Paylaş
Tüm Sayılar      2023      Sayı 213 – Mart 2023      Mahalle Afet Gönüllülüğü: Türkiye’de ve Adalar’da

Mahalle Afet Gönüllülüğü: Türkiye’de ve Adalar’da

ve


1999 Depremi, birçok alanda olduğu gibi afete hazırlık alanında da bir başlangıcı birlikte getirdi. Daha önce ağırlıkla Sivil Savunma Genel Müdürlüğü ve Kızılay gibi merkezi yönetimlerden, kısmen de belediyelerin itfaiye teşkilatlarından beklenen kimi işlevlerin mahalleliler örgütlenmeden başarılamayacağı ortaya çıktı. Yaşananların etkisiyle, hem afetlere hazırlanmanın, hem de afet sonrasındaki ilk saatlerin, hatta ilk günlerin çok değerli olduğu adım adım kavranmaya başlandı. Ne var ki çözüm aranışı İsviçre kaynaklı bir inisiyatifin sonucu oldu.

Ağustos 1999 Yalova-İzmit ve Kasım 1999 Düzce depremlerinin ardından Türkiye’ye hızla arama- kurtarma ve tıbbi destek ekipleri gönderen İsviçre bununla yetinmedi. Bu bölgedeki mahallelilerin gönüllü ekipler halinde eğitilmesi ve örgütlenmesi için önce Kocaeli’nde, sonra İstanbul ve Yalova’da ofisler kurdu. Düzenli, kalabalık bir profesyonel ordusu olmayan, ülke savunmasını gönüllülerin periyodik eğitimlerle göreve hazır tutulması ile başaran İsviçre, böylece önemli bir kültürel kapasitesini Türkiye’ye aktarmak istedi.

İsviçre Federal Dışişleri Bakanlığına bağlı İsviçre Kalkınma ve İşbirliği Dairesi (SDC) ve İzmit Kent Konseyi’nin ortak çabaları ile Temmuz 2000’de İzmit’te toplanan Afet Yönetimi Konferansı ve Akçakoca’da yapılan Afet Yönetimi Grup Çalışması’nda geliştirilen önerilerden bir proje hazırlandı. Böylece İsviçre Kalkınma Dairesi, İzmit Kent Konseyi ve Kocaeli Valiliği, İzmit Büyükşehir Belediyesi, Kocaeli Üniversitesi yan yana geldi ve bir proje uygulama birimi oluşturuldu. Önce, Ekim 2000’de İzmit’in iki mahallesinde pilot proje çalışması yapıldı. Ardından, ikinci aşamada Haziran 2001’den başlayarak, Gölcük, Körfez, Derince ilçelerinde dört yüz civarında gönüllünün eğitimleri tamamlandı ve kapsam içindeki mahallelere ilk müdahale aşamasında gerekli olan alet ve ekipmanları içeren on iki konteyner kuruldu.

2002 yılı sonuna kadar bu projenin masraflarını karşılamayı üstlenen, çok sayıda uzmanını bu çalışma için seferber eden, başka ülkelerdeki deneyimlerini projeye aktaran İsviçre Kalkınma Dairesi, İstanbul ve Yalova’dan talep gelince buralarda da ofisler açtı. Bu ikinci aşamada Kocaeli’nde on yedi, Yalova’da beş, İstanbul’da otuz dokuz MAG grubu ve mahalle afet merkezi kuruldu ve eğitim verilen gönüllü sayısı iki bin beş yüzün üzerine çıktı.

MAG’IN TEMEL VARSAYIMLARI

Mahalle Afet Gönüllüleri (MAG) çalışmasına çok değerli bir çalışma niteliğini kazandıran unsurlardan ilki doğru başlangıç saptamalarına ve örgütsel çözüm önerilerine dayanmasıydı:

  • “Yaşam, bize verilen en değerli armağan fakat doğal ve insan kaynaklı afetler, bu armağanı bir anda elimizden Doğanın gücü, birkaç saniye içinde insanları, şehirleri, ülkeleri, ekonomileri yerle bir edebilir,
  • Afetler sevdiklerimizi kaybetmemize neden olurlar,
  • Afetler ekonomik kayıplar yaratırlar ve gelişmenin önündeki önemli engellerden birini oluştururlar,
  • Ülkemizde meydana gelen afetler içerisinde neden olduğu can ve mal kayıpları açısından en önde gelen tehdit deprem tehdididir.
  • Türkiye’de nüfusun %71’i birinci ve ikinci derecede riskli deprem bölgelerinde yaşıyor,
  • Bilim adamları, yüksek nüfus yoğunluğu olan İstanbul’un önümüzdeki otuz yıl içinde büyük bir depremle sarsılma olasılığının %50’nin üzerinde olduğunu belirtiyorlar,
  • Olası bir İstanbul depreminde 73-87 bin arasında ölü, 120-135 bin civarında ağır yaralı olacağı tahmin ediliyor (İstanbul Deprem Master Planı),
  • Büyük çaplı afetlerde Sivil Savunma, İtfaiye teşkilatları gibi profesyonel kurumların hastaneler, okullar, kamu binaları gibi öncelikleri nedeniyle mahallelerdeki bireylere yardıma gelmeleri iki üç günü bulmaktadır,
  • Afetlerden sonraki ilk 72 saat, hayat kurtarma açısından en kritik zamanlardır. Afetzedelerin çoğu, ilk 24 saat içinde çevreden yetişen, genellikle eğitimi ve ekipmanı olmayan yakınları ve komşuları tarafından kurtarılır,
  • Profesyoneller gelinceye kadar geçen bu sürede mahalle halkı kendi başının çaresine bakmak durumundadır,
  • Bilinçsiz, eğitimsiz ve ekipmansız yapılan ilk müdahale yarar yerine zarar Sevdiğimiz insanları kurtaralım derken yalan yanlış bilgilerle onlara büyük zararlar verebilir hatta ölümlerine neden olabiliriz,
  • Afetleri yaratan doğa olaylarıdır. Bize asıl zararı veren bu doğa olayları değil, yanlış yapılaşma, kalitesiz ve güvenli olmayan bina yapısı, afetlere karşı hazırlıksız ve bilinçsiz olmaktır,
  • Toplumda afet bilincinin yaratılması ancak yerel/mahalle düzeyinde yapılacak eğitimlerle ve ulusal düzeyde yürütülecek kampanyalarla gerçekleşebilir,
  • Mahalle düzeyinde bir müdahale kapasitesinin yaratılması, ulusal afet yönetiminde vazgeçilmez bir unsurdur,
  • Vatandaşın gönüllü aktif katılımının sağlanması ulusal afet yönetimlerinin başarısının güvencesidir. “

Mahalle Afet Gönüllüleri Projesi

  • “Mahallede uzun süredir oturan ve oturmayı planlayan, fiziksel engeli olmayan, yüz kızartıcı suçtan hüküm giymemiş, gönüllü çalışmaya inanan, takım çalışmasına yatkın, 18-55 yaşları arasındaki kadın ve erkeklerden yaklaşık 50 kişilik gruplar oluşturmak,
  • Eğitim, ekipman ve organizasyon sağlayarak, mahalle bazında, özellikle afet sonrasındaki kritiksaatlerde bu grupların müdahale imkan ve kabiliyetini güçlendirmek,
  • Profesyonel ekiplerle olan işbirliği ve koordinasyonu artırmak,
  • Afet riskleri ve bu risklere karşı alınabilecek önlemler konusunda yerel halkı bilgilendirerek, afetlere duyarlılığı ve bilinç düzeyini yükseltmek,
  • Mahallede muhtarın başkanlığında, gönüllü koordinatörünün, lojistik sorumlusunun, risk ve hasar tespit sorumlusunun ve öteki MAG üyelerinin katıldığı bir Mahalle Afet Kurulu kurmak”

temeline dayanıyordu.

Verilen otuz iki saatlik standart eğitimde afet bilinci ve hazırlık, afet psikolojisi, temel yangın söndürme, temel ilkyardım ve temel arama-kurtarma becerilerinin kazandırılması hedefleniyordu. MAG gönüllü ekipmanları, kask ve fener, reflektörlü tulum, çelik burunlu bot, el feneri, eldiven, toz maskesi, koruyucu gözlük, emniyet kemeri, halat ve sırt çantasından, Mahalle Afet Destek Merkezleri’nde bulundurulacak takım ekipmanları ise jeneratörler, halojen ışıklar, beton kırıcı-delici, hidrolik krikolar, demir kesiciler, el telsizleri, kazma, kürek, balyoz, baltadan ibaretti.1

Mahalle Afet Gönüllüleri Projesi’nin önüne koyduğu vizyon, projenin beklenen İstanbul Depremi dolayısıyla ilk önce İstanbul’un bütün mahallelerinde, sonra bu depremin aslında bir Marmara Depremi olacağı bilinci ile Marmara Bölgesinde, ardından tüm Türkiye’de uygulanmasıydı.

Böylece gelişen proje zaman içinde iki ana darboğazla karşılaştı. Darboğazlardan ilki İsviçre’nin bu projeyi başlatıp bir süre destek olup, son derece doğal bir biçimde bir aşamada çekilmek istemesinden kaynaklanıyordu. Bu plan kapsamında ilk önce 2002 yılı sonu olarak saptanan ayrılma tarihi, gönüllü gruplardan gelen baskılarla yıl yıl 2007 sonuna kadar ertelendi. Bu arada, İstanbul’daki MAG merkez ofisinde, yapılan örnek çalışmaların yerli bir koordinasyon merkezinden yoksun kalmaması için ne tür bir modelin uygulanabilir olabileceğine ilişkin kapsamlı bir arama çalışmasına girişildi. Bu konuyu MAG Vakfı başlığı altında ele alacağız. Eşgüdüm alanında karşılanması gereken ikinci bir ihtiyaç ise MAG gönüllüsü olmuş kişilerin iller bazında yan yana gelmeleri, ortak sorunlarını tartışmaları ve böylece uzmanlaşmış bir sivil toplum odağı oluşturmalarıydı. Bu konuyu da MAG Dernekleri ve MAG-AMADER başlığı altında özetleyeceğiz.

Doğru temeller üzerinde kurulmuş Mahalle Afet Destek projesinin karşılaştığı ikinci ana darboğaz sivil toplum içindeki rekabetçi kanallardan ve özellikle belediyelerden ve merkezi yönetimden doğdu. 1999 depremlerinde devlete ve belediyelere düşen görevlerin yerine getirilmemiş, kayıpların bu nedenle çok artmış olması, arama-kurtarma çalışmalarına komşu sayılabilecek dağcılık vb spor alanlarından bu alana yönelik girişimlere neden oldu. Bu doğal eğilim, sivil toplum etiğinin kabul etmemesi gerektiği saptanmış olan2 rekabetçi tutumlarla birlikte gelişti. Televizyon kameraları altında gerçekleştirilen depremlerdeki kurtarma operasyonları sırasında bu çalışmaların büyük özveri gerektiren teknik çalışma ve insani dayanışma yönlerinin değil, hayat kurtarıcı kahramanlık yönünün vurgulaması bu rekabeti yükseltti ve sürdürdü.

Ne var ki, ana darboğazın asıl sorumluluğu bazı belediyelerin ve merkezi yönetimin tutumları ile belirginleşti. Birçok belediye, bölgede büyük bir depremin yaşanması olasılığının yıldan yıla hızla artmasına bakmaksızın, gel-geç nitelikli, gösterişte kalan projelere girişmeyi, böylece görevlerini yaptıklarını ilan etmeyi tercih ettiler. Bazıları MAG konteynerlerine el koymaya bile kalkıştılar. Bütünüyle olumsuz tutum almayan belediyeler ise ortaklık ya da katkılarını çok sınırlı tuttular.

Merkezi devletin afet yönetimi konusundaki tutumu ise büyük ölçüde iktidarın tüm karar mekanizmalarını tek elde toplama stratejisi ile belirlendi. 2009’da kurulan Afet ve Acil Durum Yönetimi (AFAD) bir eşgüdüm ve yönlendirme merkezi olmak yerine, iktidardaki parti ile çok sıkı ilişkiler içindeki katı bir kontrol ve komuta merkezi olma işlevini üstlendi.

Tabloyu daha da karmaşıklaştıran bir unsur ise bir dizi cemaat ve tarikatın kendi arama-kurtarma gruplarını kurması ve bu yolla gönüllü toplaması oldu. Dernek veya vakıf kurumsal yapısı çerçevesinde ortaya çıkan ve önemli bir bölümü geniş mali olanaklar ve pahalı donanımla ortada olan bu gruplar alanı iyice politikleştirdiler, farklı kimliklere karşı ayrımcılık ve şiddet eğilimini artırdılar, insani yardımı temel amacından uzaklaştırdılar.

Özetle, geçtiğimiz yirmi yılda, İsviçre’ninki dahil uluslararası deneyimlerden yararlanarak, sivil toplum ve bilim çevreleriyle işbirliği içinde tek ya da birkaç ana uygulamanın mahallelerin afet hazırlığını üstlenmesini başaramadık. Afetlere hazırlığı olduğu kadar, mahalle düzeyinde demokratik ilişkileri, sivil toplumu, karşılıklı güveni güçlendirecek bir örgütlenme biçimini yaygınlaştıramadık. Genel eğilimlere böylece kısaca değindikten sonra, yeniden asıl konumuza MAG Vakfı’nın ve MAG derneklerinin gelişim hikayesine dönebiliriz.

MAG VAKFI’NIN KURULUŞU VE DAĞILIŞI

İsviçre Kalkınma Dairesi’nin Kocaeli-Yalova ve Düzce depremlerinin ardından başlattığı destek çalışmalarını yerli bir kuruluşa devrederek, kullanılan kaynakların ve verilen emeklerin boşa gitmeyeceğinden emin bir biçimde Türkiye’den ayrılma planı, 2005-2007 döneminde yoğun bir çalışmayı birlikte getirdi. Çok sayıda İsviçreli uzmanın da katıldığı onlarca toplantıda konu enine boyuna tartışıldı, raporlara dönüştü. 1999 depremindeki sivil destek çalışmalarının önde gelen aktivistlerinden Tuğrul Paşaoğlu ve Mikdat Kadıoğlu gibi kişilerin de katıldığı tartışma sürecinde birçok alternatif tartışıldı, danışmanlara başvuruldu. Sonunda SDC’nin yerini alabilecek en uygun örgütsel biçimin vakıf örgütlenmesi olduğu, kuruluşuna büyük iş çevrelerinin, ilgili bilim insanlarının, önemli yerel yöneticilerin ve kamuoyunca bilinen kimi sanatçıların, kişiliklerin katılacağı bir vakfın hem önemli bir kuruluş sermayesinin toplanmasına, hem de kamuoyunda gerekli farkındalığa katkıda bulunabileceği sonucuna varıldı.

Böylesi bir yapının oluşabilmesi için Bilim Akademisi Üyesi ve Kadir Has Üniversitesi Rektörü yer bilimci Yücel Yılmaz ve Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Gülay Barbarosoğlu (daha sonra Boğaziçi Üniversitesi Rektörü) ile o tarihte İsviçre’nin Ankara Büyükelçisi Walter Gyger tarafından kaleme alınan bir çağrı metni onlarca potansiyel kurucuya elden ve uygun aracılarla iletildi.

Gönüllü bir halkla ilişkiler şirketi ve gönüllü bir fon geliştirme uzmanı tarafından titizlikle düzenlenen tanıtım toplantıları yapıldı. Vakfın senedi uzmanlarca dikkatle hazırlandı. Vakfın büyük çaplı, geniş kaynaklara sahip bir kurum olarak kurulabilmesi için aylar boyunca yoğun bir hazırlık çalışması yürütüldü. Vakıf amacını şöyle tanımlıyordu:

“Vakfın amacı, toplumsal ve ekonomik gelişmenin önünde bir tehdit unsuru olan afetleri bütün boyutlarıyla karşılayarak toplumun zarar görme olasılığının azaltılmasıdır. Buna bağlı olarak Vakıf:

  • Toplumu afetler konusunda eğitmeyi, bilgilendirmeyi ve duyarlılık düzeyini yükseltmeyi;
  • Bu yöndeki sivil inisiyatifin geliştirilmesini, gönüllülüğü teşvikini ve güçlendirilmesini;
  • Mahallelerde oluşan gönüllü gruplarla, kamu kurumları ve geniş halk kitleleri arasındaki işbirliğini geliştirmek yoluyla, vatandaşların kendilerini, ailelerini ve komşularını afetlerden korumalarını sağlamayı;
  • Afete hazırlık ve afetlere müdahale için halkın yerel bazda yeterli imkan ve kabiliyeti yaratmasına destek olmak yoluyla, mahalle düzeyinden başlayarak, toplumumuzun temel özelliklerinden biri olan güçlü komşuluk ilişkileri ve mahallelilik bilincini pekiştirerek, örgütlü bir yardımlaşma ve etkin müdahale ile hayatta kalma oranını artırmayı;
  • Vakfın amacı ile örtüşen konularda faaliyet gösteren ya da gösterecek sivil toplum kuruluşlarına ve sivil platformlara mali ve teknik destek sağlamayı, yerel grupların kullanabilecekleri kaynakları büyütüp destek ağlarını sağlamlaştırmayı;
  • Afet risklerinin azaltılması, halkın afetler konusunda eğitimi, yerel kapasitenin geliştirilmesi, afetlere etkin müdahale ve gönüllülük alanlarında geniş bir bilgi ve tecrübe ağı oluşturarak ortak çalışmayı destekleyici geniş katılımlı bir platform oluşturmayı amaçlamaktadır.”

Daha önce kamu yararına bazı işler için geniş çaplı bir çalışma yürütüldüğünde karşılaşılan iş insanlarının maddi katkıdan, bilim ve sanat insanlarının zaman ayırmaktan kaçındıkları görülmüştü; ancak böyle bir yaşamsal konuda farklı bir çıta tutturulabileceği umuluyordu. Hele de Avrupa Birliği’ne katılım rüzgarlarının henüz devam ettiği bir dönemde, İstanbul’un ve Marmara Bölgesi’nin yıkımın etkilerinden bir ölçüde kurtarılabilmesi herkesin çıkarına değil miydi?

Ne var ki, bu kestirim ve umutlar büyük ölçüde geçersiz çıktı: Çok sayıda iş insanı ya tümüyle bu kuruluştan uzak durmayı tercih etti, ya da katkılarını yüklenilmesi planlanan işin çapı ile orantısız bir düzeyde tuttu. Bağlantı kurulan bilim insanları arasında en önde gelenler ise zamanlarını kendi alanlarına yöneltmek, birkaç yıl boyunca böylesi bir kuruluşun yönetiminde yer alıp ciddi zaman ayırmak konusunda tereddütlü davrandılar. Bunun sonucu olarak MAG Vakfı kurucular listesinde ve mütevelli heyetinde Bülent Eczacıbaşı, Tuncay Özilhan, Ersin Arıoğlu, Aydın Doğan, Ahmet Zorlu, Ethem Sancak gibi önemli bazı sermayedarlar yer alsa da, destekçiler listesinde Ömer Sabancı, Murat Ülker ve birçok tanınmış şirket bulunsa da, yalnızca 305,000 liralık bir sermayeyle kurulabildi. Aynı listelerde İstanbul Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna, Fazıl Say, İbrahim Betil gibi kişilerin ve İstanbul Ticaret Odası’nın yer alması da destek kanallarını açmadı. “Sosyal Sorumluluk Projesi” teriminin ancak sonuçları hemen alınabilecek butik projeleri tanımlamak için kullanılabileceği bir kere daha kanıtlandı…

Yine de, MAG Vakfı 2007-2014 döneminde azımsanmayacak bir varlık gösterdi. MAG gruplarının ve eğitim verilen gönüllü sayılarında – inişli çıkışlı bir biçimde de olsa – artışlar oldu. Küçük, iyi eğitilmiş, yetenekli bir profesyonel grup kuruculardan, mütevellilerden, hatta yönetim kurullarından hayli az destek alabilmesine rağmen, vakfın çarklarını artan zorluklarla döndürmeye çalıştı. Ancak gerçekleşen destekle büyük çaplı bir operasyonu uzun süre yürütmek olanaklı değildi; 2014’te MAG dernek ve gruplarına yönelik desteğin artık sürdürülemeyeceği ilan edildi ve 2017’de MAG Vakfı tasfiye edildi. Çok kısaca özetlemeye çalıştığımız bu süreç Türkiye’de özel sektörün ve genel olarak sivil toplumun en can alıcı alanlarda bile gösterdiği çekingen, kısa dönemli ve büyük oranlı kar ya da reklama odaklanmış yapısının bir yansımasından ibaret oldu. Bu yapının maliyetleri bütün ülke tarafından çok ağır bir biçimde ödenmeye devam ediyor.

MAG DERNEKLERİ VE MAG-AMEDER

Toplumda birbirine güvenin azlığı, toplumsal sorunları çözmek için yan yana gelmekte yetersizliğin büyük iş çevreleri ile sınırlı olması elbette söz konusu değildi. MAG hareketini oluşturan gönüllü gruplar, bunların dernekleri ve yönetimleri alanında yaşananlar Türkiye’de sivil çalışmaların öteki yüzünü oluşturdu. Yine de bu kesim, iç bölünmelere sahne olup, enerjisinin azımsanmayacak bir kesimini iç çatışmalara ve komşu kuruluşlarla verimsiz ilişkilere harcasa da, doğrudan sahada aktif hazırlık ve mücadele içinde olduğu için, daha büyük oranda ayakta kaldı, varlığını sürdürdü.

Kocaeli, İstanbul, Yalova’da MAG temel afet eğitimleri alan gönüllüler daha ilk yıllardan başlayarak il ya da ilçe çapında MAG dernekleri kurmaya giriştiler. Bu çalışma SDC ve daha sonra MAG Vakfı tarafından da özendirildi. İl çapındaki derneklerden sonra, bazı ilçelerde ayrıca ilçe MAG dernekleri de kuruldu. 2006 yılında Yalova’da bu derneklerin ilk ortak toplantısı yapıldı ve MAG Platformu adlı bir oluşuma karar verildi. Bu Platform ile illerdeki MAG dernekleri ve MAG Vakfı’nı temel alarak, çalışmalarda ortak bir anlayışın sağlanmasına çalışıldı. Bir ara derneklerin bir federasyonda toplanması tartışıldıysa da sonuç alınamadı.

Tüm bu süreçler hayli sancılı geçti. Derneklerin kuruluşu, ortak toplantıların örgütlenişi, ilçe MAG derneklerinin feshedilip il derneklerinin ana aktörler olması kararı bir dizi iç çatışmayı birlikte getirdi.

Tartışmalar uzlaşmadan çok politik görüş ayrılıklarına, yerel ihtiyaçların farklılığına ya da kişisel çatışmalara dayalı gruplaşmaları, bölünmeleri, ayrılmaları, hatta ayrı örgütlenmeleri birlikte getirdi. Dernek içi demokrasinin eksikliği, kişisel yönetim eğilimleri, dernek yönetiminin hesap veririlikteki aksamaları, farklılıkların hemen kutuplaşmalara dönüştürülmesi olumsuzlukları hızlandırdı. MAG Afet Kurullarının mahalle muhtarlarının başkanlığında çalışmasının öngörülmüş olması, Türkiye’de muhtarlık sisteminin birçok durumda merkezi yönetimin temsilcisi konumunda olmasından gelen gerilimleri gruplara taşıdı. Etkili bir eşgüdüm merkezinden yoksunluk, mahalle afet merkezlerinin sürdürülmesinin ve grubu diri tutacak eğitim güncellemelerinin, çevredeki afetle mücadele çalışmalarına katılımın hayli büyük kaynaklar gerektirmesi ek olumsuzluklar olarak gündemdeki yerlerini korudu. Bu olumsuzluklar birçok durumda ilgili il ya da ilçedeki MAG gruplarına yansıdı, bu grupların üye sayıları düştü, hatta bazı gruplar tümüyle kağıt üzerinde kaldı.

Bütün bu zorluklara, bölünmelere karşın, saptanan ihtiyaç çok geçerli olduğu ve sürekli olarak bunun farkında olan bir yeni gönüllü akını var olduğu için MAG örgütlenmesi mütevazı bir hızla da olsa büyüdü. MAG çalışmalarının kapsadığı alan İzmir, Bursa ve Tekirdağ’ı da içine alan bir biçimde genişledi. 2009 yılında İstanbul İtfaiye Müdürlüğü’nün desteği ile ileri eğitimden geçmiş ve afetlerde genel sorumluluklar alabilecek üyelerden oluşan ilk MAG Acil Müdahale Ekibi (MAG-AME) kuruldu; bu ekipler MAG Vakfı’nın eğitim katkıları ile sayıca artmaya başladı ve 2010 yılında MAG Acil Müdahale Derneği (MAG-AMEDER) kuruldu. Bu arada MAG grupları ve bunları alan gönüllü sayısında da artışlar oldu. 2013’te MAG’ın örgütlü olduğu mahalle sayısı İstanbul’da 50’ye, Kocaeli’nde 14’e,

Bursa’da 5’e, Yalova’da 14’e, İzmir’de 2’ye yükseldi.

MAG-AMEDER’in Beylikdüzü Belediyesi, Kaymakamlığı ve İstanbul Kalkınma Ajansı ile işbirliği halinde Beylikdüzü’nde bir afet eğitim merkezi kurması eğitim olanaklarını geliştirdi. 2020 yılında bu derneğin ekiplerinin arama-kurtarma alanında AFAD Akreditasyon Belgesi almaları büyüklü-küçüklü çeşitli kaza ve afetlere aktif müdahale edebilme olanaklarını artırdı. Depremler alanı MAG ekiplerinin uzmanlaştığı bir alan oldu; MAG, Van, Simav, İzmir, Ayvacık depremlerine ekipler gönderdi. 2014’te Soma Maden Kazasında, 2021ve 2022 yıllarında Muğla, Antalya, Marmaris orman yangınlarında ve Kastamonu ve Düzce sel felaketlerinde MAG aktif görev aldı. 2022 ve 2023 yılları karla mücadele programı kapsamında 300 civarıda MAG üyesi nöbet ve kurtarma çalışması yaptı.

6 Şubat 2023 depreminde MAG-AMEDER’in İstanbul (Gaziantep İslahiye’de), Muğla (Hatay’da), Edirne (Hatay’da), Kocaeli (Urfa’da), Sakarya, Bursa, (Kahramanmaraş’ta), İzmir ve Bolu (Adıyaman’da) ekiplerinden 400’ü aşkın üye çalışmalarda görev aldı. Bu ekipler 102 kişinin kurtarılmasında, 320 kişinin cenazelerinin enkaz altından çıkartılmasında sorumluluk üstlendiler. Son haftalarda 10,000’e yakın kişinin form doldurarak MAG’dan eğitim alma ve MAG gruplarına katılma isteğini belirtmiş olması, bir yandan artan talebi, ancak bir yandan da büyük çaplı bir destek sağlanmazsa MAG’ın bu talebin önemli bir bölümünü karşılamaktan uzak kalacağını gösteriyor.

ADALARDA MAG ÇALIŞMALARI

İstanbul Adalar’da ilk MAG çalışmaları 2005-2006 döneminde başladı ve Büyükada ve Heybeliada’yı kapsadı. Bu ilk grupların kuruluşu 2010-2011 yılına kadar sınırlı da olsa belirli bir canlılığı getirdi. Sonra araya bir durgunluk ve dağınıklık dönemi girdi.

2019’da Heybeliada MAG Afet Merkezi’nin içinde yer alan malzemenin bakımsız, kullanılamaz durumda olmasına bir son vermek için Heybeliadalılar arasında bir küçük bağış kampanyası örgütlendi. Merkez çalışır hale getirildi. Temel eğitimlere yeniden başlanarak yeni üyeler kazanıldı, ek eğitim olanakları yaratıldı, Heybeliada’daki yangınlarda aktif görev yapıldı. Bu çalışmada en önde yer alan iki arkadaşın Amatör Telsizciler Ağı ile ilişkilerinden yararlanılarak afet durumunda kullanılabilecek bir özel iletişim ağı kuruldu.

Heybeliada MAG grubu kendi örgütlenmesini geliştirirken bir yandan da başta Büyükada olmak üzere öteki adalarda benzer grupların eğitim almalarına ve örgütlenmelerini tamamlamalarına yardımcı olmaya çalıştı. Üyelerinin afet deneyimi kazanacağı her fırsatı değerlendirmeye uğraştı. Bu çalışmalarda, afetle mücadele alanını kendi politik çevresi dışındaki inisiyatiflere kapatmak ve bunun için merkezi yönetim temsilcilerini safına çekmek isteyen bir odağın tüm baltalamalarına rağmen, önemli bir gelişme sağladı. 6 Şubat Depremi kapsamında bölgeye gidip çalışan MAG üyesi arkadaşlarımız göğsümüzü kabarttı.

Geçtiğimiz haftalarda Büyükada’da yapılan tanışma toplantısına katılanların sayısı, yeni gelen talepler, diğer adalardaki engellemelerin yavaş yavaş boşa çıkmaya başlaması olumlu ihtimalleri artırıyor.

Seyreden, alkışlayan Adalılar içinde, katılan ve katkıda bulunanların oranı ne kadar hızla yükselirse bu sürecin de o oranda hızlanacağı belli…

Beklenen deprem fay hattının kenarında yer alan bir dizi adada, sert bir havada çok hızla yayılabilecek bir yangının tehdidi altındaki orman köylerinde yaşamayı tercih etmiş yurttaşlar olarak, aklın, bilimin, insan ve doğa sevgisinin gereğini yerine getirelim, MAG çalışmalarına katılalım, aktif katkıda bulunalım! MAG çalışmalarını karalamalardan, baltalamalardan, anti-demokratik müdahale ve sınırlamalardan koruyalım.

1 MAG Vakfı Tanıtma Broşürü, İstanbul 2006

2 STK Sempozyumları Düzenleme Kurulu, Sivil Toplum Kuruluşlarının Etik Normları, İstanbul 2000, 9 s.

Mahalle Afet Gönüllüleri Acil Müdahale Derneği ile iletişim için:
Hüseyin Karadayı-Dernek Başkanı
T. 05071257213

Derneğe bağış yapmak isteyenler için:
TR36 0001 0013 5955 9789 7050 01


Yayınlanma Tarihi: 04 Mart 2023  /  Son Güncellenme: 12 Mart 2023


Bu yazı hakkında yazarımıza ve editörlerimize iletmek istedikleriniz mi var?
Aşağıdaki formu kullanarak kendisine ulaşabilirsiniz.
(Bu formdaki bilgiler, yazarımız ve editörlerimizin mail adreslerine iletilecektir.)


Çerezleri Yönetin!

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.

Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.