Paylaş
Tüm Sayılar      2023      Sayı 222 – Aralık 2023      “Adalar İmar Planları”na Dava Açmak

“Adalar İmar Planları”na Dava Açmak

Y. Mimar


Adalar’ın ilk defa 1/1000 Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı oldu. Bu planlarla Adalar imara açılmadı, sadece belediye olmasından bu yana ilk defa imar planlı bir ilçe oldu.

İmara açılmak, üzerinde yapı olmayan arazi parçalarının şehir haline getirilmesi demektir. Mesela tarım alanlarına, zeytinlikler gibi alanlara siteler, iş merkezleri, plazalar yapılabilmesine olanak sağlayan bir imar planı yaparsanız oraları imara açmış olursunuz, rant alanları yaratırsınız. Bu planlar ise yeni imar alanları yaratan ve yapılaşmayı teşvik eden değil tam tersine sınırlayan, ölçü getirmeye çalışan bir yaklaşım ile hazırlanmış. Kentsel sit içinde yer alan boş parsellerde en fazla 200 m2 taban alanına oturan iki katlı bir yapıya izin veriyor.

Şimdiye kadar hiç planı olmadan bu hale gelmiş olan Adalar’ın bundan sonraki planlı döneminde bundan daha fazla harap olacağını düşünmek yanlıştır. Çünkü planla getirilen yapılaşma hükümleri kentsel ve doğal yapıyı bozacak nitelikte değil.

Asıl büyük tahribat, plansız bir sit alanının belediyelere teslim edilmesi ile başlamıştır. 70’lerde, 80’lerde, 90’larda, sit alanı kararlarının nasıl uygulanacağının doğru dürüst tarif edilmediği bir dönemde ve sadece inşaat yapmayı düşünen bir yönetim anlayışıyla, koruma kurullarının hatalı ilke kararları ve imarı düzenleyecek bir planın olmamasıyla kentsel sit tahrip edilmiştir. Adalar’da kültür varlığı yapıların yıkılıp, bugün içinde yaşanamayacak kadar riskli yüzlerce uydurma betonarme yapının yapılmaya başlanmasından bu yana yaklaşık elli yıl ve Adalar’ın belediye olup da plansız kalışından bu yana ise tam kırk yıl ve altı belediye başkanı geçti.

İmar planları, ilgili beldenin yapılaşması, arazi kullanımı ve beldenin insanlarının refahı, mutluluğu için kurallar getirmek zorundadır. Bunu yaparken de her kesimden kentlinin talepleri ve ihtiyaçlarının dikkate alınması önemlidir.  Koruma amaçlı imar planlarında ise o beldenin kültürel ve doğal değerleri plan kararlarının oluşmasında en önemli etkendir. Yapılaşmış ve yılların hafızası ile var olan kentlerin bundan sonraki yıllarına kural getirmek önce bilgi, sonra saygı ve sonra da o beldenin yaşayanlarının akl-ı seliminin planlara yansıtılması ile mümkün olabilir. Bunu bugün katılım dediğimiz ama gerçekten çok da anlayamadığımız ve içeriğine tam olarak vâkıf olamadığımız bir kavramı birlikte irdelemeye çabalamak için söylüyorum.

İmar planlarında verilen hüküm ve kararların doğru veya yanlışlığını, uygulanabilirliğini, iyi veya kötü olduğunu ayırt edecek aklın ve sağduyunun o beldede yaşayanlarda var olduğunu peşinen kabul eden bir yaklaşımın planlamadaki önemini vurgulamak istiyorum. İmar planlarında hata varsa önce kamu sağduyusunun plana yansıyıp yansımadığına bakmak gerekir. Yürümeyen bir şeyler var ise ve sesler yüksek çıkıyorsa katılımcılık konusunda yeterli hassasiyet gösterilmemiş demektir. Bunun da en önemli ölçütü, hem kararlar aşamasında hem de uygulamanın denetiminde plan yapma erkini yüklenmiş olan yönetim ile planlanan beldenin insanlarının planda ortak olup olamadıklarıdır. Bu da hızlı ve doğru çalışan bir hukuk sistemi ve her şeyin herkesin gözü önünde seyrettiği bir şeffaflık ortamı demektir. Bu son cümlemiz ülke yönetiminin sorunudur.

İBB 1/5000 planları yapma işini 2019 yılında üstlendi ve katılımcı planlama sürecinin ilk aşamaları olan geniş halk toplantıları, odak toplantılar, açıklayıcı web siteleri, anketler, karşılıklı bilgi alma verme süreçleri düzenledi, bunların sonunda bu sürecin verilerine dayanan bir strateji rapor taslağı sundu, sonrasında  da tekrar tartışmalar oldu ve tamamlandığı düşünülen bu rapor yayınlandı. Buraya kadar sahayı tam olarak kapsamasa da iletişimin sürdürülmesi için çaba gösterildiğini görüyoruz. Bunca çabaya rağmen herkesi mutlu edecek olan ortak karar verme ve planın ortak sahibi olabilme aşamasına neden gelinemedi?

Plancılar çalışmaya başladılar ve iletişim kesildi. Strateji raporunun oluşumuna katıldığını düşünen ve katılım sürecini izleyen katılımcılar beklemeye başladılar. Bu dönem asıl plan kararlarının paylaşıldığı ve daha da ötesinde ortaklaşılabildiği bir dönem olmalıydı.

Olmadı; belki de ülkenin bu siyasal koşullarında zaten olamazdı.

Sonunda Adalar’ın İmar Planları askıya çıktı.

Askıya çıktıktan sonraki ilk otuz gün içinde çoğumuz gerek kişisel, gerek kamusal konularda Adalar Koruma Amaçlı İmar Planları’na itirazlarımızı yaptık. Otuz günlük yanıtlama süresi içinde bize dönülmedi ve bizler de itirazlarımızın dikkate alınmasını hukuken garanti altına almak üzere davalar açtık. Ama gördük ki açılan davaların hepsi planın iptalini talep ediyor.

Açılan davaların bir bölümü parsel bazında, bir bölümü de çeşitli gerekçelerle planın iptalini istiyor.

İYİ ŞEYLER

İmar planlarının mevcut imar parselleri ve bazı kamu yapıları dışında Adalar’da yeni imar alanları açmadığını dolayısı ile ilçede nüfus artışını teşvik etmediğini, doğal sitlerin derecesini düşüren kararlar almadığını ve bu alanlarda kısıtlı yapılaşma kararları aldığını, tescilli parsellerde ikinci bir yapıya izin vermediğini, konut + ticaret alanları ve konut alanlarının tamamında 6,5 metre yükseklik vermiş olduğunu, yapı adalarında zaman içinde oluşmuş nüfus yoğunluğunun üzerinde bir yoğunluk kararı vermediğini (oluşmuş TAKS değerlerini aşmayan kararlar aldığını) görüyoruz. Bunlar koruma amaçlı imar planlarından beklenenlerdi.

KÖTÜ ŞEYLER

Bunun yanında

* Kültür ve doğal mirasa ilişkin envanterin yetersizliğini,

* Adalar ekosisteminin denizi ile birlikte en önemli yaşam kaynağı ve en ciddi risk odağı olan   orman alanlarının kullanımına ilişkin özel koruyucu hükümler getirmemiş olmasını,

* Plan ile birlikte olması gereken alt planların ve yönergelerin plan sonrasına bırakılmasını,

* Yerleşime uygunluk değerlendirmesine ilişkin plan notlarının yetersizliğini,

* Planın afet risklerine karşı hedef, strateji ve uygulama esasları ile ilgili hüküm içermemesini, * İleri atık su sistemine ilişkin kararların olmamasını,

* Büyükada Aya Nikola bostanı için verilen işlev kararlarının yanlışlığını,

* Burgazada’da konaklamalı turizm tesis kararının hem kültürel hem de mimari peyzaj açısından son derece sakıncalı oluşunu,

* Adalar Müzesi’ne kültürel tesis lejantı verilmemesini,

* Konut+Ticaret alanlarının henüzdaha ticari karakter kazanmamış alanlara doğru genişletilmesini,

* Donatı alanları için yeterince araştırma yapmadan verilen kararları,

* Mevcut günübirlik turizm alanları dışında, özellikle Büyükada Aya Nikola bostanında, Burgazada Marta koyunun bir bölümünde ve Sedef Adası doğal sit alanlarında günübirlik turizm alanları önerilmesini,

* Plan onama sınırı içindeki tüm adalarda kıyı şeridi boyunca, kıyıya bitişik parsellere yola terk zorunluluğu getirilmesini ve bundan dolayı oluşabilecek kıyı yolunun yaratabileceği ekolojik tahribat tehlikesini içeren kararı ise koruma amaçlı imar planında dava yolu ile düzeltilmesi mümkün olan kararlar olarak görüyoruz.

Asıl sorun, Adalar Koruma Amaçlı İmar Planlarının onama sınırının kıyı kenar çizgisinde durması ve sadece beş adayı kapsayacak şekilde plan hazırlanması ve diğer adaları dışlaması, plan içinde yanlış bulduğumuz bazı hüküm ve kararların iptalini isteyen, planı revize ederek düzeltmeyi amaçlayan bir dava sürecinin önünde engel teşkil ediyor olmasıdır!

Plan bütüncüllüğünün sakatlanmış olması planlama ve koruma ilkeleri açısından bu planların iptalini istememizi zorunlu hale getiriyor. 

 

Umarız bu süre içinde planı yapan idare (Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı) zaten bu planla birlikte sunması gereken Kıyı ve Dolgu Alanları Planları’nı dava sürerken yapar ve bizlere sunar ve varsa gerekli itirazlarımızı gene yaparız. Dava sürecinde planla birlikte sunulması gereken alt planları ilgili idareler tamamlar (ki bir kısmının hazırlanmakta olduğunu biliyoruz), koruma kurulu da envanterin tamamlanması için sözü edilen yaklaşık üç yüz elli yapı için tescil önerilerini sonuçlandırır (ki bunların da kurulda görüşüldüğünü biliyoruz).

Zaten askı sürecindeki bazı itirazlarımızın da İBB Şehircilik Planlama Müdürlüğü görüşü istenerek Bakanlık tarafından incelendiğini biliyoruz.

Dileriz böyle olur, çünkü bunlar olmazsa gene plansız başıboş kararlar ve nasıl düzenleneceği bilinmeyen geçiş dönemi yapılaşma koşulları ile elli yıllık ilkesizlik ve kuralsızlığı sürdürmeye devam ederiz ki bizim esas mücadele ettiğimiz zaten bunun böyle olmasını isteyen anlayıştır. Amacımız, imar planından korkmak değil iyi bir plana ulaşmaktır.

Başta söylediğimiz gibi hepimizin ortaklaşabildiği bir plana sahip olmamız daha iyi yönetilmiş bir katılım süreci ile mümkün olabilirdi. Bu dava sürecini bir anlamda katılım sürecinin  devamı olarak görüyoruz.

Planlarla ilgili dava dilekçemizi aşağıdaki linkte bulabilirsiniz. Dilekçe, bizim “plan isteyen ama doğru ve gerçekçi bir plan isteyen” duruşumuzun yazılı halidir.

Bu dava dilekçesi üzerindeki değerli emekleri için Avk. Pervin Çelik, Prof. Asu Aksoy, Prof. Haluk Eyidoğan ve Mim. Ayşe Orbay’a teşekkürler.

Dava Dilekçemiz


Yayınlanma Tarihi: 08 Aralık 2023  /  Son Güncellenme: 09 Aralık 2023


Bu yazı hakkında yazarımıza ve editörlerimize iletmek istedikleriniz mi var?
Aşağıdaki formu kullanarak kendisine ulaşabilirsiniz.
(Bu formdaki bilgiler, yazarımız ve editörlerimizin mail adreslerine iletilecektir.)


Çerezleri Yönetin!

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.

Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.