir de mektup içeren 90 sayfalık Marmara Sahillerinde Gezinti (1906-1907) adlı eşsiz eserin sayfalarında denizcilik ve yelkencilik terminolojisi baskın olsa da, adaların coğrafyasına, tarihine, yörede yaşayan halkların ekonomik uğraşları ve gündelik yaşantılarına ayrıntısıyla yer verilmiştir. Ömrü hayatında Marmara Adaları’nı ve Güney Marmara Sahillerini hiç görmemiş kimselerin bile kolay anlayabileceği akıcı bir dil kullanan yazar, adaların Osmanlı dönemindeki durumuna dair kendi gözlemlerine dayalı de epey bilgi sunmaktadır. D. Emre Osmanoğlu; tarihin tozlu sayfalarında unutulmuş, adeta keşfedilmeyi bekleyen bir hazine misali bu seyahatnameleri Türk okuyucularına ve ada tarihi meraklılarına armağan etti. Bu vesileyle kendisini bir kez daha tebrik ediyor, okuyucusunun bol olmasını diliyorum.
10 Temmuz 2022 Marmara Adası/Asmalı Köyü. H.Can Yücel & D. Emre Osmanoğlu
Fotoğraflar: Milli Kütüphane Arşivinden
Kaynak Eser: Marmara Sahillerinde Gezinti (1906-1907) D. Emre Osmanoğlu, Haziran 2022.
[1] Marmara Sahillerinde Gezinti, D. Emre Osmanoğlu, syf. 75-76
Yayınlanma Tarihi: 05 Eylül 2022 / Son Güncellenme: 06 Eylül 2022
Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.
Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.
Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.