Paylaş
Tüm Sayılar      2023      Sayı 217 – Temmuz 2023      Göç

Göç


Denizden dört, beş metre yükseklikte, direğin üzerinde otuza kırk santim bir tahtanın üzerinde ayakta duran şıracı* bağırdı: “Şıraaa!”* Dalyan ağzının iki yanında duran kara zift boyalı mavnalardaki tayfalar güneş altında mayıştıkları yerlerinden fırlayıp iplere yapıştılar. Karada, mağzanın* önünde Andriko reis yuvarlana yuvarlana koşuşturmaya başladı: “Paluk geldi, paluk geldi, kıpırdayın biraz.” Kıyıdaki tayfalarla patalyaya binip dalyana doğru kürek çekmeye başladılar.

Dalyan ağzını kapatan ağlar çekilip kapatıldı. Patalya içinde iki tayfa dalyanın kıyı tarafındaki yanına cebe* koymaya başladılar. Dalyana balık girdiğini gören gençler Yalıköy ve Karacaburun tarafından sandal ve botlarla seyire, kimi de yardıma gelmek için küreklere asıldılar. Zaten toplasan bütün köyün gençleri topu topu yirmi, otuz kişiyi geçmiyordu.

Yan yana iki mavnadaki tayfalar ve gönüllü gençler dalyanın deniz tarafından başlayıp, kıyı tarafına doğru ağları toplamaya başladılar. Dalyanın geniş kenarındaki ağız geçildikten sonra sular çalkalanmaya, balıkların yüzgeçleri görünmeye başladı. “Hey maşallah, otuz parça var,” dedi biri. Balıklar cebe girmişti artık. Kuyruk darbeleri suları göğe doğru fışkırtıyor, ortalık tam bir savaş alanına dönüşüyordu. Sıra kancaları takıp balıkları mavnalara çekmeye gelince denizin mavi rengi kızıla dönüşüyordu. Orkinosların her biri iki yüz, üç yüz kilo çekiyordu. Savaş bitip, balıklar mavnalara çekildi. Mavnalar, dalyan ağzının iki yanındaki yerlerine döndüler. Kıyıdan kalkıp mavnalara bordo eden motora yüklendi orkinoslar. Meraklı ve gönüllü gençler orkinoslarla birlikte dalyana giren kolyosları, izmaritleri, istavritleri paylaşıp kıyıya döndüler. Bir saat içinde her şey eski dinginliğine döndü. Sanki hiç bir şey olmamış gibi. Şıracı yeniden “Şıraaa!” diye bağırana kadar.

***

“Köprü tamamlandığında buraları çok değişecek.” dedi Orhan.  Köprü 1974 yılında tamamlandığında orkinoslar zaten Boğaz’dan el etek çekmişlerdi. Beykoz dalyanlarında artık daha küçük balıklar avlanıyordu. Beykoz’daki hane sayısı artmış, tepeler dolmuş, meraklı ve gönüllü gençler yaşlanmış, onların yerlerini alanlarda ise merak kalmamıştı. Gönüllü iş yapmaksa tarihe karışmıştı. Beykoz yolunda trafik tıkanıyor, paralı otoparklar otomobillere yetmiyordu.

Yalılar da hızla el değiştiriyordu. Fazıl amca çoktan ölmüş, kayıkhanesinde sandal ve şarpi yaptığımız eski yalısı satılmış yerine dört dörtlük, mermer rıhtımlı, kaloriferli, beyaz boyalı bir yenisi yapılmıştı. İsviçre’de yaşayan birileri almış diyorlardı. Postacıların yalısı da öyle. Fenerbahçeli ve Laziolu Can’ın ailesinin bir zamanlar oturduğu eski yalı da yıkılmış, ona benzemeyen ve her ne hikmetse siyaha boyalı bir başka yapı yükselmişti onun yerinde. Burayı alanlar da başörtüsü – türban mı demeli acaba?- ve entari ile denize giriyorlardı.

İlkönce uskumrular kaybolmuştu, 1960’ların ilk yarısında, sonra orkinoslar. Bizim gibi oltacılar için artık palamut, lüfer curnataları* da kalmamıştı.

Sandalın palamarını çözüp Beykoz’u terk etmek zamanı gelmişti.

***

“Baba, burada sana ev bakalım,” dedi Aris asırlık çınarın altındaki balkonunda tekir, istavrit yiyip rakı içerken. Aylardan Şubat ya da Mart. Adanın soğuğu Beykoz’u aratmıyor doğrusu.

Böyle başladı üç yıl önce, İstanbul’un kuzeyinden güneyine, Boğaz’dan Marmara’nın ortasına göç. Sandalımı alıp geldim. İstanbul’un betonunu, kalabalığını görmüyorum. Heybeli’ye bakıyor balkonum çamların ve palmiyelerin altında.

“Muzafferler’in anası vefat etti. Cenazeye gel!” diye haber veriyor Bahattin. Beba, yoldan çevirip, “Dolma yaptım, al bak parmaklarını yersin,” diyor. Bakkal Mustafa, “Burgaz’dan başka ada kalmadı. Ada burada yaşanır,” diye bölgecilik yapıyor. Ama olsun! Demek ki, ben de Burgazlı oldum bunca yıl sonra.

* Şıracı: Yüksekten dalyanın içini gözleyip balık sürüsünün dalyana girdiğini haber veren gözcü. Her gördüğü sürünün satışından üç pay alır. Tayfalarsa tek pay.

* Şıra etmek: Balık sürüsünün dalyana girdiği ağzı kapatmak.

* Mağza: dalyan yerinde tayfaların kaldığı baraka.

* Cebe: Balıkların dalyan içinde toplandıkları yere ağlar yırtılmasın diye konan takviye ağ.

* Curnata: Balık akını, bir seferde çok balık tutmak.

Ağustos 2003


Yayınlanma Tarihi: 02 Temmuz 2023  /  Son Güncellenme: 06 Temmuz 2023


Bu yazı hakkında yazarımıza ve editörlerimize iletmek istedikleriniz mi var?
Aşağıdaki formu kullanarak kendisine ulaşabilirsiniz.
(Bu formdaki bilgiler, yazarımız ve editörlerimizin mail adreslerine iletilecektir.)


Çerezleri Yönetin!

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.

Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.