Paylaş
Tüm Sayılar      2024      Sayı 225 - Mart 2024      Adalı Portreler / Bedavacı Hasan Dede

Adalı Portreler / Bedavacı Hasan Dede


Geçtiğimiz yaz Büyükada Hastanesi’nde iki hafta fizik tedaviye gittim. Sabahları ilk seansa yetişiyordum. Çınar Caddesi’nden geçip Kolbaşı Sokak’tan hastane yoluna tırmanırken sokağın girişinde bir tabela dikkatimi çekti. “Hasan Dede Bedava Yeri- parası olmayana çay, çorba, kahvaltı, yemek ikramı vardır.” Küçücük bir dükkân; iki basamakla aşağıya iniliyor. Ben erken saatte oradan geçtiğim için hep kapalıydı. Adalılar için bedava yemek biraz şaşırtıcı idi. Herkesin birbirini tanıdığı bu ortamda kimse aç kalmazdı.

Daha geç saatlerde geçtiğim bir gün birkaç yabancı genci orada bir şeyler yiyip çay içerken gördüm. Adada pek kimse böyle bir dükkândan haberdar değildi. Kış gelince yemek faaliyeti tabelalarının yerini “retro, antika bakım yenileme, fresco ve mozaik yapılır, tarihi alçı tadilatı” gibi tabela ve duyurular yer almaya başladı. Artık gidip Hasan Bey ile tanışmanın, hikayesini dinlemenin vakti gelmiş geçiyordu.

Çok sıcak bir beyefendi karşıladı beni.  İki basamak indik, çalışma masanın önündeki koltuğa oturdum. Küçük dikdörtgen bir mekân. Masanın karşı duvarında mutfak var. Tencereleri, çaydanlıkları. Çayın dumanı tütüyor.

ALTI YAŞINDA BİR AİLE REİSİ

“Kimsiniz Hasan Bey? “

“1951 Batman Kozluk ilçesi doğumluyum. Nüfus kağıdım öyle diyor, ama ben hayata erken atılabilmek için yaşımı iki yaş büyüttüm. Aslında 53 doğumluyum. Babam Kozluk ilçesi’nde Karayolları şefiydi ve ben altı yaşındayken onu kaybettim.”

Beş kardeşler; Hasan Eren tek erkek çocuk, babası öldüğünde en küçük kız kardeşi altı aylık. Küçücük çocukken ailenin reisi olacağını hissediyor, omuzlarına bu duyguyu yüklüyor ve tüm belleğini öğrenmeye açıyor. Kürtçe, Arapça, Zazaca ve Türkçe’yi öğreniyor. Okula başladığı andan itibaren çok çalışmayı, kendini okutacak kazancı sağlamayı, kendini geliştirmeyi hedefine yerleştiriyor. Liseyi bitirdiğinde bildiği dört dilin yanı sıra artık on parmak daktilo da kullanabiliyor. On altı yaşındayken bu meziyetleri ile Batman’da Türkiye Petrolleri A.Ş.’de çalışmaya başlıyor Proje mühendislerinin asistanı olarak iki yıl çalışıyor. Bu iki yıl içinde İstanbul’a yolu düştükçe Adalar’a da gezmeye geliyor. İstanbul ve Adalar delikanlılığa adım attığında gönlünün baş köşesine yerleşiyorlar.

İnsan çok isterse olur derler ya, askerlik vakti geldiğinde önce Afyon’daki acemi birliğine, ardından İstanbul Alemdağ’a denizci olarak geliyor:

“O zamanlar İstanbul’u denizden koruyan iki grup vardı, Alemdağ ve Kemerburgaz Fenertepe. Her grupta dört filo vardı. Ben önce Alemdağ’a geldim, sonra da Fenertepe 6. filodaydım. Daktilom olduğu için bölük komutanı beni sevdi. Yazıcı olarak aldı.  Radarlar, radyolink ile işlemler yapılıyordu. Füzeler geliyor, mühendisler montajını yapıyordu.”

Askerlik bitince yeniden memleketine Türkiye Petrolleri’ndeki işine dönüyor. Bu arada Diyarbakır Üniversitesi’nde maliye bölümünü bitiriyor. Ve devlet memuriyetine adım atıyor. Kozluk’da Belediye’de tahsilat kâtibi olarak sonra da vergi dairesinde kontrol memuru olarak çalışıyor. 1974 yılında kendi ilçesinden Saliha Hanım ile evleniyor. Yedi çocukları oluyor.

En küçük kızı Sibel, kalbinde üç delikle dünyaya geliyor. Diyarbakır’da iki yıl tedavisi sürüyor. İki yılın sonunda doktoru artık İstanbul’da Haseki Hastanesi’nde tedavinin devam etmesini ve ameliyatın da orada yapılması gerektiği söylüyor. Birkaç kez uçakla gelip gidiyorlar İstanbul’a. Doktor, Sibel’in dört yaşında ve dokuz kilo olduğunda ameliyat edilebileceğini, ama gözlem altında olması gerektiğini söyleyince Hasan Bey bu durumu anlatan bir rapor istiyor. O raporla da tayininin İstanbul’a çıkması sağlanıyor.

İLK GENÇLİK AŞKI BÜYÜKADA’YA KAVUŞMA

Bu talihsiz olay Hasan Eren’i kalbinin baş köşesindeki İstanbul ile tekrar buluşturuyor. 1988 yılında vergi kontrol memuru olarak geldiği İstanbul’da Adalar’da boş kadro olduğunu görünce çok seviniyor. İlk gençliğinde hayran kaldığı Adalar’a sonunda kavuşuyor. Çocuklarını bir başına büyüten annesini de getiriyor.

“Anacığım yalnız beş çocuğunu büyütmedi ki. 50 çocuk büyüttü. Torunları, torunlarının çocukları. Kocaman ailemizin her ferdinde emeği vardır.”

Üsküdar’da lojman veriliyor. Kalabalık ailenin bir kısmı lojmanda bir kısmı da Büyükada’da kiralanan evde oturuyor. Yedi yıl ada esnafının vergi kontrolünü O yapıyor:

“Ben kimseye zorluk çıkarmadım, tavsiyelerde bulundum, yol gösterdim, defter nasıl tutulur öğrettim. Kimseden rüşvet istemedim. Rüşveti benim karakterim kabul etmedi, Yedi çocuğum var biri de hasta. Kötü bir yola sapamazdım. Adada bir ev bile alamadım hala kiracıyım, bu minicik dükkânda da kiracıyım.”

Adalar’daki yedi yılın ardından memuriyetinde yükseliş başlıyor. Yeşilköy Atatürk Havaalanı Gümrük Müdürlüğü’nde önce şef, sonra müdür olarak on yıl çalışıyor. Ardından on yıl Ataşehir Gümrük Müdürlüğü’nde ambar müdürü olarak, dört buçuk yıl da Edirne Kapıkule’de müdür olarak çalışıyor ve 2012 yılında da emekli oluyor. Ada’daki kiracı olduğu ev, memuriyet yılları boyunca ailesinin yaşadığı ev oluyor.

“İstanbul gelin, Prens adaları onun gerdanlığı. Buranın doğası, havası çok güzel. Eski yıllarda Batılı turist çok gelirdi. Şimdi ise ülkesinde savaş olan insanlar geliyor. Ama insan insandır. Ermenisi, Yahudisi, Arabı, Müslümanı hiç fark etmez.”

 

GÖÇ ETMEK ZORUNDA KALANLARA “BEDAVA EVİ”

Emekli olduktan sonra, ne yapsam diye düşünüyor, memuriyet hayatında oradan oraya giderken kendi yemeğini yapmayı hatta balığın, ızgaranın, çorbanın ustası olmayı öğrendiği için yemek ile ilgili bir şeyler yapsam diye düşünüyor. Sonra ülkesinde savaş olan ada ziyaretçilerinin bir kısmının parasızlığını gözlüyor. Ve Hasan Dede’nin minicik “Bedava Evi”ni kuruyor. Yazın hazırlıyor yemekleri parası olmayanı doyuruyor, bazen parası olan da bir miktar bırakmak istiyor, “askıda yemek” olsun mantığı. Kışın da çayı, çorbası var ama dükkânı daha kısa süreli açıyor.

Peki bu yeni yeni eklenen ilginç tabelalar nedir? Retrolar, antika tamirleri…

“Vapurda yolculuk yaparken Heybeliada’dan bir mimar hanımla ahbaplık ettik, giderek de arkadaş olduk. Mimar Seyhan Gemici. O İstanbul’un kiliselerini tadil ediyor. Çok güzel işler yapıyor. Ben de Büyükada’da da ihtiyacı olabileceklerin haberi olsun diye astım bu tabelaları, arayanları Seyhan Hanım’a yönlendiriyorum. O da sıklıkla geliyor bizim adamıza zaten.”

Vedalaşmadan seçimlerin ardından yeni yönetimden ne beklediğini, ne istediğini soruyorum:

“Adalar bakımsız. Son on beş yılda taş üstüne taş konmadı. Adalı yararına hiçbir şey yapılmadı. Faytonların son dönemi karmaşa diye şikayetçiydik. Şimdi yüzlerce, binlerce araçla karmaşadan çok daha beteri yaşanıyor. Belediye görevini yapmıyor, devlet kurumları Kaymakam, Emniyet görevini yapmıyor. Siyasi rekabet bitmiş, siyasi düşmanlık başlamış, olan bize olmuş. Her şeyin makulüne razıyız, ama hiç bir makul taraf kalmamıştır.”

Doğru söze ne demeli? Tüm kamu yetkilileri şu sade, içtenlikli sözleri bir düşünse, düşmanlık yerine, Adalar’ı Adalılar’ı seçseler. “Hiçbir makul taraf kalmamıştır” umutsuzluğuna son verseler…

Bitirmeden son bir not, Hasan Eren’in Adalı olma sebebi en küçük kızı Sibel şimdi sağlıklı 37 yaşında genç bir kadın, çalışıyor ve çocuklarını yetiştiriyor.


Yayınlanma Tarihi: 06 Mart 2024  /  Son Güncellenme: 07 Mart 2024


Bu yazı hakkında yazarımıza ve editörlerimize iletmek istedikleriniz mi var?
Aşağıdaki formu kullanarak kendisine ulaşabilirsiniz.
(Bu formdaki bilgiler, yazarımız ve editörlerimizin mail adreslerine iletilecektir.)


Çerezleri Yönetin!

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.

Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.