Paylaş
Tüm Sayılar      2023      Sayı 218 – Ağustos 2023      İnsanoğlu Martılara Karşı

İnsanoğlu Martılara Karşı


Demek bu raddeye geldi ha… Artık martılara savaş açtınız, Allah’ın yarattığına yaratacağına pişman olduğu pis insanoğulları. Hainler! Kötüler! Doğa düşmanları! Bütün dengeleri bozan acımasız yaratıklar! Sizin süratle üreyip, istilacı böcekler gibi tükete tükete çoğalmanıza kim engel olacak acaba? Tahmin ettiniz herhalde, Ada Gazetesi’nde çıkan bir yazıya takmış bulunuyorum. Gece geç vakit sosyal medyada dolanırken çarptı gözüme. Vallahi uykularımı kaçırdı.

Dergimiz için başka bir yazıya başlamıştım, onu yarım bıraktım, sabah ilk iş balıklama buna daldım. KTÜ Yaban Hayatı Ekolojisi ve  Yönetimi Bölüm Başkanı, martı popülasyonunun kontrolsüz artışına dikkat çekerek önlem alınmasını istiyormuş. Nasıl bir önlem önerir acaba? Toplu katliam mı? Yıllarca her olayda zırt pırt sıkılan biber gazları sonucu, tepeler oluşturan güvercin cesetlerini unuttuk mu biz?

Martı onun sandığı gibi öyle bir lokmada bir güvercini ya da kedi yavrusunu falan yutmaz efendim. Güvercin, kırlangıç, serçe gibi küçük kuşlar zaten onun cüssesinden ürktüklerinden bulundukları yerlerden uzak dururlar. Bu arada parantez içinde söyleyeyim ki kuş yuvalarındaki yumurtalara dadanan kargaları da küçümsemeyin. En az martı kadar vahşi ve güçlüdürler. Hmmm… Ama martılar gibi sabaha kadar sinir bozucu çığlıklar atmıyorlar galiba. Benim karşımdaki ağaçlarda dev bir karga kolonisi, köşedeki otelin damında da insanlarla iyice yüz göz olmuş koca bir martı sülalesi var. Yani iyice gözlemleyebiliyorum. Zaten herkes bilir, yıllardır doğayı gözlemlerim ben.

Bir kere martı, balık yiyen ve uçurum yamaçlarında yuvalanan bir kuştur. Siz onun beslenme alanlarını kirlettiniz, asıl besinlerini tükettiniz, yuvalanma alanlarını yok ettiniz, sandığınız gibi kuş beyinli bir kuş olmadığından, o da kendini yeni beslenme tarzlarına adapte etti, yeni menüler, yeni yuvalar buldu. Baktı ki yiyeceğini tüketen, yaşam alanlarını kirleten hatta yok eden bu pis insanoğlu en çok çöp üretiyor, aramasına bile lüzum yok her yerde bol bol var, eh tamam o zaman o da yavaş yavaş çöp yemeyi öğrenir. Ayrıca ey insanoğlu daha doğrusu ey ülkemiz insanı, ona simit yemeyi siz öğrettiniz. Böyle başladı her şey.

Ağzı açık çöp bidonlarını karıştırıyorlarmış. Dikkatinizi çekerim ‘ağzı açık’ deniyor. Kapatın yahu! Çöplerinizin ağzını kapatın! Uçan yavrular da genelde trafo direklerine, elektrik tellerine falan takılıyormuş bu yüzden de sık sık elektrik kesiliyormuş. Bak seeen, kendimizi bildik bileli önlenemez elektrik sorununu da onlara bağladılar. Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi belli türlere karşı önlem almamız gerekiyormuş. Ha, bir tek bu konuda gelişmiş ülkelerden geriyiz demek. Sonra, yaban domuzuna karşı tarım zararlısı olarak mücadele ediyor ve de ava çıkıyorsak, bunu birçok tür için de yapmalıymışız. Vaaay… Demek insanlar artık elde av tüfeği karşıki damlardan martı vuracak. Keşke kocamın av tüfeklerini saklasaymışım, ne biçim işe yarardı şimdi.

Biz, acımasız, fırsatçı ve gözü doymaz insanlar, bir çift diş için koca filleri, boynuzu için gergedanları öldürmüyor muyuz? Depremlerde toprak kaymalarını önleyen, üstelik nefes aldığımız ve düşüncesizce kirlettiğimiz havayı en çok temizleyen, dünyamızın akciğerleri, muhteşem ormanları yakıp, bir dolu hayvanın neslini tüketme raddesine getirmiyor muyuz?

Bu arada yaban domuzları niye tarım alanlarını tehdit ediyormuş? Eh tabii siz ormanları yok edip durursanız, nerede yaşayacaklar? Üçüncü köprü yapılırken, Gezi olaylarıyla insanları meşgul edip, oradaki bütün ormanları yok ettiğinizde gariban yaban domuzlarının denize döküldüğünü unuttuk mu biz? Hindistan’da yaşam alanları işgal edildiği için sokaklarda kedi gibi dolaşan evlerden hırsızlık yapan maymunları hatırlayın. Hiç belgesel falan izlemez misiniz? Zaten bu gidişle, bu kimliği belirsiz ve kirletme eğilimli insan kalabalığıyla oraya doğru gidiyoruz.

Bakın sevgili dostlar, ben bu konuyu yıllardır deşiyorum, uyarılar yapıyorum, para etmiyor. Etmez zaten, biliyorum, kimim ki ben? Ama yürek bu işte, dayanamıyor, daraldı mı kalemine sarılıyor yazabilen insan. Bunu ilk kez 2003’te dergimiz için yazdığım bir yazıda söylemişim. Ve bu yazıyı aynen ilk kitabım İçimiz Isınsın Biraz’da martılara ayırdığım bölüme almışım. Şimdi telaşlanılan şeyleri ta 2003’te söylemişim yani. Ve de bilinçlenen martılardan örnekleyerek, daha nice büyük hayvanın da bir gün akıllanma ihtimalinden söz etmişim. Sonra, yine dergimizde, 4 Şubat 2022’de yayımlanan “Sokak Arası Martıları” başlıklı bir yazı daha yazmışım.

İnsanların doğanın dengesini nasıl bozduklarını, karşımdaki ulu çınarları budama adıyla, dallarını dibinden kesip yıllarca aynı ağaca gelen göçmen çaylakların muhteşem yuvasını yerle bir ettiklerinden, meydanı karga kolonilerine ve martılara bıraktıklarını falan uzun uzun anlatmışım. Üşenmeyin, internetten bir göz atıverin. Aynı şeyleri bir daha, bir daha yazamayacağım şimdi. Nasılsa para etmiyor. İçimi döküyorum işte. Bu ülkede ne zaman halkın sesine kulak verildi ki?

Ben resim yaparım, bilenler bilir. İnanmayacaksınız uzun süredir bir martıyla uğraşıyordum. Burgaz’ın arka tarafından bir gün batımı çizdim… Yakın plana uçan bir martı kondurasım geldi. Bir türlü istediğim duyguyu katamadım. Üç resim daha yaptım o arada ama o martı hala yarı çizilmiş halde, bitmiyor, bitemiyor. Tahmin etmeliydim bana böyle bir duygu karmaşası yaşatacağını. Üzülüyorum tabii. Severim ben özgür ruhlu martıları. Ah… Bazen böyle garip işaretler gönderiyor, uyarılar yapıyor hayat. Hep sonradan anlıyoruz.

Geçen gün evimin yakınında bulunan marketten dönerken, arka sokakta, kapı önü muhabbetinde iki adama rastladım. Birinin kucağında yavru ama kocaman, tavuk kadar bir martı vardı. Yavru olduğunu henüz gri olan renginden anladım, büyüyünce beyaz oluyorlar. Adamla resmen sıcak bir aşk meşk ilişkisi içindeydiler. Dayanamadım. Durdum, okşadım, adeta bir kedi yavrusu gibi cilveler yapıyordu. Adam ona yumurtadan çıktığından beri bakıyormuş. Çağırınca nerede olsa uçup geliyormuş. İzin istedim, fotoğrafını çektim. Aklımdan bile geçmezdi size de göstereceğim. Öylesine çekmiştim… Buyurun bakalım.

Çare mi? Çare falan yok. Dertleşme var, yakınma var. Hepsi bu.


Yayınlanma Tarihi: 06 Ağustos 2023  /  Son Güncellenme: 07 Ağustos 2023


Bu yazı hakkında yazarımıza ve editörlerimize iletmek istedikleriniz mi var?
Aşağıdaki formu kullanarak kendisine ulaşabilirsiniz.
(Bu formdaki bilgiler, yazarımız ve editörlerimizin mail adreslerine iletilecektir.)


Çerezleri Yönetin!

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.

Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.