Paylaş
Tüm Sayılar      2022      Sayı 210 – Aralık 2022      “ZLARIN”

“ZLARIN”


Karpit yüklü ‘Zlarin’ Aba sahilinde baştankara (Haluk Mersin Arşivi).

Ne çok severdim okul dönüşlerinde uğramayı Feridun Reis’e… 2000’li yılların başıydı, Göztepe’de bir dönem evlerimiz birbirine çok yakındı. Trenden inip cadde boyu eve doğru yürürken, sokak başına gelmemle gözlerim hep yolun karşısında cam kenarındaki siluetini arardı. Oradaysa şayet, kaldırımdan ona el sallar bazen de evlerine uğrar uzun uzun sohbet ederdik. Bu buluşmalarda konu önünde sonunda Ada’ya gelirdi. Çünkü Ada’mızdan uzakta birbirimizden öğrendiklerimizle adeta hasret giderirdik. O bana 1960’lı yılların Ada’sını, başından geçen hikâyeleri anlatır, bense güncel havadislerden bahsederdim… Cankulağıyla dinlediğim bu hikâyeleri bir gün yazacağımı nereden bilebilirdim ki? ‘Zlarin’ yük gemisinin öyküsü de bu anılardan biriydi.

Yaklaşık altmış yıllık bakkal dükkânını 2020 yılında kapatmak zorunda kalan Haluk (Mersin) ağabeyin raflara yerleştirdiği ürünler bir sanat eseri kıvamında içeriyi süslerken dükkâna girdiğinizde kısa bir süre de olsa etrafı izlemekten kendinizi alamazdınız. En üst rafın alınlığında ise Marmara eşrafına ve adaya dair bazı siyah-beyaz fotoğrafların A4 boyutunda büyütülmüş kopyaları bulunurdu. Bir gün bu fotoğrafları incelerken Aba sahilinde karaya vuran siyah bordalı büyük bir yük gemisini görmüş ve fotoğrafın aslını ondan rica etmiştim. Tam düşündüğüm gibi bu gemi Feridun Reis’ten dinlediğim karpit yüklü Zlarin’in ta kendisiydi. Gemi hakkında uzun zamandır bilgi topluyordum ve sanırım artık yazmanın vakti geldi.

1968 yılının Ocak ayı, olumsuz hava koşullarıyla yurdun dört bir yanında zemheri kendini hissettiriyordu. Trakya’da yoğun kar yağışıyla dağ yollarına heyelan düşüyor, Ege ve Akdeniz kentlerinde seller yaşanırken, İç Anadolu, Doğu ve Güney Doğu Anadolu kara teslim oluyordu. Hayvanlar donarak telef oluyor, çatılar uçuyor, elektrik-su kesintileri yaşanıyordu. Balıkesir’de beş yüz köy sular altında kalmış, Antalya’ya on yıl sonra kar düşmüş, İstanbul’da -8 dereceye inen sıcaklık neticesinde ise Büyükçekmece gölü donmuştu.[1]

10 Ocak’ta Marmara Denizi’nde ise kar yağışı yoğunluğunu arttırmış, gece saatlerinde tipiye dönmüştü. Fırtınanın da etkisiyle görüş mesafesi sıfıra inmiş, Rusya’dan Beyrut’a gitmek üzere yol alan Yunan bandıralı 1253 Grostonluk ‘Fotis’ şilebi şeker yüküyle Saraylar köyü önündeki Eşek Adaları’na bindirmişti. Kaza sonrası S.O.S. ile imdat çağrısı gönderen gemiye Çanakkale’de bulunan İmroz Kurtarma gemisi gitmişse de havanın şiddetinden müdahalede bulunamayarak Gelibolu’ya geri dönmüştü.[2] Fotis ise yarı yarıya batmış, geminin baş tarafı kayalıklar üzerindeyken kıç ambarı sulara gömülmüştü. Kaderin cilvesi midir bilinmez Romanya’nın Köstence limanından Yugoslavya’ya gitmek üzere Marmara’da yol almaya çalışan Yugoslav bandıralı ‘Zlarin’ adlı bir başka kargo gemisi de kötü hava koşullarından nasibini almış, o da ada önlerinden geçerken bir kayalığa çarparak yara almıştı. Gemisinin batabileceği endişesine kapılan Kaptan, gemiyi başıkara edebileceği uygun bir kıyı şeridi aramaya başlamıştı. Ada’yı çepeçevre dolaştıktan sonra Topağaç köyü önlerinde görünmüş fakat sert Yıldız-Poyraz rüzgârı nedeniyle son anda vazgeçerek biraz daha Güney’e doğru ilerlemişti. Marmara önlerine gelen Zlarin gemisi, kar fırtınası içinde beyaza bürünmüş Aba sahiline büyük bir gürültüyle başıkara oturtulmuştu.[3]

18 Ocak 1968 Milliyet Gazetesi, Hasan Savran haberi (Hasan Savran arşivi).

Ambarları dört yüz ton karpit yüklü olan Zlarin hakkında Marmara Foto-Muhabiri Hasan Savran’ın Milliyet Gazetesi’nden aktardığı üzere; 17 Ocak günü peş peşe üç patlama meydana gelmiş bu patlamalar esnasında ambar kapaklarında bazı parçaların havaya uçtuğu görülmüştü. Patlamanın ardından iyice su alan gemiyi yirmi iki kişilik mürettebat terk etmişti. Geminin yağmalanmasından ve olası bir patlamadan çekinen Kaptan ne yapması gerektiğini düşünürken ada halkı da olası bir infilaktan korkmaktaydı. Evlerden kahvelere tüm Marmara’nın dilinde Zlarin ve amansız kar fırtınası vardı. 1960’lı yılların başında adaya balıkçılık yapmak maksadıyla gelen Feridun Amca herkes tarafından saygı duyulan, nev-i şahsına münhasır bir insandı. Aklına bir fikir gelmişti. Uzun yıllar gemilerde çalışan yakın dostu ve aynı zamanda da ev sahibi olan Emin Karabulut’u da yanına alarak gemi kaptanı ile konuşmaya gitmiş ve ona bir teklifte bulunmuşlardı. Feridun Reis mükemmel İngilizcesi’yle olaya el koymuş kışın ortasında zor günler geçiren adalılara adeta bir ekmek kapısı aralamıştı. İlk etapta Halil Pehlivan, Ahmet Pehlivan gibi birçok adalı sima ikişerli guruplar halinde Aba sahilinde devriye atarak gemiye mürettebat haricinde bir kimsenin girmesinin önüne geçeceklerdi. Bir yağmaya kurban gitmesinden ziyade karpit madeni su ile birleşince asetilen gazı[4] meydana geldiğinden tonlarca ağırlıktaki karpit yükünün ambara hücum edecek su ile infilak etme tehlikesi baş göstermişti. Bu sebeple Jandarma nezaretinde çalışma gurupları oluşturularak günlerce variller dolusu karpit Marmaralılar’ın büyük gayretleriyle taşınarak ilk önce Aba sahiline indirilmiş oradan da Deniz Konserve Fabrikası depolarına taşınarak istiflenmişti. Çalışanların günlük yevmiyelerini ise Feridun Amcanın önayak olmasıyla yapılan anlaşma gereği Zlarin’in kaptanı karşılamıştı.[5] Karpit varillerinin başına da bir bekçi konmuştu. Bekçiliği ise bir süreliğine Marmara eşrafından Kenan Güdücü üstlenmişti.[6]

Zlarin Marmara İskelesine aborda Ocak 1968 (Haluk Mersin arşivi).

Karpit taşıması esnasında bazı variller devrilerek karpit etrafa saçılmış bazen de maksatlı olarak variller açılarak kaynak işleminde kullanılmak üzere ihtiyaca binaen içlerinden bir miktar karpit alınmıştı. Adalı çocuklarınsa artık yep yeni bir eğlencesi vardı. O da karpit patlatmaktı…

“Karpit, kimyadaki karşılığı kalsiyum karbür olan, suyla birleştiğinde hızla tepkimeye girerek asetilen gazı çıkaran, sıkça kullanıldığı için bulunması kolay ve ucuz olan kimyasal bir malzemedir. Karpit lambası asetilen gazını yakarak ışık verir. Çanakkale Savaşı’nda sıkça tercih edilmiştir. Asetilen alevi parlak ve rüzgâra oldukça dayanıklıdır. Meyvelerin olgunlaştırılması için, özelikle yeşil muzların, armutların veya limonların sarartılmasında kullanılır. İnsan sağlığı için oldukça zararlı bir madde olan karpit şimdilerde uçan balonlarda kullanılmaktadır. Ayrıca sanayide oksijenle beraber kullanılır. Yüksek ısısından dolayı kaynak yapmakta da tercih edilir. Bu kaynak tekniğine oksijen kaynağı denir.”[7]

Marmaralı çocuklar da ele geçirdikleri karpitleri adeta birbirleriyle yarışırmışçasına karpit füzeleri haline getiriyordu. Bu iş için genellikle sahil kenarlarını seçiyorlardı ama o tarihte Marmara yerleşimi içindeki sokakların da çoğunun toprak olduğunu unutmamak gerekir. İlk önce yere derin olmayan birkaç santimlik çukurlar kazıyor, içine su doldurarak bir parça karpiti suyun içine atıyorlardı. Böylece kimyasal işlem başlamış oluyordu. Gazın dışarı çıkmasını önlemek maksadıyla çukurun ağzını da adada çok kolay bulunabilen ağzı açık bir balık konserve kutusuyla kapatıyorlardı. Böylece Karpit füzesi patlamaya hazır hale geliyordu. Teneke kutunun altını küçük bir çiviyle deliyorlardı. Kibritle yaktıkları bir küçük kâğıt parçasını bu deliğe yaklaştırmalarıyla birlikte kutu içinde biriken gaz büyük bir gürültüyle patlıyor, konserve kutusu ise metrelerce havaya uçuyordu.[8] Hal böyleyken tüm yurt kara kıştan inliyor, Marmara Adası’nda ise çocukların neşeli kahkahalarıyla geçiyordu 1968 kışı.

Yükü boşaltılan Zlarin, Gemi Kurtarma İşletmesi’nin Hora[9] Tahlisiye gemisinin yardımı ve kendi makinesinin tornistanda çalıştırılmasıyla yüzdürülmüş, Marmara İskelesi’ne bağlanarak yaklaşık bir ay boyunca iskelede bağlı kalmıştı. Bu süre zarfında geminin hasarı giderilmiş, konserve fabrikasına geçici olarak istiflenen karpit yükü iskeleye at arabalarıyla taşınmıştı.

1953 Yılında İsveçli Lödöse Firması için inşa edilen Zlarin, 2559 (DWT) tonluk, 87,60 metre boyunda 12,93 metre eninde, içinde Nohab Polar M48M marka 1525 beygir kuvvetinde sekiz silindirli dizel ana makinesi bulunan bir genel kargo gemisiydi. Geminin ilk adı ‘Reine Astrid’ bağlama limanı ise Gothenburg/İsveç’ti. 1965 yılı Nisan’ında gemi Yugoslavya’ya satıldı ve adı ‘Zlarin’ olarak değiştirildi.[10]

Reine Astrid (Zlarin) İrlanda’da kâğıt rulosu boşaltırken görülmekte. Lanspumpen Denizcilik Dergisi (2004:3).

Yunan bandıralı ve yarı batık vaziyetteki Fotis’ten kurtarılan kuru şeker çuvalları ise Aksu ailesine ait Hacı Yakup çektirmesiyle Marmara’ya taşınmıştı. Karpitle yan yana aynı depoda duran şeker çuvalları uzun bir süre burada muhafaza edilmiş, tabi içlerinden bazısı depodan kaybolmuştu. Yaygın bir söylenceye göre de o yıl Marmara’da sofrasına ganimet şekeri girmeyen hane kalmamıştı.[11]

14 Haziran 1970 Günaydın Gazetesi Hasan Savran haberi (Zafer Savran arşivi).

Aradan iki yıldan fazla bir zaman geçtikten sonra Fotis batığında kalan şeker çuvallarını çıkartmakta kararlı olan firma, altı yüz tonluk Çakrazlı gemisinin sahipleriyle anlaşmıştı. Kurtarılan dörtyüz elli ton şekerden ancak iki yüz tonu gemi mürettebatı ve Marmaralıların büyük mücadelesiyle yüklenebilmişti. Islak şeker çuvallarına hücum eden arılar nedeniyle büyük güçlük çekilmiş, çılgına dönen arılar, gemi ambarına da girmiş,  mürettebatı ve sahilde bekleşenleri sokmuştu. Bu sırada bazı işçiler bayılmıştı. Gemi içinde bez yakılarak çıkan dumanla arılar kovalandıysalar da bu sefer de sahilde ve iskelede bulunan halka saldırmışlardı. Tüm bu anları fotoğraf makinesiyle ölümsüzleştiren Foto Muhabir Hasan Savran, Günaydın Gazetesinin 14 Haziran 1970 tarihli nüshasında okuyucularına seslenmişti.

Kurtarıldıktan sonra uzun seneler çalıştırılan Zlarin bir başka navlun seferi esnasında ada önlerinden geçerken Kole burnundan Aba burnuna dek düdüğünü öttürerek Marmara’yı uzun uzun selamlamıştı.[12] 1987 yılında ekonomik ömrünü tamamlayan Zlarin de diğer gemiler gibi makûs talihine yenik düşerek servis dışına çıkarılmıştı.

Marmara Adası ve çevresi geçmişten günümüze gerek tabiat koşulları, gerekse teknik sorunlar ve insan kaynaklı çeşitli sebeplerle birçok deniz kazasına sahne olmuştur. Hasan Savran, kendi döneminin tanığı olarak foto muhabirliği sayesinde Marmara Adası’nda yaşanmış birçok olayı gemi kazalarında da olduğu gibi ulusal basına yansıtarak ada kültürüne ve toplumsal hafızaya çok büyük katkılar sunmuştur. Bu vesileyle kendisini ve Zlarin’in öyküsünü ilk kez dinlediğim Feridun Reis’i sevgi ve rahmetle anıyor, benzeri deniz kazalarının bir daha yaşanmamasını temenni ediyorum.

Kaynakça: Hürriyet, Milliyet, Günaydın ve Akşam Gazeteleri, Feridun Cırıkcı, Ziya Özenç, İsmail Mersin, Haluk Mersin, Şevket Şenol, Metin Savaş anlatımları. Lanspumpen Denizcilik Dergisi 2004/3. Zafer Savran arşivi ve Vikipedi Özgür Ansiklopedi.

[1] 15 Ocak 1968 Hürriyet, Milliyet Gazeteleri

[2] 10 Ocak 1968 Akşam Gazetesi

[3] Ziya Özenç anlatımı.

[4] Asetilen gazı elde etme yöntemlerinden biri de, kok kömürü ya da kalsiyum karbürün (karpit) suyla tepkimeye sokulması yöntemidir.

[5] Feridun Cırıkcı anıları.

[6] Ziya özenç anısı.

[7] Vikipedi Özgür Ansiklopedi.

[8] İsmail Mersin, Ziya Özenç, Metin Savaş, Haluk Mersin anlatımları.

[9] Hora, 1976 yılında İstinye Tersanesinde tadilata alınmış, Türkiye’nin ilk yerli sismik araştırma gemisi haline dönüştürülerek MTA bünyesine katılmıştır.

[10] Lanspumpen Denizcilik Tarihi Dergisi.

[11] Anonim.

[12] Ziya Özenç anlatımları.


Yayınlanma Tarihi: 03 Aralık 2022  /  Son Güncellenme: 04 Aralık 2022


Bu yazı hakkında yazarımıza ve editörlerimize iletmek istedikleriniz mi var?
Aşağıdaki formu kullanarak kendisine ulaşabilirsiniz.
(Bu formdaki bilgiler, yazarımız ve editörlerimizin mail adreslerine iletilecektir.)


Çerezleri Yönetin!

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.

Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.