Paylaş
Tüm Sayılar      2022      Sayı 210 – Aralık 2022      Adalı Olmak

Adalı Olmak


İzmir Devlet Opera ve Balesi’nde her gün yoğun provalar ardında gece temsilleri, işletmeciliğini ve eğitimciliğini yaptığım dans okulum arasında geçen yoğun iş günleriyle sürerdi yaşamım. Ama yüreğimde hep İstanbul sevgisini taşırdım. Her İstanbul’a gelişimde, bu güzel şehre sorardım, “Beni kabul edecek misin bu sefer?” diye… Ama hiç duymadım “Evet” sözcüğünü İstanbul’dan…

Yine bir ziyaret için geldiğimde, annem bir sabah uyanıp, “Şenay hadi beni gezdir biraz bugün İstanbul’da” dedi. Aylardan Eylül, bir bayram sabahı ve Kadıköy’deyiz. Nereye götürsem diye düşünürken, Adalar İskelesi’ne gözüm takıldı. Bunca yıldır şehre gidip gelmeme karşın Adalar’a hiç yolum düşmemişti. Nasıl bir yerdi sahi?

İnanılmaz kalabalık bir insan topluluguyla zar-zor Şehir Hatları vapuruna binebildik. Malum bayram; tam da gününü seçmişiz!  Vapurda yer bulmak ne mümkün?! Darbukasını alıp gelenlerden, dans edip şarkı söyleyenlere, yerlisinden yabancısına sayısız turistle dolu, görülmemiş bir kalabalıkla yolculuğumuz başladı Adalar’a.

İlk ada Kınalıada’ymış. Kalabalıktan tabelasını göremediysem de adını öğrendim. Kınalı’dan sonra anneme vapurda oturacak bir yer bulabildik. Burgaz, ardından Heybeli derken büyülü Büyükada’ya vardık…

Neden mi “büyülü” dedim? Büyülenmiştim; havasından, edasından, bilmediğim ama hissettiğim bir şeyden. Sanırım ilk anda aşktı bu benim yaşadığım—hayatımda ilk kez bir kara parçasına böylesine duyduğum bir aşk.  Ruhumda tarifsiz bir mutluluk belirdi. Ayak bastığım an karar verdim: bu adada yaşayacaktım. Ya kiralık ya satılık bir ev bulmalıydım derhal. Adaya ayak basalı beş dakika geçti geçmedi, bir emlakçı aradık civarda. İlk gözüme ilişen dükkâna girip sordum ve daha ne olduğunu anlamadan, emlakçının göstereceği eve doğru Kadıyoran yokuşunu tırmandık.

Dönüşte Aydoğdu Sokak’ın Lalahatun’la kesiştiği yerde, kremalı pastaya benzeyen beyaz bir köşkte asılı ilan gözüme ilişti. Bizi gezdiren beyefendiden ayrılıp ilandaki numarayı aradım. Bir kaç dakika içinde kremalı pastanın içindeydim! Bu nasıl bir mutluk ve mucizeydi, anlatamam!  Yanımda getirdiğim bir miktar parayı kaparo olarak verip anlaşarak Büyükada’ya ayak basmamdan kısacık bir süre sonra “adalı” olma yoluna girmiştim bile… İlk gördüğüm, ilk ayak bastığım anda kalbime düşen bu yerde yaşamıma tarih, kültür ve hepsi birbirinden değerli, mücevherler olarak nitelediğim insanlar katacaktım henüz bilmesem de…

Zaman içinde, burada yaşadıkça gerçekten Adalılık diye bir kavramın var olduğunu ve ne anlama geldiğini kavradım. Adalılık kültür, tarih, aşk ve bağlılık olarak tanımlanabilir. Adalı olmak bir alışkanlık, bir yaşam biçimi…  Yaklaşık 1200 yildir bilinen bir geçmişten bu zamana dek süregelen efsenalerle, geçmis yüzyılların zarafeti ve göz kamaştırıcı mimarisiyle eşsiz-benzersiz, istiridye içinde inci tanesi gibi duran büyülü Büyükada…

Benim duygularım bu şekilde katlanarak artarken onlarca hatta yüz yıllarca adada varlık gösteren “gerçek” adalı aileler için adanın değişimi benim romantik algımla paralellik göstermiyormuş hissine kapılıyorum eş-dost sohbetlerinde.

Dondurmacılar, köfteciler, turist modası için uygun görülmüş estetikten uzak dükkanlar, müzikler, çarşı ve ara sokakların derme-çatmalığı, düzensizliği, Ada’nın bütününe baktığımda gözlenen ince estetik ve güzellik karşısında sunduğu tezatla pek çoğumuzu düşündürüyor. Geçmişten gelen zarafet dolu yapıların giderek yozlaşması ve hızlı değişimi, yitirilen güzelliklerin yerini alan yozluk ve bakımsızlık, her yeri doğa ile çevrili bir beldede yapma çiçekler, plastik sandalyeler, genel bir özensizlik hali… Yine de tüm bunlara rağmen çok güzel Büyükada… Bahar ve  yaz aylarıyla bu duygu yerini kontrolsüz sayıda ziyaretçi akını ile bir nebze yılmışlığa bıraksa da adanın yerli sakinleri için, burada yaşamayı hiçbir şeye değişmez insan.

Kışın sessizliği, sakinliği tarifsiz bir mutluluk hissi veriyor. Sanki her yürüyüş meditasyon yapar gibi ada sokaklarında, ormanda. Kış mevsimi iyice bastırdığında ise kar altındaki ormanın masalsı güzelliği, o bembeyaz sessizlikteki huzur insanın aklını başından almaya yetiyor. Kent yaşamının yoğunluğunu, ağırlığını unutturan bu eşsiz kara parçası yaşamın her şeye rağmen çok güzel olduğunu, Büyükadalı olmanın, olabilmenin ise büyük ayrıcalık taşıdığını hissettiriyor insana.

Romantik hayaller bir yana, Adalı olmanın biraz da gerçekçi tarafı var tabi: zamanı tutturmak, dakik olabilmek, yaşamı vapura, motora göre ayarlamak. Lodosu takip edip, havanın durumuna göre yaşamak biraz da.

Benim adalılık hikayem de böyle işte…İzmir’den kalkıp bayram kalabalığı arasında ilk kez ayak bastığı anda adaya âşık olup buraya yerleşerek “adalı” olmayı seçen birinin hikayesi.

İyi ki Ada’dayım, iyi ki Adalı’yım.


Yayınlanma Tarihi: 03 Aralık 2022  /  Son Güncellenme: 04 Aralık 2022


Bu yazı hakkında yazarımıza ve editörlerimize iletmek istedikleriniz mi var?
Aşağıdaki formu kullanarak kendisine ulaşabilirsiniz.
(Bu formdaki bilgiler, yazarımız ve editörlerimizin mail adreslerine iletilecektir.)


Çerezleri Yönetin!

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.

Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.