Paylaş
Tüm Sayılar      2023      Sayı 212 – Şubat 2023      Afife Jale’nin Mezarının Peşinde

Afife Jale’nin Mezarının Peşinde


11.01.2023 Çarşamba günü Beyoğlu Akbank Sanat’ta, beni ‘ev kedisi’ ruh halimden çıkaran ‘Afife Jale’nin Mezarı Peşinde’ konulu ilgi çekici bir etkinlik vardı. Artık bu kadar bana yakın ve merakımı uyandıran, hatta gidişatını bildiğim bir olaya da uzak kalmam çok ayıp olacaktı, hele de olayın kahramanı kardeşimse… Son dönemdeki, civar esnaf, yakın birkaç market ilişkisi dışındaki ilk sokaklara akış maceramın yarattığı şok etkisi unutulacak gibi değil ama onu sonra anlatırım önce şu önemli etkinlikten söz etmeliyim.

Osmanlı Ermeni Tiyatrosu tarihiyle ilgili araştırmalarının yanı sıra Ermenice’den Türkçe’ye yaptığı tiyatro çevirileriyle de tanınan, ‘Yapı Kredi Afife Tiyatro ödülleri’ jüri üyesi, tiyatro gönüllüsü, kardeşim Boğos Çalgıcıoğlu’nun konuşmacı olduğu, Türkiye Tiyatro Vakfı’nın düzenlediği, slayt ve resimlerle de zenginleşen ilginç etkinliğin moderatörlüğünü Noyan Ayturan yaptı.

Çalgıcıoğlu, Özdemir Nutku’nun ‘Dar-ül Bedai’den Şehir Tiyatrosuna’ adlı kitabında gördüğü bir cenaze fotoğrafından yola çıkarak sahneye çıkan ilk Müslüman kadın sanatçı Afife Jale’nin defnedildiği yeri araştırmaya 2018 yılında başlar. Fotoğrafta arka planda görünen binanın Yedikule S. Pırgiç Hastanesi olduğunu fark edince oranın Kazlıçeşme Mezarlığı olduğuna karar verir. Eldeki veriler, bilgi ve tahminlerle çeşitli hesaplamalar yapar, hatta mesafe tahmini yapabilmek için hemen yakındaki gökdelenlerin çatısına çıkarak fotoğraflar çektirir (Fotoğraflar: Deniz Köylü). Doğru ölçümlere erişebilmek için mimar Kevork Özkaragöz’un yönlendirmesiyle harita mühendisi Şinasi Tek ve İTÜ’den geomatik mühendisi Prof. Rahmi Nurhan Çelik’le  görüşmeler yapar. Sahada yapılan keşif gezilerinden edinilen bilgilerle 40’lı yıllardan 2016’ya kadar yapılmış harita, havadan görüntüleme çalışmaları ve teknik haritalar bir araya getirilir ve Afife Jale’nin mezarının bulunduğu tahmini  bölge belirlenir.

Oldukça kalabalık bir izleyici kitlesi karşısında sahne alışkanlığıyla son derece başarılı bir sunum yapan Boğos Çalgıcıoğlu, bu araştırmaya nasıl başladığını şöyle özetledi:

“2011 yılında Hagop Vartovyan’ın (Güllü Agop) ilgisizlikten dolayı kaybolan mezarının yerini, tekrar bulma sürecinde edindiğim tecrübeler ve araştırmalar, beni tiyatroya gönül vermiş ve yine mezarı kayıp olan, hatta nereye gömüldüğü bile bilinmeyen Afife Jale’ye yönlendirdi. Ve ilk sahneye çıktığı yer olan o zamanki adıyla Apollon Tiyatrosu, şimdiki adıyla Rexx Sineması’nın fuayesinde atıl bir şekilde yerde duran büst, uzun çabalar sonunda Eylül 2018’de temizlenerek tekrar bahçedeki yerini aldı. Bu olay, çalışmalarımdan çıkan ilk olumlu sonuçtu. Ama şu anda Rexx Sineması da yok ve büst yine kayıp.

Diğer yandan edebi çalışmaları da olan, otuz yıl boyunca Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde çalışıp, başhekim yardımcısı olarak 2011’de emekli olan psikiyatrist Dr. Lâtif Ruhşat Alpkan’dan da aldığımız destek sayesinde, dönemin hastane-doktor-hasta ve ilaç ilişkisinin doğru yorumlanması ve Afife’nin hastane yatışlarındaki belgeye dayalı tarihlerine ulaşma şansımız oldu.”

Çalgıcıoğlu, Afife Jale’nin mezarını nokta atışı olarak tespit etmenin imkansız olduğunu belirtti. Zira 1995’te mezarlık toprakla doldurulmuş ve eski mezarların üstüne yeni naaşlar gömülmüş. Yaklaşık iki buçuk metre yüksekliğinde olması gereken, cellâtlar için dikilen mezar taşları ise yükselen yeni katman nedeniyle kısalmış. Kasım 2022’de İBB İnanç Masası Bölümü yetkilileriyle, Kültür A.Ş.’den yetkililerle yapılan mezarlık ziyaretinde ise ilginç bir bilgi ortaya çıkıyor: Afife Jale’nin gömüldüğü düşünülen alanda, şu anda yaklaşık seksen yıllık, yani gömüldüğü tarihe eş yaşta bir ağaç bulunuyor. Ağacın köklendiği alan parmaklıkla çevrili ve mezarda yatan kişinin kimliği kayıtlarda yok.

Öte yandan, Afife Jale’nin ölümünden hemen sonra dönemin basınında yer alan haberlerde ve oyuncu Vasfi Rıza Zobu’nun anılarında bahsi geçtiği üzere, cenaze kaldırılmadan, Sait Köknar’la birlikte orada hazır bulunan Dar-ül Bedai oyuncularından Behzat Butak tarafından ileride belki bir büstü yapılır umuduyla yüzünün maskı alınmış. Fakat bu maska ne olduğu, kimlerin eline geçtiği, söz konusu büstün yapılıp yapılmadığı meçhul.

Boğos Çalgıcıoğlu, Afife Jale’ye yaşarken kendisinden esirgenen saygının hiç olmazsa öldükten sonra gösterilmesi gerektiğini söyledi. Mezar alanına veya mezarlık girişine konulacak bir totem veya Afife Jale’nin orada yatmakta olduğunu belirten bir anıtın yer almasının da mümkün olabileceğini vurguladı. Çalgıcıoğlu, bunun belki bir yarışmayla da seçilebileceği düşüncesinde. Ki tanınmış mimar ve Kevork Özkaragöz’ün kızı Naz Özkaragöz’ün bu konuda yaptığı güzel bir tasarım da dikkat çekici… Ayrıca mezar araştırmasıyla ilgili süreç hakkında kapsamlı dosyalar hazırlanıp İBB, İnanç Masası, Kültür  A.Ş gibi kurumlara iletilmiş bulunuyor.

Çalgıcıoğlu, “1997’den bu yana verilen Yapı Kredi Afife Jale Tiyatro Ödülleri’nin fikir babası, duayen tiyatrocu Haldun Dormen’in bu sürece katkısı çok büyük. Hazırlanan dosyanın İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun eline geçmesini sağladı. Haldun Dormen ustamızın bu çabadaki emeğinin altını çizmek isterim” dedi. Bundan sonra yapılacak iş artık yetkilileri devreye sokarak, projenin gerçekleşmesini sağlamak ve kamuoyunu bilgilendirmek olmalı.

Gelelim uzun süredir uzak kaldığım, kalabalığa karışma ve de özellikle Taksim-Beyoğlu karmaşası şokuma: Efendim, tanıyanlar bilir, ben klostrofobikim. Yani kapalı ve sıkışık yerlere giremem. Bu yüzden vaktinde, o kadar merak ettiğim halde Nevşehir’de Derinkuyu’ya giremedim. “Ne alaka?” dediniz mi? demeyin. Maske takmak benim klostrofobimi depreştiriyor, saçımın telinden ta topuklarıma kadar ter içinde kalıyorum. Dışarı çıkmamaya çalışmam biraz da bu yüzden. Çünkü fütursuzca maskesiz ve mıncık mıncık olanlara da sinir oluyorum. İnsanlar her şey bitmiş gibi davranıyorlar ama hala birçoğumuzun yakın çevresinde pat diye gidiverenler var. Bu arada bu yeni enfluenza modelinin testi de bin TL. imiş duydunuz mu? Neyse.

Desturlarla çıktım yola. Taksiye binebilsem iyi de mümkünatı yok zira turist değilsen, özellikle Arap değilsen, şoförler yüzüne bile bakmıyorlar. Mecbur metroya bineceğiz. Eh Şişli Taksim fırt diye biter. Çaresiz, taktık maskeyi, indik aşağıya. Tabii iş çıkışı saati, itiş kakış. Hiiiç bulaşmadım, geri durup bekledim. Birazcık tenha girişi bulunca girdim içeri kapı ağzında sırtımı dönüp durdum. Arkamda kıyamet kopsa umurum değil. O kısacık süre bile bitirdi beni. Çıkışta yine geri durup yürüyen merdivenin tenhalaşmasını bekledim. O da başka kabus. Ben zaten hijyen manyaklığımdan elimi trabzana hiç koymam, cambaz gibi dururum. Nihayet hava, oh! Fakat o da ne? Taksim meydanı, ta gideceğim yere kadar karınca yuvası girişi gibi her babadan bir çocuk. İnanamadım, Türkçe konuşan tek bir kişi yok etrafta, sanki ben turistim herkes yerli. Eh biz geçim sıkıntısı çekerken paramızın değeri başkalarına göre o kadar yerlerde ki en ucuz tatil beldesi olduk. Bir de tabii saç ektirme merkezi. Tam karşımda bir otel var, her odada başı sargılı biri… Ay bu konuya girmeyeyim, çıkamam. Allahtan izlediğim şey güzeldi de eziyetime değdi. Çıkışta da (zorla) Balıkpazarı içi meyhanelerinden birine gittik. Anlatılmaz, yaşanır. Eh zaten anlatamam. Bitmez. Ama o günden beri evdeyim. Yazıyoruuum çiziyorum…


Yayınlanma Tarihi: 04 Şubat 2023  /  Son Güncellenme: 07 Şubat 2023


Bu yazı hakkında yazarımıza ve editörlerimize iletmek istedikleriniz mi var?
Aşağıdaki formu kullanarak kendisine ulaşabilirsiniz.
(Bu formdaki bilgiler, yazarımız ve editörlerimizin mail adreslerine iletilecektir.)


Çerezleri Yönetin!

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.

Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.