Paylaş
Tüm Sayılar      2023      Sayı 215 – Mayıs 2023      Önemli Günler Örtüştü

Önemli Günler Örtüştü


Bu yıl yine bayramlar, cüzi aralıklarla örtüştü farkında mısınız? Yoksa dikkatinizi bile çekmedi mi? Ben hep dikkat ederim, birlik beraberlik çağrıştırır. Hem uzun süreli oruçlar denk geldi hem de sonlarındaki coşku günleri. Ve de 23 Nisan… Ve de coşku sıcaklığına soğuk su etkisi gibi biz Ermeniler için hiç de bayram olmayan bir 24 Nisan. Her birinin başka anlamı var bende ve ciddi bir duygu karmaşası yaratıyor. Ne yazsam, nasıl yazsam diye kara kara düşündürüyor. Diyeceksiniz ki “sen de başka bir konu bul”. O kadar kolay değil zira bu aralar biraz nostalji havasındayım ve her biri bende farklı anılar canlandırıyor. En iyisi, hele bir sırasıyla başlayayım da gerisi yazdıkça gelir.

Bayramların, özellikle de oruçların örtüşmesi resmen çocukluğumun  mahalle kültürü ağırlıklı, farklı dinlerden insanların akrabadan daha yakın sıkı komşuluk ilişkisi içinde olduğu günlere götürdü beni. O, komşusu oruçlu diye koku çıkaran yemekleri pişirmeyen insanların yaşadığı günlere. Ve de her dini bayramın birlikte kutlandığı günlere. Boyanmış yumurtalar birlikte tokuşturulur çörekler, hamursuzlar birlikte yenir, iftar sofraları paylaşılırdı. Noel’de mahalledeki her dinden çocuk “İsa doğdu müjdeler olsun” şarkısını öğrenir, hangi dinden olduğuna bakmadan her kapıyı çalar, şeker çikolata, bahşiş toplardı. Her bayram hepimizindi daima.

Milli bayramlar ise başka bir keyifti. Eskiden birçok eğlence içeren bayram yerleri vardı. Toplaşır gidedik. Sokaklarda gece geç vakitlere kadar maytaplı, çatapatlı, şenlik ateşli oyunlar oynardık. Tabii en keyiflisi Taksim’de büyük törenler yapılan Cumhuriyet Bayramı’ydı ki babam bizi her yıl mutlaka götürürdü. Gündüz ayrı, gece ayrı çünkü renkli ışıklar arasında fışkıran suları izlemek çok özel bir keyifti. Ne yazık, o sular da yok artık. Bir de 23 Nisan’dı ki kardeşimle okulda sınıfımızı süslediğimiz gibi krepon kağıtlarıyla, fenerlerle, bayraklarla odamızı süslerdik. Annem biraz sinirlenirdi çünkü yapıştırdığımız bantlar duvarların boyasını sökerdi ama yine de göz yumardı, ne yapsın… Ne de olsa iki haşarı çocuğu evde zapt etmek biraz daha kolaydı.

Gençlik yıllarımda, seçtiğim meslekten dolayı her türlü bayram kutlamasının hep içinde oldum tabii, malum, okullarda da kutlamalar yapılır. Hatta hangi yıl olduğunu hatırlamadığım bir 23 Nisan’da ülkemiz, her ülkeden çocukları konuk etmişti de müthiş etkinlikler yapılmıştı ki ben de bir sınıf dolusu çocukla, yüreğim tükene tükene katılmıştım. İzlerken keyiflidir böyle şeyler de içinde olduğunda, onca çocuğun sorumluluğunu taşımanın pek de kolay olmadığı tahmin edilir. Değişik cıvıl cıvıl milli kıyafetler içindeki çocuklar arasında bizimkiler de okul önlükleriyle katılmış ve de hafiften bozulmuşlardı “bizim niye öyle cicili kıyafetimiz yok” diye… Nasıl anlatırsın şimdi bir parmak çocuğa olayın netameli yanını? “Biz okulumuzu temsil ediyoruz” deyip geçiştirmiştim.

Her yıl 23 Nisan’da çocuklardan oluşan meclis toplantıları falan yapılırdı. Televizyonda heyecanla izlerdik. Bu yıl da oldu mu, farkında bile değilim valla. Artık haber nitelikli hiçbir şey izlemiyorum. Ama bir şeye çok güldüm. Hani “Aileler Yarışıyor” diye bir yarışma programı var ya, orada 23 Nisan günü çocuklardan iki grup kurmuşlardı. Aralarından biri ekstra bir bin lira kazandı, sunucunun klasik “Ne yapacaksın bu parayla?” sorusunu “Altın alacağım” diye cevaplamaz mı..? Buyurun size nesil farkı. dokuz-on yaşındayken biz böyle bir şeyi akıl edebilir miydik?

Hemen ertesi gün de acılı bir tarih olduğu, gençlik yıllarımızda asla vurgulanmayan malum 24 Nisan günü vardı. Eh şimdi artık sosyal medya sayesinde geçmişte yasaklı olan her şey ortalıkta. Hatta başka ülkelerdeki anma etkinliklerini izlemek mümkün. Bir ara ülkemizde de Ermeniler’e bir anma etkinliği hakkı tanındı ki bu yıl kesinlikle yasaktı. Sanırım Hrant’ın ölümünden sonra böyle bir jest yapıldıydı. Katılanların çoğu da Türktü, biz Ermeniler ödlekiz biraz, eh sütten dili yanan yoğurdu üfleyerek yermiş.

İlk yılında ben de katılmıştım kardeşimle. Ne de olsa daha gençtim. Bir de serde gazetecilik var tabii. Taksim meydanında, o suların olduğu kaldırım, polis kontrolünde bu eyleme tahsis edilmişti. Gittik, sıra sıra kaldırımda oturduk, konuşmalar falan yapıldı. Genelde hiç umulmaz ama aslında epey utangaçım ben. Arkalarda bir yerde oturmuştum, ‘kim görecek beni’ diye düşünerek. Derken efendim… Ne olsa beğenirsiniz? Ay durun, yine buldum bir komiklik, tam da bu konuyu genel zaafım olan mizaha nasıl bağlayacağım diye düşünürken.

Orada uslu uslu ve sessiz sedasız, sözde pek göze çarpmadan otururken, telefonum çaldı. Açtım. Kuzinim yani amcamın kızı telaş içinde “Ne işin var senin orda?” diye avaz avaz bağırıyor. Etrafıma bakındım, acaba oradan mı geçiyor diye. “Öyle bakınıp durma etrafına, evdeyim ben, televizyondan görüyorum, sözde arkada oturmuşsun ama şu anda canlı yayındasın ve bütün dünya görüyor seni” demez mi? Buyurun bakalım. Biz çıracı olduk ay akşamdan doğdu demez misin? Biraz gülümsediniz mi?


Yayınlanma Tarihi: 05 Mayıs 2023  /  Son Güncellenme: 08 Mayıs 2023


Bu yazı hakkında yazarımıza ve editörlerimize iletmek istedikleriniz mi var?
Aşağıdaki formu kullanarak kendisine ulaşabilirsiniz.
(Bu formdaki bilgiler, yazarımız ve editörlerimizin mail adreslerine iletilecektir.)


Çerezleri Yönetin!

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.

Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.