Orhan Tuncel ve Haluk Cecan anısına…
Beş yaşında Adası’ndan kopup İstanbul’a getirilen bendeniz için ilk arkadaşlıkların kurulduğu ilkokul sıraları, adalı olmanın nasıl da zor bir şey olduğunu kavramaya başladığım günlerdi. ‘Marmara Adası’ hiçbir şey ifade etmiyordu tanıştığım şehirli çocuklar için. Bense içimde yükselen ada özlemiyle içine kapanık pek kimseyle konuşmaz bir çocuk olarak kalmıştım sınıfta. Her sabah ağlayarak uyanır ve “biz ne zaman evimize gideceğiz” sözüyle başlayan tükenmez sorular sorardım anneme. Bu hoşnutsuz ve üzgün halim yelken tutkunu Ağabeyimin de dikkatini çekmiş olacak ki” neredeyse her hafta sonu Fenerbahçe ve Kalamış’taki marinalara gittiğinde beni de yanında götürürdü. Çelik Gülersoy’un Kadıköy’e kazandırdığı Fener Bahçesi’nde dolaşır, ‘Hera’ kayalıklarından tekneleri izler hayaller kurardık birlikte. İyot kokusu kanımıza işlemişti adeta. Deniz ikimizin de hayatında derin izler bırakmıştı şüphesiz. Ağabeyim yıllar sonra düşlediği yelkenlisine kavuşacak, bense mesleğimi gemi inşa alanında seçecektim. Çocukluk yıllarımın İstanbul’unda deniz kenarlarına, Prens Adaları’na götürülür, kuzenlerimle kaynaştırılırdım. İyi eğitim almamızı istedikleri için geldiğimiz bu koca şehre adapte etmeye çalışırdı ailem beni adadaki dingin hayatımızdan sonra. Televizyon henüz esir almamıştı bizleri o tarihte. Sekiz kanal düğmesi bulunan televizyonumuzun üç tuşu da TRT’yi gösterirdi ekseri. Bir gün ağabeyim Ozan heyecanla yanıma gelip televizyonun tuşuna basmış “Can, Ada’nın belgeseli başlıyor!” demişti müjdeli bir ses tonuyla. Bizim için ada haricinde daha özel bir anlamı vardı çünkü bu belgeselin. Hepimizin hayatına küçük dokunuşlar yapmış çocukluğumuzun kahramanlarından Feridun Reis[1], ‘Siyah İnci-1’ adlı teknesiyle çekimlerine bizzat katılmıştı bu muhteşem belgeselin. Ağabeyim ve ben hemen kurulmuştuk koltuklarımıza. Derken, sualtı belgeselleriyle adeta özdeşleşen dünyaca ünlü bestekâr Vangelis’in ‘Antarctica’ adlı enstrümantal eseri duyuldu hoparlörden. Ekrandaki yazıyı okuduğumuzda ise heyecanımız daha da katmerlendi; “Marmara Adaları’nda” belgeseli 1991 yılının Haziran ayında ilk kez televizyonlarda yayınlanıyordu…
Belgeseli bir kez izledikten sonra bir daha hiçbir platformda izleme olanağı bulamamıştım. Vefatından birkaç sene önce Feridun Amca’dan belgeselin çekim süreçleriyle ilgili anılarını dinlemiş birlikte kendisine hediye edilen belgesel nüshasını izlemiş ve eski günleri yâd etmiştik… Marmara Adası müdavimlerinden Orhan Tuncel tarafından yapımcılığı ve yönetmenliği üstlenilen belgesel yarımşar saatlik 13 bölümden oluşuyordu. Bu dizi belgeselin, büyük bölümü su üstü çekimlerden meydana gelmişti. Güney Marmara Adaları’nın tamamı ele alınırken, sualtı çekimlerinde de birçok canlı türüne yer veriliyordu. Belgeselde, Marmara Adaları’nın coğrafi konumlarından, geçirdiği jeolojik evrimlere, bitki örtülerinden iklim özelliklerine, adaların günlük hayatından-turizm olgusuna, gün geçtikçe süratle kirlenen Marmara Denizi’nden günümüzde yaşayan ya da yaşamını sürdürmeye çalışan sualtı canlılarının hayatına kadar çeşitli konular işlenmekteydi. Kimi bölümlerinde adaların tarihine ve adaların simgesi haline gelmiş konulara da değiniliyordu. Tabi günümüzde hayatta olmayan birçok adalı sima da geçmişten bize el sallıyordu. Marmara Adaları’nda Belgesel ekibi;
Yönetmen: Orhan Tuncel, Müşfik Akarcan
Yapımcı: Orhan Tuncel, Müşfik Akarcan
Kameraman: Erdinç Tunç, Cemil Baygın
Sualtı Ekibi: Haluk Cecan, Güngör Muhtaroğlu, Yavuz Tuncel
Sesçi: Mehmet Ali Yılmaz
Kurgu: Hasan Hüseyin Kuran, Özbek Selek, Ümit Adışanoğlu, Aynur Arslan, Yusuf Atıcı
Metin Yazarı: Orhan Tuncel, Haluk Cecan, Müşfik Akarcan
Seslendiren: Sacit Onan, Levent Dönmez
Tekne: Siyah İnci-1
Kaptan: Feridun Cırıkcı
Tayfalar: Niyazi Gören ve İbrahim Pala’dan oluşuyordu.
Belgesel bölümlerinin içeriği ise şu şekildeydi
1. Bölüm: Karaköy Tophane Rıhtımı’ndan Marmara-Avşa Adalar’ına giden Haliç Tersanesi yapımı M/S Avşa vapuru ile yapılan yolculuk ve sefer güzergâhı ile başlamaktadır. Evliya Çelebi ile Piri Reis’in notlarından (Güney) Marmara Adaları’nın tarihçeleri hakkında bilgiler verilmektedir. Bu bilgilerin büyük bir bölümü ise eski Erdek Kaymakam’ı Reşit Mazhar Ertüzün’ün kaleme aldığı “Kapıdağ Yarımadası ve Çevresindeki Adalar” adlı başyapıt niteliğindeki eserinden alınmıştır.
2. Bölümde: “Kapıdağ Yarımadası etrafına dağılmış bütün adaların coğrafi yapıları, bitki örtüsü, adalarda yaşamış halklar ve ada halklarının geçim kaynakları anlatılmaktadır. Marmara Adası, Paşalimanı, Avşa, Ekinlik, Koyunadası, Hayırsızada, Tavşan, Mamali adaları kısaca gösterilmekte ve tarihi Mermer ocakları, Roma Çağı kalıntıları ve jeolojik oluşumları anlatılmaktadır.”[2] Ayrıca bu bölümde Marmara Adası Saraylar beldesinde, Abruz Koyu ile Yena Manastırı arasında kalan, eski adıyla ‘Panormi’de 1912 yılında kurulan ve buhar gücü ile çalışan Mermer Taş Fabrikası ile ilgili bilgiler aktarılmaktadır.
3. Bölümde: Geleneksel bir tekne tipi olan ‘Çektirmeler’ hakkında bilgi verilmektedir. Bugüne kadar Çektirme tipi teknelerle ilgili benzer bir yayına daha kanaatimce rastlanmamıştır. ‘Karadeniz Çektirmeleri’nin ada kültürü açısından önemi çok güzel anlatılmıştır. Bu gün iki elin parmaklarını geçmeyecek sayıda kalan bu güzel tekneler kaybolmuş bir tekne yapım kültürünün de son temsilcileridirler. Bölüm sonunda dalış ekibi, başta duayen sualtı belgeselcisi Haluk Cecan olmak üzere Marmaralı sahibiyle aynı ismi taşıyan ‘Selahattin Algan’ adlı çektirme batığına dalış gerçekleştirmiştir.
4. Bölümde: “Marmara Adası’nın doğal güzellikleri, köpek balıkları(camgöz), adanın iklim özellikleri, coğrafi yapısı ve adadaki balıkçılık hakkında bilgiler verilmektedir.”[3] Coğrafi özelliklerin ve iklim koşullarının anlatımında Prof. Dr. Necdet Tunçdilek’in ‘Marmara Adaları’ adlı eserinden yararlanıldığı anlaşılmaktadır. Belgesel boyunca neredeyse her sahnede ebediyete intikal etmiş adalı bir simaya rastlanırken 4. Bölümün başlarında yağmurlu bir havada Kole yönünde yürümekte olan bir dönem Babamla da ortak çalışan Hasan Mersin seçilmektedir. Belgesel ekibinin intikallerini sağlayan Siyah İnci-1 adlı balıkçı teknesinin sahibi, eski bir kılıç balığı avcısı ve süngerci Feridun (Cırıkcı) Reis mütevazı bir insandı. Her ne kadar başından sonuna bu belgeselin çekiminde gerek teknesiyle ve gerek bilgi ve tecrübesiyle Orhan Tuncel’le birlikte emek vermişse de ön planda görünmemeyi tercih etmişti. Marmara’nın ilk sac balıkçı teknesi olan ve eşi benzeri bulunmayan Siyah İnci-1 jenerikte ve birçok sahnede yer alırken, tayfaları Niyazi Gören’le İbrahim Pala ise balıkçılıkla ilgili birçok avlanma yönteminin icrasında kamera karşısına geçmişti. Uzatma ağı, cicikçilik bunlardan bazılarıdır.
5. Bölümde: “Marmara Adası’nda 1980 yılında başlayan ve giderek yoğunluk kazanan deniz kirliliği ve bunun balık türleri üzerindeki olumsuz etkileri, midyelerin, denizyıldızı ve denizanalarının çoğalması sorunlarına değinilmektedir.”[4] İstanbul Teknik Üniversitesi sualtı ekipleri 1984 yılı Haziran ayında başlatmış oldukları çöp toplama kampanyasını bu bölümde de icra etmektedirler. Belgeselin bazı bölümlerinde görünen altındaki şişme bot ve pervaneli motoruyla sudan havalanan portatif uçak ise bu bölümde tecrübe seyri yapmaktadır. Enön Tatil Köyü sahilinde bota kanatları takılarak kontrolleri yapılır.
6.Bölümde: “Marmara Adası’nın tarih öncesi ve tarih sonrası dönemlerdeki nüfus yoğunluğu, adaları ele geçiren toplulukların yaşam biçimleri tarihi kalıntılar eşliğinde anlatılmakta, ticaret ilişkilerine değinilmektedir.”[5] 1922 yılından itibaren, Lozan mübadelesi sonrası Türkler’in Adalar’a yerleşimi ile oluşan değişiklikler hakkında bilgiler verilmektedir. Bu bölüm başlarında da Türkçe konuşamayan büyük teyzem Flora’yla tek kelime Almanca bilmemesine rağmen çok iyi anlaşan ve iyi bir esnaf olan Habibe Özkaya kameraya yansır.
7.Bölümde: “Marmara Adası’ndaki Gündoğdu Köyü’nün balıkçılığı, doğal güzellikleri tanıtılmakta, deniz kirliliği sonucu yaşanan değişimler ve balığın azalması hakkında bilgiler verilmekte, Kefal balığı, Vatoz, Anamel balığı incelenmektedir.”[6] Bunun yanı sıra Gündoğdulu denizci ailelerin çektirmelerle yapmış oldukları deniz ticareti anlatılmakta, köyde bugün de ayakta olan ahşap yapılar gösterilmektedir. Gündoğdu köyünde okul olarak kullanıldığı anlatıla gelen üst katı ahşap binanın görüntüsü dikkat çekmektedir. Bugün ne yazık ki bu binanın sadece yığma taş kısmı ayakta kalabilmiştir. Köyün ulaşımı anlatılırken Kaptan Ali-2 posta motorunun rutin Erdek seferi esnasında, Gündoğdu köyüne yanaşması ve her türlü ihtiyaç malzemesinin iskeleye sevki izlenmektedir.
8.Bölümde: “Marmara Adası’nda tarıma en elverişli toprak parçası olarak nitelenen Topağaç Köyü tanıtılmaktadır. Köyün tarihi, coğrafi özellikleri, balıkçılığı, ahşap tekne yapımı, kum midyesinin avlanması ve sualtı canlıları sualtı çekimleriyle anlatılmaktadır.”[7] Kum midyesi halk arasında cikcik olarak tabir edilmektedir. Özel bir kafesin deniz tabanında sürtülmesi yöntemiyle avlanır. Bölümde cikcik avı Siyah İnci-1 adlı tekneyle uygulamalı olarak anlatılmaktadır.
9.Bölümde: “Marmara Adası’ndaki Asmalı ve Saraylar Köyü’ndeki mermer işçiliği anlatılmakta ve sualtı çekimleri ile adaların derinliklerinde yaşayan sualtı canlıları Lipsos, İskorpit, Gümüş, Pavurya, Deniz Atı, Karagöz balıkları ile Halkalı Solucan ve Kum Kayası balığı ele alınmaktadır.”[8]
10 .Bölümde: Hayırsız Fener adası tanıtılmaktadır. Fener bekçilerinin kumanya ve ihtiyaçlarını adanın tepesinde yer alan fener evine ulaştırmak üzere yapılmış dekovil hattı dikkati çekmektedir. “Martılar, karabataklar, yunuslar görüntülenmekte ve Ekinlik, eski adıyla ‘Kutali’ adasında yer alan Aşıklar Çeşmesi, Eski Türk Mezarlığı ve eski yel değirmenleri tanıtılmaktadır.”[9] Günümüzde sadece duvarları kalan Ekinlik değirmenlerinden birinin o tarihte neredeyse tüm ahşap aksamı üzerinde gözlemlenebilmektedir. Rum Kız Okulu ve ‘Panagia’ kilisesinden geriye kalan duvarlar kameraya yansımaktadır. Ekinlik adasının plajları, İstanbul Teknik Üniversitesi Dalış Kulübü’nün düzenlediği dalış eğitimlerinde “dalgıçlar arası yardımlaşmayı ifade eden ‘Çimlenme’ konusu anlatılmakta ve Subye (Kalamar), Dil, Melanur, Horozbina, Deniz Tarağı, Çırçır, Lapin ve İspiroz balıkları tanıtılmaktadır.”[10]
11. Bölümde: “Avşa Adası, adanın eğlence hayatı, turizmi ve şarapçılığı ele alınmaktadır. İstanbul’a yakınlığı nedeniyle tercih edilmesi ve gelişmişliği hakkında bilgi verilmekte ve Avşa Türkeli Köyü’nde yapılan bağcılık, şarap fabrikası, Avşa feribotları, çarpık yapılaşma ve sualtı güzellikleri anlatılmaktadır.”[11] Avşa’ya uzun yıllar çalışan yolcu motorlarından ‘Gazep Kaptan’, ‘Bahri Reis’ ve ‘Ömer Kaptan’ın salkım saçak turistle dolu vaziyette Erdek’e doğru yola çıktığı anlar görülmeye değer doğrusu.
12. Bölümde: “Paşalimanı Adası ve adanın tarihçesi işlenmektedir.”[12] Paşalimanı’nın tarıma elverişli arazisi anlatılırken Fransızlar tarafından 1873 tarihinde inşa edilmiş, bugünse metruk bir halde olan Şarap Fabrikası tesisi anlatılmaktadır. Paşalimanı Adası’ndan tekrar Ana ada Marmara’ya dönen belgesel ekibi, Marmara’daki turizm çağını, yapmış olduğu radyo programları ve amatör balık avı seferleriyle başlatan İstanbul Radyosu ve eski Güreş Sporu spikeri Eşref Şefik Atabey’i[13] anmakta ve Aba Sahili’nde yer alan ikametgâhını göstermektedir. Marmara Adası’nın tanınmasına önayak olan bir diğer değerli isim Dekoratör Mazhar Resmor[14] da ‘Kamara Mevkii’nde kendi inşa ettirdiği evinin görüntüsü eşliğinde anılmaktadır. “Marmara Adaları’nda tarihsel süreçte balık üretimi, balık türlerinin azalması ve nedenleri hakkında bilgiler verilmekte, adadaki tuzlu balık konserveciliği anlatılmaktadır.”[15]
13. Bölümde: “Marmara Adaları’ndaki turizm, feribot turları, deniz otobüsleri ve deniz otobüslerinin teknolojileri hakkında bilgi verilmektedir.”[16] Günümüzde de İstanbul Bostancı ve Yenikapı kalkışlı Marmara-Avşa seferlerini icra eden Deniz Otobüsleri’nden ‘Hezarfen Çelebi’ gemisiyle adaya intikal edilmiştir. Marmara Adaları’nın Turizm Dönemi olarak nitelenen 1960-1990 yılları arasındaki muazzam değişim anlatılırken, Şehir Hatları İşletmesi’nin Kuruçeşme arabalı vapuru Marmara İskelesi’ne bordadan yanaşır ve yolcularını tahliye eder. Bugün yerinde yeller esen çınar ağaçlarının gölgesinde yaz aylarında dahi hırkayla oturan insanların gözlenmesi şimdilerde ağaçsız kalan gazinoların eski güzel günlerini mum yakıp aratıyor adeta.
Marmara Adaları’nda Belgeseli anlatılırken iki önemli isimden bahsetmek gerekir ki bunlardan ilki Marmara Adası ‘Mestanağa’ mevkiinde evi bulunan ve ebedi istirrahatgâhı da Marmara’da olan Orhan Tuncel’den başkası değildir. Diğeri ise sualtı belgeselciliğine ve fotoğrafçılığına adanmış yaşamıyla 2007 yılında kaybettiğimiz bu belgeselin de sualtı görüntü yönetmenliğini üstlenen ‘Haluk Cecan’dır.
“Eski Milli Eğitim Bakanlarından Prof. Bedrettin Tuncel’in oğlu olan Orhan Tuncel, 1940 yılında Ankara’da doğmuştu. Galatasaray Lisesi’nin Edebiyat Kolundan 1961 – 1962 döneminde mezun olmuş, Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü 1967 yılında bitirmişti. 1967-1969 döneminde askerlik görevini Yedek Subay olarak tamamlamıştı. 5 Haziran 1969 tarihinde çevirmen olarak TRT Genel Müdürlüğü Ankara Televizyonu Program Müdürlüğü’nde çalışmaya başlamıştı. Film Bölümü Dublaj Yönetmenliği (Temmuz 1969-Kasım 1969). 15 adet Fransız sanat filminin Türkçeye uygulanıp seslendirilmesi Eylül-Aralık 1971 (Eğitim/Kültür Bölümü) tarihinde, Film Bölümü Dublaj Yönetmenliğini Aralık 1971-Nisan 1972 tarihleri arasında. Mayıs 1972-Ekim 1975 Tiyatro Bölümünde çeşitli programlarda yapımcılık ve yönetmen yardımcılığı, daha sonraki yıllarda sırasıyla Prodüksiyon Görevlisi, Yayın Araştırmacısı, Yardımcı Prodüktör ve Prodüktör kadrolarında görev yapmıştı.
Orhan Tuncel TRT’de çeşitli alanlarda çalışırken, geçen yıllarla birlikte kendisine uzmanlık dalı olarak belgeseli seçti ve bu alanda birçok ürün verdi. TRT İstanbul Televizyonu’nda (TRT 2) Yapımcı – Yönetmen olarak ve 5 Haziran 1999 tarihinde otuzuncu çalışma yılını tamamlamış olarak görev yapmaktaydı. 1999 yılında yaptığı başarılı sualtı belgesellerinden dolayı, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Başarı Ödülleri, TV Belgesel Dalı Ödülü’ne layık görüldü. 2006 yılında İstanbul Televizyonundan emekli oldu. Yönetmenliğini yaptığı belgesel filmlerinden başlıcaları ise şunlardır;
Sünger, Trol, Boğaziçi’nde Zaman, Bir Meydanın 24 Saati, Küçük Karadenizli: Hamsi, Kasırlar, Bir Tutku (Maç Günü), Kıbrıs’taki Türk Eserleri, Atatürk’le Yolculuk, Boğaziçi ve Yalıları, Galata, Denizlerimizin Bilinmeyen Hayatı, Seyir Günlüğü, Marmara Adaları’nda, Sessiz Dünyada Gezintiler, Yelken Açan Guletler, Akdeniz’de Gezintiler , Derindeki İzler, Prensin Adası, Mavi Dünyadan Yeşil Adaya (Mavi Güney’den Yeşilada’ya), Anadolu Mavisi, Akdeniz Gezgini, Derindeki Sırlar, Akdenizli (Mavi Derinliğin Sırları).”[17]
“Yönetmenliğini üstlendiği belgesellerden yine bazılarında Marmara Adası’na yer verilmişti. Bunlar; ‘Seyir Günlüğü’ ve ‘Derindeki İzler’ adlı belgeselleridir. 1988 yılı Nisan ayında yayınlanan ve on bölümden oluşan ‘Seyir Günlüğü’ belgeselinin ilk iki bölümünde Marmara Adası’na rastlarız. “Birinci Bölüm: Batıklar, Boğazlar, Marmara ve Ege denizindeki su altı güzellikleri, Beykoz’daki midye kolonileri, Beykoz Dalyanı, Garipçe, Küçüksu, Heybeliada’da deniz kirlenmesi, Sivri Ada, Sedef Adası, İstanbul – Marmara Adası rotası ve vatos ile kırlangıç balıkları, denizatı ve amforalar anlatılmaktadır. İkinci Bölümde: Marmara Adası, karides algarnası, su altı TV alıcısı, siyah mercan, derin sulardaki denizyıldızı, deniz kestanesi, gece dalışları, Bandırma Körfezi’nde deniz kirliliği, Bandırma-Erdek rotası ile lapin balıkları ve pavurya anlatılmaktadır.
Çekimleri 1994 yılında tamamlanan ‘Derindeki İzler’ belgeseli ise yirmi bölümden oluşmaktadır. Büyülü bir dünya olan deniz ve derinlerde gizlenmiş sayısız güzellik ve sırlarıyla birlikte karanlıklara gömülmüş birçok batık anlatılmaktadır. Çekimleri Marmara Adası, Akdeniz ve Ege kıyılarında gerçekleştirilen bu belgeselde; pek çok batık ve deniz canlısının yanı sıra, sualtı arkeolojisini ilgilendiren konular ile ülkemizin kıyı boylarını süsleyen tarihi ve arkeolojik değere sahip yapı ve kalıntılar da işlenmektedir. Birinci Bölümde: Marmara Adası Çınarlı Köyü tanıtılmakta ve öğretim görevlisi Nergis Günsenin’in yönetiminde yapılan sualtı çalışmalarında 23-34 metrelerde yatan antik batıklar için ilk araştırma dalışları anlatılmaktadır. İkinci Bölümde ise Marmara Adası Çınarlı köyünde usta Dalgıç Erdoğdu Ertaş’ın rehberliğinde sürdürülen dalışlara yer verilmekte ve dalışlarda bulunan batıklar, amforalar ve mercanlar hakkında bilgiler verilmektedir.”[18]
Yakın akrabası AP Aydın Senatörü Av. Saim Sarıgöllü sayesinde Marmara Adası’yla 1960’lı yılların başında tanışan sürekli basın kartı sahibi Orhan Tuncel, kısa süre devam eden rahatsızlığının ardından 24 Ocak 2010 tarihinde hayatını kaybetmiş, en güzel belgesellerini çektiği Marmara Adası’nda çok genç yaşta dalış yaparken kaybettikleri oğlu Yavuz Tuncel’in yanında toprağa verilmişti. Yavuz Tuncel vefatından kısa bir süre önce Marmara Adaları’nda Belgeselinde sualtı ışıkçısı olarak görev almıştı.
Türkiye’nin Cousteau’su olarak Nitelenen duayen sualtı belgeselcisi Haluk Cecan’ın televizyonlarda yayınlanan belgesellerine yetişen şanslı çocuklardan biriydim ben de. Programlarını izlerken derin maviliklerin büyüsüne kapılır, o ânlar hiç bitmesin isterdim. Sualtı zenginliklerini, batıkları keşfederken duyduğumuz merak ve heyecanla deniz tutkumuzun gelişmesinde Cecan’ın emek verdiği bu belgesellerin çok etkisi vardı şüphesiz.
“Haluk Cecan; 1946 yılında İstanbul’da doğmuştu. İlköğrenimini Kalamış İlkokulu’nda, ortaöğrenimini Işık Lisesi, yüksek öğrenimini ise İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde tamamlamıştı. İlk fotoğraf ve 8mm. film çalışmalarına 1958 yılında başlamış, ilk sualtı film çalışmasını 1964 yılında yapmıştı. Sualtı kamera kabinleri yapımına başlayarak 1975’e kadar devam etmiş, 1975’te İtalya’dan 8mm.’lik sualtı kamera kabini getirmişti. 1982 yılında İstanbul Balıkadamlar Kulübü 2. Başkanlığına seçilmişti. 1984 yılından itibaren video kameralara kabin imal etmeye başlamış, 1988’de TRT için ilk Türk sualtı belgeselinin çekimlerini gerçekleştirmişti. 1982 yılında ilk sualtı film ödülünü almış, 1990’dan itibaren de dünya ve uluslararası festivallerde onlarca ödül kazanmıştı. 1990 yılından itibaren ilk orta lise ve üniversitelerde, sualtı kulüplerinde, Lions kulüplerinde, çeşitli kuruluşlarda sualtı belgeselciliği konusunda konferans, panel ve film gösterimlerine katılmıştı. İTÜ Sualtı sporları Kulübü Film Fotoğraf bölümünü yönetmişti. Sualtı film fotoğraf eğitimi için öğrencilere konferans ve film gösterileri yapmıştı.
Türkiye’nin en iyi üniversitelerinde sualtı filmciliği ve belgeselcilik konularında çeşitli dönemlerde konferanslar vermiş ve belgesel film gösterileri yapmıştı.
1987 yılından itibaren çeşitli dergilerde sualtı filmciliği, fotoğrafçılığı ve belgeselcilik konularında makaleleri ve yazıları yayımlanmıştı. TRT1, TRT2, Show TV, Cine 5, TGRT, TV 8 gibi birçok televizyon kanalında belgeselleri yayınlanmıştı. Sualtı Fotoğraf Film Yarışması ve Denizcilik konularında onlarca panel ve etkinliğe Jüri Başkanı, Jüri Üyesi, Panelist ve Konuk olarak katılmıştı.
1988 yılından 2000 yılına kadar TRT için 7 belgesel çekmişti. 89 bölümden oluşan belgesellerde sualtı canlı hayatı, antik batıklar, doğa ve çevre problemleri ekrana aktarılmıştı. Özel kanallardan Cine 5 ve Show TV için 26 bölümlük ‘Mavi Sessizlik’, TGRT için yine 26 bölümlük ‘Mavi Derinliğin Sırları’ adlı belgeselleri çekmişti. 1990 yılında Fransa’da gerçekleştirilen Dünya Sualtı Filmleri Festivali’nde Mavi Derinliğin Dişleri adlı filmiyle İkincilik ödülü almasıyla birlikte Kaptan Cousteau tarafından Paris’teki özel toplantısına davet edilmiş, daha sonra da birçok kez Kaptan Cousteau’nun toplantılarına davet edilmişti. Ayrıca İspanya, İtalya, Fransa, Slovakya, Çek Cumhuriyeti ve Tunus’ta tertiplenen festivallerde 21 ödül kazanmıştı. Türkiye Sualtı Federasyonu Kültür kurul üyesi ve İTÜ Sualtı sporları Kulübü film ve fotoğraf bölümü sorumlusu olarak da birçok öğrenci yetiştirmişti. Duayen Sualtı belgeselcisi Haluk Cecan; 8 Şubat 2007 tarihinde, İstanbul’da tedavi gördüğü hastanede kansere yenik düşerek yaşamını yitirmişti.”[19]
Nisan 2021 tarihinde yaşanan müsilaj vakası tüm Marmara Denizi’ni kapsayan devasa bir çevresel kriz ile karşı karşıya olduğumuzu gösterdi. Biyoçeşitlilik açısından son derece zengin olan Marmara Denizi’nin, yıllardır etrafında büyüyen kentleşmenin ve sanayinin yarattığı atıklar nedeniyle hızla geri dönülemeyecek bir noktaya, tüm doğal varlıklarıyla tabiri caizse ölüme doğru sürüklenmekte olduğu anlaşıldı. Marmara Denizi’nin şekillendirdiği yaşam kültürleri ve doğal mirası ile ilgili çalışan sivil toplum kuruluşlarını, bilim insanlarını, kültür ve sanat aktörlerini bir araya getiren bir ağ kurarak, birbirinden kopuk çalışan paydaşların Marmara’nın korunması amacı etrafında ortaklaşması ve yeni katılımlarla büyüyerek koruma gündeminin güçlenmesi sağlanabilir. Adaları ve Boğazları ile Marmara Kültürleri Ağı Adalar Vakfı öncülüğünde bu hedefle yola çıktı. Diğer paydaşları ise Balıkesir ilinden: Avşa Otel, Motel, Apart ve Pansiyoncular Derneği, Marmara Adaları Kültür ve Dayanışma Derneği, Topağaç Güzelleştirme ve Dayanışma Derneği, Galimi Çınarlı Kırsal Kalkınma ve Turizm Derneği, Gündoğdu Köyünü Güzelleştirme İmar ve Kalkındırma Sosyal Dayanışmayı Sağlama Derneği, Çanakkale’den de: Troya Çevre Derneği’dir.
Bu ağ ile, Marmara adaları ve boğazlarında sivil toplum kuruluşlarını bir araya getirerek kültürel ve sanatsal faaliyetlerle Marmara Denizi doğal ve kültürel değerlerinin karşı karşıya olduğu çevre krizi konusunda kamuoyunun bilgilendirilmesi hedefleniyor. Çevre ve yaşam hakları ihlali anlamına gelen bu kapsamlı tehdidin anlaşılması ve önlenmesi çabalarına bu ağ üzerinden katılacak kültür ve sanat aktörleri, çalışmalara yeni ve yaratıcı bir boyut kazandırarak, koruma çalışmalarını genişleteceği ön görülmektedir. Oluşturulacak ağ, insan haklarının bir parçası olan çevre hakkının da kültür ve sanat etkinlikleriyle dillendirilmesini ve sahiplenilmesini de sağlamayı hedefliyor. Marmara Denizi’nin karşı karşıya olduğu çevre krizi sadece doğal yaşamı ve biyolojik çeşitliliği değil aynı zamanda bu deniz havzasının ortaya çıkardığı çeşitli kültürel yaşam biçimlerini, toplulukları ve hafızalarını da tehdit ediyor. ‘Adaları ve Boğazları ile Marmara Kültürleri Ağı’ belgeleme, iletişim ve bilgilenme faaliyetleriyle bu doğal ve kültürel değerlerin neler olduğunu ve neden üzerlerine titrememiz gerektiğini de çeşitli etkinliklerle kamuoyuna aktarmayı amaçlıyor.
Buradan hareketle ardında büyük bir deniz kültürü mirası bırakan Haluk Cecan’ın ve Orhan Tuncel’in bilfiil alın teri dökerek uzun yıllar emek verdiği birbirinden kıymetli belgesellerin günümüz teknolojisiyle yeniden elden geçirilerek ‘Mavi Vatan’ ülküsünün kültürel alt yapısına da kazandırılmasını ve bu müthiş bilgi birikiminin gelecek kuşaklara aktarılması gerektiğini düşünüyorum. Bu vesileyle Marmara Adaları’nda belgesel ekibinden ebediyete intikal etmiş başta Orhan Tuncel, Haluk Cecan, Feridun Cırıkcı ve tayfaları Niyazi Gören’le İbrahim Pala’yı rahmetle anıyorum. Işıklar içinde olsunlar…
Kaynakça; Feridun Cırıkcı anlatımları, Orhan Tuncel anlatımları: Hayri Çölaşan arşivi, Yıldız (Önsay) Evren, Saadettin Aşkın ve Erdinç Tunç arşivleri. Geçmişten Geleceğe Belgeler Bilgiler 1968/2008 TRT Arşiv Dairesi Başkanlığı, N. Beyhan Karadağ Cilt: 1,2,3,4 www.halukcecan.com H. Can Yücel www.adalidergisi.com
Not: Belgesel fotoğrafları için Erdinç Tunç’a yürekten teşekkürler…
[1] İhtiyar Balıkçı Feridun Reis H. Can Yücel, Adalı Dergisi https://arsiv.adalidergisi.com/cms/2010-2019/2015/sayi-125-kasim-2015/makale/1071/ihtiyar-balikci-feridun-reis
[2] Geçmişten Geleceğe Belgeler… Bilgiler… 1968/2008 TRT Arşiv Dairesi Başkanlığı, N. Beyhan Karadağ
[3] Geçmişten Geleceğe Belgeler… Bilgiler… 1968/2008 TRT Arşiv Dairesi Başkanlığı, N. Beyhan Karadağ
[4] Geçmişten Geleceğe Belgeler… Bilgiler… 1968/2008 TRT Arşiv Dairesi Başkanlığı, N. Beyhan Karadağ
[5] Geçmişten Geleceğe Belgeler… Bilgiler… 1968/2008 TRT Arşiv Dairesi Başkanlığı, N. Beyhan Karadağ
[6] Geçmişten Geleceğe Belgeler… Bilgiler… 1968/2008 TRT Arşiv Dairesi Başkanlığı, N. Beyhan Karadağ
[7] Geçmişten Geleceğe Belgeler… Bilgiler… 1968/2008 TRT Arşiv Dairesi Başkanlığı, N. Beyhan Karadağ
[8] Geçmişten Geleceğe Belgeler… Bilgiler… 1968/2008 TRT Arşiv Dairesi Başkanlığı, N. Beyhan Karadağ
[9] Geçmişten Geleceğe Belgeler… Bilgiler… 1968/2008 TRT Arşiv Dairesi Başkanlığı, N. Beyhan Karadağ
[10] Geçmişten Geleceğe Belgeler… Bilgiler… 1968/2008 TRT Arşiv Dairesi Başkanlığı, N. Beyhan Karadağ
[11] Geçmişten Geleceğe Belgeler… Bilgiler… 1968/2008 TRT Arşiv Dairesi Başkanlığı, N. Beyhan Karadağ
[12] Geçmişten Geleceğe Belgeler… Bilgiler… 1968/2008 TRT Arşiv Dairesi Başkanlığı, N. Beyhan Karadağ
[13] Marmara Adası’nda Turizmin Mihenk Taşı Eşref Şefik Adalı Dergisi Sayı:181 Temmuz 2020 (bkz: https://arsiv.adalidergisi.com/cms/2020-2029/2020/sayi-181-temmuz-2020/makale/3072/marmara-adasi-nda-turizmin-mihenk-tasi-esref-sefik-atabey )
[14] Mazhar Resmor Adalı Dergisi, Sayı:132 Haziran 2016 https://arsiv.adalidergisi.com/cms/2010-2019/2016/sayi-132-haziran-2016/makale/1375/mazhar-resmor
[15] Geçmişten Geleceğe Belgeler… Bilgiler… 1968/2008 TRT Arşiv Dairesi Başkanlığı, N. Beyhan Karadağ
[16] Geçmişten Geleceğe Belgeler… Bilgiler… 1968/2008 TRT Arşiv Dairesi Başkanlığı, N. Beyhan Karadağ
[17] Orhan Tuncel anlatımları, Hayri Çölaşan arşivi.
[18] Geçmişten Geleceğe Belgeler… Bilgiler… 1968/2008 TRT Arşiv Dairesi Başkanlığı, N. Beyhan Karadağ
Yayınlanma Tarihi: 05 Mart 2022 / Son Güncellenme: 06 Mart 2022
Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.
Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.
Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.