Paylaş
Tüm Sayılar      2022      Sayı 202 – Nisan 2022      Sadık Güzelosman ve Plaj*

Sadık Güzelosman ve Plaj*


Batı’da, Değirmen Burnu ile Âsaf arasında adanın en güzel koylarından biri olan yer “plaj”dır. Değirmen Burnu, plajı kuzey rüzgârlarından korur. Eskiden burası deniz hamamı idi. Gerisi de bostandı. Abbas Paşa’nın köşküne kadar uzanırdı bostan.

Bostanı ve kıyıdaki deniz hamamını önceleri Temistokli sonra Ahdon işletti.

Nasıl geldi? Neden geldi? bilinmez, 1930’larda bir gün, Sadık Bey bu bostanı satın aldı. Bostan, emvali metrukedendi (terk edilmiş mallar) herhalde.

Sadık Bey, deniz hamamını plâja çevirdi. Tahta kabineler yaptırdı.

Arkada uzanan koca bostanın etrafını da çevirdi, ekip biçmeye başladı. Çiçek yetiştirdi, mandalina yetiştirdi. Memleketi olan Rize’den ucuza çalışan işçiler getirtiyor, bunların çoğunu Değirmen Burnu’ndaki değirmen binasında yatırıyordu.

Deniz hamamını da korudu plâjın bir kenarında. Karaya iskele ile bağlı etrafı tahta perde ile çevrilmiş deniz ortasında bir havuzdu, deniz hamamı. 1940’lara kadar bu deniz hamamı kaldı. Yaşlı ve sofu kadınlar buradan girerdi denize. Ada’ya geldiklerinde İsmet Paşa’nın annesi ve karısı da buradan denize girerdi. Sadık Bey için “çoktan deniz hamamını kaldırırdı ama Paşa’dan çekiniyor” derlerdi.

Kıyıları halka kapatmak, plaja mahkûm etmek

Bir takım hayır dernekleri kurmuştu Sadık Bey. Hepsinin başkanıydı. Kimseyi de üye almazdı derneklerine.

Muhaliflerinin iddiasına göre:

1935’lerde Belediye, halkın sağlığını korumak amacıyla açıktan denize girmeyi yasaklamıştı. Halk, plajlardan denize girecekti. Plajlarda doktor bulunduruluyordu, sağlık gereçleri vardı. Her Belediye yasası gibi bu yasa da uygulanmadı. Esasen mantıksızdı. Ada’da herkesin denize girmek için alışık olduğu bir yer vardı. Kimi Şafak’ta, kimi Âsaf’ta, Çınar’da kimi de Kablo’da denize girerdi. Her yerin ayrı bir güzelliği, ayrı bir seçim nedeni vardı. Sadık Bey’in plajına en büyük rakip de yanındaki bölge, yani Âsaf idi. Plaj paralıydı, Âsaf bedava. Halk Âsaf’tan denize giriyor plaj boş kalıyordu. Sadık Bey bunu önlemek, halkı plajdan denize girmeye zorlamak için yapmadığını bırakmadı. Bunun için Âsaf’da sahile paralel dikenli tel çektirdi. Millet denize girmesin diye, sandal tuttu, sandala bekçi bindirdi, sahil sahil gezdirip denize girenleri kovalattı. Hatta daha sonraları Âsaf’da çakıllara zift döktürttü.

Sadık Bey bir gün Değirmen Burnu’na da sahip çıktı. Burnu dibinden tel örgü çekerek Papaz Dağı’ndan ayırdı ve plaj ile birleştirdi. Buraya bir kaç ağaç ekti. Neymiş? ekiyormuş, “ihya ediyormuş” bu toprağı. Bilmem hangi yasaya göre devletin hiç bir işe yaramayan bakımsız topraklarını birisi eker biçer, ihya ederse bilmem kaç yıl sonra oranın sahibi olurmuş, sonunda tapusunu da alırmış.

“Yahu,” dediler. “Burası dağ başı mı? Burası İstanbul’un göbeğinde bir mesire yeri.”

“Olur mu öyle şey?” Kaymakam, vali, Hüseyin Rahmi Gürpınar bile gazetelere ciddi ciddi yazılar yazdı bu konuda.

Nasıl yasaymış ki o, yahut Sadık Güzelosman ne güçlü kişiymiş ki, tel örgüler bir türlü sökülmedi Değirmen Burnu’ndan. Adalılar’ın kindar bakışlarına, diş gıcırdatmalarına karşı Sadık Bey, kimseyi sokmadı Değirmen Burnu’na.

Tek parti devri idi. Sadık Bey’de CHP başkanıydı. 1950’de Demokrat Parti iktidara gelince bir umut belirdi ada halkında. Değirmen Burnu kurtuldu diyorlardı. Ama bu umut kısa sürdü, Sadık Bey Demokrat Parti Başkanı olmuştu.

Dâva sürüyordu. Dosya Yargıtay’a gidip geliyordu. Zaman zaman kurullar, eksperler geliyor, Değirmen Burnu’nda birşeyler ölçüyor, sonunda plaj lokantasında rakı içip gidiyorlardı.

27 Mayıs Devrimi olduktan sonra Değirmen Burnu’nun Orman İdaresine ait olduğu, o meşhur yasanın Orman Bölgesi’ne uygulanamayacağı saptandı da Sadık Bey davayı kaybetti, tel örgüler söküldü.

Plajdan çok para kazandı, servetini Darülaceze’ye bağışladı

Değirmen Burnu’nun plaja bakan yamacında alçak bir bölge vardır. Buradan deniz kenarına kolayca inilebilir. Suyun içi de kumdur. Sadık Bey Değirmen Burnu’ndan çıkartılıp teller söküldükten sonra, pazar günleri İstanbul’dan gelenler bu yardan aşağıya inip denize girmeğe başladılar. Plaj çok yakındı. Kolaylıkla plaja geçebilirlerdi biletsiz.

Sadık Bey hemen adamlarından birin koydu sahile. Başında görevli görünümü veren bir kasket, ağzında düdük.

En çok pazarları İstanbul’dan gelip donla, pijamayla denize girenleri kovalıyordu. Adalı’lar ise zevkle takılıyorlardı düdüklüye.

“Ne karışıyorsun? Sadık Bey kim oluyor? O davayı kaybetti, burası Milletin malı,” diyorlardı.

Zavallı adam: “Yapmayın etmeyin sonra kovar beni, ekmek parası…” diye yalvarıyordu kendisine takılanlara.

Denizde darda kalanları kurtarsın diye bir kayık dolaştırılır plajda. Bu kayığa önceleri Mustafa binerdi. Mustafa, göğsünde kurtaran anlamına kocaman bir K harfi yazılı güreşçi mayosu gibi bir mayo giyerdi. Sonraları Mustafa bu işi bıraktı, kabinelere takunya, su vermeye başladı.

Mustafa akıllıydı, sempatikti. Hem Sadık Bey’le geçiniyor hem de halkın sevgisini kazanıyordu.

İsmet Paşa’nın kabinesini kâğıtla kaplamıştı. Baştan en iyi kabineyi Paşa’ya saklardı. Çocuklar ciciko diye isim takmışlardı. Epey bahşiş topluyordu.

Söylendiğine göre, Sadık Bey Mustafa’nın kazancını çok görmüş, önemli bir tutara takunyacılığı ihâle etmeye başlamış Mustafa’ya.

Sonraları gencecik bir laz oğlanı koydular kayığa. Rize’den yeni gelmiş. Anlaşılan kulağını bükmüşler, görünen görevin boğulmayı önlemek, darda kalanlara yardım etmek, ama gerçek işin plaja kaçak girenleri kovalamak demişler.

Çocukcağız güçlü kolları ile küçük sandalı bir motor gibi kullanıyor, bir

sağa bir sola seğirtiyor; nerede plaja yaklaşan bir sandal, bir motor görse hemen yanına gidip, “Açılın, uzaklaşın, yasak” diye bağırıyordu.

Bir gün, bu kurtaranlık görevine Saim’i atamış Sadık Bey. Saim eski yüzücü. Güzel vücuduyla kasıla kasıla plaj iskelesinde dolaşıyor. Gerektiğinde küçük kayığa atlıyor, iki üç kürek vuruşuyla hızla dolanıyor plaj çevresinde.

Bir sıcak yaz günü Avukat Aleko’nun Büyükada Mahkemesi’nde davası varmış. Dönüşte adaya uğrayayım, bir denize girer, dönerim demiş. Siyah çizgili elbisesi sırtında, gömlekli, kravatlı, elinde çantası gelmiş plaja. Öğle sıcağı. Soyunmadan oturmuş plaj gazinosuna bir bira içeyim demiş. Bakmış Saim. Hemen seslenmiş. Saim gelmiş, Aleko’nun masasına oturmuş. Peynir kavun, bira… Eski günlerden, Şafak’tan, Celâl Bey’den, yüzme yarışlarından konuşuyorlarmış. Sadık Bey, gazinonun dibinden gök gözleri ile dik dik bakıyormuş Saim’e. Sadık Bey Aleko ile Saim’in arkadaşlığını bilmez. Aleko gittikten sonra çağırmış:

“Ulan sen beylerin, masasına nasıl gider sırnaşırsın?” demiş.

Saim: “Yok ben sırnaşmadım. O benim arkadaşım,” filân dediyse de dinletememiş. Sadık Bey hemen kovmuş Saim’i.

Sadık Bey plajdan çok para kazandı. Ada’nın güzel ikliminden yararlanarak plajın arkasındaki bostanda çiçek yetiştirdi. Çiçekten de para kazandı. Çiçekçiler Cemiyeti başkanı oldu. Çok seveni, çok da kızanı vardı.

Ne yapacak bu kadar parayı derlerdi. Bekârdı. Çoluk çocuğu yoktu. Yeğenleri vardı. Hepsi akıllı, çalışkan çocuklardı. Okumuşlar, Sadık Bey’in yardımı olmadan kendi emekleriyle büyük iş adamı olmuşlardı.

Yaşı doksanı geçmişti. Bir gün gazetelerde okuduk:

Sadık Bey tüm servetini Darülaceze’ye bağışlamış. Kötü yürekliler, akrabalarına hayrı dokunmasın diye yapmıştır, dediler.

  • Yazı, Nejat Gülen’in Heybeliada kitabından alınmıştır. (Heybeliada, Nejat Gülen, Adalı Yayınları)

Deniz hamamlarından plaja, plajdan aquaparka,

Heybeliadalıların Plaj olarak bildikleri Sadıkbey Plajı, Sadık Güzelosman’ın ölümünden ve mülkiyetini Darülacezeye bağışlamasından sonra uzun yıllar,  işletme için yıllık ya da uzun sureli ihalelelerle kiralanageldi.

Üç yıl önce son kiralayanlar  tarafından alanda geniş kapsamlı hafriyata başlandı. Adalıların haklı olarak tepkisini çeken inşaat, KUDEP’ten basit onarım izniyle gerçekleşiyordu. Adalar SİT alanıydı ve böylesine geniş kapsamlı inşaat çalışmaları için Kurul onayı gerekiyordu. Adalar Belediyesi bir kaç kez inşaatı durdurdu. Ama her seferinde yeniden başladı ve sonunda, artık güney sahillerindeki otellerde bile terkedilen devasa bir aqua park inşaatı ve alanın bütününün betonlaşmasıyla sona erdi. Eskiden kalan tek iz, Sadık Güzelosman’ın plajı açtığında inşa ettiği soyunma kabinleri idi.

Değirmen koyu, 1.4.2022, Hüseyin Sarısayın
Değirmen koyu, 1.4.2022, Hüseyin Sarısayın

 


Yayınlanma Tarihi: 01 Nisan 2022  /  Son Güncellenme: 02 Nisan 2022


Bu yazı hakkında yazarımıza ve editörlerimize iletmek istedikleriniz mi var?
Aşağıdaki formu kullanarak kendisine ulaşabilirsiniz.
(Bu formdaki bilgiler, yazarımız ve editörlerimizin mail adreslerine iletilecektir.)


Çerezleri Yönetin!

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.

Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.