Ali Ercan Akpolat, 31 Mart seçimlerinde 5846 oy alarak Adalar’ın yeni Belediye Başkanı seçildi. Doğma büyüme Büyükadalı, kendi deyimiyle “ada çocuğu”. Adalar’ın üstünü bildiği kadar Marmara’nın altını da karış karış biliyor. Usta balıkadam, profesyonel sporcu. Maraton koşuyor, at biniyor.
Sadece Büyükada değil, adaların hepsinde geçmiş yaşamı, her köşesinde ayrı bir hatırası var. Hayalini gerçekleştirdiği için çok mutlu, bir o kadar da heyecanlı. Hayata geçirmek istediği bir çok projesi var ama önünde çözmesi gereken bir çok sorun olduğunun da farkında.
Adalar’ın çiçeği burnunda yeni Belediye Başkanı Ali Ercan Akpolat’la mazbatasını aldıktan bir kaç gün sonra Viranbağ’da buluştuk; hayallerini, planlarını, problemleri ve çözüm önerilerini konuştuk.
Hayatınızda neler değişti derseniz, inanın bir şey değişmedi ve değişmez de. Siyasetin içinde bu yaklaşık otuz üçüncü yılım. Bir idealim vardı, doğup büyüdüğüm yerde belediye başkanı olmak. Geçen dönem de aday adayıydım, ondan evvelki dönem de. Kısmet bugüneymiş. Bu hayalimi gerçekleştirmenin, belediye başkanı olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Seçimde halkın büyük bir çoğunluğunun, yaklaşık %56’sının oylarıyla seçildim ama şimdi Adalar’da yaşayan herkesin belediye başkanıyım. Sorumluluğumun bilincindeyim. Çok da güzel bir belediye başkanlığı döneminde başladım. Türkiye’nin tamamında, İstanbul’un birçok ilçesinde çok güzel bir koordinasyonla çalıştık ve bu dönem Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye’de birinci parti oldu. Yani halkımızın bize verdiği sorumluluk çok büyük. Bize verdiği krediyi iyi kullanmak lazım. Çok mutluyum dediğim gibi ama yapacağımız çok iş var. Bizim yapacaklarımız var ama halktan, esnaftan beklediklerimiz, sivil toplum örgütlerinden de beklediklerimiz var. Ben seçimden evvel de söylemiştim, bir kez daha size de söyleyeyim: şeffaf, katılımcı, bütün kesimlerin katıldığı bir belediyecilik anlayışını ben oturtacağım.
Tabii ki zor ama bizim belediyemiz küçük bir belediye. Yaklaşık 16.600 nüfusu olan, aşağı yukarı 13.330 da seçmeni olan bir ilçe. Dolayısıyla bana göre burada uygulanması çok zor değil. Biz burada bunu uygulayabiliriz. Tabii ki zorluklar olacak. Buna biz belediye olarak, bir belediye başkanı olarak, meclis üyeleri olarak, yönetimdeki arkadaşlarımız olarak önce kendimizden başlatmalıyız. Daha önce de söylemiştim; kurul seçimleri yapıldıktan sonraki ilk meclis toplantımızı halkın katılımına açık bir şekilde meydanda yapacağız. Kınalıada’dan başlayacağız ve sonrasında sırayla diğer adalarda da her ay meclis toplantılarımızı organize edeceğiz ve yaz ayları boyunca meydanlarda olacak bu toplantılar. Buradaki amacımız bir karar alırken yalnız başımızı almak istemiyoruz.
Mesela örnek vereyim Kınalıada’da Atatürk büstünün yerinin çok yanlış olduğu söyleniyor. Bunu hep beraber konuşacağız. Sokak güzelleştirmeleri, ön görünüm, görsel kirlilik oluşturan, buranın dokusuna hiç uymayan dükkan tabelaları var. Bugün İstanbul’un 38 ilçesinde olmayan görüntüler adada var maalesef. Bunu açık açık söylüyorum. İşte bu ve benzeri konulara ilişkin kararlar alırken halkı, esnafı, STK’ları, kulüpleri, kooperatifi, muhtarı içine katacağız. Ve toplantılar bittikten sonra da onlara söz vereceğiz ve onların düşüncelerini alacağız. Ve böylece kararları beraber alıp, uygulamaya koyacağız. Daha önce halka danışılmadan kararlar alındığına dair bir inanç vardı ve buna çok üzülüyordum; bunu kaldıracağız. Ayrıca bütün faaliyetlerimizi herkes belediyenin internet sitesinden takip edebilecek. İnsanların belediyeye güveninin olması benim için en önemli şey. Belediye başkanına, meclis üyelerine güvenin tam olması gerekiyor ve ben bu güveni sağlayacağım. Birinci görevim bu. Bunu da başaracağız. Hiç zor değil Nevin Hanım, gerçekten inanırsanız olur.
Bakın ben 99 depremini adada yaşadım. Burada büyük bir zarar olmamıştı belki ama o zaman da büyük kayıplarımız olmuştu. Geçen sene yaşadığımız felakette ise çok daha büyük kayıplar yaşadık. Ben arama ve kurtarma konusunda AFAD eğitimi aldığım için depremi duyar duymaz hemen yola çıktım ve ikinci günün sabahında Kahramanmaraş’taydım. Bire bir orada yaşananları, acıları ve nelerin aksadığını, planlanması gerekenleri yerinde gördüm, tecrübe ettim. Şundan eminim orada gönüllü vatandaşlar, gönüllü arama kurtarma ekipleri olmasaydı, inanın çok daha fazla can kaybı yaşanırdı.
Bir ustanın, eli keser ya da balyoz tutanın o kadar önemi var ki. Bütün bu tecrübelerin ışığında belediye başta olmak üzere bütün adalarda, sokak bazında örgütleneceğiz. Kaç marangoz var? Kaç demirci var? Kaç sağlıkçı var? Hepsini bileceğiz. Bizim elimizdeki en büyük avantaj bina sayımızın az olması. Depremin yaz aylarında mı yoksa kışın mı olacağı belli değil ama biz yazın olacakmış gibi hazırlanmalıyız. Adalar’daki bina envanterlerini numaralayacağız. Kış ve yaz aylarında kimin ikamet edip etmediğini devamlı muhtarlık üzerinden, nüfus üzerinden güncelleyeceğiz çünkü bu veriler çok önemli. Zaman kaybı yaşamayacağız bu şekilde. Binalar konusu da sıkıntılı çünkü deniz kumunun kullanıldığı çok bina var maalesef. Bugün bir deprem dayanıklılığı testi yapılsa ben üzülerek söylüyorum çok az sayıda bina sağlam çıkar. Çok endişe verici bir şey bu ama dediğim gibi avantajımız burada en fazla üç katlı binaların olması. Bu anlamda da o planlamaların hepsini yapacağız. Çok uzun bir zaman değil yani bir sene içinde biz bunu şekillendiririz. Tabii burada kurulacak kent konseyleri de çok önemli olacak.
Ben geçen kent konseyine destek vermemiştim. Sürekli o grup o tarafa çekiyor, bu grup bu tarafa çekiyor.
Kim kendine bu işe dert edinmişse, zamanını fedakarca ayıracaksa gelip o çalışsın. Bakın işlemedi kent konseyi ve dediğimiz çıktı. Ne oldu koskaca bir zaman kaybı. Ben kendimi düşünmüyorum belediyeyi düşünüyorum. Aslında güçlü bir kent konseyi inanın belediyenin yükünü yüzde elli alır. Yani biz belediyeyi sokaklardan yönetmeye başlarız. Biz örgütlemeye başlayacağız hep beraber işte bunun ana merkezi kent konseyidir. Ben üstüne basarak söylüyorum. Böyle bir güçlü kent konsey olması için her şeyi yapacağım. Yani o bunu sevmiyor, bu onu sevmiyor, ayrılıklar çıkıyor. Bakın bu hizmet işi. Adalar’da hiç bir yerde olmayan bir zenginlik var. Burada akademisyenler, profesörler, gazeteciler, yazarlar var. Kent konseyinde ne kadar güzel şeyler yapılabilir. Biz kent konseyini oluşturduğumuzda inanın şu sokakta çöpleri görüyoruz ya, herkes birer gönüllü denetimci gibi çalışacak her yer pırıl pırıl olacak. Bunu ancak sağlam, toplumun her kesiminin temsil edildiği bir kent konseyi oluşturarak sağlayabiliriz.
Bu konuyu ikiye ayırmak istiyorum. Biri, ziyaretçilerin bıraktığı çöpler ikincisi ise adada yaşayan vatandaşlarımızın çöpleri. Günü birlik gelen ziyaretçilerin çöplerini bir şekilde temizliyoruz. Asıl süreklilik arz eden bizim ada içindeki yaşayan halkımızın ürettiği çöpler. Ayrıca esnaf ve inşaatçıların çöpleri de var elbette. Belediye olarak bu konuda halkımızın, esnafımızın desteğine ihtiyacımız var.
Benim çocukluğumda çöpler saatli toplanırdı. Tepeköy Mahallesi’ne saat 10-11 gibi çöp arabası gelir. Herkes de o saatlerde çöpünü çıkarır, görevliye teslim ederdi. Konteynır hiç yoktu. Nüfus o zamanlar bu kadar fazla değildi ama bilinç vardı. Artık maalesef öyle değil. Her yere çöp konteynırı koymamız bekleniyor ama bu mümkün değil. Bana göre o da çirkin bir görüntü ayrıca çok da sağlıklı değil açık söyleyeyim. Halkımız çöp poşetinin ağzını bağlıyor, o şekilde bırakıyor ama günümüzde martılar denizden değil daha çok çöplüklerden besleniyorlar. Kargalar, köpekler, kediler de bu poşetleri parçalayıp dağıtıyor. Sonuç savaş alanına dönüyor her yer.
Bütün bunları önlemek için planımız şöyle; ilk başta halkımızı bilgilendireceğiz. Tabii öncelikle meclisten bir karar çıkartmamız gerekiyor. O karara göre de her apartmanın ya da evin kendi bahçesinde ağzı kapalı plastik konteynırları olacak ve çöpler orada muhafaza edilecek. Belli saatlerde gelen arabalarımız geçerken görevli arkadaşlar plastik konteynırları boşaltacak. Adalılar’ın yapması gereken ve beklentilerimiz bu ve bu şekilde kesinlikle bu parçalanmış poşet olayını kaldırmış olacağız. Muhtemelen bu yaza yetiştiremeyiz ama önümüzdeki ilk kış ayından itibaren çöpü saatli toplama uygulamasına başlayacağız.
Tabii bununla ilgili de personel sıkıntımız var. Daha fazla personele adanın bütçesinden dolayı izin vermiyorlar.
Geçmiş yönetim yirmi üç kişilik bir başvuruda bulunmuş Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na ama hala talep onaylanmamış. Bu onaylar alınsa çok rahatlayacağız. Şu anda çok açık söyleyeyim, benim teslim aldığım iyice Büyükşehir Belediyesi’ne sırtını dayamış bir belediye. Yani ada içi çalışanlardan, İlçe Belediyesi’nde çalışanlardan daha çok Büyükşehir Belediyesi’nin çalışanlarını görüyoruz. Ama bizim sorumluluğumuz, bizim yapmamız gerekiyor artık yani bu kadar büyükşehire yüklenemeyiz.
Bir de burada çağrıda bulunayım. Biliyorsunuz önümüzde dokuz günlük bir bayram tatili var. 23 Nisan’da da Aya Yorgi günü olacak. Ben bir temizlik seferberliği ilan edeceğim. Hep beraber çöp toplayacağız. Ben yıllardır yapıyorum orman temizliği. Yine buradayız, yine yapacağız.
Ben bu duruma tamamen karşıyım açık söyleyeyim. Bu meseleyi Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile de paylaşacağım. Kesinlikle yanlış anlaşılmasın ama ücretsiz ulaşımı tasvip etmiyorum çünkü adaların da belli bir alanı ve kapasitesi var. İnanın çok şahit oldum. İnsanlar buraya geliyor, daha saat meydanından çıkamadan geri dönüyorlar çünkü yollarda yürünemiyor. Ya da sahile yakın çimenlerde piknik yapıyorlar, çok kötü bir görüntü bu. Ne o vatandaşlar ne de adalılar bunu hak ediyor. Kapasite yok, her yer dolup taşıyor. Bunun önüne geçilmesi yönetimsel anlamda adalara gelişte bir planlamanın yapılması lazım. Çünkü kontrol dışı bir akın var ve yönetmek mümkün değil. Bütün bunlara yönelik tasarılarılarımız var. Umarım ki bu sorunu yaşadığımız son bayram olur bu. İnanıyorum ki Ekrem Bey de bu konuya olumlu bakacak ve gelecek dönemlerde bu sıkıntıları yaşamayacağız artık.
Esnafımızla ilgili en büyük sorun düzensizlik, kirlilik, panayır yeri gibi rengarenk tenteler, çöplerini istedikleri saatte atıyorlar, ya da yığıyorlar… İnsanların yürüyeceği alan yok. Kaldırımlar işgal altında. Bakın benim eşimin ailesi Kastamonu’nun ilçesi Abana’dan. Karadeniz kıyısında küçücük bir ilçe. Orada bile tenteler tek tip, işgaller yok. seyyar tezgah işgalleri çok düzenli ama buraya bakıyorsunuz her taraf karmaşa. İlk toplantımı da zaten bayram sonrası esnafla yapmak istiyorum. Biraz vizyoner bakmaları lazım. Onlardan beklentim özellikle hem işgal konusunda ve insanların yolda yürümesini engelleyecek şekilde rahatsız edici, zorlayan, taciz eden görüntüleri var. Müşteri çağırmaya çalışıyorlar sözde. Bunların hepsini konuşacağız kendileriyle. Bakın ön yargılı davranmayacağım. Toplantı yapacağım, onlardan benim isteklerim, onların da benden istekleri olacak. Dinleyeceğiz. Ben de esnaftım. Onların sorunlarını da en iyi ben bilirim ama benim göremediğimi de onlar görebilir ama kesinlikle kurallı ve denetimli olacak bundan sonra.
İnanın ben de bu konudan çok rahatsızım. Dün akşam yine bir kaza oldu Çınar Meydanı’nda ve vatandaşlarımız yaralandı. İnanın Kadıköy’den Pendik’e kadar vatandaşın çok güvenle yürüdüğü alanlar var ama gelin görün adalarda on metre güvenle yürüyeceğimiz bir alan kalmadı. Bakın adalardayız yani deniz aşırı ve sözde araç trafiğinin olmadığı ve yine sözde en güvenli olarak görünen bu yerde hayati tehlikemiz var. Aslında buranın güvenli olması gerekirken şu anda tam bir kaos içindeyiz. Ben 55 yaşındayım, çok sportmen bir kişilik olmama rağmen yürürken elli kere sağıma soluma bakıyorum. Öyle bir akülü araç sayısı var ki, öyle bir hızlı gidiyorlar ki. Bunların burada olması yanlış. Bu konuda çok netim. Yani yönetmelik var önümüzde. Kaymakam bey ve emniyet müdürüyle de bir araya geldik. Ben artık belediye başkanıyım, halkın belediye başkanıyım ve bir kurumun temsilcisiyim. O da devletin kaymakamı. Her zaman iç içe kurumların birlikte çalışması lazım. Hepimizin adada yaşayan halka hizmet noktasında sorumluluğumuz var.. O da devletin kaymakamı. Görevini o da yapmakla mükellef, ben de. Çok iyi bir şekilde çalışacağımızdan hiç şüphem yok.
Bakın bir koordinasyon sağlayamazsak ben halkımı arkama alırım, yapmaya devam ederim. Allah’tan başka kimseden korkum yok. Doğru şeyleri yaptığımızda, halkımızda yanımıda olduğunda, aslanlar gibi yola devam ederiz. İtirazı olan arkadaşlar da arkamızdan yürümeye başlar. Adalar’ı yok ettik, yok etmeye devam ediyoruz. Yine de hala dünyanın en güzel yeri burası. O nedenle böyle bir görüntü yakışmıyor buraya. Eskiden manavlar bile bisikletlerle yük taşırdı. Şimdi en küçük bir pizzacının bile akülü arabası var. Olmaz arkadaşım, olmaz. Bisikletin elektriklisi var, alırısın onu kullanırsın. Bunların hepsine dur diyeceğiz. Bundan öncesi beni ilgilendirmiyor ama bundan sonrası benim işim.
Çözülür, göreceksiniz çözülecek de. Hiç kimse kırılmasın. Anadolu Kulübü’ndeki adaylık lansmanında projelerimi anlatırken bütün halkı davet etmiştim. Meclis üyesi adayları da yanımdaydı. Açık açık bütün bu sorunlardan bahsettim ve şunu söyledim. Dedim ki arkadaşlar, akülü arabaların yönetmeliği var. Bakıyorsunuz sabah işe gidiyor, kilisenin oraya, İş Bankası’nın sokağına bırakıyor arabayı. Akşama kadar orası araba dolu. Geçen bir acil durum oldu, hasta almaya ambulans geldi. Akülü arabalardan sokağa giremedi. Bu dünyanın hiçbir yerinde olmaz ama bizim adalarda oluyor. Meclis üyeleri dahil herkesin gözünün içine bakarak söyledim “bana şunun arabasını idare et diye gelirseniz vallahi hiç gelmeyin, meclis üyesi de olmayın” dedim. Bana böyle oy verecekseniz de vermeyin dedim. 3-5 kişinin, 5-6 esnafın ya da korsanının menfaatleri için adalardaki bütün toplumun rahatını, sağlığını, huzurlu yaşamasını göz ardı edemeyiz. İnanın bunları söylerken çok rahatım. Bu anlamda da bayram itibariyle, bakın göreceksiniz çok sıkı denetimler gelecek. Söylüyoruz, uyarıyoruz yönetmeliğe aykırı olan, çocuğuna arabasını veren, kaydı olmayanı yakaladığımızda bir kereliğine yüksek ceza keseceğiz ama bir kez yakalanırsa araç anakaraya gidecek, bir daha adaya girmesi mümkün olmayacak. Bu konuda kararlıyız.
Adalar’ın tamamında otuzdan fazla bisikletçi var ve bunların artık merkezden çıkması lazım. Şöyle bir projemiz var faytonlarda olduğu gibi bisikletçilerin de Büyükşehir bünyesinde bir karar alınıp Büyükşehir Belediye’sine devredilmesi. Yani İstanbul’da olduğu gibi belli noktalarda bisiklet durakları olacak ve vatandaşlar oradan bisikletlerini alıp isterse başka bir noktada bırakabilecek ve yürümeye devam edecek. Dil Burnu, Lunapark, Beltur Orman Kampı rotasında yedi kilometrelik doğal bir bisiklet parkuru olacak ve Aya Nikola’dan aşağı kiralık bisiklet giremeyecek. Böylece adalılar da daha rahat edecek.
Biz bisiklet kiralayan esnafı da mağdur ertmek istemiyoruz. İlk meclis toplantısında komisyonları seçtikten sonra önümüzdeki meclis toplantısına bir ay var. Hepsini planlayıp, masaya yatırıp, Büyükşehir’e götürüp oradan kararlarlar çıkaracağız.
Öncelikle şunu söylemek istiyorum, o planlama sürecinin hiç bir aşamasında ben yoktum. Geçenlerde bu araçların tanıtımı vardı oraya da gitmedim. Ben adada bulunan kamu araçlarının sayısının çokluğuna bile karşıyken bunu yapamam. Ekrem Bey’e de adadaki ihtiyaca doğru bir aracın seçilmesi konusundaki durumu izah ettim. Bu araçlara karşı olduğumu İETT Genel Müdürü İrfan Bey’e de söyledim. Ekrem Bey de adalarda ulaşım sorunu yaşanmasın istiyor, özellikle bu akülü araç sorunundan o da rahatsız. Kendisinin söz konusu bu araçları getirme ısrarı da yok ama meseleye bir çözüm bulma uğraşı içinde. Yoksa bu Büyükşehir Belediyesi istemeyerek bu kararı verdi. Bu araçların ne zaman geleceği konusu ise henüz net değil.
Daha önce insanlar Adabüsler’e de karşıydı ama şimdi bu araçlar benimsendi. Aslında elimizde bu araçlardan 30-40 tane daha olsa tüm adalar için tüm sorun çözülecek ama şöyle bir durum söz konusu, adada hizmet veren bu araçların tescil sorunu var. Bu çözülürse bu araçlarla devam edebiliriz. Araçları üreten firmayla konuşuldu ama hala çözülemedi bu konu. Aslında benim gönlümden geçen vagonları ile tren modeli tatil köylerinde olanlar gibi. 30- 40 kişi taşıyacak ve belli bir hızda gidecek. Çınarcık’da uygulanıyor ve gayet iyi bir model.
Benim arzum araç sayısının artması değil, az sayıda ama çok kapasitesiyle çalışacak araçların burada olması. Buna da halkla birlikte karar vermek. Yani özellikle katılımcı dediğimiz şeffaf bir anlayışla çözüm bulmak.
Dört-beş gün önce bu konuyu yine konuştuk. Benim de katılacağım bir komisyonda tekrar bir araya gelip bu konuyu bir kez daha gündeme getireceğiz. Elimden gelen çabayı göstereceğim bundan şüpheniz olmasın. Onlar da ilk tercih olarak seçmediler bu arabaları ama bu kadar korsanın olmasının nedeni de herkesin alternatifi kendinin yaratmaya çalışması. Adabüsler’in de tescillerinin yapılamıyor olması büyük bir sıkıntı yarattı.
Ama ben şunun altını da çizerek söylüyorum, buraya doğru aracın gelmesi için çalışacağım. Ekrem Başkan’la tabii ki büyük desteklerle uyum içinde çalışacağız ama sizlere de çağrım şu: gelin bu sesi beraber çıkaralım. Doğru aracın seçilmesi için bir kamuoyu oluşturmak adına da girişimlerde bulunacağım. Bu konuda çok samimiyim. Herkesin taşın altına elini koyması lazım. Gelin bu mücadeleyi birlikte verelim. Ben de arabanın önüne yatarım. Hiç sorun değil. Benim arzum burayı beraber güzelleştirelim. Ön yargılı olmayalım.
Öncelikle şunu söyleyeyim ben faytoncu torunuyum. Annemin babası, nurlar içinde yatsın, benim çok sevdiğim, işini böyle gerçekten çok düzgün yapan bir dedem vardı. Çalışırken beyaz eldiven, beyaz şapka ve mavi gömlek giyerdi hiç unutmam. Atına da çocuğu gibi bakardı. Benim de at sevgim ondan gelir. Çok da iyi ata binerim onu da söylemek isterim. Atların buradan gitmesini, faytonların kaldırımasını hiç istemedim ama iş o kadar ticarete dökülmüştü ve atlar o kadar eziyet çekiyordu ki faytonların kaldırılma mevzusu da öyle başladı zaten.
Anadolu’nun her tarafından sezonluk at toplayıp yazın işini yapıp kışın ölsün diye çayırlara bıraktılar. On tane, yirmi tane fayton işleten vardı. Üç yüzün üstünde at ölüyordu çok çalıştırılmaktan. Ve bu koşullar altında faytonların kaldırılması doğru bir karardı. Ama ben şunun da altını çiziyorum. Simgesel olarak da olsa Luna Park meydanında 20-25 tane faytonun belediyenin bünyesinde çalıştırılmasını isterim. Avrupa’daki gibi gerçekten atların güzelliğiyle, faytoncunun şıklığıyla. Ücreti pahalı olsun. Bakın bu zaten özel bir şey. Herkesin tercih etmeye binebileceği bir araç olmasın bence.
Atlı zabıta projemiz de atların buradan gitmemesi için yapılmıştı aslında. Ekrem Bey’e de ilk ben sunmuştum bu projeyi zaten. Sağ olsun o da hemen onayladı, aldı kalemi, yazdı, çizdi ve resmiyete döktü. Yakında göreceksiniz ada sokaklarında.
Bunun yanında şunu da söylemek istiyorum. Bugün Heybeliada’da, ahırların olduğu yerde ve Büyükada’da kesinlikle bir atlı spor kulübü kurulması için mücadele edeceğiz. Araziyi verecekler mi vermeyecekler mi göreceğiz.
Bunların yazışmalarını, taleplerini yapacağız. Araziyi verdikleri takdirde gerçekten atları hayatımıza yeniden kazanacağız. Çocuklara özellikle de otizmli ve engelli çocuklarımıza yönelik projelerimiz var, onları hayata geçireceğiz.
Bu arada sizin kanalınızla da duyurayım, ruam denen hasatalık tehlikesi yok artık. Atlarımıza sürekli testler yapılıyor. Bence belli periyotlarla Lunapark Meydanı civarında yeşil alanlara salınmaları lazım. Düşünsenize ne kadar güzel olur özgürce dolaşan atları ada ormanlarında görsek.
İmar planları konusuyla ilgili kimsenin endişesi olmasın Sosyal medyada sürekli paylaşımlar oluyor. İnsiyatif grupları, dernekler herkesin endişesi var adalar imara açılacak diye. Arkadaşlar merak etmeyin. Artık öyle bir belediye başkanınız var ki, bunlar söz konusu bile değil. Bakın size açıkça söylüyorum: Türkyılmaz Sokak 52 numarada oturuyorum. Telefonum 0532 245 3345. İsteyen bana ulaşabilir. Planlara da baktım. Hiçbir şekilde adaların mevcut planlarla bir imara açılması söz konusu değil. Tam aksine, Burgaz’da bir yer vardı hemen kilisenin yanında, otel olacak deniyordu. O da iptal edilmiş zaten. Ormanda bir bina yapılması söz konusu olursa vallahi billahi canım pahasına önüne ben yatarım hiçbir şekilde izin vermem. Ama zaten böyle bir şey de yok. Yani bir kere bu algıyı, bunun endişesini hiç kimse yaşamasın. İkinci olarak da imar planlarına baktığımızda gerçekten kimseyi rahatsız edecek bir şey yok. Burgaz’da, Kınalı’da gecekondulaşma var. Bunlar kendi içinde başlıca bir sorun. Zamanında olmuş, yapılmış. Onlar ile ilgili de çalışmalar yapılacak.
Ada’da mevcut imar planlarında bir yapılaşma yok. Tam aksine şöyle bir sıkıntımız da var, onu da size dile getireyim. Depreme dayanıksız binaların yavaş yavaş yapılması lazım. Güçlendirme ya da yıkıp yeniden yapma. Deprem önceliğimiz dedik ya biz buna da başlayacağız. Büyükşehir Meclisi’nden bir kararla mevcut hakkın korunması kaidesini oraya koydurmamız lazım. Tabii kesinlikle bunlar kaçak değil, bakın altını çizerek söylüyorum. Bunlar yasal, tapulu iskanlı binalar. Şimdi vatandaş binasını yıkmak ister mi? Binasına karot aldırmak ister mi? Hiç başvuru olmamış. Sebebi bu. Hak veriyorum da. Hele bu ekonomik şartlarda bir de bir insanın ömür boyu çalışsa bir daire sahibi olmasının mümkünatı yok. Orada o vatandaşımızı da düşünmemiz lazım.
En büyük sorun bu bizde. Yani bunun da imar planları şu an itirazda ama yaklaşık benim tahminim iki-üç aya kadar çıkmış olur. Ama çıkarken de vatandaşımızın hakkını da korumamız bizim asli görevimiz diye düşünüyorum.
Bakın oraların hiçbiri belediye eliyle de kiralanmış değil. Orman İdaresi tarafından kiralanmış. Bu yapılırken ilçe belediyesinden görüş alınması lazım. Plaj olarak kiraya verilebilir belki ama Aquapark örneği kabul edilemez; orada resmen doğa katledilmiş. Oranın bir an önce kaldırılması gerektiğini düşünüyorum. Kıyıların erişimine gelince, adalarda adalı vatandaşımızın denize girme sorunu var. Her tarafından denize giriliyordu eskiden ama insanlar artık yoldan inemiyor. Biz kimsenin ekmeğinde değiliz ama benim burada yaşayan halkımın da refahı, huzuru önemli ve denizinin ulaşılabilir olması lazım. Bu da benim görevim. Bu konularda da çalışmalarımız olacak.
Bir süre sıkıntı yaşayacağız bunu biliyorum. Ancak kararlı olursak ve halkım yanımda durursa ben çok büyük problemler olacağını düşünmüyorum. Belki tehdit edileceğim ama benim yanımda halkım olduğu müddetçe o zaman işte bütün engelleri beraber aşmış olacağız. Benim en büyük kalkanım, koruyucum, öncüm, adada yaşayan hemşerilerim olacak. Emin olun fedakarca çalışan bir belediye başkanınız olacak. Ben çok da küçük, çok da büyük şeylerden bahsetmedim. Çok küçük farkındalıkları yarın öbür gün sosyal medyada, değişik yerlerde insanlar görmeye başlayacak.
En büyük hayalim ise insanların adalarda buranın kültürüyle yaşaması. Yani adalılık bilinci hem yaşayanlarımızda hem de esnafımızda oluşacak ve adalar tüm tarihi, kültürü ve güzelliğiyle var olmaya devam edecek.
Yayınlanma Tarihi: 08 Nisan 2024 / Son Güncellenme: 08 Nisan 2024
Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.
Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.
Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.