Paylaş
Tüm Sayılar      2022      Sayı 205 – Temmuz 2022      Karaköy’den Kınalıada’ya Bir Cami Öyküsü

Karaköy’den Kınalıada’ya Bir Cami Öyküsü


İnsan bazen burnunun ucunda duranı göremiyor. Hele hele de Adalar’daki hazineleri keşfetmek için toprağı kazmaya çoğu zaman hiç gerek olmuyor…

Bunca zamandır Adalar Müzesi’ne girip çıkarım, bahçe girişinin solunda duran devasa taşı ve hemen yanı başına yerleştirilmiş “Karaköy Camisi’nden Kınalıada Camisi’ne” başlıklı tabelayı bir müddet görmezden gelmişim nedense. Tabeladaki yazıyı okuyup da rivayete göre cami yıkıldıktan sonra “Marmara’nın sularını boylayan” taşlardan arda kalan bir parçanın 2016 yılında Adalar Belediyesi tarafından müzenin bahçesine taşındığını öğrenince, belleklerden silinmeye neredeyse yüz tutmuş bu caminin tarihçesini ve akıbetini merak edip biraz araştırdım. Korumaktan çok yıkıp yenisini yapmanın makbul sayıldığı ülkemizdeki sayısız örneklere birinin daha nasıl eklendiğini de görmüş oldum bu vesileyle.

Sultan IV. Mehmed döneminin ünlü sadrazamı Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’yı lise tarih kitaplarından hayal-meyal hatırlayanlarınız vardır kuşkusuz. II. Viyana Kuşatması’ndaki başarısızlığının bedelini kellesiyle ödeyen sadrazam, Karaköy’de Fatih tarafından yaptırılmış bir tekkenin[1] yerine önceleri kendi adıyla anılan ve Karaköy Camii olarak bilinen bir cami ve altına da bir dizi dükkân inşa ettirir 17. yüzyılda.  Yıllar içinde köhneleşen bu fevkânî -diğer bir değişle eğimli bölgelerde yükseltilmiş olarak inşa edilen, ya da merdivenle üst katına çıkılabilen- cami gitgide harabeye dönüşünce, Sultan II. Abdülhamid buraya -yine altında vakfa ait dükkanların muhafaza edildiği- yeni bir cami yapılmasını buyurur ve 1903’te yapımına başlanan cami 1908 yılında ibadete açılır.

Yeni yapılan caminin mimarına Adalılar çok da yabancı değil. 1893’de İstanbul’a gelerek sarayın baş mimarlığına atanan ve bu görevi on beş yıldan fazla sürdürerek “Osmanlı Mimarı”[2] olarak da  anılan ünlü İtalyan mimar Raimondo D’Aronco (1857-1932), 1894 depreminde ciddi hasar gören Mizzi Köşkü’nün (Büyükada) rekonstrüksiyonunu[3] yapar ve binaya farkı dokunuşlarla birlikte bir de kule ilave eder[4]. Pek çok kaynakta renginden dolayı Al Palas olarak da bilinen ve bir zamanlar San Remo Oteli olarak hizmet veren yapının mimarının Raimondo D’Aronco olduğu yazılsa da aslında binanın özgün hali büyük olasılıkla 19. yüzyılın ikinci yarısında inşa edilmiştir. Bunu da bir bilgi notu olarak kenara koyalım, belki ileride başka bir yazıda karşımıza çıkar!

Gelelim D’Aronco’nun Karaköy Camisi’ne. “Art Nouveau” tarzında tasarlanan bu caminin sekizgen bir planı vardır; alışagelmiş cami mimarisinin dışına çıkan tasarımı ve D’Aronco’nun İstanbul’un farklı yerlerindeki eserlerinde de kullanmayı sevdiği şişkin gövdeli minaresiyle dikkat çeker.[5] Tamamı mermerle kaplı dış cephesi ile Karaköy Meydanı’na bakan dükkanların üçüncü katında yer almaktadır—fevkani özelliği de buradan kaynaklanır. 1950ler’in sonunu hatırlayanların eminim gözünün önüne gelecektir meydandaki Ziraat Bankası’nın hemen yanı başında yer alan bu kıvrımlı, zarif ve sevimli cami.

 

Demokrat Parti döneminde başlayan ve Henri Prost’un imar planını[6] yerle bir eden yol genişletme furyası (Yıldırım Yıkma Harekâtı) esnasında Karaköy Camisi de 1958’de Karaköy Meydanı’ndaki seyrüseferi rahatlatmak bahanesiyle yıkılır.[7] Camiden sökülen parçalar o dönemde camisi olmayan Kınalıada’ya taşınarak yeniden birleştirilecektir sözde; öyle ya, Adnan Menderes Kınalıada sakinlerine bir cami sözü vermiştir. Ancak yine bir rivayete göre, taşları taşıyan gemi daha İstanbul Boğazı’ndan çıkamadan yan yatar, Karaköy Camisi’nin tek tek sökülerek numaralandırılmış taşları da denizde yitip gider. Geriye kalan iki mermer parçası Kınalıada’ya bir şekilde varır; biri sonradan yapılacak caminin giriş duvarı inşaatında kullanılır, diğeri ise 2016 yılında Adalar Belediyesi tarafından Adalar Müzesi’ne taşınana kadar Kınalıada Camisi’nin bahçenin bir köşesinde yatar.  “Abanoz ağacından oyma, nakışlı ahşap mihrabı ve minberinin, Mercan’daki Atik İbrahim Paşa Câmii’ne monte edileceği söylentisi de gerçek çıkmadı. Mihrabın, şu an Kasımpaşa’daki Yahya Kethüda Camii’nde bulunduğu da söylentiler arasında. Halıları, saatleri, şamdanları ve Venedik’ten getirilen muhteşem avizelerini ise bir daha gören olmadı. Günlerce kamuoyunu meşgûl eden, gazetelerde boy boy haberleri çıkan câmiden iki taş kaldı yadigar…” diye yazıyor Mahmut Sami Şimşek 2011 yılında kaleme aldığı makalesinde.[8]

Aradan geçen zaman içinde esrarengiz biçimde sulara gömülen Karaköy Camisi’nin peşini -çabaları sonuçsuz kalsa da- bırakmayanlar nicedir.  Dünya çapında bir D’Aronco uzmanı olan İTÜ Mimarlık Fakültesi emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Afife Batur, Karaköy Camisi’nin kayıp parçaları için elinden geleni ardına koymaz örneğin. İstanbul Belediyesi Tarihi Eserler Bürosu’nun, Belediye Arşivi’nin, Vakıflar’ın kapılarını aşındırır ama aradığı cevapları bir türlü bulamaz: Mihrap ve minberin Mercan’daki Atik İbrahim Paşa Camisi’nde olmadığını, Viyana’dan özel getirtilen avizelerin yerinde yeller estiğini, daha da beteri, yıkım esnasında Anıtlar Kurulu’ndan caminin tarihi değeri olmadığına dair bir rapor alındığını da gidip gözleriyle görür.[9]İşçiliği bir harikaydı. Maalesef, merhum Menderes’in vahşi tutumunun kurbanı olmuştur.” der Batur caminin mimari değeri konusunda yöneltilen bir soruya cevaben.[10]

Her şerde bir hayır vardır mı demeli? 1958 yılında söz verildiği şekilde Karaköy Camisi Kınalıada’da yeniden inşa edilememiş olsa da, birkaç yıl sonra açılan cami yarışmasını Başar Acarlı ile Turhan Uyaroğlu kazanır ve Kınalı için öngördükleri cami 1964 yılında ibadete açılır. Üçgen formlu çatısı ve camiden bağımsız minaresi ile adeta bir yelkeni ya da martıyı andıran bu cami “yaşlanmayan modern” tasarımı ile salt Adalar’ın ve İstanbul’un değil Türkiye’nin en özgün camilerinden biri olmayı sürdürüyor kanımca.

Koskoca Bergama’nın sökülüp Berlin’e taşındığı bir dünyada minnacık bir caminin sahilden açılır açılmaz kayboluşunun esrarı, Orhan Pamuk’un Kara Kitap’ında[11] “Boğaz’ın Suları Çekildiği Zaman”ı hatırlattı bana. “Yağmalanmış bir Ceneviz hazinesinin artıklarını, ağzı çamurla tıkanmış kısa namlulu bir topu, yıkılıp kaybolmuş bazı devlet ve kavimlerin midyeyle kaplı tasvir ve putlarıyla burun üstü duran pirinç bir avizenin patlak ampulllerini göreceğim,” diyen Pamuk’un saydıkları arasında Karaköy Camisi’nin yosun tutmuş taşları da parlar mı bir gün acaba, sular çekildiğinde?

[1] https://www.academia.edu/26898093/KARAK%C3%96Y_MESC%C4%B0D%C4%B0_docx

[2] Osmanlı Mimari D’Aronco: 1893-1909 İstanbul Projeleri, Restorasyonlar, Projeler, Kitaplar. İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, 2006.

[3] https://dergipark.org.tr/tr/pub/std/issue/54299/677857

[4]https://www.academia.edu/43060705/B%C3%9CY%C3%9CKADA_DA_SIRADI%C5%9EI_%C3%9CSLUPTA_B%C4%B0R_YAPI_RAIMONDO_D_ARONCO_NUN_M%C4%B0ZZ%C4%B0_K%C3%96%C5%9EK%C3%9C_REKONSTR%C3%9CKS%C4%B0YONU

[5] https://isted.org.tr/kayip-tarihi-eserler/karakoy-camii/detay

[6] https://www.academia.edu/28887079/Karako_yu_n_Mekansal_Bellegi_pdf

[7] https://www.yuzaki.com/2007/08/karakoy-camii-nereye-kayboldu/

[8] https://www.yenisafak.com/yenisafakpazar/denizin-dibindeki-karakoy-camii-321385

[9] https://v3.arkitera.com/v1/haberler/2003/01/27/karakoy.htm

[10] https://www.hurriyet.com.tr/gundem/karakoy-camisi-nin-sadece-kayip-iki-tasini-bulabildik-124236

[11] Pamuk, Orhan. Kara Kitap. II. Bölüm, 1990.


Yayınlanma Tarihi: 02 Temmuz 2022  /  Son Güncellenme: 04 Temmuz 2022


Bu yazı hakkında yazarımıza ve editörlerimize iletmek istedikleriniz mi var?
Aşağıdaki formu kullanarak kendisine ulaşabilirsiniz.
(Bu formdaki bilgiler, yazarımız ve editörlerimizin mail adreslerine iletilecektir.)


Çerezleri Yönetin!

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.

Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.