1939 yılının Nisan ayında Avrupa’daki faşist ittifakın komşuları olan ülkelere yönelik saldırgan politikaları bütün dünyaya endişe dalgaları yayıyor. Almanya ve İtalya’nın başta Polonya, Avusturya ve Arnavutluk olmak üzere komşularına yönelik saldırganlıklarına karşı İngiltere, Sovyetler Birliği ve ABD birlikte tavır almak üzere yoğun görüşmeler yürütüyorlar. Gazetelerde büyük savaşın ne zaman patlayacağı ve savaşta kimin galip gelebileceğine ilişkin haberlerle sıklıkla karşılaşıyoruz.
Bu ortamda Türkiye’nin ise esas olarak kendi güvenliğini sağlamak ve muhtemel bir büyük savaşın dışında kalmak şeklinde bir politika izlediği gözleniyor. Mart ayında yenilenen Meclis ilk oturumlarını yaparken, İsmet İnönü yeni meclis tarafından tekrar Cumhurbaşkanı seçiliyor. Refik Saydam’ın Başbakanlığında oluşturulan yeni hükümet göreve başlıyor.
İstanbul’un yeni Vali ve Belediye Başkanı Lütfi Kırdar’ın dikkatle ele aldığı Adalar’ın su sorununun çözümü için atılan adımlar gazetelerde yine geniş yer buluyor. Hemen bütün gazetelerde sık sık “Adalar’a su” başlıklı haberler görüyoruz.
Bu arada Tan gazetesinde ünlü yazarımız Hüseyin Rahmi Gürpınar ile Heybeliada’daki evinde yapılan bir görüşmeye rastlıyoruz. Bir süredir rahatsız olan ve evinde dinlenen Gürpınar’ın edebiyat ve düşün hayatı ile ilgili görüşlerinin ilgiyle okunacağını düşünüyoruz.
Gene, yazın yaklaştığı günlerde sayfiyelere göç ile ilgili ilginç bir yazıya da Son Posta gazetesinde rastladık. Yaz ufukta görününce doğal olarak Adalar’a ulaşım ile ilgili haberler de gazeteleri doldurmaya başladı.
1939 Nisan ayının gazetelerindeki gezimize buyurun…
Yazan: Naci Sadullah
Birkaç gün evvel, gazeteler, Hüseyin Rahminin hastalığından bahsettiler. Bu acı havadis, üstadın ilerlemiş yaşını düşünenleri çok ağır bir tasaya bile düşürdü. Bu tasayı duyanlar arasında – itiraf edeyim ki – ben de vardım ve dün, yüreğimi bu endişenin yükünden kurtarmak ümidile Heybeliadaya geçerken, içimde siyah bir haber almak korkusu da vardı.
Heybelinin en yüksek noktasına tırmanırken, bir daha düşündüm ki üstadın edebi makamına değil, dünyevi mekanına yükselebilmek bile, kolay kolay başarılmaz bir marifettir.
Kapıyı beni çok bekletmeden açan Hayriyenln açık bakışlı gözlerini dolduran tebessüm, hayra alâmetti. Üstat Hüseyin Rahmiye, senelerdenberi, muhabbetle, hürmetle, takdirle, ve faragatle hizmet eden Hayriye, pardesümü alırken:
Kim bilir, dedi, şimdi sizi görünce ne kadar sevinecektir? Çünkü son günlerde onu hastalığından fazla saran dert, yalnızlık!..
Merdivenleri çıkarken kafam bu son cümlenin dibine gizlenen hakikati kavramıya çabalıyordu: Yetmiş beş yıllık ömrünün en büyük aşkını yalnızlığa – yani kendi kendine – karşı duymuş olan Hüseyin Rahmi, yalnızlıktan ıstırap duyar mı?
Belli ki, bütün ömrünü kadından içkiye, kahveden sigaraya kadar her zevke perhizkar geçirmiş olan Hüseyin Rahmi, artık “yaşamak,, tan bıkmış!
Yanına girdiğim zaman, yaşamak.. Hem de eskiden yaptığı gibi değil, alabildiğine yaşamak aşkını, gittikçe kısılan bir fitil gibi, ışığı gittikçe azalan gözlerinde de okudum.
Bir kanapeye oturmuştu. Halbuki ben onu yatakta bulacağımı sanıyordum. Bu zannımı sevinçle izhar etmekte de bir beis görmedim. Bana, üstadın yanında bulunan Doktor Şinasi Tunalıgil cevap verdi:
– Maalesef, dedi, iki şeye muvaffak olamıyoruz: Üstadı yatağa sokmıya bir.. Üstada ilaç içirmiye iki…
Hüseyin Rahmi:
“- Doktor, dedi, iftira etme: Bu güne kadar ilaç içmiyordum. Çünkü bana.. “Sulu,, dokunur! Fakat bu sabah bu emrini yerine getirdim.
Yatmak bahsine gelince… İlerde doya doya yatacağız… Şimdi niçin yatayım?
Gülümsiyerek soruyor:
“-Yoksa sen bana o uzun yatışın idmanını mı yaptırmak istiyorsun?
Sonra bana dönüyor: “- Nasıl, diyor, yüzüme sakal yakışmış mı?..
“-Yakışmış üstat.. diyorum, ve gülümsiyerek ilave ediyorum:
“- Fakat fazla uzatmayın. Ele verirsiniz ha!..
Bu cevap, onu da güldürüyor. Fakat bu gülüş onun gözlerini yaşartıyor. Belli ki, o, beyaz kılların, bakımsız bir bahçeyi kaplıyan baldıranlar gibi simasını sarışı, üstadı hoşnut etmemiş. Nitekim:
“- Mecalim yok.. Parmaklarım jilet makinesini bile tutamıyor!.. diyen sesinde, bu hoşnutsuzluğu ifşa eden hazin bir itiraf gizli!
Başında lâcivert bir takke, üzerinde uzun sarı bir gecelik, onun üstünde kalın bir hırka var… Buna rağmen.. ve Heybeliyi bir dost yüreği gibi ısıtan parlak güneşe rağmen, beyaz çini soba gürül gürül yanıyor…
Üstadın yüzü, içine yetmiş beş yılın hatıraları not edilmiş bir defter sayfası sanki… Her çizgisi, ayrı bir cümle gibi… İnsanları çok yakından tanıdığı için, bir çok yılları şu dağ başında, tek başına ve insanlardan çok uzak geçirmiş olan Hüseyin Rahmi, bugün insanlarla barışmış gibi:
-Çok iyi ettin geldiğine, diyor. Bugün canım öyle kalabalık çekiyordu ki..
Sonra pencereden çamlara ve çamların bittiği yerden beneksiz lâcivert ve kırışıksız bir halı tâ ufuklara kadar yayılan denize dalan gözleri büsbütün ıslanıyor:
– Bak.. diyor. Şu güneşe, şu çamlara, şu denize, şu dünyaya insan içinde soba yanan bir odanın penceresinden mi bakar? Şimdi takatim olsa, Maslak yolundan Büyükdereye kadar sarkar, Edirnekapıdan Floryaya kadar yürür, Çamlıcadan Yakacığa kadar koşardım. Bu iştahı duyan insanın bu odada oturmıya mahkûm olmasındaki azabı düşünün…
Doktoru göstererek isyanla ilave ediyor:
– Oturduğum yetmiyormuş gibi doktor da bana: “Yat!,, diyor.
Üstat, susunca yüz yaşına basmış görünüyor. Fakat dimağının deryasında bir fikir avlamanın zevkile doğrulup konuşmıya başlar başlamaz, onun kırk yaş birden gençleştiğini seziyorsunuz…
Vâkıa o, doktorun suallerine cevap verirken de, küçülüyor: Fakat birincisi gençleşiş, bu ikincisi ise çocuklaşış!
Doktor dereceye bakıyor: 37..
Nabzı sayıyor: 84!
– Bravo.. diyor. Nabzı seksen dörde indirmişsiniz?
Üstadın insanlara itimatsızlığı, kendisine en candan alâkayı gösteren doktoruna karşı bile, – velev şaka şeklinde olsun- seziliyor. Acı acı gülüyor, ve:
– Ben mi indirdim, siz mi? diyor.
Sonra soruyor:
– Ben epey kilo kaybettim galiba? 43 kiloydum yattığım zaman..
Doktor:
– Zannetmem .. diyor. Maamafih bugün bir tartılalım!
Üstat mütebessim yine bir nükteyle cevap veriyor:
– Galiba, beni kiloca kaybetmediğime kandırmak için, basküle beraber çıkacaksınız. Çünkü ağzınızdan kaçırdınız: “Tartılalım!,. diyorsunuz..
Sonra yine bana dönüyor ve gülerek anlatıyor:
– Doktor bir ilaç verdi. İki saatte bir içilecek.. Bu ilacı verdikten sonra da bana:
– Sakın, dedi, bu ilacı alışınızın üzerinden iki saat geçmeden su içmeyin… Şimdi düşün şu hesabı : İlaç iki saatte bir içilecek.. Bu ilaçtan iki saat sonra su içeceğime göre, ben hiç mi su içmiyeceğim?
Doktordan, üstadın hastalığı hakkında izahat istiyorum:
– Evvela gripti, diyor.. Sonra Bronşite çevirdi. Biz zatürreeden ürktük.. Fakat şimdi tehlike tamamen ve katiyyen atlamış bulunuyor!
Benden, bir hayli sual soran üstat, kendisinden sual sormama lüzum bırakmadan, edebiyattan da bahse girişiyor ve evvelâ, içinde her gün biraz daha işlediği sezilen bir yaradan bahsediyor:
– Ben, diyor, cümhuriyetin onuncu yılında gazeteleri okuyordum.. O arada, o on sene içindeki edebi hareketleri hulâsa eden bir yazının muharriri diyordu ki:
– Edebiyatta ne yaptıysak, ne yarattıksa bu on senede oldu. Ondan evvel hiçbir şey yoktu. Vakıa cümhuriyetten evvelki edebiyat tarihini karıştıranlar, Hüseyin Rahmi gibi, Mehmet Rauf gibi bazı imzalara rastlarlar ama, bu imzaların sahipleri, birer sanatkâr değil, birer yazı tüccarı idiler!
Ben, bu satırları yazan muharriri takdir ettim: Çünkü bu makalenin altına imzasını atmamış. Demek hiç değilse hicabı var!
Memleket kütüphanelerine altmıştan fazla telif eser veren Hüseyin Rahminin yorgun gözleri çini sobanın içinde tutuşan odunların alevlerine dalıyor:
– Ben.. diyor. Hüseyin Rahmi.. yazı tüccarı..
Sonra soluk dudaklarında insanı gözlerinden zehirliyen müstehzi bir tebessüm beliriyor:
– Belki yalan değil.. diyor. Ben yazı tüccarıyım.. Fakat sermayenin kârını başkaları topluyor. Geçen gün, eski eserlerimi habre neşreden gazetelerden birisinden bir mektup aldım:
– Biz, diyor, filanca eserinizi de tefrika edeceğiz. Fakat onun lisanı biraz ağdalı.. Onu öz türkçeleştirmemize izin verir misiniz?
Görüyorsun ya suali? Bir eserimi izin bile istemeden, teşekkür bile etmeden ve adeta bana lütufta bulunur gibi basıyorlar. Üstelik bir diğerini de, diledikleri biçime sokmak istiyorlar.. Onlara verdiğim cevapta:
– İnayetinize teşekkür ederim, dedim. Fakat eğer bu hususta bana da söz söylemek hakkı veriyorsanız, rica ederim: Benim ”Karagöz”lerime frak giydirmeyin!
Ondan şimdi neler okuduğunu ve neler yazdığını da öğrenmek istiyorum:
– Şimdi, diyor, bir aydır bir şey okumuyorum. Biraz kendimi toplarsam, bu zevkime kavuşacağım.
Ondan evvel okuduğum kitaplar tamamen felsefi eserler.. Roman okuyamıyorum: Çünkü başlar başlamaz, işin nereye varacağını kestiriyorum: Bu da, hilesi bilinen bir hokkabazlığı seyretmek gibi tadsız bir şey oluyor!
– Felsefi eserler de öyle değil mi? Onların da ne diyecekleri söze başlayışlarından anlaşılmıyor mu?
– Anlaşılıyor.. Fakat insan onlarda bir masal değil, bir fikir buluyor. Zaten okuduğum felsefi eserlerin meziyeti de, anlaşılabilmelerinde… Bir de bizim yerli filozofların kitaplarına baksana? Mübarekler, felsefeyi bilmeceye çevirdiler. Halbuki, ben de ara sıra felsefi yazılar yazıyorum. Bunu bir öğünme sanma. Çünkü felsefi yazı yazmak, masal yazmaktan daha mühim bir iş değildir. Benim yazdığım felsefi yazıları, şu bizim Hayriyeye okuyorum: O bile, yazdıklarımın manasını anlıyor. Halbuki geçen gün kızcağıza bizim filozoflardan birinin yazısını okudum. Dikkatle dinledi, dinledi de:
– Nece yazılmış bu? diye kemali ciddiyetle sordu.
Hüseyin Rahmi, yanındaki yazıhanenin kenarından bir defter alarak sözüne devam etti:
– Neler yazdığımı da öğrenmek istiyordun.. Sana bir iki misal vereyim:
Karıştırdığı defterinden şu cümleleri okudu:
– Adaleti tatbik eden, Allah değil kullardır!”, “Üluhiyet asla bir isim taşımıyacaktır: Çünkü her isim onu feza ve zaman içinde tahdit etmiş olacaktır!”, “Allah bizzat ademi halkedemez!”, “Mesut saydığımız anlarımız ruhumuzun hayatla tam ayar edilmiş dakikalarıdır!”
Sonra defterini kapayıp yerine koydu ve gülümsiyerek:
– İşte, dedi, gördüğün gibi, işi ukalalığa döktüm.. ve ilave etti:
– Hem geçelim bu bahsi.. Dünya ne alemde? Yeni ne havadisler var? Onları söyle.
Güldüm:
– İsviçrede Almanlara hakaret ediliyormuş!
Hüseyin Rahmi:
– Demek sıra İsviçrede.. dedi.
Ve dudağını büktü:
– Fakat bu seferki bahaneye kimse inanmaz. Bu aralık Almana kim dokunur ki?
Yazıhanedeki gazetede gözüme mebus listesi ilişti. Alıp göstererek:
– Okudunuz tabii? dedim.
– Azar azar okuyorum: Hepsini tamamlıyamadım daha.
– Kendinize gelmediniz mi?
Güldü ve:
– Hayır.. dedi.. demek ben, pek “sona kalmışım!”
Eğer onu yormak endişesi içimi mütemadiyen dürtmeseydi, üstadı dinlemek zevkini, daha kim bilir ne kadar sürdürebilirdim. Ben vedaa hazırlanırken, bütün gayretime rağmen o da yerinden kalktı:
– Demek gidiyorsun.. dedi. Biraz sonra doktor da gidecek.
Payansız bir hayat iştahile Marmaraya dalan gözleri yine yaşardı:
– Ve.. dedi.. Ben yine yalnız kalacağım!.
Üstadın yüksek hünerli elini öpüp çıkarken tıpkı, içine kapatıldığı odada yalnızlık korkusile hıçkıran bir çocuktan ayrılır gibi oldum.
Tan, 2 Nisan 1939, Pazar
Üstad romancı Hüseyin Rahmi, bir müddettenberi rahatsızdır. Heybeliadadaki evinde yatıyor. Yaşı yetmişi aşmış bulunan Hüseyin Rahmi, eski İstanbul hayatını; içtimai bünyesini, tiplerini, an’ane ve ahlâkını en iyi görmüş ve eserlerinde yaşatmış bir muharrirdir. Hüseyin Rahmi kadar, kendi branşında muvaffak olmuş, pek az san’atkârımız vardır.
Dün, bir gazetede, üstadın bir mülakatını okudum. Hasta döşeğinde, aklına gelen bazı ıztırablarını hatırlamış, söylüyor. Bir muharrir, beş sene kadar evvel son on yıllık edebiyatımızdan bahsederken, Hüseyin Rahminin bir san’atkâr değil. bir yazı tüccarı olduğunu söylemiş.. Ve bundan on eş yıl evveline kadar bizde edebiyat olmadığını ifade etmiş..
Hüseyin Rahmi, bu inkâra, çok müteessirdir. Güneşi inkâr kadar, zavallıca bir fikir.. Üstadın şöhreti ve kıymeti bütün memleket okur yazarları tarafından tasdik ve kabul edilmiştir. Yalnız, meyhane köşelerinde münakaşa, kavga yapan sözde münevverler ve edebiyatçı geçinenler tarafından değil..
Üstadın Türk edebiyatına yaptığı hizmeti inkâr etmek, onu sanat tarihimizden haric bırakmak, akıl doktorlarının müdahalesini icabettiren bir hareket olur.
AHMED RAUF
Son Telgraf, 3 Nisan 1939, Pazartesi
Bugün hava biraz serince esiyor. Pazar günkü sıcağa benzer bir sıcak yok amma… Bostanlarda marullar serpilip şişmanlamış! .. Domateslerin itibarı düşmeğe başladı… Daha bir ay evvel dört yüz kuruşa iken şimdi yüz kuruştan aşağı satılıyor.
Ayaklan rahatsız olan kadınların içinde -tabii şıkların değil- sandal giymeğe başlayanlar görülmeğe başlandı.
Beyoğlu dükkanlarının camekanları erguvani, pembe ve mavi renklerle donanmış, ne güzel emprimeler, ne yeni ve görülmedik ipekliler, ne parlak renkli yünlüler var. Viyolet dö parm rengindeki süet çantalarla ayni renkte eldivenler bu yazın en hoşa giden moda aksesüvarı yeniliği olacaktır. Onların teşhir edildiği dükkân camekânlarının önü pek kalabalık oluyor.
Şık bayanların hepsi başlarında bir çiçek saksısına benzeyen şapkalar taşıyorlar. İlkbahar kompleleri yazın ilk müjdecileri.
Kalın kür paltolar, naftalinlendi bile… Şişli, Maçka ve Taksim arasında caddeler çocuk arabalarile dolu… Taksim bahçesinin açılacağı günü bu semt sabırsızlıkla bekliyor.
Taksimde Talimhanede Şişlide Nişantaşında ve Beyoğlunda birçok apartımanların üzerinde şöyle levhalar görmek mümkün…
“Kiralık mobilyalı apartıman”
Göç mevsimi geldi. Aileler şimdiden sayfiyelerde ev aramağa kalkışıyorlar. Bu sene Suadiye geçen seneki kadar itibarda değilmiş. Yeşilköy tarafına çok rağbet varmış. Florya plâjı bu sene diğer plajların hepsinden daha moda olacağa benziyor.
Ada vapurunda şimdiden tek, tük göç eşyası görünmeğe başlamış, havaların bir haftadır birdenbire ısınması sayfiyeye gitmeğe telâş eden sabırsızları harekete geçirmiş bile…
Bütün şehirde bir yaza hazırlık görülüyor… Boğazda sahil boyunca hummalı bir faaliyet hüküm sürüyor. Kahveler, gazinolar tamirata başladılar…
Parmaklıklar, salaşlar, iskemle, sıra ve masalar boyanıyor, tenteler hazırlanıyor. Şimdiden Pazarları akın eden halkın isteklerini tatmin edecek tertibat almışlar… Şişliden, Mecidiyeköyünden, Maslaktan geçerek boğaza giden yolların her iki tarafındaki kahveler, gazinolar, hazır bir vaziyette… Cumartesi, Pazar günleri şimdiden oralarda oturacak yer bulmak güç oluyor.
İstanbulun hemen her semtinde tenis kordları düzeltilmekte… Moda Deniz klübü, Galatasaray denizcilik şubesi ve diğer spor klüplerinin denizcilik şubelerinde hareket başladı. Tamirler, boyalar yapılıyor. Hattâ ufak gezintiler dahi başlamış deniliyor.
Fenerde, Kalamışda yaz uyanışının izleri var. Modada, Mühürdarda ve Kadıköy iskelesinin yanındaki kumlukta gezintiler başlamış…
İstanbulun bilâistisna her tarafında ayni hareket, ayni uyanış, süsleniş ve hazırlanış görülüyor. Sarayburnundan itibaren Floryaya kadar uzanan bütün sahilde görünen manzara şu… Sarayburnundaki gazino hazırlanıyor. Kumkapıdaki sahil kahveleri ve gazinoları tamir ediliyor. Kış rüzgârlarile devrilmiş tahtaperdeler dikiliyor.
Geçen Pazar bazı İstanbulluların deniz banyosu yapmış olduklarını biliyoruz, fakat henüz deniz banyoları kurulmuyor. Sahilde bir yerde günlerden beri belki yirmi kadın kocaman bir balık ağını tamirle uğraşıyorlar… Sahilde birkaç adım ara ile sandallar görüyoruz.. Sandalcılar ellerinde ufak boya kutuları, boya fırçaları sandal boyamakla meşguller.
Sandıkburnu büyük faaliyet içinde, bir taraftan bir gazino baştan aşağı yenileşiyor, diğer taraftan bir başkası sahilde yer kazanmak için denizi toprakla dolduruyor. Ötede bir gazinocu tentesini tamir ediyor. Biri de camekânları, daha kenarda bir başkaka gazinoda iskemleleri boyuyorlar. Bir taraftan kışın biriktirdiği molozlar sahilden tekrar denize dökülüyor ve orada grup halinde sandalcılar, kadınlı erkekli kâh şakalaşarak, kâh kavga ederek, kâh dalıp susarak sandalları çiy yeşile, havalı maviye, sarıya, kırmızıya boyuyorlar.
Bu faaliyet aynen Samatyada aynen Bakırköy sahillerinde ve aynen Yeşilköyle Florya civarında görünüyor. İstanbulun hiç bir köşesi yok ki gelen yaza hazırlanmamış olsun. Sayfiyelerdeki evler de temizlenip boyanmakta…
Tellâllar şimdiden ev arayanları kapı, kapı dolaştırmakta.
Hani muharebe olacakmış diye halk endişe içinde imiş?!..
İstanbulun yaz hazırlığını görenlerin İstanbullular içinde ölümü bu yaz bekleyenlerin pek az olduğunu, hattâ hiç bulunmadığını anlamamasına imkân yok.
Hatice Hatip
Son Posta, 21 Nisan 1939, Cuma
İstanbulun dört güzel adası vardır: Büyükada, Heybeli, Bur gaz, Kınalı… Küçükleri olan üç ada halkı vilâyete müracaat ederek, kaza merkezinin Büyükadadan kaldırılıp Heybeliye naklini istemişler.. Çünkü, Heybeli bu küçük adalara daha yakın…
Bu arzu makul… Fakat, Büyükada, bir kaza merkezi değil, adeta İstanbul vilayet merkezi… Çünkü, İstanbul pahalı bir şehir demiyor muyuz?. İstanbulun en pahalı yeri de Büyükada olduğuna göre, hakiki vilayet orası, demektir.
Son Telgraf, 19 Nisan 1939, Çarşamba
Sayfiye mevsiminin yaklaşması sebebile Adalara göç akını başlamıştır. Belediye, Ada çamlarının güzelliklerinin muhafaza edilmesi için bu sene sıkı tedbirler alacaktır. Geçen sene yapılan kontrollara rağmen bazı mahallerde çam dallarının kırıldığı ve bazı yerlerde ateş yakıldığı görülmüş ve mahalli zabıta bu işin mes’ullerini cezalandırmıştı. Bu sene Ada çamlarının muhafazası için bekçi adedi fazlalaştırılacaktır.
Bundan başka Burgaz ve Heybeliadadakı bir kısım yolların tamir edilerek asfalt döşenmesine başlanacaktır. Bundan başka İstanbula yeniden ilave edilecek 2000 lambadan bir kısmı da Adaların münasib yerlerine konulacaktır.
Son Telgraf, 19 Nisan 1939, Çarşamba
Adalara işliyen vapurların üst güvertelerinin yazın tamamen birinci mevki yolcularına tahsis edilerek ikinci mevki yolcularının güverteye çıkmak hakkından mahrum edilmeleri hakkında okuyucularımızın yaptıkları haklı şikâyetler nazarı dikkate alınmıştır. Bu sene bu hale meydan verilmiyecektir.
Cumhuriyet, 26 Nisan 1939, Çarşamba
Denizbankın 30 Nisanda tatbik edeceği ilkbahar tarifelerinin esası hazırlanmaktadır. Sabahları Köprüden Yalovaya erken saatte bir vapur kalkacak ve bununla Yalovaya gidenler akşam geç vakit oradan kalkacak bir vapurla şehre dönebileceklerdir. Yalnız bir gece kalınıp ertesi sabah iş başına dönmek için de yeni bir kolaylık hazırlanmıştır. Köprüden her akşam Büyükadaya kalkacak son vapur Yalovaya kadar gidecek ve ertesi sabah erkenden Köprüye dönecektir.
Bundan başka kış tarifelerine ilâve olarak her akşam Büyükadadan Köprüye 19.30 da ve Köprüden bütün adalara 18.30 da birer vapur kalkacaktır. 1 Hazirandan itibaren sabahlar Büyükadadan yedide kalkmak ve Heybeliadaya uğramak üzere bir ilâve postası daha yapılacaktır.
İkdam, 21 Nisan 1939, Cuma
Denizbank Adalar halkını sevindirecek güzel bir karar vermiştir.
Eskidenberi bilhassa yaz mevsimleri Kadıköy ve Anadolu hattında işliyen vapurların güvertelerindeki ön kısımlar ikinci mevki olduğu halde Adalara işliyen vapurların güvertelerinde ikinci mevki yolcularına yer ayrılmamış ve her tarafı birinci mevki ittihaz edilmiştir. Yazın en sıcak günlerinde bile alt taraftaki kapalı kamara ve salonlarda havasızlıktan bunalan ikinci mevki yolcuları şimdiye kadar müteaddit şikâyetlerde bulunmuşlarsa da bir türlü bu vaziyetin önüne geçecek bir karar alamamışlardır. Denizbank bu şikâyetleri haklı görerek bundan sonra Ada vapurlarındaki ön güvertelerin de ikinci mevki yolcularına tahsis edilmesini kararlaştırmıştır.
İkdam, 26 Nisan 1939, Çarşamba
Denizbankın Adalar ve Anadolu yakası ilkbahar tarifeleri bu sabahtan itibaren tatbike başlanmaktadır. Adalardan sabahları ve Köprüden de akşamları yeni ilâve seferler vardır. Pazar akşamları da geç saatlere kadar bilhassa Adalardan Köprüye, postalar konmuştur.
İkdam, 30 Nisan 1939, Pazar
Denizbankın Heybelide yaptırtmakta olduğu iskele binası bitmek üzeredir.
Resimden de göreceğiniz gibi bina gayet basit. Fakat basitliği nisbetinde güzel, zarif, pek kullanışlıdır. Buluş itibarile güzel bir eser olan plânın iyi tatbik edilmesine çok çalışılmış ve muvaffak olunmuştur. Bu itibarla yeni bina küçük iskeleler için modern tip olarak kabul edilebilir. Denizbankın vapur uğraklarını da tedricen bu hale getirmesini temenni edelim.
Son Posta, 2 Nisan 1939, Pazar
Denizbank’ın 15 Mayısta tatbik edeceği Adalar ve Anadolu yakası İlkbahar tarifesi 29 Nisana bırakılmıştır. Kış tarifesindeki seferler şimdilik kâfi görülmüştür.
İkdam, 11 Nisan 1939, Salı
Şirketihayriyenin ilk yaz tarifesi öbür günden itibaren tatbik edilmeğe başlanılacaktır. Bu sene kış tarifeleri geniş bir surette tanzim edilmiş olduğundan ilkbahar tarifelerinde fazla bir değişiklik yapılmamıştır.
Yalnız; bazı saat farkları ve son postalara iki sefer ilavesi yapılmıştır.
Tarifelerde asıl büyük değişiklik; hazirandan itibaren tatbik edilecek olan yaz tarifelerinde olacaktır.
Diğer taraftan Denizbankın Adalar hattı ilkbahar tarifesi de 1 mayıstan itibaren başlıyacaktır.
Denizbank bu sene Büyükada ile Dil arasında da seferler yapacak, ayrıca bu vapur günde bir sabah, bir akşam; diğer Adalarla Maltepe arasında da işliyecektir.
Son Telgraf, 13 Nisan 1939, Perşembe
Deniz Bankın Adalar ve Kadıköy hatlarına ait ilkbahar tarifeleri 30 Nisandan itibaren tatbik edilmeğe başlıyacaktır. Tarifeler tamamen hazırlanmış olduğundan birkaç güne kadar iskelelere asılacaktır.
Yeni Sabah, 20 Nisan 1939, Perşembe
Büyükadada bulunan mezarlığın dolmakta olduğu görülmektedir.
Ada belediyesi; şimdiki mezarlığın sağ tarafında ve daha uzakta bulunan dahada yeni bir mezarlık vücude getirecektir.
Bu mezarlık yapıldıktan sonra, şimdiki mezarlığa ölü gömülmesine müsaade olunmıyacaktır. Diğer taraftan Belediye reisliği de bazı yerlerde yeni mezarlıklar yapacaktır. Yeni mezarlıklar üç sınıfa ayrılacak ve halk istediği sınıftan bir yer satın alabilecektir.
Son Telgraf, 11 Nisan 1939, Salı
Belediye mezarlıkların ıslahı için faaliyete girişmiştir. Bakırköy mezarlığının dahili yollarile etraf duvarlarının bir kısmı ve Merkezefendinin etraf duvarIarı ikmal edilmektedir. Merkezefendinin içyolları da tamamen tanzim edilmiştir. Feriköy mezarlığının cephe duvarları bitirilmiştir. Bu mezarlığa, ihtiyaca kafi mikdarda servi ağacı dikilmiştir. Ayrıca su da getirilmiştir. Ara yerlere parke döşenmektedir. Emirgân mezarlığını ihata etmek üzere inşa edilmekte olan duvarlar hazirana kadar ikmal edilecektir. Heybeliada mezarlığı içyolları yapılmıştır. Kınalıada mezarlığının etrafı dikenli tel ile çevrilmiştir.
Cumhuriyet, 18 Nisan 1939, Salı
Bu sene yaz mevsiminde İstanbul halkının denizden daha iyi istifade edebilmesi için alâkadarlar bazı tedbirler alacaklardır. Geçen sene açıklarda denize girenler yüzünden bazı kazalar vukua geldiği için Belediye açık denize girilmesini menetmişti. Bu sebebden plajlara girmeğe parası olmıyan bazı fakir halk denizden istifade edememek vaziyetine düşmüşlerdi. Bu vaziyetin önüne geçilebilmesi için bu sene plâjlardan maada bütün halkın parasızca denize girebilecekleri bazı mahaller tayin edilecektir.
Adalar, Boğaz ve diğer sahillerimizde Belediyenin tayin edeceği yerlere bazı işaretler konacak ve bütün halk burada serbestçe denize girebilecektir. Tayin edilen bu hududlar haricinde suya girilmesi menedilecektir.
Son Telgraf, 19 Nisan 1939, Çarşamba
Denizbank ile Belediye arasında bu sene Büyükadaya su verilmesi mevzuu üzerinde tam bir mutabakat hasıl olmuştur. Denizbankın beheri 300 ton su alan iki tankı bu işe tahsis edilecek ve Madende tesis edilecek depolara her gün su verilecektir. Madenden adanın muhtelif mıntakalarına su tevziatı borularla temin edilecektir.
Denizbank Adalara suyun tonunu 20 kuruştan verecektir. Yevmiye 600 ton suyun şimdilik Adalara kâfi geleceği ümid edilmektedir. Yalnız bu işte bazı mahzurlar kendini göstermektedir. Suverme tesisatının kifayetsizliği yüzünden bir tank 3 saatte dolmaktadır. Üç saatte de boşalacağı hesab edilerek bir tankın adaya su vermesi için on saate ihtiyac vardır.
Adaya Terkos veya Üsküdarın Elmalı suyunun verilip verilmiyeceği meselesi de henüz takarrür etmemiştir. Belediye şimdi bu cihetleri tetkik etmektedir.
Cumhuriyet, 7 Nisan 1939, Cuma
İstanbul Vali ve Belediye reisi Lütfi Kırdarın Büyükadada su meselesi etrafında tetkikatta bulunduğunu yazmıştık. Alınan malûmata nazaran, Denizbank, bu suyun metremikbınıı 15 kuruşa nakledecek, Sular idaresi de halka otuz bes kuruşa verecektir.
Cumhuriyet, 15 Nisan 1939, Cumartesi
Adaların su ihtiyacını temin etmek üzere Maden civarında yapılacak su depoları mahalli için Belediye Daimi Encümeni istimlâk kararı vermiştir. Buradaki esas depo, yüksekteki depoya tazyikle su verecektir.
Cumhuriyet, 6 Nisan 1939, Perşembe
Vali ve Belediye reisi Lütfi Kırdar, dün, Büyükadaya gitmiş, orada yapılmakta olan su depoları inşaatını tetkik etmiş, bu arada Adaları Güzelleştirme cemiyetine de uğrıyarak ziyarette bulunmuştur.
Cumhuriyet, 14 Nisan 1939, Cuma
Ada su iskelesinin Büyükadanın Maden civarında yapılmasına karar verilmiştir. Elli, altmış lira sarfile yapılacak olan bu iskelenin inşasına birkaç güne kadar başlanacaktır.
Tanklarla Adaya nakledilecek Elmalı suyu buradaki depoya konacak, oradan da başka bir tesisatla binalara tevzi edilecektir.
Cumhuriyet, 27 Nisan 1939, Perşembe
Denizbank belediye ile anlaşarak Büyükadanın su ihtiyacını temin etmeği kabul etmiştir. Her gün iki tank ile Adaya 600 ton su götürülecektir. Maden tarafında kurulacak depolara doldurulan su yapılacak tesisat ile Adanın her tarafına ve evlere sevkedilecektir. Su için ton başına yirmi kuruş ücret alınacaktır.
İkdam, 7 Nisan 1939, Cuma
Vali Doktor Lütfi Kırdar evvelki gün geçe vakte kadar Adalarda yaptığı tetkik sırasında Adaların bilhassa su ihtiyacile meşgul olmuştur. Öğrendiğimize göre Holandadan mübayaa edilmiş olan çimento geldikten sonra su iskelesi yapılacak ve terkos suyunun bir tonu halka 35 kuruş mukabilinde verilecektir. Vali Büyükadanın yolları, çamları ve diğer ihtiyaçlarile de alâkadar olmuştur.
İkdam, 15 Nisan 1939, Cumartesi
Bu yıl nihayet Haziran ortasına kadar Büyükadaya su verilmesi için lâzım gelen 150 bin lira belediye tarafından hazırlanmıştır. Bugünlerde Adaya bir su iskelesi inşa edilecek ve borularla her tarafa su naklolunacaktır. İskelenin Maden tarafına mı yoksa Nizam tarafına mı yapılması hakkında hasıl olan tereddüt üzerine tetkikat yapılmıştır. Maden tarafındaki sahil kumluk olduğundan iskelenin burada daha ucuza malolacağı tesbit olunmuştur. Lodos ve fırtınalara karşı hangi sahilin daha mahfuz olduğu Deniz Ticareti b Müdürlüğüne sorulduktan sonra inşaata başlanacaktır.
Adaya Terkos değil, Elmalı suyu verilecektir. Bu suyun şebekesi şimsi Bostancıya doğru ilerlemektedir. İleride suyun Anadolu sahilinden doğruca Adaya boru ile ve deniz altından geçirilmesi düşünülmektedir.
İkdam, 16 Nisan 1939, Pazar
İstanbul Vali ve Belediye Reisi Lütfi Kırdar su vaziyetini tetkik etmek üzere dün Adalara gitmiştir. Adalara verilecek su işindeki faaliyet ilerlemektedir.
Son Posta, 14 Nisan 1939, Cuma
Adalara verilecek suyun fiatı tesbit edilmiştir. Suyun metre mikâbı 20 kuruşa mal olacak, 15 kuruşluk nakliye ve sair masraftan sonra Ada halkına suyun metre mikâbı 35 kuruşa verilecektir.
Son Posta, 15 Nisan 1939, Cumartesi
Ada suyuna 150 bin lira harcanacaktır. Elmalı suyu, Adalara en yakın Anadolu sahilinden tanklara boşaltılacak ve doğruca depoların bulunduğu Ada sahiline yanaşacaktır.
Son Posta, 16 Nisan 1939, Pazar
Adalara su vermek için belediye ile Denizbank arasındaki görüşmeler bitmiştir. Denizbank her gün Adalara beheri üç yüz ton su taşıyacak iki tank tahsis edecektir. Su işi için Adada tesisat yapılacak, su tankların yanaşacağı bir iskele kurulacaktır. Adalılara suyun kaç kuruşa verileceği sonradan tesbit edilecektir.
Son Telgraf, 7 Nisan 1939, Cuma
Denizbank ile Belediye arasında yapılan müzakereler neticesinde Adalara bu sene içinde içecek su temin edilmesi kararlaştırılmıştı. Su nakliyatı yapacak olan Denizbank su tanklarının Büyükadada yeniden yapılacak bir iskeleye yanaşmaları takarrür ettiği halde bu iskelenin inşası etrafında yeni bir mesele meydana çıkmıştır.
Hazırlanan projelerde bu iskelenin su çimentosu ile inşası kararlaştırılmış, yalnız halen memleketimizde bu nevi hiç çimento kalmamış olduğundan iskelenin inşası da bittabi biraz geri kalmıştır.
Belediye su işlerinin hazirana kadar tam bir faaliyetle başlıyabilmesi için bu mesele etrafında yeniden bazı kararlar almak mecburiyetinde kalmıştır. Bunun için Belediye fen heyeti başka tip çimentolar ile bu iske!eyi yapmak için tetkikatta bulunmaktadır. Bu imkân mevkii fiile çıkmadığı takdirde su çimentosunun Avrupadan temin edilmesine kadar inşaat geri bırakılacaktır.
Son Telgraf, 14 Nisan 1939, Cuma
Yıllardır devam eden Adaların su işi bu yaz, galiba hallolunacağa benziyor. İnşallah, bu yaz Adalara sayfiyeye gidenler susuzluk sıkıntısı çekmiyecekler. Adalara, bol suyun verildiğini görünce, belki de inanmıyacağız. Çünkü, Adaların susuzluğu öyle bir darbı mesel halinde idi ki.. Bu işde ne oldu ise, gazetelere oldu.. Yıllardır, tefrika halinde devam eden bir havadis, demek ki, artık sona eriyor. Mevzu buhranında, Adaların susuzluğundan bahsedilemiyecek..
Son Telgraf, 16 Nisan 1939, Pazar
Adaların su derdinin hallinin gelecek seneye kaldığı hakkındaki haberler doğru değildir.
Belediye reisliği; işin bu yaz bitirilmesi için dün icabeden kararları almıştır:
İlkevvel Büyükadada büyük ve betondan bir iskele inşasına başlanacaktır.
İstanbuldan Adalara su götürecek olan tanklar; bu iskeleye yanaşacaklardır. İskelenin inşasına hemen başlanacaktır.
Son Telgraf, 27 Nisan 1939, Perşembe
Belediye Sular idaresi, Haziran başından itibaren Büyükadaya su vermiye başlayacaktır. İdare bu sulara ait tarifeyi hazırlamıya başlamıştır. Yapılan hesaba göre Ada sularının beher metre mikâbı azami olarak halka 35 kuruştan verilecektir.
Tan, 15 Nisan 1939, Cumartesi
Belediye Sular idaresi, Büyükadada yapılacak olan su şebekesile su iskelesinin 150 bin liraya çıkacağını tesbit etmiştir. İskelenin yeri daha kati surette tesbit edilmemiştir. Evveli iskelenin Maden tarafında yapılması düşünülmüş ise de sonradan buranın lodosa maruz olduğu düşünülerek vazgeçilmiştir.
Tan, 16 Nisan 1939, Pazar
İstanbul Belediyesi Adaların su ihtiyacını haziran nihayetine kadar muhakkak karşılayacaktır. Bunun için lâzımgelen tedbirler alınmıştır. Adada inşası kararlaştırılan su iskelesi Holandadan gelen su çimentosu temin edildiği takdirde bir buçuk aya kadar tamamlanacaktır.
Denizbank Adalara suyun tonunu 20 kuruşa verecektir. Belediye tarafından ton başına azami 15 kuruş masarif yapılacağından Adalarda terkos suyunun tonu 35 kuruşa halka verilecektir. Belediye biraz daha ucuzluk temini için çalışmaktadır.
Yeni Sabah, 15 Nisan 1939, Cumartesi
Adalarda su tanklarının yanaşması için yapılması kararlaştırılan iskelenin madende yapılması mukarrerdir. Bunun sebebi maden tarafının lodos ve meltem rüzgârlarına nisbeten daha kapalı olmasıdır.
Yapılan hesaplara nazaran Adalardaki su tesisatı belediyeye (150) bin liraya malolacaktır. Belediye bu parayı tamamen hazırlamıştır.
Adalara verilecek su Elmalı suyudur. İstanbul belediyesi istikbalde Bostancıdan ve denizin altından geçecek borular vasıtasile Adaya su verilmesini derpiş edecektir.
Yeni Sabah, 16 Nisan 1939, Pazar
Su tanklarının yanaşması için Adalarda yapılması kararlaştırılan iskelenin Madende yapılması tekerrür etmiştir.
İskele 50-50 bin liraya mal olacaktır.
Yeni Sabah, 27 Nisan 1939, Perşembe
Hevbeliadada oturan Rasim, sabıkalı Şevkinin Sirkecide saatini çaldığını iddia ile zabıtaya başvurmuştur.
Şikâyet üzerine tutulan Şevkinin üzerinde saat bulunmuştur.
Saat, Rasime teslim edilmiş, Şevki mahkemeye verilmiştir.
Son Posta, 3 Nisan 1939, Pazartesi
Heybeliadada Denizlik sokağında oturan 33 yaşında Şerif, Büyükadadan bindiği sandalla Heybeli rıhtımına çıkarken ayağı kayıp denize düşmüş fakat kurtarılmıştır.
Son Posta, 5 Nisan 1939, Çarşamba
Belediye, Beşiktaş, Adalar, Kadıköy, Sarıyer, Beykoz, Üsküdar, Bakırköy, Beyoğlu kazaları dahilindeki yollara 2116 aded süs ağacı diktirmiştir.
Son Posta, 13 Nisan 1939, Perşembe
Dün sabah saat 7 de Köprüden Adalara gitmek üzere hareket eden Cemil kaptanın idaresindeki “Kadıköy” vapuru, saat sekizde Heybeliada iskelesine yanaşacağı sırada dalgaların tesirile baş tarafını iskeleye bindirmiş, iskelenin bir metre murabbaı tahta kısmını parçalamıştır. Kaza esnasında başkaca bir zayiat olmamıştır.
Son Posta, 23 Nisan 1939, Pazar
Heybeliadada oturan İsmail de evvelki gün gece bir iş için karakolda bulunan arkadaşlarını görmiye gitmiş, çok sarhoşmuş, polis Mustafa kendisine:
– Sen sarhoşsun evine git, istirahat et, demiş. İsmail bundan muğber olmuş ve polise hakaret etmiştir. Asliye dördüncü ceza mahkemesi dün, İsmailin de duruşmasını yaptı. Suçunu sabit gördü. Kendisine on beş gün hapis cezası verdi ve tecil etti.
Tan, 22 Nisan 1939, Cumartesi
Heybelide oturmakta olan Rasim Algol isminde biri Sirkecide dolaşırken sabıkalı Ahmet oğlu Şevki tarafından saatinin çalındığını iddia ederek emniyet müdürlüğüne müracaat etmiştir. Bunun üzerine sabıkalı yakalanmış suçunu itiraf etmiştir. Rasimin saati istirdat edilerek kendisine verilmiştir.
Yeni Sabah, 3 Nisan 1939, Pazartesi
Heybelide Kılavuz sokağındaki mecranın 500 lira, Fatihte İmam ve Başmüezzin sokaklarının da 3000 lira sarfile tamiri takarrür etmiştir. Söğütlüçeşme, Kurbağalıdere mecralarının tamiri için de 1300 liralık tahsisatı tefrik edilmiştir.
İkdam, 14 Nisan 1939, Cuma
Mahallesi Sokağı Cinsi Kapı No. Borçlunun ismi
Heybeliada Orhan Ev 2 Aleko oğlu Nikoli
Büyükada Yahşi bey Arsa 12 Sotiri oğlu Yani
Büyükada Güzeller Ev 4 Eczacı Mehmet
Yukarıda cins ve evsafı yazılı üç tane gayrimenkul vergi borçlarından dolayı satılığa çıkarılmıştır. İstiyenlerin 28/4/939 Cuma günü saat 14 te İdare heyetine gelmeleri. (2591)
İkdam, 18 Nisan 1939, Salı
Eksiltmeye konulan iş: Heybeliada verem sanatoryomunda yapılacak kömürlük duvarı inşaatı işi.
Keşif bedeli : 4590 lira
Muvakkat garanti : 345 lira
Heybeliada Verem sanatoryomu kömürlük duvarı inşaatı işine istekli çıkmadığından açık eksiltmesi 26/4/939 çarşamba saat 15 e bırakılmıştır.
Eksiltme Cağaloğlunda Sıhhat ve İçtimai Muavenet Müdürlüğü binasında kurulu komisyonda yapılacaktır. İstekliler şartname, proje ve buna bağlı diğer evrakı hergün komisyonda görebilirler.
İstekliler cari seneye aid ticaret odası vesikasile 2490 sayılı kanunda yazılı vesikalar ve bu işe benzer en az 3000 liralık iş yaptığına dair eksiltme tarihinden 8 gün evvel İstanbul Vilâyetinden almış oldukları müteahhidlik vesikasile birlikte bu işe yeter muvakkat garanti makbuz veya banka mektubu ile birlikte belli gün ve saatte komisyona gelmeleri.
Son Telgraf, 17 Nisan 1939, Pazartesi
Yayınlanma Tarihi: 07 Nisan 2024 / Son Güncellenme: 08 Nisan 2024
Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.
Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.
Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.