Paylaş
Tüm Sayılar      2024      Sayı 226 - Nisan 2024      Zamanın Sürüklediği Bilgi Topları

Zamanın Sürüklediği Bilgi Topları

Y. Mimar


AYA NİKOLA VE MİMOZALI VİLLA

Geçen yazımda Aya Nikola bostanını anlatmaya çalışmıştım. Toplam dokuz dönüme yakın bu alanda zamanın sıkıştırmış olduğu bir sürü hikayeyi açmaya çalıştım. Adalar’ın her karış toprağı bir insanlık hikayesine tanıktır. Belki her şey küçük ölçektedir, ormanı, kıyıları, bağları bahçeleri ve yerleşim yerleri küçük alanlara yayılır fakat hepsinin anlatacak çok şeyi vardır; tabii ki sorarsanız ve dinlerseniz. Zamanın günümüze sürüklediği bilgi toplarıdır bu bahçeler, gazinolar, bostanlar; bir dokunursanız neler işitirsiniz. Sadece Büyükada’dan söz edersek, Seferoğlu’nun arazisi, bahçeleri, Psilas’ın “mimozalı villası”nın olduğu çiçek cenneti, Yorguli’nin sahilleri, bağlar, bahçeler, Eskibağ, Viranbağ, Ligor’un Gazinosu, Aya Nikola Gazinosu, bunların hepsi bugün doğal sit alanlarında yer alıyor. Bellekleri dopdolu ve hatta taşıyor.

Adalar’ın % 59.14’ü I. Derece Doğal Sit Alanı %4.44’ü II. Derece Doğal Sit Alanı, %2.89’u III. Derece Doğal Sit Alanı. Doğal Sit Alanları kendi içerlerinde incelendiğinde %82.82’si I. Derece Doğal Sit Alanı ve %6.22’si II. Derece Doğal Sit Alanı’ndan, %4.04’ü III. Derece Doğal Sit Alanı’ndan oluşmakta. [1]

Dikkat çekmek istediğimiz, özgün hikayeleri olan ve böylece somut olmayan kültür mirasının taşıyıcılığını yapan bu tabiat parçaları ve barındırdıkları. Adalar’ın doğal olduğu kadar kültürel değerleri arasında da yer alan bu tarım alanları, bostanlar, gazinolar ve tarihi mesire alanlarının, tabiat varlıkları koruma ve orman mevzuatının yanı sıra kültür varlıklarını koruma mevzuatı kapsamında da değerlendirilmesi çok önemlidir. Buraları da hafıza mekanlarıdır, Adalar’ın kültür örgüsünün içindedirler ve eğer bu alanlardaki canlı ve cansız kültür varlıklarının korunması ve yaşatılması ihmal edilirse, fiziksel değişikliklere uğrarlarsa veya yok edilirlerse bu varlıkların günümüze taşıdıkları bilgiler ve hikayeler de yok olur.

Konu ettiğimiz bu bahçe, bağ, bostanların çoğunda eskiden tarım amaçlı kullanılmış binalar, yıkıntılar, duvar parçaları, kuyular vardır. Ayrıca tulumba çıkrık vb bazı mekanik ekipmanlara da rastlamak mümkündür (mümkündü – sayıları gittikçe azalmakta). Kalan kuyu duvarları taş duvar örgüleri, sarnıç biçimleri, sıva teknikleri vb. dönemin yapım teknikleri ile ilgili bilgi taşırlar. Kültür varlığının korunması sadece şeyin kendisinin korunması değildir, onun anlattıklarını da bulup onları da keşfedip korumak gerekir. Bir kaya parçasının, bir duvar yıkıntısının fısıltılarına kulak vermek veya haykırışlarına kulak kapamamak gerekir. Hani nerede Akillas Millas’ın çocukluğunda görebildiği Aya Nikola’daki yıkık manastırın deniz içindeki duvarları ve Semiha Akpınar’ın bahsettiği su kuyuları, sarnıçlar?

1 Aya Nikola Bostanı’nın bir köşesinde kalanlar

2 Aya Nikola Bostanı’nın bir köşesinde kalanlar

Aya Nikola ile ilgili Semiha Akpınar’ı bir daha dinlemek, bugün kaybetmek üzere olduğumuz Aya Nikola koyu ve bostanı için belki bizleri biraz daha da düşündürecek. Şöyle yazmış:

Ada’nın en güzel zamanları 1974’e yani Rumların Yunanistan’a göç etmesine kadar olan zamandır. Aya Nikola koyu doldurulmadan önce mehtaplı gecelerde koyda sadece fayton fenerleri görülür, belki bir de karanlıkta bir iki sigara izmariti parıldar, herkes mehtabı seyrederdi.

3 Semiha Hanım’ın anlattıklarından kalanlar bu güzellikler

1954-1956 yıllarında Ada Camii’nin (Hamidiye Camii) imamı Fevzi Mısır’dı. Bilhassa yazları herkes onun sesinden yatsı ezanını dinledikten sonra biz gençler Aya Nikola’ya Rum mezarlığının ötesine kadar gider, gün ağarana kadar bülbül sesi dinlerdik.

Balıkçı reisi Yerasimos Scarlatos Kumsal’da otururdu. İri-yarı bir adamdı; yürüdüğü zaman toprak titrerdi. Bir de balıkçı reisi Andon Dardana vardı. Her ikisi de Iğrıp ( grıp, gripos) avcılığı yaparlardı.[2] Yerasimos ığrıp ağını çevirip uskumru tuttuğu zaman ondan uskumru alınır, uskumrunun yanına domates ve biber ise Aya Nikola bahçesinde Ali Efendi’den (Akpınar) ya da Naki bey civarındaki Androniko’dan (Andrea) alınırdı. …”

Bugün eskilerden kalan Dalyan Evi. Bostan yok edilmiş, deniz de doldurulmuştur

4 Dalyan Evi’nden kalan, doğal sit içinde kültür mirası olarak tescil edilmiş örnek

5 Denizi doldurulmuş Aya Nikola

MİMOZALI VİLLA

Aya Nikola’yı bırakıp Büyükada’nın batısına bir başka hikâyeye geçelim. Adanın batısında eski Seferoğlu tuğla fabrikasına komşu Akillas MiLlas’ın söylediği gibi, Malathritis’in “minik krallığı”’ndayız. Gene eni konu dokuz dönümü bile bulmayan bir bahçe. Burası 1964 yılına kadar, çiçek ve sebze yetiştirilen bir tarım alanıydı, Yorgo Psilas nam-ı diğer Malatridis 1964 yılında bahçesinden alını  zorunlu olarak Yunanistan’ a gönderildiği güne kadar.

Bostanın son sahibi Yorgo Psilas’ın ömrü boyunca konut olarak kullandığı binaların kalıntıları burada.  Bunlardan biri plan şemasının net okunduğu, çatısının harap da olsa yerinde olduğu yapıdır. Psilas’ın küçük villası.

Resimde görülenler Yorgo Psilas’ın “Mimozalı Villa” diye adlandırdığı ve önünde poz verdiği meşhur fotoğrafının bulunduğu binadan kalanlardır.

Akillas Millas:

“Büyük Tur’un başında, önceden Kocani’ye, sonradan da Nikolaki Seferoğlu’na ait olan bağ ile Sanatoryum arasındaki bölgede mimoza ağaçları arasında, Büyükada’nın unutulmaz kişilerinden Yorgo Psilas, nam-ı diğer Malathritis’in “minik krallığı” bulunuyordu. Deniz kenarındaki kireç ocağından (Kamini), bütün bu şirin yamacın sahile uzanan kısmı, 19. asır resmi evrakında “Kamino mevkii” olarak gösterilmektedir.

Anna Mavromatis, 1946 yılının baharı yaklaşırken, Pazar sabahları Beyoğlu’ndaki kiliselerin dağılmasını tasvir ettiği bir yazısında, hanımların kucak kucak mimozalarla eve dönüşlerini, yüzleri güneşten kararmış Rum çiçekçilerin, Beyoğlu pasajlarının kapılarında mimozalarını nasıl satmaya çalıştıklarını ve müşteri çekmek için kısık sesleriyle nasıl birbirleriyle yarıştıklarını anlatmaktadır.

Ancak kimse Büyükada’nın o en cazip bölgesinde, mis kokan mimozaların her türlü hayali aşan çiçeklenmesini görmedikçe […] ve Dil’in arkasındaki, o çok terennüm edilen, binlerce yeşil, mavi tonla dalgalanan altın sarısı engin denizi, yani mimozanın hakiki yurdunu yakından görmedikçe, […] baharın bu tatlı habercisini layıkiyle tanıdığını iddia edemez…

O altın sarısı çiçekli ağaçların kapladığı ormanın içinde, tabiatla sarı rengin kucaklaşarak şahane bir manzara oluşturduğu o engin bahçede, küçük bir köy kulübesi vardı. Bu kulübe Psillas ailesine aitti ve üzerinde Villa Mimoza’ yazan çok sempatik bir tabela asılıydı. Bu yeryüzü cennetinin sahibi Yorgi Malathritis’ti: Gayet saygıdeğer bir tercih yaparak, şehrin yalanlarından, riyalarından, alışılagelmiş çekişmelerinden uzak, tabiatla başbaşa, günlük ihtiyaçlarını karşılayabilme uğraşında yegâne dostları bir köpek ve bir eşekle birlikte bu engin arazide yaşamayı seçen, sapsarı saçlı, adaleli, güler yüzlü bir Tarzan.”[3]

Semiha Akpınar Büyükada Bir Ada Öyküsü kitabında burası için, “Fethi Okyar’ın bağına bitişik olan bahçede soyadları Malatriti olan iki kardeşten biri Yorgo Malatiriti çiçek bahçevanıiğı yapardı.1936-40 yıllarında İstanbul’un her yerinde pek yetişmeyen mimoza bahçesi vardı. Bu yıllarda Yorgo Malatriti mimoza fidesi yetiştirip satardı. Diğer adalarda dahi buradan başka mimoza bahçesi yoktu. Mimoza diğer adalara da hep bu bahçeden dağılmıştır…”[4] diyor.

Bu bahçede bir zamanlar var olduğunu bildiğimiz başka bir yapı da bize Adalar’da yapılan çiçekçiliği anımsatan ama sadece halihazır haritalarda çatı formunu gördüğümüz yaklaşık yirmi metre uzunluğundaki sera yapısıdır. Bugün bu sera yapısının herhangi bir kalıntısı yoktur.

Bahçede iki adet de suyu olan kuyu vardır.

1970 tarihli hava fotoğrafından [5]

SON SÖZ

Adalar’ın Doğal Sit Alanları Aynı Zamanda Birer Kültür Mirasıdır

Akillas Millas, Hala Hatırlıyorum – I still remember , Adalı Yayınları, İstanbul 2013, s.15

Evet bu fotoğrafta daire içine alınmış yapı Maden’deki Kadınlar Manastırı’nın kalıntıları. Bu gün bu yapı artık yok. Kalan temel kalıntıları da buradaki parsellerin içinde izlenemez şekilde dağılmış vaziyette.

Koruma yasalarımızı bu tabiat güzellikleri içinde yer alan kültür mirası için de seferber etmemiz lazım. Bu alanlarda bugüne kalan her şey çok değerli. Bugün Kadınlar Manastırı’nın üzerine yerleşmiş ve yüzlerce yıllık hikayelerin üzerine çökmüş beton binaları gördükçe içimiz sızlıyor.

Bu hataları tekrarlamayalım.


[1] Ege Plan Planlama Ltd. Şti, Adalar 1/1000 Koruma Amaçlı İmar Planı Plan Açıklama Raporu 2023, s. 79

[2] Semiha Akpınar, Büyükada Bir Ada Öyküsü, Adalı Yayınları, İstanbul 2014, s. 208

[3] Akillas Millas, Büyükada, Adalı Yayınları İstanbul, 2014, s. 381

[4] Semiha Akpınar a.g.e    s. 232

[5] Harita Genel Müdürlüğü Arşivi


Yayınlanma Tarihi: 08 Nisan 2024  /  Son Güncellenme: 08 Nisan 2024


Bu yazı hakkında yazarımıza ve editörlerimize iletmek istedikleriniz mi var?
Aşağıdaki formu kullanarak kendisine ulaşabilirsiniz.
(Bu formdaki bilgiler, yazarımız ve editörlerimizin mail adreslerine iletilecektir.)


Çerezleri Yönetin!

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.

Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.