Paylaş
Tüm Sayılar      2022      Sayı 204 – Haziran 2022      Kurabiyeci Geldi!

Kurabiyeci Geldi!


Adnan & Nurcan Gündoğan rutin seferinde.

Adası olan şanslı çocuklardık. Karneler alındı mıydı, ada yolları görünürdü bize… Karne demek biraz da vuslat demekti çünkü… Denizyollarının mavi patiskaları yırtan ak bordalı sarı bacalı gemileriyle ve yahut Tekirdağ Balıkçı Barınağı’nın sıkışıklığına aldırmayan turuncu boyalı yolcu motorunun güvertesinde hareket saatini beklediğim günler gelir aklıma hep karne deyince. Uzakta, sisin ardında yükselen tepeleriyle bir ispermeçetmişçesine yatıyordur Marmara Adası…

Gemide heyecan doruktadır. İnsanları, mekânları, akşamsefalarının sardığı denize dik inen merdivenleri, kendine has kokuları ve tatlarıyla harmanlanmış ada sokakları canlanıverir zihninizde. Selam alıp vermeler, esnafın güler yüzü, insanı üşüten çınar gölgeleri ve çay bahçeleri önünde ağ donatan balıkçı reisleri… Bu büyülü atmosfer hiç değişmesin isterdi gönül. Lakin değer verdiklerimiz, çocukluğumun adasına dair birçok âdet, gelenek yitip gitmiş ve son vadesi dolan tanıdık simalar da bir bir sonsuzluk bahçesindeki yerlerini almışlardı yıllar içinde sessizce. Değişmeyen çok az şey kaldı aslında adaya özgü tatların dışında. Dondurması, un kurabiyesi, koruk suyu, peynirli patlıcanı ve adaçayıyla damağımıza yer etmiş tatlar direniyordu hâlâ. Adada yaşamak denizle iç içe olmak demekti. Çocuklarsa denize ancak kazara düşerlerse giren büyüklerin aksine suyla fazlaca haşır neşirdi. Mevsim koşulları müsaade ederse 19 Mayıs gibi anlamlı bir günde açarlardı yüzme sezonunu… Yaz aylarında deniz kenarında suya atlayıp çıkan, yüzmekten bitap düşen küçük bedenlerimiz, saatlerce suda durmaktan buruş buruş olan parmaklarımız ve moraran dudaklarımızla ısınmak için kızgın kumlara yatmak kadar keyifli bir şey de, karnımızdan yükselen homurtuları bastıran atıştırmalıklardı şüphesiz biz adası olan çocuklar için…

Öğle saatlerinde görünürdü namı diğer ‘Paçika Adnan’ın beyaz bordalı sandalı. 9’luk Pancar motorunun pata-pata sesleriyle usulca süzülürdü ‘Kole’ plajına doğru. Kıyıya yaklaştıkça hızını azaltır, yüzenleri kollayarak sandalı başıkara yapardı. Plajdaysa bir hareketlenme başlardı gelişleriyle birlikte. Venedik gondolcuları misali hasır şapkasının altından altın dişleriyle gülümserdi Adnan Amca. Hanımı Nurcan Teyze sandalın ekseri sancak bordasına oturur, başındaki yemeni ve çiçekli basmasıyla güleç bir çehreyle karşılardı sahilden sandala doğru koşanları. Herkes bilirdi bu teknenin gelişinin sebebi hikmetini. 1976 yılından beri ‘un kurabiyesi’ yapıp-satan Gündoğan ailesi, bir ilki gerçekleştirerek ürettikleri tüm unlu mamulleri adeta seyyar pastaneymişçesine ‘Hande’ daha sonraki yıllarda da ‘Adnan’ adını taşıyan 7 metrelik ahşap alamatra formundaki ekmek teknesiyle satar, adanın turistik koylarını ve plajlarını dolaşırlardı. Sandalın çenesi kuma değer değmez de bağırırdı Adnan Amca: “Kurabiyeci geldi!”…

Adnan & Ahmet Gündoğan çay bahçesinde. Tezgâh üstünde un kurabiyeleri.

Pancar motorunun çıkardığı gürültüye ve kara dumanlara aldırmadan karnı zil çalan çocuklar, anneler babalar üşüşürdü sandalın başına. Siyah tavalara dizilmiş, taptaze poğaçalar, açmalar, beze ve çörekler ve tabi ki sarı sarı dizilmiş mis gibi kokan un kurabiyeleri… Çok geçmeden Nurcan Teyze, “Buyrun buyrun” diyerek davet eder, sarı kese kâğıdına sardığı atıştırmalıkları maşa vasıtasıyla naylon poşete doldururken mutlaka bir-iki tane de fazla koyar, üç-beş liranın lafını asla yapmazdı. Siz sormadan da söylemezdi hani ne kadar ettiğini. Olur ya hiç olmayabilir, ya da yeterince para yoktur üzerinizde fark etmezdi onlar için. Geri almak yoktu adetlerinde. “Olsun sonra verirsin” der, göz hakkına dokunmazlardı. Sıra uzayıp da tekne her an kalkacakmış hissi hâsıl olduğunda da Adnan Amca hepten heyecan katardı bu seremoniye: “Yetişen alıyor, yetişen alıyor! Çınarlı’ya gidiyor! Meşhur…” Alış-verişin bittiğine kanaat getirdiklerinde de, tornistanla geri geri çıkar, sahilden ayrılırken ani ve sert manevra yapmaz, etraflarında yüzenleri kollayarak ayrılır bir sonraki koya doğru hareket ederlerdi. Adalı çocuklar teknenin baş omuzluklarına hatta bodoslamasına tutunur, Adnan Amca birisine bir şey olacak endişesiyle kızar, tekneyi özgür bırakmalarını beklerdi sabırla. Sırasıyla Kole plajı, Kadınlar plajı, Şifalısu (Tatlısu), Mestanağa, Manastır ve son olarak belirttikleri üzere Çınarlı’ya kadar giderlerdi. Çınarlı geniş bir kumsala ve irili-ufaklı birçok pansiyona sahip olduğundan sayfiye yeri olarak yerli turisti kendine çekerdi. Oğulları Ahmet Ağabey ise sıcak tepsiyi kalın bir bez parçasıyla omzu üzerinde taşıyarak aynı saatlerde yol olmadığından sahil şeridinden yürüyerek kavurucu sıcakta Aba plajına doğru yola koyulurdu. Bu sırada kızları Yurdanur Hanım ve gelinleri Serpil Hanım, bugün Akalın Eczanesi’nin bulunduğu Hamam Sokak girişindeki küçük dükkân ve Atatürk Caddesi üzerine açtıkları tezgâhta çarşı içindeki müşterilere hizmet verirdi. Maaile yazın sıcağına, kışın soğuğuna aldırmadan canla başla çalışırlardı.

Paçika Adnan (Gündoğan) Kole plajında.

90’lı yılların sonuna doğru plaj yolu üzerinde ‘Can Pastanesi’ni Marmaralılar’ın hizmetine sunmuşlardı. Birçok adalı genç gibi ben de 98 yılında doğum günümü burada arkadaşlarımla birlikte kutlamıştım. Daha sonra bugünkü yerine taşınan pastaneyi Adnan Amca ile Nurcan teyzenin torunları Adnan & Can Gündoğan kardeşler devralmıştı. Bugün iki kardeş ilk günkü disiplin ve özveriyle müşterilerin memnuniyeti ön planda olacak şekilde,  aile geleneklerine sadık kalarak pastaneciliği sürdürmekteler. 

Ahmet Gündoğan akşam mesaisinde.

İmalathane-tezgâh-ev üçgeninde hayatı geçen 1962 doğumlu Ahmet Ağabeyin un kurabiyesiyle teşrik-i mesaisi henüz 13-14 yaşlarındayken başlamıştı. Kendisinin aktardığı üzere meşhur un kurabiyesinin tarifini ismini söylemediği ‘Giritli’ bir amcadan almışlardı. 1924 yılı Lozan Mübadelesi sonucunda Girit’ten Marmara Adası’na iskân edilen Gündoğanların aile kökleri ‘Marabutlar’ olarak anılırdı (Şevket Şenol). Girit Hierapetra (Yerapetra) doğumlu, Ali Baba Dergâhından Hüseyin Ağa torunu nam-ı diğer Tavşan Ahmet’in asıl mesleği de fırıncılıktı. İlk zamanlar Marmara’daki fırını günümüzde Belediye Sarayı’nın bulunduğu bölgede yer almaktaydı. Daha sonra ailenin evlerinin olduğu mevkide kurdukları yeni fırın ile hizmete devam etmişlerdi. Adnan Amca fırında babasıyla birlikte ter döküyordu. Öte yandan Hüseyin ve İlhan kardeşler babalarına ithafen ‘Tavşan Ahmet’ adını verdikleri lokantayı Kısmet Köprüsü’nün az ilerisindeki meydanlığa açmış, Aba sahilinde de aynı isimli bir plaj gazinosu kurmuşlardı. Burada, tahtalarla yapılmış çardak, basit bir soyunma kabini ve tuvalet, tahta sandalye-masa, taştan küçük bir mutfak ve akşam yatmak için de bir çadırları bulunuyordu. Adnan Amca ve Ahmet Ağabey kışın balığa çıkıyor, ekmeklerini denizden çıkarıyorlardı. İlk zamanlar avlandıkları sandalın ismi ablasının kızına ithafen ‘Hande’ idi. Paraketacılık yapıyorlardı ve Mercan avında ün salmışlardı. 1984 yılı Vatani görevini bitirip adaya döndüğü vakit, Mayıs ayı ortalarında  ‘Mercan’ isminde 9,5 metre boyunda içinde 135 beygir makinesi bulunan çok güzel aynakıç bir balıkçı teknesi satın almışlardı. Marmara Denizi’nin bereketi kaçınca da aile baba mesleği olan fırıncılığa geri dönmüş, un kurabiyesinin getirdiği ün sayesinde, günümüze dek süren pastanecilik serüvenine başlamıştı. 26 Kasım 2001 tarihinde hayata gözlerini yuman nam-ı diğer Paçika Adnan’a lakabını Beko Ahmet (Mersin) takmıştı. Bir düğünde müziğin ve gecenin ahengine kapıldıkları bir an, hızlı, zıplayan ve çok güzel hareketlerle oynadığı için ona ‘Paçika’ yakıştırması yapmıştı. O günden sonra da Adnan Amcanın lâkabı adının önüne geçmişti (Ahmet Gündoğan).

Paçika Adnan (Gündoğan) yine bir düğünde.

 

Meşhur Tavşan Ahmet bir av sonrası.

Hızla akıp giden zaman adaya ait birçok özelliği ve güzelliği de beraberinde alıp götürüyor. Tıpkı “Yetişen alıyor” sözünün artık telaffuz edilemiyor olması gibi. Adnan Amca’nın vefatından sonra Ahmet ağabey Annesi Nurcan Teyze ile beraber bu geleneği 9-10 yıl kadar daha sürdürmüştü. Fakat daha sonra bazı sebeplerden ötürü Adaya özgü bir seremoni haline gelen ‘Kurabiyeci Teknesi’ plajlarda dolaşamaz oldu. 80’li-90’lı yılların çocukları için bu yaşanılası ânlar hiç şüphesiz ki belleklerde halen tazeliğini korumaktadır. Covid-19 salgını koşullarında hiç ummadık bir anda çok genç yaşta kaybettiğimiz Ahmet ağabeyin sızısı serpildi yüreklerimize 2020’nin 18 Kasım’ında. Vefatından kısa bir süre önce kendisiyle sohbet etme olanağı bulmuş ve liman meydanında işbaşındayken bir çay içimi süresinde sorularımı yanıtlamıştı. Kim bilebilirdi ki böyle ansızın çekip gidebileceğini. Yarım kalmıştı sohbetimiz… “Şunu yazma, sakın! Bunu yazabilirsin” dediği, özel kalmasını istediği özellikle vurgulanmasını istediği her şeye saygı duyarak rızası haricinde hiçbir şeyi sizlerle paylaşmadığımı belirtmek isterim.

Sabahın ilk ışıklarıyla başlayan mesaisi, 06.45’te Erdek’e hareket eden arabalı vapurun kalktığı iskele meydanında başlardı. Sonra gün içinde hiç durmadan çalışır, bazen üç tekerlekli seyyar satıcı arabasıyla bazen elindeki tepsiyle arşınlayıp dururdu adanın sokaklarını.

 “Kimsenin gözünün içine bakmadan, kimseyi rahatsız etmeden, hiç para sormadan, her alana iki tane de fazla vererek ve hiç veresiye defteri tutmadan, efendice…” yapmıştı mesleğini. Ve yine kendi deyimiyle; “Annem, oğullarım Adnan ve Can’a el verdi. İkisi de baba mesleğine sahip çıktı, beni bırakıp gitmediler. O günden beri alın terinin hakkı ile canla başla çalışıyorlar, çok şükür bu günleri de gördüm. Artık teknolojiyi yakından takip ediyor, son sistem fırınlarla ürünlerimizi pişiriyoruz” demişti vefatından sadece iki ay önce… Ekmeğinin peşindeydi o da herkes gibi… Keşke daha çok soru sorabilseymişim o gün sana. Hakkında daha çok yazabilmeyi çok isterdim Ahmet Ağabey. Ama bazen susmak da çok şey anlatır. O sebeple bazı sorularıma sen de sessiz kalmıştın. “Evet Efendim, meşhur un kurabiyesi geldi!” sözün hâlâ çınlıyor kulaklarımda. Adası Marmara olan tüm çocukların kalbindesin artık, ışıklar içinde ol…

Kaynakça: Ahmet Gündoğan, Şevket Şenol anlatımları. Ahmet Gündoğan fotoğraf arşivi.


Yayınlanma Tarihi: 02 Haziran 2022  /  Son Güncellenme: 03 Haziran 2022


Bu yazı hakkında yazarımıza ve editörlerimize iletmek istedikleriniz mi var?
Aşağıdaki formu kullanarak kendisine ulaşabilirsiniz.
(Bu formdaki bilgiler, yazarımız ve editörlerimizin mail adreslerine iletilecektir.)


Çerezleri Yönetin!

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.

Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.