Paylaş
Tüm Sayılar      2022      Sayı 206 – Ağustos 2022      Yıllar Önce Basında Adalar: Ağustos 1937

Yıllar Önce Basında Adalar: Ağustos 1937


1937 Ağustos ayı daha önceki yıllara nazaran daha sakin ve olaysız geçiyor anlaşılan. Gazetelerdeki Adalar haberlerinde gözle görülür bir azalma var.

Orman yangınları, su sorununa ilişkin haberler ve inşaat haberleri yanında bir gezi izlenimi sizin de ilginizi çekecektir sanıyorum.

Atatürk’ün Büyükada’daki temaslarına ilişkin haberler de ilginç tespitlerle dolu.

Buyurun 1937 Ağustos ayına…


Hayırsızadalarda bir gün

Yassıada görülmeğe cidden lâyık bir yerdir

Aç ve cesaretli fareler de olmasa büyük tarihi kıymeti haiz olan bu adada bir gece geçirmek çok Iâtif olacaktır!

Suyunu, havasını, ve manzarasını emsalsiz diye metedip duruyorlardı.

Metedenlerden biri:

«- Zaten siz İstanbullular burnunuzun dibindeki güzellikleri görmezsiniz.» deyince muhakkak surette Hayırsızadalara gitmeğe karar verdik.

Tam I 7 arkadaş hazırlandık ve bir balıkçı takasile cumartesi günü Hayırsızadalara hareket etmeği kararlaştırdık. Ve hazırlandıktan sonra Ahırkapıda demirli duran Sadullah Reisin takasına bindik. Sahildeki ba!ıkçıların:

«- Uğur ola, uğur ola !» temennileri arasında sahilden ayrıldık.

Deniz güzel.. Güneş sanki bütün hararetini bize tevcih eylemiş gibi yakıyor.

İki saat kadar süren şarkılı, eğlenceli, kahkahalı bir seyahatten sonra Hayırsızadaların en başında bulunan Sivriadaya yaklaştık.

Sivriadaya yaklaştıkça çorak bir taş parçasile karşılaşıyorduk. Nihayet takamız tabii bir limana girdi ve demirledi.

Takanın kaptanı Sadullah Reis haykırdı:

«- Çocuklar, ne duruyorsunuz. Sahile çıkmıyacak mısınız?»

Hepimiz bir anda balıklama atlıyarak sahile doğru yarışa başladık. Sahil çakıl taşlı idi. Ayaklarımız acıya acıya Sivriadanın tepesine doğru tırmanmağa başladık.

Laf değil, 70 derecelik dik bir kayalığa çıkıyoruz. En önde bulunanların kaymamak için tuttukları kayalar topraktan sökülüyor ve süratle aşağıya doğru iniyor. Cephemiz kayaya doğru olduğu için tırmanmakta olduğumuz kayalığın farkında değildik. Tam tepeye bir iki metro kala taka reisinin:

«- Geri tarafta yo! vardı. Oradan parçalanmağa mı çıkıyorsunuz?>> diye bağırması üzerine denize doğru döndük. Bir de ne görelim? Dalgaların sahile çarparak çıkardıkları garib uğultularla demin önünden geçtiğimiz yerler insanın tüylerini ürpertecek derecede yalçındı.

Bu hal karşısında «nasıl cesaret ettik de burayı tırmandık ?» diye birbirimize sormağa başladık. Tepeye çıktık. Başımızın üstünde binlerce martı uçuşuyor, acı acı bağırıyorlardı.

Biraz ilerledikten sonra burnumuza tuhaf bir koku çarptı. Bizden önde giden arkadaş bağırdı:

– Martı mezarlığı!..

Merakla koşarak martı mezarlığını görmeğe gittik. Bizanslardan kalma küp biçiminde büyük bir mahzenin içi martı iskeletlerile doluydu. İçlerinde daha veni ölmüş martıları görünce Üniversite hayvanat enstitüsünde okuyan bir arkadaş anlatmağa başladı:

«- Afrikada filler ölecekleri vakit bir mağaraya giderek nasıl orada ruhlarını teslim ederlerse, martılar da bir mahzene girerek orada ölürler.»

Nihayet adanın en yüksek yerine çıkmıştık. İstanbula doğru baktık. Tam karşımıza Selimiye kışlası düşüyordu.

Her tarafı kayalık olan Sivriadayı iki saatte gezdikten sonra geceleyin yatacağımız Yassıadaya doğru hareket ettik.

Sivriada her cihetçe nasıl bir hiçse onun 600 metro kadar açığındaki Yassıada da o kadar görülmeğe lâyık bir yerdir. Takamız adanın etrafından geçerken yüksek kayalarla çevrili sahilinde bir çok esrarengiz oyuklar nazarı dikkatimizi celbetti.

Takanın kaptanı izahat verdi:

«- Vaktile kaçakçılar bu oyuklardan istifade ederlerdi. Ucubucağı olmıyan bu oyuklardan bizler İstiklâl harbinde silah ve cephane kaçırırken çok istifade ettik. Hatta birkaç Türk zabiti bu oyuklar sayesinde hayatlarını kurtardılar. »

Bir müddet daha gittikten sonra Yassıadanın limanına geldik. Hava kararmağa yüz tutmuştu. Limanın sahilinde 20 kadar balıkçı sandalı duruyordu. Balıkçılar sandallarının biraz ilerisinde samanlar üzerine oturmuşlar, yemek yiyorlardı. Bizler de takayı kayalara · bağladık ve yüklerimizi alarak sahile çıktık.

Adada nazarı dikkatimizi celbeden ilk şey kale harabeleri oldu. Büyükçe bir kapıdan geçerek daha yeni yapılmış hissini veren geniş mermer merdivenleri çıkmağa başladık. 50 basamak çıktıktan sonra kalenin birinci katına vardık. Burada oldukça büyük bir meydan vardı ve dehlizlerden kalenin muhtelif kalelerine gidiliyordu.

Bir kapıdan geçerek yolumuza devam ettik. Kapının solunda bir metro genişliğinde bir merdiven, adanın aşağısına doğru uzanıyordu. On metroluk bir koridoru geçtikten sonra T aksim stadyomunun yarısı kadar büyüklükte bir bahçeye girdik.

Bahçenin etrafı 20 metro yiiksekliğinde kalın kale duvarlarile çevrilmişti. Bu duvarların iki yanında bulunan mermer merdivenlerle Yassıadanın üst kısmına çıkılıyordu. Her iki merdivenin yanında da tahminen 50 şer metro derinliğinde iki kuyu vardı. Her kuyunun suyu, içilmek için kullanılıyordu. Bu merdivenleri de çıktıktan sonra adanın tepesinde büyük bir saray harabesi görülüyordu. Kafile kalenin üst kısmına yüklerini indirdi ve herkes bir iş yapmağa başladı.

Kimi soğan ayıklıyor, kimi ateş yakıyor, kimi yatılacak yerleri hazırlıyor, kimi de kalenin burçlarına çıkarak mehtaba karşı şarkılar söyliyerek çalışan arkadaşlarına musiki dinlettiriyordu.

Kalenin en yüksek yerinde demirden bir bayrak direği duruyordu. Bir arkadaş hayret edilecek bir çeviklikle kaleye çıktı ve takanın bayrağını direğe astı.

Sancak asılırken hep bir ağızdan söylenen İstiklâl marşı ufak adayı çınlattı.

Senelerdenberi bu civarlarda dolaşmış olan taka kaptanı Sadullah Reis tepedeki saray hakkında şu hikâyeyi anlattı:

«- Bu adada çok kıymetli bir maden varmış. Bir İngiliz bunu haber almış. Ta Maltadan gemilerle taşlar taşıyarak gördüğünüz sarayı yaptırmağa başlamış. Gemiler buraya taş boşaltıp maden doldurarak Maltaya gidip gelirlermiş. »

Fakat bu hikaye pek kulaktan dolma idi. Onun için matbaaya gelince Türkiyenin, hatta Avrupanın sayılı müverrihlerinden üstad Turhan T ana bu hikayeyi anlattım. İşte M. T urhan Tanın ada, kaIeler ve saray hakkındaki sözleri:

«- Yassıadanın rumca adı Plati’ dir. Bizans İmparatorzadesi lgnas Rangolo patrik olduktan sonra bu adada (860) senesinde bir kilise yaptırdı. Adadaki yeraltındaki mahzenler ilk Yunaniler tarafından yapılmıştır. Enkazını gördüğünüz mahzenler bunlardır. Bizanslılar bu zindanları kullanmışlar ve oraya attıkları zavallıları ölünciye kadar bırakmışlardır. Hatta patrik Vasil Yarvas da Sekizinci Kostantinin emrile bu zindanlardan birine kapatılmıştı. 14 I 2 de Birinci Beyazıdın oğlu şehzade Musa burada İmparator Manuel Paleologo’ya yenilmiştir. Bu yüzden adanın tarihi kıymeti mühimdir.

Mevzuubahs adanın tepesindeki saray ise 1850 de İngiliz sefiri Hanri Bolver tarafından yaptırılan köşktür. »

Adada gayet büyük üç su mahzeni vardır. Bunların suları da hayret edilecek derecede temizdir.

Hava tamamen karardıktan sonra yemeklerimiz de hazırlanmıştı. Herkes sofra başına toplandı ve kafile tatlı bir hava içinde yemek yemeğe başladı. Y emeklerimizi yedikten sonra otlar üstüne uzandık ve battaniyelerimize sarılarak balıkçıların söylediği türküler arasında sabahleyin erken kalkmak üzere tatlı bir uykuya daldık.

Fakat uyumak kabil mi? Adanın aç ve cesaretli fareleri insana uyku mu uyutur?    N.F.

Cumhuriyet, 30 Ağustos 1937, Pazartesi


Atatürk Büyükadayı Şereflendirdiler

Cumhurreisimiz Atatürk dün Büyükadayı şereflendirmişler, Yörükalide bir müddet istirahat etmişler ve o esnada botlarla denizde gezen çocukları yanlarına çağırarak iltifatta bulunmuşlardır. Bu sırada plâjda bulunan halk sevinç tezahürleri göstermişlerdir.

Tan, 4 Ağustos 1937, Çarşamba


Atatürk Büyükadada

Şefimiz Yavrulara İltifatlar Ettiler

Anadolu Klübündeki Küçükler için Dün Gece Bir Bayram Gecesi Gibi Çok Neşeli Geçti

Dün akşam Cümhurreisimiz Atatürk Büyükadada Anadolu klübünü şereflendirdiler. Orada kendilerine Başbakan İsmet İnönü ile Hariciye Vekilimiz Doktor Aras ta iltihak ettiler.

Atatürkün klübe gelmeleri klüpteki ailelerin yavruları için bayram oldu. Hepsi ayrı ayrı annelerine, babalarına hücum ederek erkenden yatmamak için müsaade aldılar. Atatürkün bulunduğu masanın karşısına 15-20 kadar küçük afacan yerleşti. Doymak bilmeden saatlerce Büyük Önderlerine baktılar. En küçükler bile uyu uyumamıştı.

Atatürkün beraberlerinde küçük Ülkü vardı. Küçük yavru sanat istidadı gösteren bir dans numarası yaptı ve çok alkışlandı.

Çocukların masasile Ülkü bir araya gelmek için ‘ayılıyordu. Fakat iki taraf ta sıkılganlık gösteriyordu. Memleketin en muhabbetli büyük babalarından biri olan ve çocukları çok seven Doktor Aras bu manzara karşısında alâkasız kalamadı. SuJhcü ve birleştirici rolünü hatırlıyarak araya girdi, küçük grupla Ülküyü tanıştırdı. Çocuklar hep bir arada geç vakitlere kadar bayram yaptılar. Atatürk yavruların hepsile meşgul olarak iltifatlar etti ve bu gece bütün yavrular için çok tatlı hatıralarla dolu bir gece oldu.

 

Tan, 9 Ağustos 1937, Pazartesi


Heybelide Arteziyen Kuyuları Açılıyor

Heybeliadayı susuzluktan kurtarmak için arteziyen kuyuları açtırılması kararlaştırılmıştır. Belediye arteziyen mütehassısı B. Şükrü, Heybelide tecrübelere, sondaja başlamıştır.

Tan, 12 Ağustos 1937, Perşembe


Heybelideki Çamları Kim Tutuşturdu?

Zan Altına Alınan Suçlular Bırakıldı

Polis, meşhut suçlar müddeiumiliğine Yuda ve Jak isminde iki genç suçlu vermiştir. İddiaya göre, bunlar pazar günü Heybeliada çamlarını tutuşturmuşlardır. Müddeiumumi Hikmet Sonel, suçluları sorguya çekmiştir.

Bu iki suçlunun orada çamlara on beş metre kadar uzakta ateş yaktıkları ve ısındıkları anlaşılmıştır. Fakat çamlara kendilerinden daha yakın yerde ateş yakan ve yumurta pişiren dört kişinin bulunduğu ve çamlar tutuşunca bunların yemekleri ve yumurta tavasını ortada bırakarak kaçtıkları tesbit edildiği için müddeiumumi bu iki suçluyu serbest bırakmıştır. Kaçanların yakalanması için evrak polise iade cdilmiştir.

Tan, 17 Ağustos 1937, Salı


DENİZ İŞLERİ

Heybeli ve Bostancı mendirekleri

Haybeliada ve Bostancı mendireklerinin yapılması işine başlanmıştır. Şimdiki halde her iki mendirek için civardan taş taşınmaktadır. İki mendireğin inşası altı ay kadar sürecektir.

Cumhuriyet, 12 Ağustos 1937, Perşembe


Büyükadadaki Festival eğlenceleri

Festival eğlenceleri dün Büyükadada Lunaparkta yapılmıştır. Pazar olması dolayısile dün Ada ve Lunapark fevkalâde kalabalıktı.

Festival eğlencelerine iştirak eden gruplar öğleden sonra Lunaparka gelmişlerdir. Ekipler tamam olduktan sonra sırasile Zeybekler, Yugoslav, Bulgar ve Yunan mili oyunları oynanmıştır ve çok alkışlanmıştır.

Bundan sonra heyetler bir alay teşkil ederek Büyükada iskelesine doğru hareket etmişler ve iskele önünde dağılmışlardır.

Cumhuriyet, 16 Ağustos 1937, Pazartesi


Adalar Malmüdürlüğünden:

 

Semti  Mahallesi  sokağı             No.   Cinsi                 Kıymeti      Hissesi

Büyükada Cami          Çakırmanav  Yeni   Kuyulu bah-     2600         14/64

22     çeli A. ev            lira

Yukarıda yazılı hisseli ev 21-8-937 Cumartesi günü saat 10,30 da satılacaktır.

İsteklilerin yazılı saatte Adalar Malmüdürlüğünde Satış Komisyonuna müracaatları   (4798)

Tan, 5 Ağustos 1937, Perşembe


 


Yayınlanma Tarihi: 04 Ağustos 2022  /  Son Güncellenme: 04 Ağustos 2022


Bu yazı hakkında yazarımıza ve editörlerimize iletmek istedikleriniz mi var?
Aşağıdaki formu kullanarak kendisine ulaşabilirsiniz.
(Bu formdaki bilgiler, yazarımız ve editörlerimizin mail adreslerine iletilecektir.)


Çerezleri Yönetin!

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.

Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.