Paylaş
Tüm Sayılar      2022      Sayı 205 – Temmuz 2022      Tekstilin Postadaki Yolculuğu

Tekstilin Postadaki Yolculuğu


1) Yeni kitabınız çıktı. Türkiye’da tekstil sektörünün kartpostallar üzerinden okunabilecek tarihini hazırlama düşüncesi nasıl gelişti? Sektöre yönelik özel bir ilginiz var mıydı, yoksa bir araya getirdiğiniz görsel malzeme üzerinden mi yola çıktınız sadece? Tekstilin postadaki yolculuğu tanımı, bir açıklama getiriyor olsa da yine de sizden öğrenmek isteriz.

Evet,  yaklaşık iki ay önce Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’ndan kitabım çıktı ve güzel gidiyor. Ben tekstil yüksek mühendisiyim. Hobim kartpostal koleksiyonculuğu. Mesleğimle doğrudan ilgili olduğu için yirmi yılı aşkın bir süredir müzayedelerden tekstil kartpostalları topluyorum. Oldukça maliyetli bir hobi olduğunu söylemeliyim. Çok nadir kartpostallar inanılmaz rakamlara müşteri bulabiliyor. Bu uğraşım içinde enteresan bir gözlemim de oldu. Sadece tekstil sektörü bir iş kolu olarak kartpostallara yansımış, bunu becerebilen ikinci bir sektör yok. Kartpostal denince  aklımıza ilk gelen harikulade eşsiz güzelliklerdir , insanlar bu yüzden bunları alır ve postalarlar. Bir de önemli olaylar var tabi kartpostallara tema olan ve ilgi çeken. Peki o zaman niçin tekstil sektörü hammaddesi, üretimi, çalışanları ve satışıyla çekici gelmiş ve kartpostalların renkli ve sihirli dünyası içine girebilmiş, insanlar bunları da alıp postalamışlar. Bunun mutlaka bir sebebinin olması gerekmez mi ? İşte çıkış noktam buydu ve kitabımda bunu kişisel koleksiyonum üzerinden tarihsel olaylara da vurgu yaparak anlatıyorum. Dolayısıyla kitap bir koleksiyonun tanıtımı değil, bir tezin anlatımı aslında. Bu görüşüm Kültür Yayınları’nın da dikkatini çekti ve kitap olarak yayımlanmasına karar verildi. Burada ana fikri destekleyen ve kitabın  editörlüğünü yapan Sn. Pınar Güven’e de çok teşekkür ediyorum.  Kitap Osmanlı’dan başlayarak Erken Cumhuriyet’i de içine alacak şekilde yaklaşık 250 kartpostaldan oluşuyor. Bu rakam 400 de olabilirdi ama içlerinden nadir olanlarını seçmeye özen gösterdim.

İsme gelince: madem ki tekstil kartpostalları bir yerden bir yere gönderilmiş, diğer bir ifade ile posta yoluyla seyahat etmiş, o zaman ismi  ‘Tekstilin Postadaki Yolculuğu’  olsun  dedim ve bu da kabul gördü. Şunu da ilave etmeliyim, kartpostalları toplarken kitaba aktarma gibi bir niyetim hiç yoktu. Söylediğim gibi gözlemim sonucunda gelişen bir projeydi.

2) Heybeliada, Kartpostallarla Bir Ada Hikayesi kitabınız ile başlamıştınız bu yolculuğa. Sonra uzun bir ara oldu. Neden?

Ailem çok eski Heybeliadalı; 1930 da gelip yerleşmişler. Dolayısıyla hobimin ikinci alanı Heybeliada. Burada da yine amacım kitaba dönüştürmek değildi. Ama zaman içinde elimde nadir ve güzel bir koleksiyon oluşunca bunun kalıcı olmasını istedim. Evet ilk kitabımdan bu yana söylediğiniz gibi 11 yıl geçmiş. İlk aklıma gelen sebepler tekstil kartpostallarında henüz belli bir yere gelmemiş olmam, kitap yazma fikrinin kafamda oluşmaması  ve de tabi ki iki yıllık pandemi süreci. Yoksa normal şartlar altında bu kitabım 2020’de basılabilirdi. Pandemiden dolayı gecikmenin bir faydası da oldu aslında. Daha önce kitaba koymayı planladığım kartpostallardan bazılarını son müzayedelerden aldığım daha nadir olanlarıyla değiştirebildim.

3) Heybeliada kitabı yayınlandıktan sonra Adalar Müzesi ile ortak bir sergiye dönüşmüştü. Çok güzel bir sergi olmuştu. Hatta Heybeliada İnönü Evi bahçesi de bu vesileyle, 24 Temmuz Lozan Günü dışındaki kültürel etkinliklere de açılmıştı. Kitap ve sergi üzerine düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz, üzerinden geçen bu süre sonrasında? Hem kitap ve hem de sergi nasıl tepkiler aldı çevrenizde, okurlarınız arasında?

Evet gerçekten klasik müzik dinletisi ile beraber çok hoş bir açık hava etkinliği olmuştu. Belediye Başkanından  Fener Patriği‘ne  kadar çok geniş bir yelpazede katılım vardı. Bu sergi projesine Sn Halim Bulutoğlu çok destek verdi ve güzel bir organizasyon oldu. Küçücük kartpostalları dev boyutlarda panolarda görmek oldukça ilginç geldi herkese.  Köşkün bahçesi de çok katlıydı ve bu da hareketlilik kazandırdı görsellere.  Hem kitap hem de sergi günlük gazete, dergi ve magazinlerde  oldukça yer aldı. Kitap işi tabi ki çok güzel ama sergi bambaşka bir etkinlik, anlık paylaşım sağlıyor. Güzel bir anıydı benim için. Günün tek yürekleri burkan hadisesi hatırlayacağınız gibi Heybeliada’da büyük bir orman yangınının çıkmasıydı.

4) Yayına dönüşen bu iki kitap dışında bir hazırlığınız var mı? Ya da şöyle sorayım: Topladığınız efemera malzemeleri, kartpostallardan oluşan koleksiyonunuzdan söz edebilir misiniz?

Bundan sonra üçüncü bir kitap projemin olması çok zor. Zira konuyu sevmeniz ve onu itici güç olarak kullanmanız gerekiyor. Heybeliada doğduğum yer olarak, tekstil de mesleğim olarak bana bu gazı verdi. Koleksiyonculuk çok eğlenceli ama söylediğim gibi bir az da pahalı bir hobi. Bazen öyle oluyor ki çok istediğiniz bir şeyi alamıyorsunuz. Bunun üzüntü ve kızgınlığa bile yol açtığı oluyor ama zevkli.

Şunu rahatlıkla söyleyebilirim: benim Heybeliada kartpostal koleksiyonumun zenginliğinde bir başka Heybeliada kartpostal koleksiyonu olduğunu zannetmiyorum. Tabi ki bazı kartpostallarım doğal olarak başka koleksiyoncularda vardır ama  hepsinin bir arada tek elde  toplanması çok güç.  Tekstile gelince, zor bir koleksiyon oldu.  Sebebi değişik amaçlarla koleksiyonerlerin bir kartpostal üzerine yoğunlaşmaları; bu talebi artırıyor ve fiyatı anormal yükseltiyor. Zaten istenmeyen bir iştir bu koleksiyoncular arasında. Örnek olarak şunu verebilirim: Tekstil kitabıma koyduğum nadir bir kartpostal var,  “Urfa’da Yün Tüccarları‘’ temalı.   Kapusen Rahipleri tarafından basılmış. Ben yünün peşindeyim,  başkası Urfa olduğu için peşinde, bir diğeri  Katolik Rahipleri basmış diye istiyor, bir başkası ise görüntüdeki Süryani tüccarları beğenmiş, hadi bakalım….

Son olarak şunu söyleyeyim: Heybeliada sergisi sonrası bir başka koleksiyona daha başladım hatta ismini bile koydum “Heybeli’ nin Yüzleri.” Bu koleksiyon çok başka ve Heybeliada’nın sadece ve sadece insan temalı olan kartpostal ve fotokartlarına yönelik. Yani insansız hiçbir görsel yok , Osmanlı ve Erken Cumhuriyet dönemlerini kapsıyor. Belki ilerde bir sergi projesi olabilir, kitabını yazmayacağım.

5) Son olarak: Bu merak nasıl gelişti?

Çok kısa cevap vereyim. Ben eskiyi çok severim; bu benim için bir tutku. Evde ve özel eşyalarımda bile yaşanmışlığı ararım. Mesela kol saatim babamın 1945 yılında Sirkeci’den aldığı elle kurulan eski bir Omega’dır. Kartpostal koleksiyonculuğu da, 20 yılı aşan bir süredir beni geçmişe bağlayan bir köprü aslında.


Yayınlanma Tarihi: 02 Temmuz 2022  /  Son Güncellenme: 04 Temmuz 2022


Bu yazı hakkında yazarımıza ve editörlerimize iletmek istedikleriniz mi var?
Aşağıdaki formu kullanarak kendisine ulaşabilirsiniz.
(Bu formdaki bilgiler, yazarımız ve editörlerimizin mail adreslerine iletilecektir.)


Çerezleri Yönetin!

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.

Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.