Paylaş
Tüm Sayılar      2025      Sayı 239 – Mayıs 2025      Canım Teknolojim, Ağaçlar, Deprem ve Biz

Canım Teknolojim, Ağaçlar, Deprem ve Biz


Resim: Bercuhi Berberyan

Epeydir düşünüyorum, teknolojiye sonradan vâkıf olan bizim neslin içine doğmuş olan yeni nesilden farkını. Biz yani çoğumuz onu kullanmayı öğrendik ve gerektiğinde ondan yararlanmayı biliyoruz. Teknolojinin içine doğan yeni nesilse adeta kölesi durumunda… Neredeyse teknoloji onları yönetiyor desem hiç de abartmış olmam. Özellikle de cep telefonları ve internet. Her şeyi ona soruyorlar, hiçbir şeye kafa yormuyorlar. Böyle olunca yeni neslin zevkleri de yüzeyselleşiyor ve basitleşiyor. Genel anlamda olay yaratan şeylerden hatta sevimsiz atışma dövüşme gibi sahneler izlemekten hoşlanıyorlar.

Televizyon programları bile ona göre olmaya başladı artık. Mesela kaç yıldır süregelen yemek programları ki neredeyse her kanalda var, hangisi en çok atışmalıysa, kavgalıysa o tutuyor. Birinin evinde toplaşıp, pişirdiği yemeleri yiyerek puan verdikleri programda seçilen yarışmacılara dikkat edin. Mutlaka biri ful makyajlı botokslu, estetikli, azıcık fingirdek, biri başörtülü, biri efemine, biri Doğu kökenli, şiveli, hatta kaba falan olmalı. Onlar tartışacaklar, yemekleri eleştirecek ‘damak zevkleri’ ne uygun bulmayacaklar filan falan. Yıllardır özel bir keyifle izlediğim Survivor bile kavgalı mavgalı bir hal aldı. Eh halkın zevki bu…

Cep telefonu bağımlılığı ise anlatılacak gibi değil. Benim karşımda çöp konteynerleri var, oralardan bir şeyler toplayan gariban kılıklı çocukların, kamyonun arkasından asılan çöpçülerin bile ellerinde pabuç kadar cep telefonu var. Bir felaket anında bile onu elden bırakmıyor, korku içinde olanı biteni kaydediyor ve paylaşıyorlar. Son deprem adeta tam da bunun ispatı; sosyal medya günlerce olay anında yaşananlarla çalkalandı durdu. Eh sonrasında da doğal olarak deprem kehanetleriyle… Kimi ‘yakında daha beteri gelecek’ dedi kimi ‘oldu, bitti başka yok’ dedi, hangi birine inanacaksın? Herkes uzman kesildi. İnsanımız da garip valla… Kimi evinden çıkmaz, kimi de evine girmez oldu. İlk gün parklarda falan sabahladılar.

Aslında yazıma başladığımda sırf teknolojiyle ilgili saydırmaktı niyetim. İlk birkaç cümleyi yazdıktan sonra, öylece bırakarak akşam her işimi bitirip rahatça devam etmeye karar verince, arada deprem oluverdi. Buyurun bakalım. Bütün konuların önüne geçmez mi şimdi? Sonrası zaten yaşanan paniği izlemekti. Diyeceksiniz ki sen korkmadın mı? Korkmaz olur muyum? Ama ben genelde bu tarz elde olmayan felaketler karşısında biraz kaderciyim. Ne olacaksa olacak… Yalnız olsaydım, dua eder, bir köşeye siner beklerdim. Öyle herkesin yaptığı gibi sokaklara fırlamazdım. Korktum tabii ama inanın kendim için değil. O gün evde temizlik vardı. Deprem anında mutfaktaydım, her şey şangırdadı, fena sallandık, sonra içeri koştum ki ne göreyim… Temizlik yapan hanım, cam silmekte yani pencerenin içinde, çerçeveye sarılmış, çömelmiş, titriyor. Düşünün artık hâlimi. Onu yatıştırmaya çalışırken kendi korkumu hepten unuttum.

Sonra pencereden dışarı baktım. Aman Allah’ım! Herkes sokaktaydı… Karşımdaki varlıklarına hep şükrettiğim, neredeyse her yıl anlamsızca budanıp kırpılmalarına üzüldüğüm güzelim ağaçların altına sığınmışlar. Ah nasıl da güven veriyor canım ağaçlar… Ya deli gibi evden fırlayıp da apartman kapısından öteye gitmeyenlere ne demeli? O korktuğun yıkım olduğunda sen o binaya yapışıksan ne olur? Şimdi tabii bana yönelen malum soruyu tahmin edebiliyorum. Peki, sen ne yapıyorsun? Yukarıda dedim ya; hiçbir şey… Korkuyorum ama mümkün olduğu kadar yerimde kalıp dua ediyorum. Çünkü biliyorum ki o apartman yıkan sarsıntıdan kaçabilmem mümkün değil. Ya pencereden atlayanlara ne demeli?

Bakın ben 1999 depremini ve günlerce süren artçılarını, felçli bir kocayı korumaya çalışarak geçirdim. Bizim apartmanda herkes az ileride bulunan boş alana koştu, bir tek ben onlar gibi koşamayacak olan eşimle koca binada öylece kalakaldım. Neyse, Allah bir daha göstermesin diyelim. Ama canım devletim, deprem hasarını hafifletecek tek şey olan ağaçları hatta ormanları yakıp, kesip, yok edip binalar dikeceğine, çılgın kanallar kazacağına arada bir bizden beter deprem kuşağında olan Japonya’ya göz atsa diyorum. Adamlar zırt pırt deprem görüyorlar, kimse sokaklara fırlamıyor. Binalar falan da yıkılmıyor.

Canım teknolojim de ta Amerika’dan hatta Avustralya’dan aranıp, geçmiş olsun dilekleri alabilmeme neden oldu. Sıkça sorulan sorulardan biri de deprem çantam olup olmadığı. Yok valla. Epey düşündüm, o çantayı nereye koyacağım? Benim evim oldukça büyüktür, o esnada evin neresinde olduğumu kim bilebilir?

Bazen düşünürüm ya tuvalette otururken veya banyo yaparken oluverse ne halt ederiz, değil mi? Neyse kestim. Allah hepimizi korusun diyorum ve de en önemli korumalarımız oldukları halde yakında hepten nostalji olacaklarından emin olduğum birkaç orman resmi seçiyorum okurlara. Birini de ben çizdim ha…


Yayınlanma Tarihi: 08 Mayıs 2025  /  Son Güncellenme: 08 Mayıs 2025


Bu yazı hakkında yazarımıza ve editörlerimize iletmek istedikleriniz mi var?
Aşağıdaki formu kullanarak kendisine ulaşabilirsiniz.
(Bu formdaki bilgiler, yazarımız ve editörlerimizin mail adreslerine iletilecektir.)


Çerezleri Yönetin!

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.

Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.