Paylaş
Tüm Sayılar      2023      Sayı 218 – Ağustos 2023      Onların Ada’sı

Onların Ada’sı


Neredeyse bir asıra yaklaşan iki yaşam, iki kardeş…Adaya dair anlattıklarından, Adalı olma kültüründen öğreneceğimiz öyle çok şey var ki

Biri annem, canım, diğeri teyzem, anne yarısı… Onlar kendilerini Ada ile özleştirmişler. Ben de onları Ada ile … Onlarsız bir Ada düşünemiyorum bile. Bakıyorum etrafımdaki çoğu insan, tanıdıklarım, dostlarım,  çarşı esnafı da benim gibi.. Bana ‘nasılsın?’ diye soranın ikinci cümlesi ‘anne nasıl?’ oluyor. Ya teyzen? Sonra ekliyorlar: “Biz de onlar gibi yaşlanmak istiyoruz. Onların enerjisine yaşam sevincine, bilgeliklerine biz de sahip olmak istiyoruz”. ‘Ben de, ben de’ diyorum. Ve içimden her gün tekrarlıyorum onların yaşamımdaki yerinin önemini, onların bir parçası olduğum için ne kadar şanslı olduğumu. Daha onlardan öğreneceğim ne çok şey olduğunu, sadece adaya dair değil yaşama dair, varoluşa dair…

Biri annem Güner Yüzak, diğeri teyzem  Remin Gökgöz; ikisi de 90’ı devirdi. Hep aynı “Donanma” sokak, aynı ev. Biri giriş katı diğeri üst kat. Kışın her hafta sonu gelen yazlıkçı kategorisindelerdi. Çünkü hem ada havasını soluma isteği hem de teyzemin sokakta yolunu gözleyen, karınları doyurulması gereken kedileri. Pandemi ile birlikte yaz kış oturmaya başladılar. Teyzem üç yıl önce gözlerini tamamen kaybetti. Kaybedince de aktif ada yaşamından biraz çekildi. Annem tam gaz devam. Sabah denizi, çarşı alışverişi, akşam sahilde küçük buluşmalar, konser akşamlarının müdavimi…

Adalı Dergisi benden onlarla söyleşi yapmamı istediğinde ikiletmedim. Çünkü benim öğrendiklerimi herkesin öğrenmesini istiyorum. Çünkü ‘Adalı olmanın hakkı öyle değil onların yaptığı gibi,  böyle verilir’. Ve  bilmesi gerek bunu insanların…

3 kardeş hep bilrlkte gezerdi. Nesip, Remin , Guner dördüncü

Adanın en güzel dönemlerini yaşadınız. Çocukluk, gençlik, orta yaş ve ötesi…Tabii adamızın geçirdiği dönüşüme bu kadar uzun ve bu kadar yakından şahit olan ender kişilerden birisiniz. Bozulma nasıl başladı size göre?

Rumlar gidince tadı kaçtı adanın. Onlarla daha bir keyifliydi her şey, farklı  kültürler bir arada barış içinde yaşamak.

O zaman o kadar olağandı,  o kadar yaşamın bir parçasıydı ki, ne kadar değerli olduğunu ancak kaybettikten sonra anladık. Ama iş işten geçmişti bir kere. Sonra zaten hızla bozulmaya başladı her şey..

Ama yine de yaşamdan tat alma biçiminiz… Bu adayı doya doya yaşama isteğinizin hala devam ediyor olması çok önemli. Hatta gören herkesi size hayran bırakacak denli ..İşin sırrı ne?

Sanırım Adalı olma ruhunu kendimle son derece içselleştirmiş olmam…. diyor annem. Teyzem başı ile onaylıyor.

Bu ne anlama geliyor?

Adalı olma ruhu şu: Doğanın sahibi hakimi değilsin, onun bir parçasının, Tıpkı  atlar, kediler, köpekler, ağaçlar, Ağustos böcekleri, Mayıs ayında ortaya çıkan ateş böcekleri gibi. Sabah gözünü açar açmaz  rüzgarın yönünü tayin etmeye çalışırsın Bugün lodos mu, poyraz ne zaman çıkar kestirmeye çalışırsın. Önemlidir çünkü denize adanın neresinden gireceğini ona göre saptarsın.  Ay hilal mı, dolunaya ne kadar kaldı? Leyleklerin gitmesine ne kadar var? Mimozalar açmaya başladı… Doğa ile eşgüdüm halinde yaşayabileceğin yegane yerdir ada. Onun döngüsünü yakalayabilirsen yaşam da kolaylaşır sen de mutlu olursun. Yürüyerek bir yerden bir yere ulaşmanın keyfi, bisikletin, faytonun keyfi… Bambaşkadır hepsi.

Ya şimdi? Özellikle de ulaşım açısından baktığınızda…

‘Anlamam mümkün değil’ diyor annem. Tek bir çarşı var ve araç trafiğinden  korkuyla ilerliyorum. Bisikletler, esnaf araçları, bireysel akülüler… İlerlemen mümkün değil. Bu kaos çok yorucu ve ürkütücü.  Halbuki eskiden ‘Yoruldum’ diye bir şey yoktu. ‘Öyle bir mefhumu olamaz adalıların’ diye ekliyor teyzem. Daima elimiz kolumuz dolu bir şeyler taşırdık. Düşünün o zaman pazar arabası denen o tekerlekliler bile yoktu. Neyi, ne zaman, ne kadar taşıyacağımızı bilirdik o kadar…

Bakıyorum annem hala öyle. Neyi ne kadar taşıyacağını biliyor ve ona göre ayarlıyor ve yürüyor daima yürüyor…

Ben bu yazıyı yazmaya başladığım günlerde annemle çarşıya doğru yürürken, güya akülü araçlar geçmesin diye konulan bariyerlerin arkasında üç-beş araçlık bir kuyruk olduğunu gördük. Neden bekliyorlar diye sordu annem. Belediye aracı geçerken o bariyerler iniyor, onlar da geçiyorlar dedim. Bir tanesinde genç bir karı koca vardı.  Neden diye sordu: Çünkü dedim ‘taa marketin önüne kadar gitmek istiyorlar, alışveriş için’. Baktım gözlerine. Anlaması gerçekten mümkün değildi bu davranışı.. Ve biliyordum o da bildiğini yapacaktı…

Dönelim biraz çocukluğunuza… Sokağınız, yaşamınız nasıldı ?

Donanma sokak. Şimdi numaralar değişti tabi. Çok küçükken aldı babamız burayı. Evimiz sokağın tam ortasında. Bahçemizde bir gülibrişim ağacı vardı. Gölgesi karşı kaldırıma kadar gelirdi. Sokağın bir ucunda koca bir çınar. Diğer ucunda  bir kuyu. Hatta iki kuyu. O zaman su boruları yok tabii, kuyudan çekilirdi. Bizim arka bahçede olduğu için sokaktaki kuyuyu kullanmazdık. Tabii buzdolabı falan yok o zamanlar. Karpuz falan soğuması için kuyuya sarkıtılırdı. Babam kışlık kavunu alır istiflerdi.

İskeleye yakın. Babam onun için tercih etmişti burayı. Tam kozmopolit bir sokaktı. Yoksulu da zengini de aynı sokakta. Beraber oynardık.

Yan komşumuz Mösyö Yannis elektrik idaresinde çalışırdı. Eşi Madam Harito. Kızları Katina, Tasula, Eleni. Hemen hemen bizimle aynı yaşlardalardı. Beraber oynardık.

Sokağın diğer ucunda İstavro’nun evi vardı. Babamızın arkadaşı. Yağ tüccarıydı. Beraber tavla oynarlardı. Bazen bizim bahçede bazen onların. 6 Eylül olayları patlak verdiğinde bizim eve sığınmışlardı. Babamlar saklamıştı onları.

Sonra sırayla hepsi teker göçüp gittiler. Bizim ailemiz Selanik’ten göçen bir aile. Ana babamızın anlattıkları göç hikayeleri ile büyüdük biz. Acıları, özlemleri daima tazeydi onların. Bu yüzden onların göçü de yüreğimizi sızlatmıştı.  Yerinden kopmak zorunda kalan insanların acısını hep hissettik.

Bir asır aynı evde…

Ne tarz oyunlar?

Sokak oyunları kuka oyunu vardı, yakan top istop… 

Bebekle oynamaz mıydınız?

Yok valla, öyle merakımız yoktu. Sanırım bebek-mebek de yoktu. Varsa belki bez bebek. Ama ilgimizi çekmezdi. Sokak çocuğuyduk biz. Ağaçlara tırmanır, top oynar, bisiklete binerdik.. Zaten bizim çocukluğumuzda sokaktaki ev sayısı çok az. Çoğu yer içleri ağaçlarla, meyve ağaçları ile dolu boş arsalar.

Ne ağaçları vardı mesela?

Fındık, ceviz, armut, nar, dut, kayısı ve incir tabii. Ne güzeldi her şeyi dalından yemek…..

Dedem yani babanız, tüm ailesi için çam ağaçları dikmişti değil mi?

‘Evet. Babam orman mühendisiydi. Atatürk’ün yüksek öğrenim için Almanya’ya gönderdiği mühendislerden biri. Dönünce Ankara’da Atatürk Orman Çiftliği’nin kurulma aşamasında görev aldı. Hatta ben Ankara’da doğmuşum’ diyor teyzem. Annem ekliyor. “Evi alınca arka bahçeye hepimiz için bir çam ağacı dikti. Beş mavi çam. Anneme, Remin’e, Nesip’e, bana ve kendine. Çok severdi ağaçları, ormanı…”

Gelelim gençliğinize… (Laf aramızda annemlerden çocukluğundan beri dinlediğim bu öykülere hep imrenmişimdir. Ben bu kadar güzelini asla yaşayamadım)

İkisinin yüzünü bambaşka bir mutluluk kaplıyor.  Mehtapta eşek sırtında ya da bisikletle şarkılarla, akordeonla tur yolları, Aya Yorgi sefaları, bisikletle Değirmen Plajı… Ekip sıkıymış belli ki. Yıl 1950’ler.. Kızlı erkekli…  Teyzem ‘Aya Nikola’da şarap mahzeni vardı’ diyor. Bisikletle tura çıkar tur dönüşü aya Nikola’yı uğrar bahçesinde ekşi elma ile şarap içerdik’ diyor. Annem ‘kuzu çevirme’ de vardı diyor. Annemle teyzemin arasında bir küçük tartışma başlıyor, kuzu çevirme Aya Nikola’da mıydı yoksa Hristos’daki manaştırın oradaki danslı toplantıların yapıldığı gazinoda mı? Bu küçük atışmaları izlemek bile keyifli… Gelelim Aya Yorgi’ye; o zaman Yücetepe gazinosu yokmuş. Annem kilisenin avlusundan şarap alırdık, kayalıklara oturur içerdik diyor. Bu arada annemler üç kardeşti, en büyük teyzem ortanca annem en küçük dayım. Arkadaşları hep ortaktı. Üç kardeş hep birlikte gezdikleri için de anne babalarının gözü arkada kalmazmış.

Teyzem bir kaç yıl önce gözlerini kaybetti. Glokom. Yavaş yavaş bozulan görme yetisi sonunda tamamen gitti.

“Görmüyorum ama duyuyorum.  Kokularını alıyorum mevsimine göre açan ıhlamurun yaseminin, hanımelinin. Sardunya yaprağını oğuşturup kokusunu içime çekmek keyif veriyor hala  bana.  Deniz kıyısına indiğimde denizin o kokusu hele… ‘ diyor.

Teyzemi  neredeyse bir asır ömrünü  geçirdiği Donanma sokakta akşam üstleri bazen koluna girerek yürütüyorum. Bir ucundan ötesine bir kaç kere gidip geliyoruz. Geçen gün yanımızdan son hızla bir akülü geçti. Baktım kullanan küçük bir çocuk. Hemen peşinden bir akülü daha onu da kullanan yine on iki yaşlarında bir çocuk. Öfkeden kendimi kaybedip bağırmaya başladım.

‘Haklısın ama yine de sakin ol’ dedi bana o bilgeliği ile. ‘Ama teyze ‘dedim  seni çocukluğun gençliğin bu sokakta geçti. Biz burada büyüdük. Benim çocuklarım burada doğdu büyüdü.

Hiç bu kadar başıboş kuralsız olduğu bir dönem olmamıştı. Bizim bile tahammül sınırlarımızı aşıyor…

Neyi özlüyorsunuz?

‘Sakinliği, zerafeti  ve saygıyı’ diyor ikisi de… Şık kıyafetleri ile birbirine yol veren, selamlamadan geçmeyen insanlar…Yardımlaşma, farklı dinlerin birlikte kutlanan bayramları… ‘Adalı olma’ kültüründen eser kalmadı ki diye ekliyor teyzem..

Sizin döneminizin ilginç simaları da varmış…Hatırladıklarınız var mı?

‘Çat doktor’ diyor annem; Doktor muydu gerçekten bilmiyoruz vapura gelirdi herkese çat çat diye selam verirdi. Çok efendi bir adamdı. Teyzem Rıfat Telgezer’i anımsıyor. Çınar Meydanı’nda kurardı sahneyi. Dansçı kızlar çıkardı, revü yapılırdı. Rıfat Telgezer’de ip cambazlığı yapardı. O ve grubu gelince herkes seyretmeye bayılırdı.


Kumsal’da Petang grubunun as oyuncularından Güner Yüzak

 

 

 


Yayınlanma Tarihi: 06 Ağustos 2023  /  Son Güncellenme: 07 Ağustos 2023


Bu yazı hakkında yazarımıza ve editörlerimize iletmek istedikleriniz mi var?
Aşağıdaki formu kullanarak kendisine ulaşabilirsiniz.
(Bu formdaki bilgiler, yazarımız ve editörlerimizin mail adreslerine iletilecektir.)


Çerezleri Yönetin!

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.

Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.