Paylaş
Tüm Sayılar      2022      Sayı 206 – Ağustos 2022      1967’den Bugüne “Büyükada 125. Yıl Atatürk Ortaokulu”nun Mimarlığını Yazmak – I

1967’den Bugüne “Büyükada 125. Yıl Atatürk Ortaokulu”nun Mimarlığını Yazmak – I


Öğrenciler Ortaokul’un bahçesinde voleybol oynarken (Çağdaş Kaya, Nisan 2016).

1) Başlarken: Gerçeklikler Atlası İçinden

“…Devam et, ilerle

Durma orada bir ahmak gibi

Çünkü sen,

Başka türlü bir okulu bitirdin.”

— Madonna, “Has to Be” (1998)[i]

Her yapı; varlığının somut ve soyut katmanlarıyla, etkileşime geçtiği kişilerle, barındırdığı süreçlerle, ev sahipliği yaptığı edimlerle kişisel ve ortak bellekler oluşturur. Bu yapının; sosyal, zamansal ve kültürel bağlamlarda ele alındığında kamusallık derecesi oldukça yüksek olan “okul” gibi bir mimari yapı olması, bu bellekleri daha da güçlendirir. Birçok kişinin yaşam öyküsünde farklı ölçeklerde yer edinen ve dünyasını[ii] şekillendiren bir yapı olarak “Büyükada 125. Yıl Atatürk Ortaokulu”nun da bahsi geçen olgular üzerinden bellekler inşa ettiğini söyleyerek yazının girizgahını yapmak istiyorum.

Büyükada’nın okullar tarihinde önemli bir yeri olan Ortaokul’un; anılar, anekdotlar, kişisel anlatılar, temsiller üzerinden dışsallaştırılmayı bekleyen bu bellekler uzayından bir tanesi, bu yazı kapsamında mimarlık odağında gün yüzüne çıkıyor. Mimar olmaya Ortaokul’da okurken karar vermiş birinin, “büyüyünce” okulunun mimarlığını yazması mesnetli bir dürtü ve güdü etkileşimi olsa gerek. Yazı, kaleme alma niyetim çok öncelere dayansa da; Ortaokul’un kurum olarak 55 yaşına, mekan olaraksa 34 yaşına basacağı ve yıkımının/ölümünün ilk yıldönümü olan bu senede doğmuş oldu. Ortaokul’un mimarlığını yazmak; yazma eylemi yoluyla okulu yeniden inşa etmeyi, yeniden üretmeyi betimleyerek salt bir hakikatten ziyade farklı gerçeklikleri yapılandırmaya ortam sağlayan çoğulcu bir gayeyi ifade ediyor. Bu gaye, yapının salt geçmişine bakmayıp özünde geçmişi araçsallaştıran; yapının konumunu, bağlamını, oyuncularını, ev sahipliği yaptığı eylemleri ve deneyimleri de içeren bir tutuma sahiptir. Mimarlığın bütün bu olgularla var olduğunun bilinciyle, Ortaokul’un temas kurduğu tüm noktaları ve durumları ilişkisel bir evrende kaleme dökmek bu girişimi tarifliyor. Nihayetinde bu yazma girişimi; odağına nostaljiyi alan, otobiyografik bir bellek ve bir arşiv çalışması üzerinden Ortaokul’un mimarlığına dair bilgi üretmeyi hedefleyen bir başlangıç olarak nitelendirilebilir.

Şüphesiz, Ortaokul’un mimarlığını yazma edimi; kendisine oldukça içkin olan kurum tarihinden, kurumlar arası çapraz tarihçe okumalarından, başlarken sıkça bahsi geçen kişisel ve ortak belleklerden ve de gündelik hayat deneyimlerinden bağımsız düşünülemez. Bu bağlamda yazının sıklıkla bu olgulara atıfta bulunacağını söylemeliyim. Yine şüphesiz; yazının başlığı, başlangıç noktasını 1967 yılı olarak alsa da bu tarihin çok öncesine dayanan bir ilişkiler ağının zengin varlığının su götürmez bir gerçeklik olduğunu da belirtmeliyim. Bunlarla birlikte yazı akışını büyük ölçekten başlayarak devam ettireceğimi, bir diğer deyişle; sırasıyla yer / topoğrafya, mimari yapı, yapı elemanı izleğinde ilerleteceğimi ve zaman zaman birbirlerini pekiştirecek şekilde bir anlatı kurma girişimini benimseyeceğimi; buradan hareketle Ortaokul’u, konuşlandığı arazi ve yakın çevresinin ölçeğinden ele alacağımı da ekleyerek başlamak istiyorum.

 

2) Yerkürenin Üzerinde Bir Tepede, Ortaokul’un Öncesinde

Görsel 2: Kentle ve kırla bakışan Ortaokul (İBB Helikopter Çekimleri, Ağustos 2007)[iii].

Fransız filozof Gilles Deleuze’ün (1925-1995) ufuk açıcı bir kavram çifti vardır: virtüel ve aktüel. Virtüel; henüz eyleme dönüşmemiş güçlerin, potansiyellerin toplamı olarak görülür ve çoklu olanaklara işaret eder. Aktüel —eş anlamıyla edimsel— ise bu çoklukların, bu potansiyellerin birinin ya da birkaçının gerçekleşmesi, eyleme dönüşmesidir. Söz gelimi, Deleuze’ün “varlık” dediği şey, yaşamın kendi bünyesinde taşıdığı virtüellikten yani “patlayıcı” içsel potansiyelden doğan bir edimselliktir[iv].

Virtüel ve aktüel kavramlarını, yine Fransız bir filozof olan Henri Bergson’dan (1859-1941) ödünç alan; fakat bu kavramlara, özellikle virtüele ve virtüelin aktüelle olan ilişkisine yeni bir yaklaşım getiren Deleuze’e göre; virtüel aktüele dönüşürken bu dönüşüm süreci salt hareket ve zaman olarak ele alınmamalıdır. Bu durumda yeni bir oluştan söz etmek imkansız hale gelir. Bu haliyle yaratıcılık ve deneyim, önceden bilinen düşüncelerin doğrulanması ve dışsallaştırılması anlamına gelir. Birçok filozof gibi Deleuze’ün de; düşüncelerini somut örnekler üzerinden anlamlandırmak amacıyla başvurduğu metafor ve analojiler bu iki durumu açıklığa kavuşturur. İlk durum Deleuze ve ekürisi Félix Guattari tarafından çiçek metaforuyla ifade edilir: bitkinin çiçek açmamış hali ile çiçek açmış hali arasında yeni bir bilgi yoktur: iki durum arasındaki farklar, taç yaprak ile çanak yaprakların salt hareketi ve geçen zamandır. Oysa virtüel; çiçeğin ömrü süresince takip edeceği adımlar gibi olgulardan ziyade, önceden belirlenmemiş bir güç, bir potansiyel olmalıdır. Bu ikinci durumda ise bir bestecinin zihninde henüz yazmadığı besteler bir metafor olarak verilir[v]. Burada belirlenmemiş, öngörülmemiş bir yaratım vardır: özetle virtüel olan şey kodlanmamış bir şekilde edimselleşecektir. Dolayısıyla varlık dediğimiz şey, salt statik gerçekleşmeler olarak değil, yine bir metafor olarak “zar atımları” şeklinde görülmelidir[vi]. Farklı bir yaratımın da doğma sebebi budur, yaratıcı edimsellikler de zengin deneyimlere kanal açan bir durumdur.

Bugün, Ortaokul’un konuşlandığı araziye baktığımda ve çam, erik, mimoza ağaçları, eğimli topoğrafya, toprak ve kayalar, yosun, liken ve çimenler, süzülen güneş ışığı gibi bu bütünü oluşturan tüm parçaları gözlemlediğimde, bir metafor olarak sıklıkla Deleuze’ün bu kavram çiftini düşünürüm. Milyonlarca yıllık tüm jeolojik, atmosferik ve biyolojik oluşumlar sonrası formasyonunu nihayetinde büyük bir ada olarak gerçekleştirmiş; ekosistemlerinden birini çam ormanı olarak kurmuş Büyükada’da bu alanın bir parçasında ilk ve tek sefer olmak üzere bir yapının inşa edilmesi, tüm bu çağların mühürlerini taşıyan oldukça yoğun bir virtüellik-aktüellik ilişkisidir. Ortaokul ve arazisi; önceden belirlenmemiş bir “beste” gibi öngörülmemiş bir yaratımdır: patlayıcı içsel potansiyellerden birinin edimselleşmesidir (Görsel 3).

Görsel 3: Tüm bu ekosistemin bir parçası olarak arazinin içinden okul yolu, Misak Sokak’tan giriş (Çağdaş Kaya, Ekim 2020).

Bu ilişkiyi bir nebze anlayabilmek ve tahayyül edebilmek; bir kartografi ajanlığı ile hepsi 20. yüzyıla yayılan çeşitli fotoğraf ve kartpostal arşivlerini sermeyi gerektirir. Bugün İstanbul bağlamında mimarlık ve şehircilik kapsamında bir araştırma yapıldığında; İstanbul’un kartografi tarihine başvurulduğunda, önceliğin Tarihi Yarımada ile Boğaziçi’ne verildiğini ve Adalar’ın ihmal edildiğini görmek pek mümkündür. Yine de tarih çizgisinde Adalar bir ölçeğe kadar coğrafi, kültürel ve politik bağlamlarda; gerek mevcut vaziyeti belgelemek adına gerekse de şehircilik ölçeğinde planlama ve tasarım çalışmaları için çeşitli girişimlerle haritalaştırılır. Dolayısıyla Büyükada’yı olabildiğince içeren haritalar üzerinden Ortaokul’un arazisinin izini sürmenin oldukça heyecan verici çıkarımlar yapmaya imkân sağlayacağını; böylece Ortaokul’un yakın çevresinin izinin sürülmesiyle eşzamanlı olarak bir kent parçasının/muhitin yazılmasına da bilinçli ve içkin bir tutumla ortaklık edeceğini söyleyerek devam etmek istiyorum (Görsel 4).

Görsel 4: Ortaokul ve Büyükada içerisinde çalışma bağlamında ilişkilendiği unsurlar (Çağdaş Kaya, 2022).

Kronolojik bir anlatının izleğinde ele alındığında; 1819 tarihli Antoine Ignace Melling[vii], 1897 tarihli Colmar von der Goltz[viii], 1900 tarihli Dr. Rudolph Fitzner[ix] haritalarının toplamında; temel olarak vapur iskelesi, İsa Tepesi ve Hristos Manastırı, taş ocakları, Aya Yorgi Tepesi ve Manastırı, Lunapark Birlik Meydanı, Aya Nikola Mevkii, yapılı çevre ve orman bölgeleri, Dil Burnu, Büyük Tur ve Küçük Tur gibi önemli yollar gösterilir. Haziran 1912 tarihli Antoine M. Raymund[x] haritasındaki paftalar ise yapılı çevrenin yoğun olduğu bölgeyi kapsar. Ortaokul’a doğru ilerledikçe kendini yavaş yavaş kırsal dokuya bırakan yapılı çevre, haritada da tam bu noktalarda sürpriz bir şekilde son bulur. “Karanfil Djaddesi” (bugün Lala Hatun Caddesi), “Christos Djaddesi” (bugün Kadıyoran Caddesi), “Fichek Hane Djaddesi” (günümüzde Şemsi Molla Sokak ve Kadıyoran Caddesi’yle birleşen Çarkıfelek Caddesi’nin eski ismi olarak Fişekhane Sokak), “Orph. National Grec” (Rum Yetimhanesi) çizimleri, Ortaokul’un arazisinin bu harita düzleminin boşluklarında nerede konuşlandığının ipucunu verir. 1917 tarihli Erkân-ı Harbiye[xi] haritalarında yapılı çevrede yer alan binalar, parselleri de yaklaşık olarak belli olacak şekilde büyük ölçekte çizilir ve Ortaokul’un bulunduğu çevre detaylı değildir. 1918 tarihli Nedjib (Necip) Bey[xii] haritası ise dönüşen doğal çevre, parselizasyon ve yolların aksları bağlamında daha da detaylanan veriler barındırarak Ortaokul’un arazisine ve yakın çevresine dair ilk çıkarımlarda bulunma fırsatını doğurur. 1934 tarihli İstanbul Şehri Rehberi[xiii], 1941 tarihli Harita Umum Müdürlüğü haritaları[xiv] da 20. yüzyıl başı üretimli haritaların sadeliğini ve veri azlığını takip etse de; 1938 tarihli Yüksek Mühendis İbrahim Rahmi Arı[xv] çizimli İstanbul Harita Şirketi’nin haritası, tüm Adalar ölçeğinde oldukça detaylı kentsel veriler barındıran ve Ortaokul’un arazisine ve çevresine dair zengin okumalar yapma imkanı sunan çizimler içerir. Ernest Mamboury’nin 1943 tarihli rehberli haritası[xvi] ise Büyükada’nın mahallelerini, tarihi yapılarını, plaj ve koylarını, yürüyüş yollarını göstererek ilk haritalardaki gibi popülerleşen bir altlık sunar.

Bu haritaların birçoğunda Büyükada haritasının —ölçek ve kağıt boyutu sebebiyle— Ortaokul’un yakın çevresinden ikiye bölünerek çizilmesi ise dikkate değer bir tesadüftür. Yine bu haritaların birçoğunda Ortaokul arazisinde, herhangi bir yapı ya da sundurmanın varlığına dair çizim yoktur. Bununla birlikte bahsi geçen 1918 tarihli Nedjib Bey ve 1938 tarihli İstanbul Harita Şirketi’nin haritaları, çevreye, yapılaşmaya ve Ortaokul’a dair oldukça değerli veriler sunan haritalar olarak önem arz eder.

Nedjib Bey haritasında, Ortaokul’un hemen önünde geniş bir açık alan ve çeşitli yapılar bulunur. Bugünün bağlamında bu bölgedeki birçok konut yapısının da bu izleri takip ettiği söylenebilir. Günümüzün Misak Sokağı’nın, Karakuş Sokak’la çatallaştığı, Ortaokul’a yaklaştıkça ikiye ayrılarak patikalaşıp Ortaokul’un arazisinin içinden geçerek Çarkıfelek Caddesi ile tekrar kavuştuğu görülür: buradan hareketle Ortaokul’un arazisi de bölünür. Bugünkü mevcut durum ile kıyaslandığında, bu bölgede yeşil ve çıplak alanlar, parseller ve yolların —özellikle Misak Caddesi ve Karakuş Caddesi arasındaki kısmında— uğradığı dönüşüm apaçık okunur. Bu analizden yola çıkarak Ortaokul’un 1988-2021 arasındaki yaşamında da bahçesi ve iç yollarının bu izi koruduğu söylenebilir. Harita üzerinde Karanfil Dérési (yine günümüzün Lala Hatun Caddesi), Cimétière Musulman (Müslüman Mezarlığı), “potagers” (sebze bahçeleri), “terre en labour” (ekim / dikim yapılabilir tarlalar), küçük ölçekli taş ocakları / madenler gibi önemli yapısal ve çevresel unsurlar belirtilir (Görsel 5). Yirmi yıl sonrasına tekabül eden İbrahim Rahmi Arı’nın haritasında ise yapısal ve çevresel unsurlar, sokak aksları ve isimleri bugüne oldukça benzerdir. Ortaokul’un bugünkü arazisi ise bu unsurlarla yine üst üste düşmektedir (Görsel 6).

Görsel 5: Nedjib Bey’in 1918 tarihli haritası (İBB Atatürk Kitaplığı, Hrt_000421 kodlu harita). Haritada işaretlenen kırmızı taralı alanlar Ortaokul’un yaklaşık arazisini ve 1988-2021 arasında hizmet veren yapısının sınırlarını; numaralı mavi akslar ise bugün var olan sokak ve caddeleri göstermektedir (Çağdaş Kaya, 2022).

Görsel 6: İstanbul Harita Şirketi kapsamında İbrahim Rahmi Arı’nın 1938 tarihli haritası (İBB Atatürk Kitaplığı, Pafta No: 192, Hrt_002029 kodlu harita). Haritada işaretlenen kırmızı taralı alanlar Ortaokul’un arazisini ve 1988-2021 arasında hizmet veren yapısının sınırlarını; numaralı mavi akslar ise bugün var olan sokak ve caddeleri göstermektedir (Çağdaş Kaya, 2022).

Haritalardaki verileri üçüncü boyutta görme niyetiyle devam edildiğinde; Ada’da Nevruz Mevki, İsa Tepesi, Nizam / Değirmen Mevki gibi bazı bölgelerde ve Ortaokul’un arazisinde ağaçsız geniş çayırlıklar olduğu bilgisi 18.-20. yüzyıllar arası gravürler, kartpostallar ve fotoğraflardan okunabilir[xvii]. Bugün; 19. ve 20. yüzyıla tarihlenen birçok fotoğrafta, Abdullah Frères (Abdullah Biraderler) ve Max Fruchtermann editörlüğündeki kartpostallarda; Ada tepelerinden ve de denizden çekilen silüet görüntülerinde bu doku seçilebilmektedir[xviii]. Söz gelimi 19. ve 20. yüzyılın en önemli fotoğrafçılarından Sébah & Joaillier’in[xix] 1900’lerin başında çektiği iki “Prinkipo Débarcadere” (Büyükada Vapur İskelesi) fotoğrafında[xx] Ortaokul’un arazisi, iskelenin arkasında çıplak bir şekilde göz kırpar. Müslüman Mezarlığı ve birkaç konut, bölgede seçilebilen tekil yapılardır (Görsel 7 ve 8).

Görsel 7 ve 8: Sébah & Joaillier’in “Prinkipo Débarcadere” (Büyükada Vapur İskelesi) adlı iki fotoğrafında gözüken, mavi çerçeveyle işaretlenen çıplak Ortaokul arazisi ve mezarlık yapısı.

Ressam Diyarbakırlı Tahsin’in[xxi] 1926 tarihli, kartpostalı da yayınlanan “Büyükada İskelesi” isimli yağlıboya tablosu da bölgenin dokusuna dair aynı bilgiyi sürdürür. Benzer şekilde vapur iskelesinin arkasında yer alan Nevruz Tepesi’ndeki ağaçlık ve boş alanlar, Ortaokul arazisini de kapsamaktadır (Görsel 9).

Görsel 9: Diyarbakırlı Tahsin, Büyükada İskelesi (1926), tuval üzerine yağlıboya resmin yayınlanmış kartpostalı (İBB Atatürk Kitaplığı Kartpostal Arşivi, Krt_024971 kodlu kartpostal. Türkiye Denizcilik İşletmeleri Yayını).

1954’te inşaatına başlanan Lido Moteli’nin Gültekin Çizgen tarafından çekilen ve tarihi belirtilmeyen bir fotoğrafında Büyükada siluetinin sürpriz bir kısmı gözükür (Görsel 10)[xxii]. Motelin arkasında ve tepede kalan eğimli açık alan yine Ortaokul arazisidir. Çarkıfelek Caddesi’nin karakterini oluşturan orman dokusu, mezarlık yapısı ve mezarlığın içerisindeki servi ağaçları; ayrıca hemen yanındaki konutlar, Ortaokul’un çevresini oluşturan unsurlar olarak konumunu işaretler. 20. yüzyılın ikinci yarısına gelindiğinde çevrede görülmeye başlanan yapılaşma ise dikkate değerdir. Burada Ortaokul arazisinin yüksek eğimi, içinden geçen patikalar ve küçük çam ağaçları görülebilir. Lido Motel’in inşaatının 1954 yılında başladığı ve bu fotoğrafta motel kullanıcılarının havuzu kullandıkları göz önünde bulundurulduğunda fotoğrafın bu tarih sonrasına tekabül ettiği söylenebilir. Ortaokul’un arazisine dair tüm bu veriler, Harita Genel Müdürlüğü’nün 1946-2003 yılları arası hava fotoğraflarıyla da doğrulanır[xxiii]. Yine tüm bu fotoğraf ve resimler Ortaokul’un arazisini pekala başrol oyuncusu olarak resmetmese de, arazinin boşluğunun verdiği dikkate değerliği bir veri olarak sunmak açısından sürpriz dokümanlar olarak değerlendirilmelidir.

Görsel 10: Lido Moteli’nin ardında Ortaokul arazisi, SALT Araştırma.

Aşağı girişi Nizam Mahallesi’ne, yukarı girişi Maden Mahallesi’ne açılan; Nevruz Mevkii, Cami Tepe Mevkii, Çarkıfelek, İsa Tepesi’nin kesişiminde kalan Ortaokul’un inşası öncesi yakın çevresi —bir diğer deyişle Karanfil Mahallesi’nin küçük bir parçası— birkaç konut, Müslüman Mezarlığı, Ligor Façyo’nun Hristos Çarkıfelek Gazinosu; Hıntıryan Köşkü, müştemilatları ve Berger’lerin evi, Koca Yusuf Futbol Sahası, İsa Manastırı, ve Alexandre Vallaury’nin Rum Yetimhanesi’nden oluşan katmanlı bir yer olgusu sunar. Birbirleriyle hem ilişkilenen, hem de birbirlerinden ayrık bir vaziyette birçok zengin hikaye barındıran bu yapılar birlikte ele alınıp okunduğunda; konuşlandıkları bu çevrenin örtük zenginliğini ve çeşitliliğini gün yüzüne çıkarır. Artık tarih çizgisinde, bu bereketli duruma yeni bir katman olarak Ortaokul’un eklenme zamanı gelmektedir…

Yazı, tefrika olarak bir sonraki sayıda devam edecektir.

—-

[i] Bu dizeler, Madonna’nın 1998 tarihli “Ray of Light” albümünün son parçası “Has to Be”den tercüme edilerek yorumlanmış olup orijinal sözler şu şekildedir: “Go on, go on / Don’t sit there like a fool / You’ve graduated from / A different kind of school”.

[ii] Burada “dünya” sözcüğüyle gündelik hayatın öznel ve kişisel deneyimlerini ifade eden Alman filozof Edmund Husserl’in “life world” kavramını ödünç alıyorum.

[iii] İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 2007. Bkz: “Adalar İlçesi Strateji Belgesi ve Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı”, https://sehirplanlama.ibb.istanbul/adalarkanip (Son erişim: Ağustos 2022). Fotoğrafın atmosferik perspektiften kaynaklanan renk solukluğu giderilmiştir.

[iv] Michael Hardt (2012). Gilles Deleuze: Felsefede Bir Çıraklık (Çev.: İsmail Öğretir & Ali Utku). İstanbul: Otonom Yayıncılık.

[v] Gilles Deleuze & Félix Guattari (1987). A Thousand Plateaus: Capitalism and Schizophrenia. Minneapolis: University of Minnesota Press.

[vi] Hakan Yücefer (2006). “Deleuze’ün Bergsonculuğuna Giriş”. Gilles Deleuze, Bergsonculuk içinde (Çev.: Hakan Yücefer). İstanbul: Otonom Yayınları. Ayrıca bkz: Sadık Erol Er (2012). Gilles Deleuze’nün Fark Felsefesi: Bergson, Nietzsche ve Spinoza Okuması. İstanbul: Çizgi Kitabevi.

[vii] Antoine Ignace Melling (1819). Voyage pittoresque de Constantinople et des rives du Bosphore. Paris: Treuttel et Würtz.

[viii] C. Frh. v. d. Goltz (Pascha) (1897). Karte der umgegend von Constantinople. Berlin: Schall & Grund. SALT Araştırma, Doküman Kodu: APLGOLP001, https://archives.saltresearch.org/handle/123456789/102289 (Son erişim: Ağustos 2022).

[ix] Rudolf Fitzner (1900). Karte des Bosporus und der Bithynischen Halbinsel. Rostock: Volckmann & Wette. Istanbul Urban Database, Regional Maps, 1900 Regional Map, http://www.istanbulurbandatabase.com (Son erişim: Ağustos 2022).

[x] Antoine M. Raymund (1912). Plan de Prinkipo, Juin 1912 (10 adet pafta). SALT Araştırma, https://archives.saltresearch.org/handle/123456789/1822 (Son erişim: Ağustos 2022). SALT bünyesindeki bu haritalar; 20. yüzyıl başında İstiklal Caddesi’nde faaliyet göstermiş “Librairie Raymond” yayınevinden çıkan ünlü “Nouveau Plan de Stambul” haritasının müellifi “César Raymund” ismiyle kategorileştirilmiştir. Fakat Büyükada haritasının üzerinde Antoine M. Raymund’un ismi bulunmaktadır.

[xi] Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Matbaası (1917). “Büyükada [İstanbul ve çevresi] [1/25.000]”. SALT Araştırma, Doküman Kodu: APLEH016, https://archives.saltresearch.org/handle/123456789/113060 (Son erişim: Ağustos 2022).

Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Matbaası (1918). “Maltepe ve Adalar [İstanbul ve çevresi] [1/25.000]”. SALT Araştırma, Doküman Kodu: APLEH017, https://archives.saltresearch.org/handle/123456789/126273 (Son erişim: Ağustos 2022).

[xii] 1914-1918 yılları arasında İstanbul Şehremaneti, Harita Şubesi Müdürü, Mühendis Nedjib Bey tarafından Osmanlıca olarak birkaç pafta olarak çizilen; 1924 yılında Viyana’da Fransızca baskıları yapılan İstanbul haritaları içerisindeki Adalar haritaları, “Anadolu Sayfiye Ciheti” başlığıyla 6 numaralı paftada Çengelköy, Beylerbeyi, Kuzguncuk ile birlikte yer alır. Harita künyesi: Guide de Stamboul, VI. Feuille, Partie de la Côté D’Asie: Tchengel-keuy, Beyler-Bey, Kouzgoundjouk, Ile Proti, Ile Antigoni, Ile Halki, Ile Prinkipo. Imprimerie Hölzel, Auteur: Ingénieur Nedjib. Directeur de la Section de Topographie de la Préfecture de la Ville de Constantinople. Bkz: İBB Atatürk Kitaplığı, Hrt_000414 ve Hrt_000421 kodlu 1/5000 ölçekli haritalar.

[xiii] İstanbul Şehri Rehberi (1934). “İstanbul’un Umumi Haritası. İstanbul Belediyesi Hududu ve Belediye şubeleriyle nahiyelerin taksimatı [rehber]”. SALT Araştırma, Doküman Kodu: APLISR01, https://archives.saltresearch.org/handle/123456789/105062 (Son erişim: Ağustos 2022). Parantez içi bir bilgi vermek gerekirse, bu harita daha sonra İstanbul Ansiklopedisi’nin (1944-1973), 1963 yılındaki 6. cildinin basımındaki “Büyükada” maddesi için Behçet Cantok tarafından altlık olarak kullanılarak yeniden çizilecektir. Bkz: Reşad Ekrem Koçu & Mehmet Ali Akbay (1963). İstanbul Ansiklopedisi. Cilt. 6, s. 3220-3221 arası. İstanbul: İstanbul Ansiklopedisi ve Neşriyat Kollektif Şirketi.

[xiv] Harita Umum Müdürlüğü (1941). “İstanbul [1:100.000]”, üçüncü basılış. SALT Araştırma, Doküman Kodu: APLHUM04, https://archives.saltresearch.org/handle/123456789/123857 (Son erişim: Ağustos 2022).

[xv] Bkz: İBB Atatürk Kitaplığı; İstanbul Harita Şirketi, İstanbul: Adalar Planı, Hrt_002029 (Pafta No: 192) kodlu 1/2000 ölçekli harita ile Hrt_001708 (Pafta No: HH 2/1) ve Hrt_002025 (Pafta No: HH 2/3) kodlu 1/500 ölçekli detay haritaları. Bu haritalar esasen “Alman Mavileri” haritalarını temsil dili olarak kullanmakla birlikte Yüksek Mühendis İbrahim Rahmi Arı; Alman Mavileri haritalarının kapsamını ve detaylarını geliştirerek ilerletmiştir. Bugün Alman Mavileri olarak karıştırılan Adalar haritalarını bir araştırma verisi olarak kullanabilme imkanını, haritaların esas müellifi İbrahim Rahmi Arı’ya borçluyuz. Arı’ya dair anekdotları içeren bir yazı için ayrıca bkz: Emin Kural (1966). “İstanbul Haritaları”. Harita ve Kadastro Mühendisliği Dergisi, Yıl: 2, Sayı: 5, Eylül 1966, s: 16-19, Ankara: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası, Güzel İstanbul Matbaası.

[xvi] Ernest Mamboury (1943). Les Iles des Princes Banlieue Maritime d’Istanbul: Guide Touristique. İstanbul: Maarif Matbaası.

[xvii] Şüphesiz tüm bu zengin dokümanlara burada ayrıntılı yer vermek zordur. Bununla birlikte ileri okuma için kaynaklarını kronolojik olarak belirtmek daha makul olacaktır. Örneğin Melling’in kitabında yer verdiği gravür oldukça kayda değer bir örnektir. Bkz: Melling, 1819, a.g.e.

1871’de Dresden’de mimarlık ve kent fotoğrafçılığı ile yayıncılığına başlayan Römmler & Jonas’ın ahşap vapur iskelesini çektikleri fotoğrafta Ada tepelerinin dokusu net bir şekilde gözükmektedir. Ahşap iskelenin 1867-1899 yılları arasında hizmet verdiği ve bugünkü iskelenin 1914-1915 yıllarında tamamlandığı düşünülürse, tarih belirtilmeyen bu fotoğrafın yılı da belirtilen bu aralıkta 1871-1914 arası olmalıdır. Bkz: Emil Römmler, “Iles des Princes – Prinkipo”, İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi II. Abdülhamid Han Fotoğraf Albümleri Koleksiyonu, Demirbaş Numarası: NEKYA90479/33, http://nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/FOTOGRAF/90479—0033.jpg (Son erişim: Ağustos 2022).

Yine Guillaume Berggren’in 1875 tarihli, “Vues Constantiople, Bosphore” isimli kitabında yer alan “Les Iles des Princes N. 195” isimli Büyükada fotoğrafında, Nizam sırtlarındaki ekim alanları ve taşlık alanlar açıkça görülür. Bkz: Getty Research Institute, Library Catalogue, ID: 96.R.14(A12), http://hdl.handle.net/10020/96r14d0508 (Son erişim: Ağustos 2022)

Bölgenin dokusuna dair ipucu veren başka bir Ada silüeti fotoğrafı için bkz: Ali Sami, “Büyükada kayık yarışları: Büyükada’nın menazırı”, 1898-1899, İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi II. Abdülhamid Han Fotoğraf Albümleri Koleksiyonu, Demirbaş Numarası: NEKYA90924/24, http://nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/FOTOGRAF/90924—0024.jpg (Son erişim: Ağustos 2022).

Yine bir başka iskele fotoğrafı ardında Nevruz Mevkii bilgisi için bkz: “Büyükada iskele görünüşü”, Kemali Söylemezoğlu Kartpostal Arşivi, SALT Araştırma, Doküman Kodu: AHISTBADA029, https://archives.saltresearch.org/handle/123456789/121297 (Son erişim: Ağustos 2022).

[xviii] Baskın çam ekosistemiyle anılan Adalar için bu “boşluk” durumu dikkat çekicidir: yine de değişen doğal bitki örtüsü ve toprak oluşumları, küçük ölçekli maden ve taş ocakları ya da çıkan yangınlar ve diğer insan merkezli müdahaleleri neticesiyle açıklanabilir.

[xix] Sébah & Joaillier’in fotoğrafları, Polycarpe Joaillier’in beşinci kuşaktan torunu Fabrizio Casaretto tarafından büyük bir titizlikle dijital ortama taşınmıştır. Bkz: https://www.sebahjoaillier.com/adalar (Son erişim: Ağustos 2022).

[xx] Yine bugün hala kullanılan kagir vapur iskelesinin yapımının 1914-1915 yıllarında tamamlandığı düşünülürse, fotoğraflar aynı şekilde 1914 sonrası olmalıdır.

[xxi] Diyarbakırlı Tahsin Siret Bey (1874-1937); özellikle Boğaziçi, Haliç ve Marmara Denizi’ni, gemi ve iskeleleri resmetmesiyle deniz ressamı olarak anılmaktadır.

[xxii] “Lido Motel ve Plaj Tesisleri – Lido Motel and Beach Facilities”. Gültekin Çizgen Koleksiyonu, SALT Araştırma, Doküman Kodu: TMGCH0006, https://archives.saltresearch.org/handle/123456789/74019 (Son erişim: Ağustos 2022).

[xxiii] 1946’dan itibaren sırasıyla 1954, 1959, 1968, 1970, 1975 ve 1986 tarihli hava fotoğraflarında arazinin batı kısmının ağaçlandırıldığı görülmektedir. 1946 yılındaki ilk hava fotoğrafında arazi içinde kesişen patikalar mevcutken hiç ağaç yoktur.


Yayınlanma Tarihi: 07 Ağustos 2022  /  Son Güncellenme: 08 Ağustos 2022


Bu yazı hakkında yazarımıza ve editörlerimize iletmek istedikleriniz mi var?
Aşağıdaki formu kullanarak kendisine ulaşabilirsiniz.
(Bu formdaki bilgiler, yazarımız ve editörlerimizin mail adreslerine iletilecektir.)


Çerezleri Yönetin!

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.

Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.