Paylaş
Tüm Sayılar      2023      Sayı 219 – Eylül 2023      Burgazadası’ndan Bir Çağdaş Meddah Geçti…

Burgazadası’ndan Bir Çağdaş Meddah Geçti…


Burgazadası Kültür ve Kalkınma Derneği’nin de konuşlandığı Ay’Nikola Çay Bahçesi, “Martha Koyu” olarak bilinen kıyı şeridine yakın bir tepede ve iki yürüyüş yolunun kesiştiği, adını aldığı mahellenin girişinde bulunur. Minik bir çocuk parkın da içeren, çamların altındaki bu otantik kır kahvesinde melissa çayı veya kahvenizi yudumlar, doyumu olmayan gün batımlarını izleyebilirsiniz – veya yaz akşamlarında haftada iki kez, Salı ve Cumaları gösterilen “yabancı” ve Türk filmlerini… Gün batımı gibi, açık hava sinema gösterileri için de herhangi bir ücret alınmaz! – salt içtiklerinizin parasını ödersiniz.

Otuz beş yılı bulan Burgaz yazlıkçılığım boyunca, burada birçok düğün törenine tanık oldum, bir kez (nedense) İsveç’ten gelmiş bir nefesli çalgılar topluluğunu dinlemiştik, arada bir ise Alevi kültürüne adanmış kültür ve müzik etkinliklerini izleriz…

Temmuz’un ortalarında ise bahçede yer alacak tek kişilik bir oyun için duyurular yapıldı – Cüneyt Uzunlar’ın kaleminden, kendisinin de sunacağı, alt başlığı “memLekeTimden erKek karMaşaları” olan MERDâNE için…

Neredeyse altı yıldır Türkiye’den uzak kaldığım için, yeni tiyatrocuları pek tanımam – ancak Uzunlar’ı biraz araştırınca, adı gibi “uzuuun” bir tiyatro geçmişi olduğunu algıladım. İlk gençliğinde gecekondu semtlerinde ve şenliklerde tiyatro gösterilerine katılmasının ardından, 1989’da MSÜ Konservatuvarı’ndan mezun oldu, 1988-96 yılları arasında İstanbulParis ve Antalya‘da sokak pandomimi yaptı, keza Nedim Saban’ın kurduğu Beş Kafadar Çocuk Tiyatrosu’ndaki “kafadarların” biriydi. Pera Güzel Sanatlar’da oyunculuk, pandomim, hareket, sahne dövüşü, akrobasi dersleri verdi. Bu arada birkaç özel tiyatroda oldukça küçük roller üstlendi, ardından sinemaya yöneldi, o çalışmalarında bazı ödüller aldı. Biraz daha derinlere gidince, onu birçok oyunda izlemiş olduğum çıktı ortaya – 1991/Dostlar Tiyatrosu / Sevdalı Bulut’tan başlayarak, 2003/Tiyatro Pera / Seyir Defteri üzerinden, 2005/Oyun Atölyesi / Atinalı Timon’a dek. 2014 yılında Oyunculuk Atlası başlıklı bir kitap yayımladı; bunun dışında yazılarını https://siyahmecmua.wordpress.com/ sitesinde topluyor…

Her neyse, 29 Temmuz akşamı –güneş daha tam batmamış ve ardından hava yavaş yavaş kararmak üzereyken– “yeni” olduğunu (ve dolayısıyla parmaklarıyla ancak tanıştığını) belirttiği klarnetiyle sahneye çıktı Cüneyt Uzunlar. “Sahne” dediğimiz, büyük bir çam ağacının altında, soldaki taşınabilir projektörün aydınlattığı, komşu kedilerin volta attıkları toprak zemindir ki hemen solunda, Çamakya’ya kadar inen yol geçiyor ve oradan da sık sık akşam yürüyüşçüleri geçerken, kimileri duraklayıp oyuncunun anlattıklarına veya arada bir klarneti ile üflediklerine kulak veriyordu.

Bir meddah vardı karşımızda – veya bir zamanlar, Kürtler’in yoğun olduğu bölgelerde “dengbej” olarak bilinen, köyden köye dolaşarak geçimlerini anlattıkları destanlar, masallar, öykülerle, söyledikleri ilahilerle kazanan bir “anlatıcı” sanki… Bir saati biraz geçen süre boyunca üç “hikâye” anlattı Cüneyt Uzunlar – ancak ben bunları öyküden çok, değişik özyapı betimlemeleri veya canlandırmaları olarak gördüm… Hem de nasıl bir canlandırma – beden devinimlerini renklendiren/şekillendiren ağız, burun, bakış oynatmalarıyla yetkin birer pandomim gösterileri sergiliyordu sanatçı, ki onların da “kaymağı”, değişik ses ve söyleyiş türleriydi! Örneğin, gayrimüslim meyhane garsonu Alex, konuyu önce kendi şivesiyle anlatırken, kısa bir süre sonra o konuşma şeklini taklit eden bir “yerliye” nasıl da başarıyla öykündüğünü canlandırması, adeta “çift kaymaklı” bir tatlı gibiydi!!

Birer klarnet havasıyla birbirlerinden ayrılan üç bağımsız “hikâye” dinledik Cüneyt Uzunlar’dan – ilki Fatih semtindeki köhne bir evde, diğeri Kadıköy’deki bir meyhanede, üçüncüsü ise (yanlış hatırlamıyorsam) sokakta geçiyor, Afganlı ve Suriyeli işsizler takımının arasında… Gerçekten de tam hatırlamıyorum bu öykülerin (bence önemsiz) konularını – ancak her birinde yaşatılan tiplemeler aklımdan kolay kolay silinmeyecek – kiracı küçük memur ve huysuz ev sahibi, meyhanedeki “trans” ve sokaktaki  kâğıt toplayıcısı gibi… Sahi, Karagöz/Hacivat’taki Çelebi, Kayserili, Laz, Yahudi gibi özgün tiplemelere bu çağdaş “anlatıcımız” Afgan ve Suriyeli türünden post modern özyapıları da yerleştirmesini bilmiş öykülerinde!

Adalar’da “seyyah”lığını sürmüş olan, yönetmenliğini Seyda Güney’in üstlendiği MERDâNE, Ağustos ayında Kınalıada’daki “hina”da genel ilgi üzerine iki kez sahne aldı – diğer adaları niye dolaşmadı, anlayamadım… Umudumuz, 2024 yaz aylarında Heybeli ile özellikle Burgazada’nın kıyılarına da vurması!

Bu oyun eleştirisi 08.08.2023 tarihinde, Yayın Kurulu üyesi olduğum tiyatrodergisi.com.tr sitesinde yayımlanıp, 3300 dolaylarında “görüntülenme” almıştır…


Yayınlanma Tarihi: 07 Eylül 2023  /  Son Güncellenme: 08 Eylül 2023


Bu yazı hakkında yazarımıza ve editörlerimize iletmek istedikleriniz mi var?
Aşağıdaki formu kullanarak kendisine ulaşabilirsiniz.
(Bu formdaki bilgiler, yazarımız ve editörlerimizin mail adreslerine iletilecektir.)


Çerezleri Yönetin!

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.

Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.