Paylaş
Tüm Sayılar      2023      Sayı 214 – Nisan 2023      Göç

Göç


Ağustos 2003, Adalı dergisi

Denizden dört, beş metre yükseklikte, direğin üzerinde otuza kırk santim bir tahtanın üzerinde ayakta duran şıracı bağırdı: “Şıraaa!” Dalyan ağzının iki yanında duran kara zift boyalı mavnalardaki tayfalar güneş altında mayıştıkları yerlerinden fırlayıp iplere yapıştılar. Karada, mağzanın önünde Andriko reis yuvarlana yuvarlana koşuşturmaya başladı: “Paluk geldi, paluk geldi, kıpırdayın biraz.” Kıyıdaki tayfalarla patalyaya binip dalyana doğru kürek çekmeye başladılar.

Dalyan ağzını kapatan ağlar çekilip kapatıldı. Patalya içinde iki tayfa dalyanın kıyı tarafındaki yanına cebe koymaya başladılar. Dalyana balık girdiğini gören gençler Yalıköy ve Karacaburun tarafından sandal ve botlarla seyire, kimi de yardıma gelmek için küreklere asıldılar. Zaten toplasan bütün köyün gençleri topu topu yirmi, otuz kişiyi geçmiyordu.

Yan yana iki mavnadaki tayfalar ve gönüllü gençler dalyanın deniz tarafından başlayıp, kıyı tarafına doğru ağları toplamaya başladılar. Dalyanın geniş kenarındaki ağız geçildikten sonra sular çalkalanmaya, balıkların yüzgeçleri görünmeye başladı. “Hey maşallah, 30 parça var,” dedi biri. Balıklar cebe girmişti artık. Kuyruk darbeleri suları göğe doğru fışkırtıyor, ortalık tam bir savaş alanına dönüğüyordu. Sıra kancaları takıp balıkları mavnalara çekmeye gelince denizin mavi rengi kızıla dönüşüyordu. Orkinosların her biri 200, 300 kilo çekiyordu. Savaş bitip, balıklar mavnalara çekildi. Mavnalar, dalyan ağzının iki yanındaki yerlerine döndüler. Kıyıdan kalkıp mavnalara bordo eden motora yüklendi orkinoslar. Meraklı ve gönüllü gençler orkinoslarla birlikte dalyana giren kolyosları, ızmaritleri, istavritleri paylaşıp kıyıya döndüler. Bir saat içinde her şey eski dinginliğine döndü. Sanki hiç bir şey olmamış gibi. Şıracı yeniden “Şıraaa!” diye bağırana kadar.

***

“Köprü tamamlandığında buraları çok değişecek.” dedi Orhan.  Köprü 1974 yılında tamamlandığında orkinoslar zaten Boğaz’dan el etek çekmişlerdi. Beykoz dalyanlarında artık daha küçük balıklar avlanıyordu. Beykoz’daki hane sayısı artmış, tepeler dolmuş, meraklı ve gönüllü gençler yaşlanmış, onların yerlerini alanlarda ise merak kalmamıştı. Gönüllü iş yapmaksa tarihe karışmıştı. Beykoz yolunda trafik tıkanıyor, paralı otoparklar otomobillere yetmiyordu.

Yalılar da hızla el değiştiriyordu. Fazıl amca çoktan ölmüş, kayıkhanesinde sandal ve şarpi yaptığımız eski yalısı satılmış yerine dört dörtlük, mermer rıhtımlı, kaloriferli, beyaz boyalı bir yenisi yapılmıştı. İsviçre’de yaşayan birileri almış diyorlardı. Postacıların yalısı da öyle. Fenerbahçeli ve Lazio’lu Can’ın ailesinin bir zamanlar oturduğu eski yalı da yıkılmış, ona benzemeyen ve her ne hikmetse siyaha boyalı bir başka yapı yükselmişti onun yerinde. Burayı alanlar da başörtüsü – türban mı demeli acabağ- ve entari ile denize giriyorlardı.

İlkönce uskumrular kaybolmuştu, 1960’ların ilk yarısında, sonra orkinoslar. Bizim gibi oltacılar için artık palamut, lüfer curnataları da kalmamıştı.


Yayınlanma Tarihi: 04 Nisan 2023  /  Son Güncellenme: 06 Nisan 2023


Bu yazı hakkında yazarımıza ve editörlerimize iletmek istedikleriniz mi var?
Aşağıdaki formu kullanarak kendisine ulaşabilirsiniz.
(Bu formdaki bilgiler, yazarımız ve editörlerimizin mail adreslerine iletilecektir.)


Çerezleri Yönetin!

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.

Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.