Paylaş
Tüm Sayılar      2022      Sayı 205 – Temmuz 2022      Adalı olmak ne demek?

Adalı olmak ne demek?


Çocukluğumdan beri şahit olduğum ve galibine şahsen henüz rastlayamadığım bir tartışmadır “adalı olmak” Kimdir gerçek adalı mesela? Adalı olmak nasıl bir şeydir? Misal şu an yazdıklarımı okuyanların kaçı “adalılığımı” sorgulayacak veya bu satırları yazmamı üstüme vazife görecektir?

Bireylerin bulundukları çevreyle kurdukları ilişkilerden doğan aidiyet duygusu, memleketçiliği de beraberinde getiriyor pek tabi. Dolayısıyla şahsi görüşüm, kendini adaya ait hisseden herkesin adalı olduğu yönünde. Bu yorumu yaparken tuzum kuru tabi ki; ailemin vapurdan iskeleye ayak basışının üzerinden henüz 60 yıl ya geçti, ya geçmedi. Dört-beş kuşaktır adalı olanların bu yorumumu eleştirme hakları kendilerinde saklı. (Fakat burada şu noktayı da göz önünde bulundurmakta fayda var: 150 yıl öncesine kadar nüfusu 800ler’i aşmayan bir kara parçasında sizler de birileri için ‘adalı’ sayılmayabilirsiniz.)

Yaşadığımız coğrafyanın yüzyıllarca göç almış -ve halen almakta olan- topraklar olduğu gerçeği de yadsınamaz. Sivas’tan Büyükada’ya göç eden ailem, Sivas’a da -büyüklerimin tutabildiği kayıtlara ve araştırmalarına göre- Horasan’dan gelmiş. Yani aslında beni ‘Adalı değil, Sivaslı’ olarak nitelendirenler olabileceği gibi Sivas’taki Ermeni komşularımız da ‘Horasan Türkmeni’ olarak adlandırabilir. Bu zincirleme ikamet tamlamasına göre hiç gidip göremediğim ve bugün İran sınırları içerisinde kalan, ‘güneşin doğduğu yer’ olan, Horasan’lıyım.

‘Adalı olmanın’ ölçüm kriterleri tabi yalnız bu topraklarda geçirilen yıllarla sınırlı kalmıyor. Ekonomik gelirini veya mesleğini adada icra edenlerin, sayfiye yahut yalnız konaklama için adada bulunanlara karşı kendilerini ‘daha adalı’ hissetmeleri gibi bir görüş de mevcut.

Şu ana kadar verdiğim örneklerin hepsi toplumun bireye yüklediği rollerden ibaret. Kişi kendisini nereye ait hissediyorsa kendini oralı olarak nitelendirmesi taraftarıyım. Esnaf bir ailenin çocuğu olarak doğduğum ve hayatımda en fazla 94 gün ayrı kaldığım bir toprağın vatandaşı olarak kendimi ‘Adalı’ olarak tanımlama hakkından beni hiçbir güç mahrum edemiyor, kusura bakmayın.

Biz adalıların kendi içimizdeki adalılık kavgasını bir kenara bırakırsak, farklı coğrafyalarda iletişim kurduğumuz bireylere karşı da ‘adalı olmanın nasıl bir şey’ olduğuyla ilgili vermesi gereken cevaplar olabiliyor. Pek çoğumuz okulunda, işinde veya sosyal hayatında çokça karşılaşıyor bu soruyla.

“Adalı olmak nasıl bir şey?”

İşte burası en sevdiğim, son derece öznel ve en romantik kısım. Geçtiğimiz yıllarda maruz kaldığımız deformasyonu göz önünde bulundurursak henüz otuzlu yıllarına yeni başlayan benim, daha genç adalılara nazaran belki çok daha tatlı, benden yaşça büyüklerimle kıyaslayınca daha kısıtlı sayıda güzel cevaplarım var bu soruya.

Vapurdan adaya ayak basınca gelen o ‘eve varma’ hissidir benim için adalı olmak. İstanbul’a inmeyeceksem yanıma cüzdan alma gereği duymamak, evimden işime on dakikadan kısa bir sürede varmak ve bu dakikaların her birinde en az bir kişiyle selamlaşmak. Geçerken dükkanını açtığını gördüğüm esnafa siftah atmak, keyifli bir gecenin sabahında kremalı börek ve patlıcanlı poğaça yemek, bu esnada Sadık Amca’yı ve böreğini anmak benim için adalı olmak. Cenaze anonslarına endişeyle kulak kabartıp mezarlığa gittiğimde ne çok tanıdığı defnettiğimizi hatırlayıp hüzünlenmek. Çocukken yaz tatili yaklaştığında sınıfın en bronz öğrencisi olmak, yazın gelen yazlıkçı komşularımızın çocuklarıyla tatlı-sert mahalle maçları, karneyi alıp yaz tatilime ailemin dostu olan bir esnafın çırağı olarak başlamak, sabahları açıp akşamları kapatırken dükkanımın önünü süpürmeyi ustamdan öğrenmiş olmak, temiz tutmak için didindiğimiz adamızı kirleten günübirlikçiye sinirlenmek veya dikili ağaçlarımın sayısında kendimle yarışmak. Arkasına takıldığımız için faytonun arabacısından, topun dibine girmeyi çok geç öğrendiğim için Lefter Amca’dan, bahçesindeki erik ağacına daldığımız için Ediz Bey’den (okuyorsanız lütfen bağışlayın ve helal edin efendim) veya oyun oynarken rahatsız ettiğimiz komşularımızdan fırça yemek. Azınlık kelimesinin anlamını lise yıllarıma kadar fark etmemiş olmak, yakın arkadaş grubumun inanç ve köken zenginliklerinden keyif almak. İstanbul’un ve tepelerinin gözümüzün önünde betona yenik düşmesini üzülerek izleyip adamızın bu uğurda zarar görmemesi için paranoyalara düşmek. Dış siyasetimizin geçirdiği evrimi, esnafın en kıymetli gelir kalemi olan yabancı turist profilindeki değişim üzerinde gözlemlemek, adamızın işletmelerinde yıllar içinde düşüşe geçen kalite standartlarını eleştirmek, güzel havalarda adanın keyfini maalesef turistlere teslim etmek, en azından esnafın kazandığını düşünerek sevinmek ve sokak hayvanlarının karnını doyurup tebessüm edebilmek.

Tüm bunların yanında ‘adalı olmak’ benim için, güzel adalarımızın yararına bir şeyler yapabilmek; sivil toplumunu, siyasetini veya bürokrasisini bir ucundan yakalayıp adamız için elimizi taşın altına koymak demek.

Sizin için ‘adalı olmak’ ne demek?


Yayınlanma Tarihi: 04 Temmuz 2022  /  Son Güncellenme: 04 Temmuz 2022


Bu yazı hakkında yazarımıza ve editörlerimize iletmek istedikleriniz mi var?
Aşağıdaki formu kullanarak kendisine ulaşabilirsiniz.
(Bu formdaki bilgiler, yazarımız ve editörlerimizin mail adreslerine iletilecektir.)


Çerezleri Yönetin!

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.

Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.