Paylaş
Tüm Sayılar      2023      Sayı 222 – Aralık 2023      Öğretmenler Günü ve Ben ve Biz ve Dünya

Öğretmenler Günü ve Ben ve Biz ve Dünya


Eskiden Kasım ayının en önemli günü bir tek 10 Kasım’dı. Eh tabii acı çağrıştıran bir saygı amaçlıydı ve keyifli bir gün değildi. Kendimi bildim bileli, her yıl o gün, sık sık hüzünlenmemize ve gözlerimizin yaşarmasına engel olamayız. Sonra yanılmıyorsam 1981’de, yani Atatürk’ün 100. doğum yılında, bu ayki anılası günlere bir de Öğretmenler Günü dahil oldu. O’nun Baş Öğretmen olduğu 24 Kasım, Öğretmenler Günü olarak kabul edildi.

Ben emekli bir öğretmenim, okurların çoğu bilir. Hem öğenciliğimde hem de yirmi yıllık öğretmenlik hayatımda onlarca 10 Kasım töreninde bulundum. Hem anlamlı şiirler okudum -birinci sınıftan lise sona kadar her yıl- hem de yirmi yıl boyunca tüm çocuklarıma öğrettim. Öğretmenler Günü ise genel olarak benim için pek bir şey ifade etmedi. Yani ben bu günün keyfini ya da temsil ettiği gururu, için için olsa da hiç resmen yaşamadım. Zira beş yıllık ilkokul öğretmenliğim dışında genelde ana sınıf öğretmeniydim. Atatürk’ü anlatmak kolay ama öğretmenliğin pek kutsal bir meslek olduğunu nasıl anlatırsın ana sınıf çocuğuna, kendini övermiş gibi olmadan? Öyle ki üzerinde pek düşünmemiştim.

Bu yıl nedense birden merak ettim başka ülkeler de kutluyor mu, ya da hangi tarihleri seçmişler diye… Malumunuz artık merak edilen her şeyi Google Amca’ya sorabiliyoruz. Şöyle bir baktım… Paris’te 5 Ekim, Avustralya’da Ekim’in son Cuma günü (nedense?) Çekya’da ve Slovakya’da 28 Mart, (eh artık ayrılar ama seçtikleri tarih aynı) Hindistan’da 5 Eylül, İran’da 2 Mayıs, Malezya’da 16 Mayıs, Peru’da 6 Temmuz, on iki Arap  ülkesinde 28 Şubat, ABD’de 7 Mayıs,  vesaire vesaire. Bizimkinin seçiliş nedeni malumumuz ama her birinin de kendilerince önemli bir nedeni var, artık onları deşmiyorum. Diyeceksiniz ki madem senin için bir şey ifade etmedi neden bu konu hakkında yazmaya karar verdin? Eh benim için olmasa da birçok öğretmen için önemli bir gün. Çünkü meslek önemli. Öğretmenlerin, insanın karakterinin oluşmasına büyük katkısı yok mudur?

Mesleği seçmiş olanın da karakterine katkısı var inanın, kendimden biliyorum. Üstelik ben bu mesleği kendi arzumla seçmedim. Çocukken en sevdiğim oyun ‘öğretmencilik’ oynamaktı ama büyüyünce öğretmen olmayı hiç istemedim. Neler neler düşledim aslında ama aile baskısıyla hiçbiri gerçekleşmedi. Öğretmenlik, onların bana uygun gördükleri meslekti. Tek mutluluk nedenim çocuklarla daima iyi anlaşmam, iyi iletişim kurmam ve sevmemdi. Ki her biri yetişkin insanlar olmuş çocuklarımın çoğu hala hayatımdalar, can dostlarım gibi… İyi ki. Mesleğin karakterime olan katkısına gelince ki biraz tiyatroya olan eğilimimle de ilgisi var; bana sabırlı, itidalli ve anlayışlı olmayı, pratik yoldan çözüm üretmeyi öğretti ve de empati duygumu geliştirdi. Bunların her biri insan ilişkileri açısından oldukça önemli. Gelelim hiç niyetim yokken bu konuyu seçme nedenime.

Artık sosyal medya denen olgu, kimimiz için az, kimimiz için çok, hayatımızın orta yerinde biliyorsunuz. Cep telefonumuz her an yanımızda. Meraklısı olsak da olmasak da bipleyiverince bakıyoruz. 24 Kasım’da benimki hiç susmadı tabii. Onlar gurur verici biplemelerdi. Görüyor musunuz, biri için önemli bir olayı ya da günü kutlamak da ne kolay artık… Yazıyorsun birkaç satır, her daim elinde olan bir alete, basıyorsun bir düğmeye, pıt gidiveriyor ve bir ‘bip’le o ‘biri’ni mutlu ediyor. Neyse, yakınmak falan değil niyetim, söylemek istediğim bu değil. Ama bakın bu da öğretmenlikle edindiğim bir alışkanlık: hata görmek, eleştirivermek… Evet nerede kalmıştım? Ha sosyal medya.

‘Japonya’da Öğretmenler Günü Yoktur’ başlıklı bir makaleden alınmış bir yazı ilişti gözüme. Sonra baktım, ‘Başucu Yazıları’ diye bir site varmış, böyle ilginç konular, fıkralar falan koyuyorlarmış. Neyse efendim, bu yazıyı yazan öğretmen (adı yoktu valla) Japonya’ya ziyaret gittiğinde, ‘Hocam’ dediği Japon meslektaşından öğreniyor, orada böyle özel bir kutlama yapılmadığını. Ve de çok şaşırıyor, yok mu ya bu kadar medenileşmiş bir ülkede böylesine kutsal bir meslek saygı görmüyor mu diye…

Sonra birlikte meslektaşının evine giderlerken bindikleri, tıkış tıkış, son derece kalabalık bir metroda oldukça yaşlı bir adamın, itirazlarına aldırmadan ısrarla kendisine yer vermesine çok şaşırıyor. Japon meslektaşı onu aydınlatıyor; yakasındaki ‘öğretmen’ rozetini görmüşmüş.

Daha sonra öğrendikleri ise gerçekten hayret verici, özellikle ülkemiz için. Japonya’da öğretmenlik en saygı duyulan meslek, öğretmen ise en saygı duyulan kişiymiş. Bir dükkana bir öğretmenin girmesi mutluluk verici bir onurmuş. Birçok yerde bedava alışveriş hakları varmış hatta, kendileri için açılmış dükkanlara mağazalara sahiplermiş. Bütün ulaşım araçlarına ücretsiz bindikleri gibi onlar için ne bilet kuyruğu, ne yine ücretsiz olan hastane kuyruğu söz konusuymuş. Zaten hayatlarının her gününü kutlama yapar gibi yaşarlarmış. O halde, ne gerek var yılda bir kez özelmiş gibi hissetmeye? Değil mi?

Ülkemizin, o yılda bir kezin dışında, hiçbir şekilde onurlandırılmayan, hiçbir özel hakları olmadığı gibi, daima memur maaşından eksik tutulan o üç kuruşluk emekli maaşına talim eden öğretmenleri kıskanmasın da ne yapsın şimdi? Sanırım derdimi anlatabildim.


Yayınlanma Tarihi: 08 Aralık 2023  /  Son Güncellenme: 09 Aralık 2023


Bu yazı hakkında yazarımıza ve editörlerimize iletmek istedikleriniz mi var?
Aşağıdaki formu kullanarak kendisine ulaşabilirsiniz.
(Bu formdaki bilgiler, yazarımız ve editörlerimizin mail adreslerine iletilecektir.)


Çerezleri Yönetin!

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.

Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.