Paylaş
Tüm Sayılar      2025      Sayı 239 – Mayıs 2025      Heybeliada Yalı Köşkleri Hikâyeleri

Heybeliada Yalı Köşkleri Hikâyeleri

Yüksek Mimar


Hikâye 1900’lerin sonlarında başlar. Sahil Köşklerinden birkaçı sırasıyla otellere dönüşür.

1914 de çıkan büyük yangın Glifa Mahallesi’nde birçok evin topluca yanmasına sebep olur.

Sahilde bulunan, dönemin en ünlüsü, Bizantion Oteli de bu yangında büyük hasar görür.

Bunun yanı sıra sahil şeridinde bulunan ve 40’lı yıllara kadar faaliyetini sürdüren Tahir Bey’in Belle Vue Oteli de mendireğin büyütülmesi amacıyla yıktırılır. Sahil şeridi genişler ve daha çok yelkenli balıkçı teknesi barındırabilir hale gelir.

Gelelim 1800’lü yılların sonlarına;

Sahil şeridinde mimari yapısıyla en çok dikkati çeken binalardan biri dönemin zengin bankerlerinden olan ve Heybeliada Cemaat Meclisi Başkanlığı yapan İliaskos Ailesi’nin Sahil Köşküydü. Hemen yanında yine adanın simge yapılarından biri olan ve özgün iki kulesiyle dikkati çeken Maniadakis Köşkü yer alırdı.

Maniadakis Köşkü’nün hemen yanında iki ayrı köşk bu diziyi tamamlardı. Bunlardan ilki Petraki Raptopulo Köşkü ile 1863 yılında inşa edilen Vitura Köşkleriydi.

Son derece zengin bir banker olan İtalyan uyruklu Konstantinos İliaskos limana bakan yalı köşklerinden Kirkorağa Pişmişoğlu ailesinden kalan köşkü 1870 yılında satın alıp yenilemişti. Harem ve selamlık formunda olan yapının kuzey cephesine ek bir ahşap bina yaptırarak batılı anlamda Yalı-Köşk  karışımı bir malikaneye dönüştürmüştü. Bahçenin çevresi yüksek ferforje parmaklıklarla süslüydü ve üzerinde ailenin inisialleri bulunan görkemli bir bahçe kapısı vardı. Çok iyi hatırlarım 1975’li yıllara kadar demir kapısı halen yerindeydi..

Eski kartpostallarda İliesko köşkü yirmiye yakın odası, geniş bahçesi, mutfakları, kilerleri verandaları ile muazzam bir görünümdeydi. 10 kişilik hizmetkarlar grubu ve bahçıvanları ile gelen çok değerli misafirlerini ağırlamaları Adalılar arasında gururla konu edilirdi. O yıllarda Elefterios Venizelos ve eşi malikânede ağırlanmış, onurlarına adeta devlet protokolü uygulanmıştı.

İliaskos ailesinin damadı Tomazos Sgurdeos malikanede o günlerde Venizeloslar onuruna büyük bir davet vermişti. Davette Paris’te suikastten kurtulan Venizelos, Halki Adası sakinlerinin sevgi gösterileriyle  karşılaşmış hatta köşkün yola bakan balkonundan halka seslenmişti.

Konstantinos İliaskos Heybeliada’da varlıklı ve bonkör kişiliğiyle tanınmıştı. 1891 yılında Halki Kilise Heyetinin ömür boyu fahri başkanı olarak atanmış, deprem sonrası Aya Nikola Kilisesinin onarımı ile Rum İlk okulunun yapımına maddi destek sağlamıştı.

Malikânenin rıhtımında bağlı “Altın Bacak”  Consuelo Yatı İliaskos’u günlük yat gezisi için bekler, O da değer verdiği misafirlerini orada ağırlardı. Ayrıca yatın bağlı olduğu rıhtımda Paskalya yortusunda uygulanan “Epifani Haç Çıkartma” töreni yapılır tüm ada halkı bu seremoniyi her sene büyük bir ilgi ile izlerdi.

İlaskos’ların yan komşuları Maniadakis Ailesiydi. O köşk de bir “yalı köşk” tanımına uygun görkemli bir malikâneydi. Malikânenin sahilinde “erkekler ve kadınlar” için iki ayrı ahşap deniz banyosu vardı. Sahil siluetinde adeta belirgin bir simge gibiydi. Bu haliyle de kartpostalların olmazsa olmazıydı. Bayan Marika nın ölümü sonrası uzun yıllar malikâne boş kaldı ve hüzünlü bir bekleyişe daldı.

Bu hüzünlü bekleyiş köşkün bir hikâyesine paralel anlatılır.

Maniadakis ailesinin kızlarından Maria’nın güzelliği dillere destandı. Halki’nin yakışıklı genç erkekleri onunla birlikte olmak ve gönlünü almak için yarışırlardı. Aralarından Emilios Rambrinidis’in geçmişten beri ona platonik olarak âşık olduğu herkes tarafından bilinirdi.

Maria’nın İliasko’ların akrabası Konstaninos Dimitriadis ile evlendirilmesi bütün hayranlarını ve Emilios’u derin bir kedere sürüklemişti.

O yıllarda Halki sosyetesinin Pazar akşamları Çam limanı koyunda bulunan Filippaki Gazinosu’na gitmeleri adet olmuştu. Böyle bir yaz akşamı Maria ve Dimitriadis gazinoda keyifle otururlarken yanlarındaki masaya gelen ve bu evliliği bir türlü içine sindiremeyen Lambrinidis yanında Ruhban okulunda resim öğretmenliği yapan arkadaşı Yiannaros’tan herkesin önünde kalem isteyerek küçük bir kağıda “Maria, Seni Seviyorum” diye bir not  yazıp kağıdı Maria’ya uzatır. Diğer elinde tuttuğu silahıyla da Maria’nın çığlıkları arasında kendisini karnından vurur ve kanlar içinde Maria’nın ayakları arasına yığılır. Lambrinidis kurtarılamaz.

Bu kederli olaydan sonra Ada’da herkesin ağzında bu romantik aşk ve sonucunda intihar olayı vardır. Bu hikâye uzun yıllar hicivle “Maria-Bum” diye dilden dile dolaşarak Maniadakislerin trajik hikâyesi haline gelir.

Köşkün yanında yine başka bir görkemli yapı yer alır. Petrakis Raptopulos Köşkü. Monogramı halen bahçe duvarı üstünde demirlerinde durmaktadır. Hemen yanında da 1863 yılında inşa edilip halen zemin ve bodrum kalıntılarıyla çift yönlü merdiven duvarlarının izleri görülen dönemin önemli yapılarından Vutiras Yalı Köşkü vardır.

Akillas Milas Adalı Yayınlarından basılan “Hala Hatırlıyorum” adlı kitabında Vutiras Köşkünü şöyle anlatır:

“Daha ben çok küçükken dedemle gitmiştik Vutiras Köşküne. 1940 senesiydi. Dedem doktor, hastası varmış, çağırdılar. Beni yüksek tavanlı geniş bir salona oturttular. Bana göre kocaman, yaldızlı bir koltukta. Tablolar resimler avizeler. Tavan nakışlı, duvarlar boydan boya şahane fresklerle kaplı. Acayip kuşlar, kanatlı atlar, yarı çıplak kadınlar, uzun sakallı uzun saçlı erkekler, Olympos Dağının tanrılarıymış onlar. Böyle bir ortamda yaşamak da varmış. 1970’lerde bir vesile ile bir kez daha oraya gittim. Aynı salonda gözüm o görkemli freskleri aradı. Köşk bakımsız kaderine terk edilmiş, eşyalar yeni sahibi ile sıradan, duvarlar kat kat badana boyalı kaplanmış. O kat kat kaplanmış sıradan boyaların arasında solmuş fresklerin izlerine rastladım”. Akillas Milas zamanın ve kültürlerin değişimine ve bu değişimin acımasızlığına dikkat çeker.

Limandaki son yapı Lemmis in eski oteliydi ve uzun yıllar öyle kaldı.

1978’lerde başlayan Adalar’ın değişen hatta devşirilen kültürü ile Adalar’da birçok mimari şaheseri yok eden yapılaşma Heybeliada’nın bu köşesinde fazla etkili olmamış, bir nebze olsun yakın zamana kadar silueti ile geçmiş hikâyelerini dilden dile sürdürmüştür.

Eminim, balıkçı barınaklarından kahvehanelere, meyhanelerden gazinolara, daha sonra sahil köşklerinden malikânelere ve otelleriyle onların getirdiği özgün yaşamlardan sayfiye kültürüne ve günümüze kadar süren değişimlerine bakıp da biraz buruk ve dikkatle incelenmesi gereken nice hikâyelere rastlarız. Bu hikâyelerin kahramanlarını özlemle anarken, kalan aile fertlerinin nerelerde ve nasıl yaşadıklarını onların geçmiş bağlarıyla nasıl yaşamlar sürdürdüklerini de merak etmeden yapamayız.


Yayınlanma Tarihi: 08 Mayıs 2025  /  Son Güncellenme: 08 Mayıs 2025


Bu yazı hakkında yazarımıza ve editörlerimize iletmek istedikleriniz mi var?
Aşağıdaki formu kullanarak kendisine ulaşabilirsiniz.
(Bu formdaki bilgiler, yazarımız ve editörlerimizin mail adreslerine iletilecektir.)


Çerezleri Yönetin!

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.

Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.