Paylaş
Tüm Sayılar      2023      Sayı 218 – Ağustos 2023      Yıllar Önce Basında Adalar

Yıllar Önce Basında Adalar


1938 Ağustos ayında gazetelerde Adalar’la ilgili haberler yaz aylarının alışılmış düzeninde gelişiyor.

Haber gazetesinde yer alan ve Büyükada’da bir hafta sonu gezisini hikaye eden bir yazı bize oldukça ilginç geldi. Keyifle okuyacağınızı sanıyoruz.

Bunun yanında su sorunu, yolların durumu, ada içi taşıma ücretleri, yangınlar, vapur kazaları, alınacak yeni vapurlar, boğulmalar haberlerin başlıca konularını oluşturuyor.

1938 Ağustos ayının gazetelerindeki gezimize buyurun…

 

Adalarda hayat

Sevdalılar nerede buluşur ve sevişir?

Aylı gecelerde boş çam altı bulmak mümkün değil …


Geçen hafta izin günümü nerede geçirsem diye düşünürken, iki eski arkadaşımın beni telefonla arayarak Büyükadaya davet ettiklerini hatırladım. İkiside oldukça zengin olan bu arkadaşlarım, mevsimi bir kotranın içinde deniz kıyılarını dolaşarak geçiriyorlardı. Bana anlattıklarına göre, yaz günlerinin ancak böyle bir hayatla varabilmek mümkündü.

Şimdiye kadar bir çok yaz mevsimleri sayfiyelerde oturmuş, fakat bütün gecelerim gene bir evin dört duvar arası bir odasında geçmişti. Hava sıcaktı. Serin deniz sularının üzerinde geçirilecek bir geceyi düşündükçe içi me tuhaf bir ferahlık çöküyordu. Tabiaten böyle bir yaşayıştan zevk alacak yaradılışta idim. Çok düşünmedim. Köprüye geldiğim zaman yediyi bilmem kaç vapuru kalkmak üzereydi.

***

Vapurun güvertesini, orta kat salonlarını ve yan kamaralarını dolaştığım halde şöyle ilişecek bir ye bile bulamadım. Bir çok kimseler ayakta duruyordu. Aklıma, en alt salona inmek geldi. Burası çok kalabalık değildi. Yalnız kanapeleri boş bulan yolcular salonu seyyar bir otel haline sokmuşlardı.

Ceketini çıkaran, bir kanapenin üstüne yan gelmişti. Hattâ ceketlerini veya kanape minderlerini  yastık gibi başlarının altına koyup ta kestirenler bile vardı. Salonun oldukça tenha olan dip tarafını ise çiftler işgal etmiş, başbaşa fısıldaşıyorlardı. Ben de bir kenara şöylece oturdum. Fakat dakikalar geçtikçe salonun havası ağırlaşıyor, hararet de artıyordu. Salonda hava değiştirecek bir tertibat ve hiç olmazsa bir vantilatör de yoktu. Burada ancak 20-25 dakika durabildim. Nihayet öyle bir an geldi ki dik merdiveni bir hamlede çıkarak dışarı fırladım.

Belki bir yer bulurum ümidiyle, bu sefer vapurun kıç tarafına yürüdüm. Burası da başka bir âlemdi. Büyük dümen dolabının etrafı ve üzeri akşmcılarla dolmuştu. Domates, salatalık, kaşar peyniri gibi mezelerle donatılmış sofralar başında rakı kadehleri boyuna gidip geliyordu. Bir kenarda durmuş, bu manzarayı seyrediyordum. Birden, akşamcılardan birisi fazla atıştırmış olacak ki şarkı söylemeğe başladı. “Gönlümde hazan” diye başlıyan bu eski şarkıyı yanındaki arkadaşı beğenmedi:

“- Yahu, dedi, bırak şu modası geçmişleri.. Son modadan bir tane oku da dinleyelim… ,.

Sesi oldukça yanık olan zat, bu defa, son zamanlarda Beyoğlunun en  yüksek eğlence yerlerine kadar giren meşhur bir şarkıya başladı:

– Döktürrr .. döktürrr.. döktürrr hey…

Fakat bu da uzun sürmedi. Yukarıdaki merdivenden biletçinin acele acele indiği görüldü. Ayni zamanda da:

– Baylar burasını meyhane mi sandınız? Vapurda bağıra, bağıra şarkı söylenir mi? diye sert bir ses iştildi. Son moda şarkıyı dinlemeğe hazırlanan akşamcının canı sıkılmıştı. Biletçiye darıldı:

– Ama yaptın ha! Şunun şuracığında biraz keyifleniyorduk. Zevkimizi, yarıda bırakmak doğru mu? Rakının da, şarkının da böyle deniz üstünde tadı çıkar! Bırak, bizi yolcular da biraz eğlenelim!..

Fakat bu lâkırdılar biletçiye tesir etmedi. Bunun üzerine de akşamcılar sessiz sadasız eğlenmeğe mecbur oldular. Öyle ki, vapur Büyükada iskelesine yanaştığı halde onlar hâlâ çekiştirip duruyorlardı.

***

İskeleden Adanın meşhur meydanlığına ayak atınca kendimi Afrikada bir yamyam adasında zannettim. Hemen herkes güneşıten o derece yanmış ki, bunların artık tekrar açılıp ta beyaz ırk arasına karışacakları imkânsız gibi görünüyor. Genç kızlara bakarak anlıyorum ki Büyükada bu sene bir güzeller diyarı halini almış. Tahiti adalarındaki tatlı esmer güzellerinin başlarına taktıkları çiçeklerden yapılmış çevrelerin birer eşi de Büyükadalı kızların başında. Güneşle değişen renklerden sonra bu çevreler de başa konunca, insan kendisini filmlerde gördüğü o, hattıüstüva adalarında zannediyor. Eğer kızlar spor elbiselerini de atıp, birer heykel kadar muntazam tunç vücutlarını Tahitili güzeller gibi bir iki yerinden gelişi güzel kumaşlarla sarsalar, Marmara denizi üzerinde tamamen yeni bir âlem doğacak.

Ben kafamdan bunları geçirerek dalmışken, iki kişinin kollarımı tuttuğunu gördüm. Bunlar bizim arkadaşlardı.

İkisi birden:

– Böyle dalgın, dalgın durma, gözlerini aç ta bir kere etrafına bak. Artık yazın son günlerini yaşıyoruz. Bu kadar güzelin toplandığı bir yeri bir daha bulamazsın, dediler.

Arkadaşların hakkı vardı. Şöyle böyle 15-20 gün sonra sonbahar yağmurları bir başladımı, buraların canlı hayatı da öldü demekti. Bir, bir buçuk ay sonra bugünkü kalabalık ve eğlence yerine, adalar sessizliğe bürünecek. Bugün binlerce inaan vücudunu kucaklayan deniz, asfalt yollar ve nihayet sevgililerin binbir macerasını seyretmeğe alışan çamlıklar kış uykularına dalacaklardı.

Bir kaç dakika dolaşmıştık ki birdenbire ortalık tenhalaştı. O zaman arkadaşlardan biri anlatmağa başladı:

– Adada hayat böyledir. Herkes, akşamları vapurla gelen aile babalarını iskelede karşıladıktan sonra evlerine giderek yemeklerini yerler. Ve ondan sonra tekrar gezmeğe çıkarlar.

Gündüzleri Marmaranın mavi sularında yıkananlar, güneşte çıplak vücutlarını bir parça daha karartmak için yananlar, öğleden sonra da en sıcak saatleri evlerinin bahçelerinde şekerlemeler yaparak geçirirler. Bu dinleniş saatlerinden sonra, 5 – 5,30 da ikinci bir plâj safası başlar. Bu, saat yedi buçuğa kadar sürer. Ondan sonra da iskele civarında piyasaya gidilir.

Adanın asıl tatlı ve zevkli hayatı geceleridir. Yaşlı kadın ve erkekler arabalarla tur yaparlar ve yahut ta iskele kenarlarındaki gazinolarda oturarak eğleniler. Gençler ise çift, çift çamlara yayılırlar. Mehtaplı gecelerde, çamlarda boş ağaç altı bulunmaz.

Sevdalıların buluşma yeri iskele meydanı ve rıhtım caddeleridir. Biribirlerinden hoşlananlar da buralarda tanışırlar. Biz böyle konuşur, dolaşırken ortalık tekrar kalabalıklaşmağa başlamıştı. Gezinti yeri, iskele ile Anadolu kulübü arasındaki saha idi. Burada biz de gezdik ve bir müddet te gazinoda oturduk. Saat epey ilerlemiş, ortalık adamakıllı tenhalaşmıştı. Artık Dile doğru yürüyorduk. Asfalt yollar şimdi tam bir sükûnet içinde bulunuyordu. Yalnız önünden geçtiğimiz evlerin bahçelerinde açılır kapanır iskemlelere uzanmış istirahat eden kimselere rastlıyorduk.

Gündüzkü sıcaklığa mukabil şimdi hafif serin bir rüzgâr esiyor, çam kokuları insana rahatlık veriyordu.

Dile gelmiştik. Yörükali plâjına kestirme bir yoldan inecektik. Arkadaşlarım buradan her gece geçtikleri için karanlık olan yollarda elektrik feneri kullanıyorlardı.

Cep fenerimizin apansız aydınlattığı bir çam ağacının altında iki gölgenin kımıldadığını gördük. Tabiatın sarhoş edici güzellikleri karşısında kendilerinden geçen bu çiti rahatsız ettiğimiz için âdeta müteessir olduk. Yaptığımız hatayı tamir etmek ister gibi usulcacık dik yokuştan inerek onları gene başbaşa âlemlerine bıraktık.

Arkadaşların kotrası plâjın yanında duruyordu. İçine yerleşerek uzandığımız vakit bir türlü canım uyumak istemiyordu. Gözlerim, gündüzleri koynundaki vücutları sallamak için çırpınan, kayaları durmadan okşayan denizin durgun sularına takılıyor.

***

İşte bir akşam Adaya böyle gittim ve bir gecemi de orada böyle geçirdim. İstanbula muhakkak ki güzel hatıralarla dönecektim. Yalnız, ertesi sabah bir kilo ekmek almak için arkadaşlarla Yörükali plâjının kapısı karşısındaki tahtadan bir dükkana girdiğimiz zaman, herkesin neden bu güzel yerlerden istifade edemediğini anladım. Bu barakanın sahibi bir kilo ekmeğe bizden tam 14 kuruş istedi. Ve itirazımıza karşı da:

– Ne yapalım baylar. Burası Büyükadadır.. İsterseniz gidiniz, şikâyet ediniz. Sizin gibi şimdiye kadar çok itiraz eden oldu ama, sonunda bir şey çıkmadı. Hepsi gecene buradan ekmeği 14 kuruşa alıyorlar!, dedi.

Sabahattin AYGEN

 

Haber, 21 Ağustos 1938, Pazar


Kınalıada vapuru tehlike atlattı

Yolcular başka vapur tarafından alınarak iskelelere çıkarıldı

Evvelki akşamüstü Büyükada ve Heybeli postasını yapan Kınalıada vapuru bir kaza atlatmıştır. Saat altıda köprüden kalkan vapur, Kınalıada açığına geldiği sırada kazan dairesinde bir patlak olmuş, bunu müteakib geminin su tulumbaları çalışmağa başlamış, yolcular arasındaki kadınlardan bazılarının “batıyoruz!” bağrışları işitilmiştir. Gemi de acı acı imdad düdüğü çalmağa başlayınca korku daha ziyade fazlalaşmış, yolcular geminin bir tarafına koşuşmuşlardır. Yolcuların böyle bir tarafa yığılması tabiatile geminin yatmasına sebebiyet vermiştir. Güclükle yolcuların bir kısmı geminin bir tarafından alınarak ortaya ve diğer tarafa götürülmüşlerdir. Gemideki patlama buhar borularından birinde olmuş, işçilerden bir kısmı yüzlerinden yaralanınca makine durdurulmuş ve gemi her ihtimale karşı imdad düdüğü çalmıştır.

Bu sırada Adalardan İstanbula hareket eden Burgaz vapuru Kınalıadanın imdadına koşmuş ve fakat Kınalıada vapurunda tehlike görülmediği için Burgaz yoluna devam etmiştir. İki üç yüz metre uzaklaşır uzaklaşmaz Kınalıadanın yeniden imdad düdüğünü işiterek geri dönmüş ve gene bu sırada İstanbuldan gelen Pendik vapuru da imdada koşmuştur. İki gemi Kınalının sağına ve soluna geçerek yaklaşmışlar, Kınalıdaki yolcular heyecan içinde bulundukları için Pendik vapuruna nakledilmişlerdir. Posta da alındıktan sonra Pendik hareket etmiş ve yolcuları Heybeli ve Büyükadaya bırakmıştır.

Kınalıada vapuru bilâhare yavaş yavaş Kınalı iskelesine yaklaşmıştır.

 

Cumhuriyet, 22 Ağustos 1938, Pazartesi


Kınalıada vapuru dün az kalsın batıyordu

Makine dairesinde büyük borulardan biripatladı, bu patlamayı ve vapurun imdad düdüğünü işiten yolcular heyecan içinde bir tarafa toplandılar, vapur yavaş yavaş yan yatmağa başladı

Dün saat altıda köprüden Heybeliye hareket eden Kınalıada vapuru Fenerbahçe ile Kınalıada arasında ehemmiyetli bir kaza geçirdi ve devrilmek tehlikesi atlattı. Yüzlerce yolcu da büyük bir heyecan ve telaş içinde ölüm korkusuna tutuldu.

Hadisenin tafsilatı şudur:

Kınalıada vapuru saat altıda Adaların akşam postasını yaptığı için çok kesif bir yolcu kalabalığı ile köprüden hareket etmiş ve seferini Fenerbahçe önlerine kadar arızasız olarak geçirmiştir. Fakat Fenerbahçe – Kınalı arasına gelindiği zaman yolcular makine dairesinde bir patlama duymuşlar, sonra da makinelerin durduğunu, vapurun yavaşladığını hissederek büyük bir sessizlik ve endişe içinde birlerinin yüzlerine bakmağa başlamışlardır.

Bu sırada üst kattaki su tulumbasının işlemeğe başladığı da görülünce heyecan ve endişeler büsbütün artmış nihayet birdenbire vapurun imdad düdüğü acı acı ötmeğe başlamıştır. İşte bu düdük yüzlerce yolcuyu bir anda yerlerinden fırlatmış, alt kat yolcularından bir kadının da:

– Batıyoruz! diye f eryad etmesile bağırmalar, çığlıklar, koşuşmalar baş göstermiştir.

Yolcular birbirlerini çiğniyerek şuursuzca vapurun sağ tarafına saldırmışlar ve böylece tehlike büsbütün artmış, vapur sağa doğru meyle başlamıştır. Bu vaziyet karşısında vapurun memur ve müstahdemleri yolcuları teskine koşmuşlar, sağ tarafa toplanan kalabalık ortaya ve sola alınmış, fakat yolcular arasındaki korku ve heyecan bastırılamamıştır.

Bu sırada köprüye gelmekte olan ve imdad düdüklerini işiten Burgaz vapuru gemiye yaklaşmış, iki vapurun kaptanı vaziyeti konuşmuşlar, Kınalıdaki tehlike azalmış görüldüğü için Burgaz yoluna devam etmek üzere hareket etmiştir.

Fakat henüz 300-400 metre ayrılmadan Kınalının imdad düdüğü yeniden acı acı ötmeğe, yolcuların çığlıkları duyulmağa başlamıştır. Burgaz derhal geri dönmüş, bu sırada İstanbuldan Büyükada doğru seferini yapan Pendik vapuru da görünmüş, her ikisi de sağdan, soldan Kınalıya yanaşarak kazazede gemiyi aralarına almışlar, yolcular büyük bir korku içinde bulunduğu için Pendik vapuruna nakledilmişler, posta da aynı vapura alınmış ve Heybeliye, oradan Büyükadaya uğrıyarak yolcuları bırakmıştır. Geride kalan Kınalı da tek kazanını işleterek gayet ağır bir seyirle Kınalıya yanaşmış, bu suretle büyük bir tehlike atlatılmıştır.

Hadisenin buraya kadar anlattığımız safhası herkesin gördüğü safhadır. Bir de işin içyüzünü anlatalım: Kınalıada vapuru Fenerbahçe açıklarına geldiği sırada makine dairesindeki makinelerden birinin buhar nakleden borusu patlamış, etrafta bulunan makinistlerin elleri, yüzleri yanmış ve bittabi derhal makine durdurulmuştur. Bu arıza üst kattaki su borularında tesirini göstermiş, su tulumbasının çekildiğini gören halk bunu müteakip vapurun imdad düdüğünü de işitince can kaygusuna düşmüş ve bu şekilde vapurun devrilmesini intaç edecek tehlike baş göstermiştir.

Dünkü kazada yalnız makinistlerin yüzleri yanmıştır. Başka yaralanan yoktur.

 

Son Posta, 21 Ağustos 1938, Pazar


Adaların su derdi nihayet hallediliyor

Adaların su ihtiyacının karşılanması için Belediye ile Denizbank müdürlüğü müştereken çalışıyorlar. Belediye, Büyükadada eski gaz depolarının bulunduğu mahalde büyük bir sarnıç vücude getirecek, Denizbank da yeni getirttiği su motorlerile bu depoları hemen hemen masrafı pahasına olmak ve fazla bir para almamak suretile Kartal veya Maltepeden su getirerek dolduracaktır. Akay vapurları dolayısile Adalar halkına hizmet arzusunu izhar eden Denizbank, bu vazifeyi ifaya hazır olduğunu Belediyeye bildirmiştir.

 

Cumhuriyet, 26 Ağustos 1938, Cuma


Ada Nihayet suya kavuşuyor

Dünyanın bir cenneti olduğu halde bir Kerbelâ manzarası vermekten kurtulamıyan adaların su ihtiyacı meselesinin halli için Denizbank tarafından yapılan teklif üzerinde belediyeyle Denizbank arasında mutabakat hâsıl olmuştur. Şimdi iki taraf yeni formül üzerinde bir anlaşma yapacaklardır.

Bu işin tatbikatına geçilebilmesi için belediyenin ilk evvel adada hiç olmazsa beşyüz tonluk bir depo vücuda getirmesi icab etmektedir. Denlzbank, tarafından Almanyadan getirtilen 165 er tonluk iki su tankı adaya su nakli için kullanılacak ve belediye bu işe mukabil Denizbanka yalnız tankın servis parasını ödiyecektir. Belediye derhal tesisata başlamak kararındadır.

 

Haber, 31 Ağustos 1938, Çarşamba


Heybeliada mendireği ihtiyacı tatmin edemiyecek vaziyette mi?

Deniz ticaret direktörlüğü tarafından Heybeliadada küçük deniz merakibinin fena havalarda barınması için inşa edilen mendirekin ıslaha muhtaç olduğu anlaşılmıştır. Çünkü henüz daha büyük bir hava olmadığı halde biraz sert zamanlarda mendirekin içi de fazla rüzgâr tutmaktadır. İleride bilhassa kış zamanları bir fırtına esnasında mendirekdeki merakibin tam bir emniyette olamıyacağı ileri sürülmektedir. Ticaret direktörlüğünün biraz daha masraf yaparak mendireği yükseltmesi ve böylelikle havuzu daha muhafazalı bir şekle koyması istenmektedir.

 

Haber, 2 Ağustos 1938, Salı


Akayın yeni vapuru ay sonunda geliyor

Akay işletmesinin Alman tezgâhlarında yapılan yeni iki vapurundan biri bu ay sonlarında limanımıza gelecektir. Akayın yeni vapurları çok güzel ve asri konforu haizdir. Vapurlar süratli olduklarından yazın Büyükada ile Yalova ve kışın da adalar hattına tahsis edilecektir.

 

Akşam, 2 Ağustos 1938, Salı


Akay idaresinin yeni vapuru

Denizbankın, Adalar ve Yalova hattında işletmek için Almanyaya ısmarladığı çok süratli vapurlardan biri bitmiştir. Vapur pek yakında limanımıza gelecek ve Adalar ile Yalovaya işlemeğe başlıyacaktır.

Akşam, 14 Ağustos 1938, Pazar


Adalarda araba tarifeleri indirilecek

Pazar günü tarifesinin diğer günlerden farksız olması kararlaştırıldı

Adaların araba tarife ücretleri, pazar günleri, eyyamı âdiyeden daha yüksek olarak tesbit edilmişti. Halbuki halk, pazar günleri daha fazla Adalara gidip gezmektedir. Vali ve Belediye reisi B. Muhiddin Üstündağ, hem Adadaki mesire ve eğlence yerlerinin aleyhine netice veren, hem de Adaya gitmek istiyen halkı ızrar eden bu ücret farkını doğru bulmamış ve bunun kaldırılması için Adalar kaymakamlığına emir vermiştir.

Adalar kaymakamı B. Şevket bu hususta yapacağı tedkikatı bir raporla Belediye reisliğine bildirecektir. Belediye reisliği, Ada araba tarifesinin pazar günleri için de eyyamı âdiyeden farksız olmak şartile tanzim edilmesini temin edecektir.

Bundan başka bazı müşterilerin sabahtan tuttukları arabaları akşama kadar bir yerde bekletmekte oldukları da görülmüştür. Adada arabalar çok mahdud ve ihtiyacı karşılıyacak derecede olmadığından, bu usule de nihayet verilecektir. Bir müşteri – bütün gün gezmek şartile – bir arabayı kiralıyabilecek, fakat uzun müddet bir yerde muattal bir vaziyette tutmıyacaktır. Bu hususta da verilecek karar hemen tatbik edilecektir.

 

Akşam, 8 Ağustos 1938, Pazartesi


Heybelinin asfalt yolları bozulup gidiyor

Sayfiye yerlerinin cazibesini temin eden şey, hem buralara işleyen nakil vasıtalarının ucuzluk ve kolaylığı, hem de bu gibi yerlerin “abuhava”sının güzelliğidir. Adalara şimdiye kadar işleyen nakil vasıtaları ne ucuzdu, ne de sür’atli. Bu hizmeti görmek vazifesi Denizban’ka geçtikten sonra aksaklığı şiddetle hissolunan bu iki noktanın ıslahını temin edecek adımların atılma ümidleri kuvvetlendi. Bütün temennimiz, bu ümidlerin kısa zamanda tahakkuk etmesidir. “Abuhava” meselesine gelince: Adalarda su yok gibidir. Yaşama ve yaşatma unsurlarının başında gelen su gibi bir maddeyi ihmal ettirecek kadar güzel olmalı ki, Adalara gidenler için, hava ile iktifa edip suyu ihmal etmek mümkün olabiliyor. Fakat burada, göze çarpan bir nokta var: Yolların bozulmakta olması. Hele Heybeli asfaltı yer yer çatlamış, gecenin serinliğinden sonra güneşin harareti ile gevşeyip toplanan ziftli yol, birçok noktalarda yarıklar hasıl etmiş. Birçok yerleri de kavlamış. Bugün birkaç yüz lira ile yapılabilecek olan tamir işi, yarın koskocaman yüz binlerce liralık bir taahhüd meselesi haline gelecek. Bundan dolayı Heybeliye öksüz evlâd gözile bakar gördüğümüz Adaları Güzelleştirme Cemiyetine değil, doğrudan doğruya belediyenin dikkat ve alâkasına müracaat ediyoruz. Şu kayıdIa ki, yaptırılmasını sür’atle istediğimiz yeni tamirat eskisinden farklı olsun. Çünkü, kısa zaman evvel bazı çukurlara dökülmüş olan bir mikdar ziftin, kanaatimizce muvakkaten çukur doldurmaktan başka hiçbir faydası olmamıştır. O çukurlar, gene eski halini almıştır.

 

Son Posta, 18 Ağustos 1938, Perşembe

 


Karilerimizin fikri

Heybeliadanın derdi

Yaz mevsimlerini Heybelide geçirmekteyiz. Fakat bu adanın iki mühim derdi vardır: Biri ekmek, öbürü su! … (Görüyorsunuz ki, en esaslı şeyler ! )

Rekabet olduğu zaman, ekmeğin cinsi düzeliyor, rekabet kalkınca fenalaşıyor. Maalesef bu sene ikinci nevi ekmeği birinci diye almaktayız. Belediyenin bu işle uğraşmasını dileriz.

Bir damacana su için de halktan 85 kuruş alıyorlar. Neyse bunu kabul ettik, fakat iyi su niyetine çeşme suyu içmeğe razı olamayız. Maalesef bazı insafsızlar bunu irtikâp ediyorlar. Boşalan damacanaları çeşmeden dolduruyorlar, kopan mühürleri yerlerine takarak halka satıyorlar. Maamafih bu yalnız Heybelinin derdi değildir. Ancak burada da olduğu için zikrediyorum. Şu kadar basit bir hileye karşı koskoca Belediye cihazı bir mücadele şekli bulamaz mı?

Ş.Tan

 

Akşam, 22 Ağustos 1938, Pazartesi


Adalılararası yüzme şampiyonası

Her sene tertib edildiği gibi, bu sene de, Adalılar arası şampiyonası müsabakası, 4 eylül pazar günü Heybeliada plâjı sahasında yapılacaktır. Yüzmeler, küçük, orta ve büyük olmak üzere 3 kategoriye ayrılmıştır. Müsabakaya gireceklerin cumartesi öğleye kadar her gün Heybeli plâjında yarış komiserine müracaat etmelidirler.

Yüzmelere öğleden sonra başlanacak, kazananlara Adalar arası yüzme şampiyonası madalyaları verilecektir. Yarışların filme de alınması kararlaştırılmıştır. Yarış sahasında yeni atlama tertibatı vücude getirilmiştir.

 

Cumhuriyet, 31 Ağustos 1938, Çarşamba


Büyükadadaki boğulma vakası

Yani, midesi dolu denize girdiğinden boğuldu

Yani namında bir Rum genci Büyükadada Maden mevkiinde yıkanmak üzere denize girmiş ve boğulmuştur. Zabıtanın bu boğulma vakası etrafında yaptığı tahkikat neticelendirilmiştir. Yani, Kurtululşta Tepeüstünde oturan, yaz dolayısile Büyükadada bulunmakta olan elbise boyacısı Anastasın oğludur.

Yani, evvelki gün saat onda, tıkabasa bir yemek yemiş ve bunu müteakip te derhal, Maden sahilinden denize girerek yüzmeğe başlamıştır.

Yani gayet iyi yüzme bilmesine rağmen, biraz sonra ağırlaşmıştır. Sahilde yıkananlar, Yaninin birkaç dakika içinde sulara gömülüp gittiğini ve bir daha da çıkmadığını görmüşler ve zabıtaya haber vermişlerdir.

O civarda araştırma beş buçuk saat devam etmiş ve saat on altı buçuğa doğru, Yaninin cesedinin su üzerine çıktığı görülmüştür.

Cesed, bir sandalla sahile çekilerek çıkarılmış ve hükümet doktoru tarafından muayenesi yapılmıştır.

Bu muayenede, Yaninin fazla mide dolgunluğu yüzünden kalbi hareketten durarak boğulmuş olduğu tesbit edilmiş, cesed ailesine teslim olunmuştur.

 

Akşam, 17 Ağustos 1938, Çarşamba


Büyükadada 400 metre murabbaı fundalık yandı

Dün öğleden yarım saat sonra Büyükadada bir fundalık ve çamlık yangını olmuştur.

Ateş, tayyareci Mazlûp sokağı nihayetindeki fundalıktan çıkmış, rüzgârın tesirile az zamanda büyüyerek dört yüz metre murabbaı kadar bir dahilindeki fundalık ile bunlara civar olan 20 kadar çam ağacı yanmıştır. İtfaiye az sonra yetişerek ateşin daha fazla genişlemesine mâni olmuş ve söndürmüştür.

 

Akşam, 2 Ağustos 1938, Salı


Büyükadada çamlıkta yangın çıktı

Büyükadada Nizam caddesinde Tayyareci Mazlum sokağında oturan, Çam bekçisi Mustafanın kızı yedi yaşında Bedia, evlerinin yanındaki kuru otları tutuşturmuş ve bu ateş yanındaki çamlığa sirayet etmiştir. Yangın dört yüz metre murabbalık bir çamlık yandıktan sonra söndürülmüştür.

 

Son Posta, 2 Ağustos 1938, Salı


Büyükadada yangın başlangıcı

Büyükadada Şakirbey sokağında bayan Kerimenin evinde kiracı bayan Ayşenin yaktığı gaz ocağından minder örtüsü tutuşmuş, ateş genişlemek istidadını gösterince itfaiye haberdar edilmiş, Ada grupu derhal yetişerek ateşi olduğu yerde söndürmüştür.

 

Akşam, 12 Ağustos 1938, Cuma


Büyükadada yangın

Dün saat 14,30 da Büyükada Nizam caddesinde B. Cihangire aid ve muallim Kasımın kiracı olarak oturduğu 320 numaralı evden yangın çıkmış ve evin üst katı tamamen yanmıştır. Vaktinde yetişen itfaiye alt katı yanmaktan kurtarmıştır.

 

Akşam, 21 Ağustos 1938, Pazar


Şehir işleri:

İstanbulda dört ayda 202 yangın oldu

1938 senesi ilk dört ayında, İstanbul vilayeti sınırları dahilinde olan 202,yangından, 74 ü İstanbulda, 88 i Beyoğlunda, 11 i Üsküdarda, 14 ü Kadıköyünde, 6 sı Adalarda, 5 i Bakırköyünde, 5 i diğer kazalarda vuku bulmuştur.

Son Posta, 10 Ağustos 1938, Çarşamba


Muallim, hastanede öldü

Evvelki gün Heybeliadada denize atlarken bel kemiği kırılan ve tedavi için Haydarpaşa Nümune hastanesine kaldırılan Konya San’at mektebi muallimlerinden Hasan oğlu Salahaddin, kaldırıldığı hastanede ölmüştür.

 

Cumhuriyet, 16 Ağustos 1938, Salı


G. Saraylıların deniz gezintisi

13 ağustos günü Akay vapurile yapılacak

Galatasaraylılar yurdundan:

Galatasaray lisesinde okuyanları sinesinde toplıyan yurdumuz, şehrimizde bulunan Galatasaraylı arkadaşların tanışmalarını, ailelerile birlikte hoş bir vakit geçirerek eğlenmelerini ve mevsimin en güzel mehtabından istifadelerini temin gayesile, 13 ağustos 938 cumartesi günü bir deniz ve mehtap gezintisi tertip eylemiştir.

Bu gezintide Akay idaresinin en iyi vapurlarından birile köprüden saat 14 de, Kadıköyden 14,30 da hareketle Heybeliadaya gidilerek deniz banyosu yapmak ve gezinmek istiyenler dışarı çıkarılacak saat 17 de Heybeliden kalkılarak – Adaların etrafı dolaşıldıktan sonra – 18,45 de Modaya gelinecektir. Vapur dahilinde soğuk yiyecek ve içecek veren bir büfe bulunmakla beraber arzu edenler için kısmen Mano Palasta, kısmen de eski Bomonti bahçesinde yemek hazırlatılacağından burada yemek yiyeceklerle istiyenler karaya çıkarılacak ve 20,30 da Modadan hareketle Boğazda mehtap gezintisi yapıldıktan sonra 23,30 da Kadıköye uğranarak 24 de köprüye avdet olunacaktır.

Vapurda caz bulunacak ve monoloğlar söylenecektir.

Bu güzel ve eğlenceli gezintiye iştirak etmek istiyen Galatasaraylılar vapur ve yemek biletlerini Galatasaray lisesi kapısından, yurdun eski Galatasaray karakolu karşısında Reşidpaşa apartımanında 1 No. lu dairedeki merkezinden, Galatasaray spor klübünün Beyoğlu ve Bebek şubelerinden tedarik edebilirler.

 

Akşam, 2 Ağustos 1938, Salı


Galatasaraylıların Deniz Gezintisi

Galatasaraylılar cemiyetinin tertib ettiği deniz gezintisi önümüzdeki Cumartesi günü yapılacaktır.

O gün saat on dörtte Köprüden hareket edecek olan hususi vapur Galatasaraylıları Çam limanına götürecek. Çam limanında denize girilecektir. Adadan dönüşte Modaya yanaşılacak, yemek Modada yenecektir.

Gece mehtapda Boğaza çıkılacak ve saat yirmi dörtte Köprüye avdet edilecektir.

Cemiyet gezintinin mükemmel ve çok eğlenceli olması için büyük gayret sarfetmektedir.

Vapurda caz, sair eğlenceler, ve büfe vardır. Davetiye mikdarı pek az kalmıştır. Galatasaraylılar davetiyelerini Cemiyet binasından ve Galatasaray lisesinden alabilirler.

 

Son Posta, 9 Ağustos 1938, Salı


Gaib Bir Cüzdan Aranıyor


Pazar günü saat 19,5 ile 20 arasında Büyükadada Nizam caddesinde bir cüzdan düşürülmüş veya çalınmıştır. Muhteviyatı bir miktar para ile hüviyet varakası, askeri vesikalar ve bazı fotoğraflardan ibarettir. Bunların paradan gayri diğer bütün vesikaları posta ile Tan gazetesi muharrirlerindenRamiz namına göndermeleri bilhassa rica olunmaktadır.

Akşam, 3 Ağustos 1938, Çarşamba


Kaybolan Bilezik

Cumartesi akşamı Heybeliden gelen vapurla Taksim arasında bir pırlanta plâtin kol saati kaybolmuştur. Sıraselvi caddesi 63 N. ya getirene mükâfat verilecektir.

Tan, 2 Ağustos 1938, Salı



Yayınlanma Tarihi: 06 Ağustos 2023  /  Son Güncellenme: 12 Ağustos 2023


Bu yazı hakkında yazarımıza ve editörlerimize iletmek istedikleriniz mi var?
Aşağıdaki formu kullanarak kendisine ulaşabilirsiniz.
(Bu formdaki bilgiler, yazarımız ve editörlerimizin mail adreslerine iletilecektir.)


Çerezleri Yönetin!

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.

Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.