31 Mart’ta yerel yöneticilerimizi seçmek üzere sandık başına gidiyoruz. Oylarımız sonucu seçeceğimiz isimler önümüzdeki dört yıl boyunca günlük hayatımızı etkileyecek kararları alacaklar, uygulamalarını yapacaklar. Adalar, İstanbul’un en özel ilçesi. Sahip olduğu güzelliklerin yanı sıra çözüm bekleyen birçok sorunu var. Bu nedenle adayların bu sorunlara bakışı, ele alışı, çözüm önerileri ve vizyonlarını öğrenmemiz gerekiyor.
Adalı Dergisi olarak, bu sayımızda Adalar Belediye Başkanlığı’na talip olan adaylara söz verelim istedik ve onlara bir soru sorduk:
Adalar’ın en önemli üç sorunu size göre nelerdir ve bu sorunları çözmek üzere SOMUT çözüm önerileriniz neler olacaktır?
Cevaplara geçmeden önce bir kez daha altını çizmekte fayda var: seçeceğimiz isimler bizim oylarımızla iş başına gelecekler. Oturacakları koltuklar onlara ait olmayacak bu nedenle beğenmediğimiz uygulamalara itiraz etmek, tutulmayan sözler için hesap sormak en büyük hakkımız.
Şimdiden bütün adaylara başarılar diliyoruz.
Not: Adayların cevaplarını soyadlarına göre alfabetik olarak sıraladık. Herhangi bir tercih söz konusu değildir. DEM Partisi’nde eşbaşkan uygulaması olduğu için, kadınlara pozitif ayrımcılık hakkımızı kullanarak kadın adayın soyadına öncelik verdik.
Ali Ercan AKPOLAT
CHP
1-Adalar’ın en öncelikli sorunu yaşanacak bir deprem felaketine karşı ilk 72 saat içinde alınması gereken tedbirlerin yetersizliği.
Bildiğiniz gibi Adalar İlçesi deprem riski olan, yapı stoku bakımından yaş ortalaması yüksek ve yapısal bakımdan sorunları olan bir bölgedir. Yaşanacak olası deprem sonrasında can kaybını ve yaralanmaları en aza indirebilmek için ilk 72 saatte yapılacak etkin müdahaleler hayati önem taşımaktadır. Peki bu 72 saatte acil müdahaleler için ne yapılmalıdır?
Öncelikle her tarafı denizlerle çevrili ve ciddi bir tsunami tehlikesiyle karşılaşma riski varken anakaradan ilk üç gün yardım gelme olasılığı oldukça düşüktür. Bizler göreve geldiğimiz ilk andan itibaren depreme hazırlıklı olmak ve doğru, etkin yardımlaşmayı koordine etmek, toplumsal bilinci arttırmak için Belediyemizde Afet Koordinasyon Birimi kuracağız.
Deprem sonrası ilk müdahalede kullanabileceğimiz tüm materyallerin (jeneratör, keski, hilti vs) ve bu materyallerin hangi esnafımızda bulunduğunun envanterini kuracağımız Afet Koordinasyon Birimi’mizin arşivinde tutuyor olacağız.
Her Ada’da Mahalle Afet Gönüllüleri (MAG) birimlerini etkin bir şekilde faaliyete geçireceğiz. Demircisinden inşaatçısına, doktorundan hemşiresine toplumun her katmanından vatandaşlarımızı bu ekiplere dâhil etmek için organize bir yapılanma oluşturacağız. Ayrıca bir telsiz birimi de kuracağız.
Her Ada’da minimum 7 günlük gıda ve temel yaşam malzemeleri stokumuzu hazırda bulunduracağız. Müdürlüğümüz, her yapıya kimlik numarası vererek yapının kaç daireden oluştuğu, kaç kişinin yaşadığı ve yazlıkçı mı, kışlıkçı mı gibi bilgileri anında ulaşacağımız şekilde envanterinde bulunduracak.
6 Şubat depremlerinin ardından bölgede bir arama kurtarma ekibinin başı olarak yaşadığım deneyimlerden sonra şunu söyleyebilirim ki dirençli bireyler yetiştirmek de en az dirençli kentler kurmak kadar önemlidir.
2- Öncelikli sorunlarımızdan diğeri ise “Adalar’ın ekolojik döngüsüne insan eliyle verilen zararlar.”
Adalar ilçemiz denizi ve ormanıyla çeşitli habitatların bir arada yaşadığı, biyoçeşitliliği yüksek, İstanbul gibi koca bir metropolün nüfus yoğunluğuna maruz kalan nazlı bir bölgedir.
Bu coğrafyanın ana sorunu, sadece kirlenen sokakları değil, aynı zamanda doğal resiflere takılan hayalet ağların yok ettiği nadir mercanlarıdır. Büyükada’nın makilik alanlarında bulan sülünlerin üremeleri, yaban hayatı popülasyonunun arttırılmasıyla ilgili çalışmaların yapılması da hepimizin sorumluluğu arasında yer almalıdır.
Bakın, ilçe başkanlığım döneminde çeşitli STK’larla birlikte yapmış olduğumuz orman temizliği farkındalık çalışmalarımız ulusal çapta ses getirdi. Bu çalışmaları bizler hep birlikte gerçekleştirdik. O dönem şunu gördüm: Adalar’ın ekolojisini, ormanlarımızı, denizlerimizi, sokaklarımızı tehdit eden bu çöp yığınlarına sebep olan günübirlikçi vatandaşlarımızı uyarmazsak çöp yığınları oluşmaya devam edecek.
Öncelikle Belediyemizde bu konuyla ilgili Çevre ve Denizcilik Masası kurulacak ve bu birim STK’larla etkin bir şekilde çalışacak. Günübirlikçi vatandaşlarımız bilgilendirme panolarıyla, vapurlarda ekranlarla ve Ada ziyaretleri esnasında GSM operatörlerinden iletilecek kısa mesajlarla ikaz edilecektir. STK’larımızın da koordineli çalışmalarıyla bu sorunumuzu en asgari düzeye indireceğiz. Adalarımızı denizleriyle, ormanlarıyla birlikte bir bütün olarak koruma altına alacağız.
3- Diğer öncelikli sorunumuz ise Adalar’ın kültürel mirasına yine Adalılar’ın eliyle verilen ve her geçen gün artarak devam eden zararlar.
Bunların başında kaçak yapılaşma gelmektedir. Başkanlığım döneminde kaçak yapılaşmaya karşı sert biçimde önlemler alacağız. Kültürel mirasımızın en önemli unsurlarından Adalar’ın mimarisine gelebilecek her türlü tehlikeye karşı tüm birimlerimizle mücadele edeceğiz.
Diğer bir taraftan Adalar’ın ulaşım kültüründe yaya ve bisiklet var. Bugün geldiğimiz noktada yavaş yavaş geri planda kalan bisiklet kültürünü Adalılar’a tekrar kazandırmak, akülü araçların sayılarını azaltabilmek için bisiklet firmalarıyla ortaklaşa festivaller, yarışlar ve bisiklet istasyonları kurulması için çalışmalar başlatacağız.
Öncelikle bir Belediye Başkanı olarak elimden geldiği kadar bisiklet kullanacağım ve Adalar Belediye Başkanlığı’na tahsis edilen akülü aracı, engelli ve yaşlı vatandaşlarımızın hizmetine vereceğim. Yaya dostu bir ulaşım ağını mutlaka hayata geçireceğim.
Gizem GÜLEN
Türkiye İşçi Partisi
Bu cevaplaması çok kolay görünen ama sorunların birbirinin içine geçmiş yapısı sebebiyle ayrıştırmaya kalkınca parçalanma riski taşıyan zor bir soru.
1-En yakıcı şekilde hissettiğimiz sorun kültürel mirasımızın gözler önünde yok oluyor oluşu. Elbette yalnızca somut kültürel miras öğelerinden bahsetmiyorum, bir yaşam biçimini de içine alan, kapsayan, ancak bizi yutmak için bekleyen anakaranın şehirleşme baskısı nedeniyle, soyut kültürel mirasımız da tehdit altında. Bunlara yürüme alışkanlığının giderek kaybolması ve kent yaşamındaki hızın Adalar’a yansıması örnek gösterilebilir. Mimari anlamda adeta bir açık hava müzesi niteliği taşıyan Adalar, mevcut uygulamalar nedeniyle bu özelliğini hızla yitiriyor.
Sorun içinde ilk sorun, modern mimari örneği yapıların tescil işlemlerinin, yani koruma statüsüne alınma işlemlerinin henüz tamamlanmamış olması. Ne yazık ki Adalar’da eksiksiz bir mimari envantere sahip değiliz. Bu envanter çalışması için belediyenin kadrosuyla, kadronun yetmediği yerde ise akademik ve sivil iş birlikleriyle bu başat sorunu kökten çözmek mümkün. Örneğin benim öğrencilik yıllarımda olduğu gibi mimarlık fakültelerindeki öğrencilerle atölye çalışmaları yapılarak bu envanter çalışması tamamlanabilir. Bu çalışmalar aynı zamanda ileride uzman olacak öğrenci arkadaşlarımızın bu koruma anlayışının ülkenin geneline yayılmasına vesile olacaktır.
Denetleme de elbette kültürel mirasın korunması için son derece gerekli. Bu konuda elimizdeki mevcut araç ve yöntemleri sonuna kadar kullanmak, yerel yönetimin gücünün yetmediği yerlerde hukuken ve siyaseten gereken tüm adımları atmak asli görevimiz olacaktır. Adalar’daki tüm yapılar için denetimi genişleterek ve etkinleştirerek, mevcutta sürüp gitmekte olan tahribata ket vurabiliriz. Bu atacağımız en somut adımlardan biri olacaktır.
Bunun yanında gerçekleştirdiğimiz yerel yönetim çalıştayında şehir plancısı hocamız Ebru Firidin hocamızın ‘kanun yaparak, yasak koyarak korumayı başaramayacağımız’ vurgusuyla getirdiği bir öneri vardı: Görünür kılmak, sürekli kılmak, bağ kurdurmak. Biz de bu görüşü destekliyoruz. Buna dair yapılacak çok şey var elbette, tabelalandırma çalışmaları, müze ve sokak gezileri, bilgilenmek, tanışmak. Sürekli dilimizden düşürmediğimiz ‘katılım’ kavramını ‘koruma’ gayemizin içine dahil etmek.
Koruma anlayışının en temel unsurlarından biri de bu kültürel mirasın oluşumunda büyük rol oynayan emekçi zanaatkârları korumaktır. Adalar’da yapı stoğunun önemli bir bölümünün ahşap yapılardan oluştuğu düşünüldüğünde kentsel miras yapılarının sürdürülebilirliği ada zanaatkârlarını korumakla mümkündür. Demir işçiliği ahşap işçiliği gibi zanaatlerle uğraşan ustaların varlığı olmadan bu değerlerin yaşatılması imkânsızdır. Bu değerlerimizi ada yaşantısının bir parçası olarak korumak ve yaşatmak zorundayız.
2-İkinci en önemli sorunumuz ise atık. Çıkardığımız atıkların %60’tan fazlası organik, doğrudan yerinde dönüşebilecek nitelikte ve biz maalesef atıklarımızı plastik torbalara koyup koca kamyonlarla anakaraya taşıyoruz. Bu uygulamanın belediye bütçesinde ciddi bir açığa neden olması bir yana ‘temiz çevre için’ diyerek bunu sosyal medya hesaplarında övünçle paylaşılması da ayrı bir garabettir.
Bu durum, yaşadığımız iklim krizi çağında çok üzücü olmakla birlikte belediye bütçesine bir gelir kalemi olarak yansıyabilecek bir kaynağın da heba edilmesi demek. Planımız şu, bu uygulamaya bir an evvel son vererek, Adalar’ın organik atıklarını yani bahçe atıklarını ve mutfak atıklarını yerinde dönüştürmek, bu atıkları gübreye dönüştürmek ve ada bahçelerinde, hayalini kurduğumuz bostanlarda organik gübreden faydalanmak, fazlasını ilçe dışına satarak yeni bir ekonomi yaratmak. Kademeli olarak bahçesi olan parsellerde bu işi parsel özelinde ya da sokak özelinde yapabilmek istiyoruz. Bu sayede Ada sokaklarında daha az kamyon görebileceğiz, bu da daha önce bahsettiğim soyut kültürel mirasın korunmasına dair de bir adım olacak. Yıllar boyu araç trafiğine kapalı kalmayı becerebilmiş Adalar’da bu uygulamayı sürekli kılmak mümkün. Kesişimsellikten kastım buydu. Meselelere bir yerinden doğru bir şekilde dokunduğunuzda bağlantısız görünen pek çok sorun da kendiliğinden iyileşmeye başlıyor aslında. Bizim de tam olarak yapmak istediğimiz bu. Meselelere küçük, az maliyetli ve nazik dokunuşlarla büyük etkiler elde edebilmek.
Atık konusunun ikinci ayağı inorganik atıklar, yani bir şekilde paket içine girmiş her şeyin arta kalanları. Özellikle konaklamalı/günübirlik turist yoğunluğunun bu kadar yüksek olduğu bir ilçede bu oluşan atıkları yönetmek gerçekten bir problem. Ancak burada asıl problem yaklaşım diye düşünüyorum. Genel olarak, pek çok kesimden duyduğumuz, problemin sonuçlarına yani görüntülere odaklanarak bir çözüm sunmaya çalışmak bizi çözüme götürmekten uzak bir yaklaşım. Örneğin, özellikle turizm sezonunda yerlerde her türlü atığa rastlamamız mümkün. Ada rüzgârlarıyla uçuşan peçeteler, dondurma kapları, lokma kapları, her köşeye yayılmış boş plastik su şişeleri, dolup taşan çöp kutuları…
Bunlarla ilgili ‘ama bizim yerleşik nüfusumuz az, o yüzden devletten az maddi destek alıyoruz, yeterli sayıda belediye emekçimiz yok’ diyerek bir yere varamayız. Meseleye başka bir yerinden bakarak çözmek gerekiyor, daha bütüncül bakmaktan söz ediyorum. Hepimizin gençliğinde dondurma tümüyle yenip bitirilen bir şeydi, dondurma ve külah birbirinden bağımsız görülen şeyler değildi, bugün Adalar’da turistlerin en çok rağbet ettiği tüketim maddesi olan dondurma, kağıt görünümlü bir plastik kapta ve yine bir plastik kaşıkla sunuluyor, haşlanmış mısır dış kabuğuyla sunulurken artık plastik bir kap içinde veriliyor. Bu çok absürd ve bir yandan da kapitalist sistemin çok sevdiği bir şey, insanların her adımında geri dönüşsüz izler bırakması yukarıda bir yerlerde yüzlerini hiç görmediğimiz bazı insanlara inanılmaz paralar kazandırıyor, bir yandan da evimizi yani dünyayı geri dönüşsüz bir şekilde zehirliyor. Bizim gibi minik belediyelere de başa çıkamayacağı yükler bırakıyor.
Biz atık yaratmamayı odağımıza koyarak ve eşitliği gözeterek belli düzenlemeleri kolayca yürürlüğe koyabiliriz. Bu şekilde hem işletmeler kazançlarında bir kayıp yaşamadan belli uygulamaları bırakır biz de pek çok inorganik atıktan daha Ada’ya girmeden kurtulabiliriz. Yine suyun şişelenmesinin, bir insan hakkı olmaktan çıkıp alınıp satılabilen bir meta haline getirilmesine de elbette itirazımız var, ama bu konu aynı zamanda bir atık yönetimi konusu. Adalar’da en çok anakaradan transfer edilen tüketim maddelerinden biri şişe su. Sezon boyunca binlerce yarım litrelik su taşınıp duruyor, saniyeler içinde tüketiliyor ve Adalar’a da çöpü kalıyor. Buna bir de yoğun turist sayısına sahip olduğumuz gerçeği eklenince mesele bir atık probleminin ötesinde turizmle kalkınan bir ilçe için ağır sonuçları olan bir görüntü kirliliği kaynağı oluyor. Soruna sebep olan materyal üzerine yoğunlaşmak bize daha mantıklı ve kolay geliyor. Bu yüzden, dünyanın ve insanlığın bütününü gözetince mantıklı olan bu. Turistlerin kullanımına yönelik içme kalitesinde ve lezzetli suların aktığı çeşmeler artık bize bir rüya gibi gelebilir ama değil, buna sahiptik ve tekrar yapabiliriz.
Avrupa’dan verilen örnekler insanlara genelde ütopik geliyor ama Bozcaada Belediyesi’nden örnek verebilirim. Bunu bir oranda başardılar. İşletmelere su arıtma sistemi kullanma ve talep halinde halka musluk suyu sunma uygulaması gibi şeyler düşünülebilir. Elbette bunları yaparken kuralı koyduk uygula metoduyla iş yapamayacağımızın farkındayız. Bu şekilde kalem kalem Adalar’a giren gereksiz atıkları hızlı bir şekilde azaltacağız. Bu yine ikincil bir şekilde sokaklarda daha az kamyon, daha az gürültü ve belediyeye daha az maliyet demek. Bu paramızı daha zekice ve zevkle harcayabiliriz demek.
3-Üçüncü ve herkesi istisnasız aynı yoğunlukta kahreden sorunumuz ise kıyı işgalleri. Bu çok çetrefilli ve tüm ülkeyi de yakmakta olan bir konu. Aslında elimizde bize çok açık bir şekilde hakkımızı teslim eden bir anayasamız ve kıyı kanunumuz var ama uygulama burada yazanların tam tersi, buna dair hukuken yapılan yorum ise anayasa ve kanunun kıyılar üzerindeki bireysel yararlanma hakkını ortaya koyup o haliyle bıraktığı, bu hakkın kullanımını düzenlemediği şeklinde. Ek olarak, kıyıların kamusal niteliği kâğıt üzerinde koruma altında olsa da konu ile ilgili fazla sayıda yasal düzenlemenin olması ve fiiliyatta farklı devlet birimlerinin dahlinin yolunu açması da suistimallere olanak tanıyor. Ama bir gerçek var ki, Kıyı Kanunu’nda açık bir şekilde belirtilen, o da mücavir alanlarda denetim yetkisinin belediyede olduğu, bunun dışında her türlü işletme için de ruhsat işlemlerinin belediyeden geçiyor olmasıdır. Örneğin Kıyı Kanunundan bir ibare: “…kıyıya geçişi engelleyecek şekilde oluşturulmuş duvar, çit, parmaklık, tel örgü, hendek, kazık ve benzeri engellerin derhal kaldırılması, ilgili valilik ve belediyelerce sağlanır. Dolayısıyla, eğer sorunu çözmek değil topu taca atmak istiyorsanız elinizde malzeme var ama sorunu çözmek ve kıyıları tüm canlılara açmak, korumak arzusundaysanız da elinizde kullanacak araçlar mevcut. Biz temiz bir niyetle elimizdeki imkânları sonuna kadar kullanmak için yerel yönetimi istiyoruz.
Bu üç büyük ve hepsinin altı burada belirtebileceğimden de dolu sorunu sanırım daraltarak tek bir haneye indirebilirim: Denetim, şeffaflık ve birlikte yönetim pratiğinin eksikliği. Yani aslında esas problemimiz bir sistem problemi. Bu yüzden Adalar’da değişmek şart diyoruz, herkesin yaşadığı yere dair sözünün olduğu, edilgen ve maruz kalan konumundan çıktığımız, yabancılaştığımız aidiyetle barışmış bir toplum olmamız gerekiyor. Salt iktidar odaklı bir değişimin bizi bir yere taşımayacağını biliyoruz. Yetkili noktalarda dürüst, cesur ve uzman insanların olması işimizi çok kolaylaştıracaktır o kesin. Bu sebeple de yönetime talibiz.
Deniz KİTE
Bağımsız
1-Birincisi, Adalar, son derece değerli bir ekolojik alandır. Bu alan dile getireceğim bazı sorunların çözümlenmesiyle korunmalı ve birkaç ay önce açıklanan ve Adalılar tarafından karşı davalar açılan İmar Planı ile de Adalarımız’ın ekolojisi asla yok edilmemelidir.
Adalar, çevreci uzmanların tanımıyla, İstanbul’un akciğerleri diyebileceğimiz bir ilçesi. Kendine has doğal bitki örtüsü olduğu gibi, kaybettiği Ada Karanfili gibi bazı bitkileri ve sonradan ekilen, Zakkum gibi Adalar’la çok da örtüşmeyen ağaçları var.
Adalarımızda aşılandığı zaman zeytin verebilecek ve Adalar Zeytini olarak markalaşabilecek on bin civarında zeytin ağacı, doğal olarak yetişen ve sağlık alanında kullanılabilecek dağ kekiği ve nanemiz var.
Aslında planlı ve düzenli ekilebildiğinde tüm Adalılar’ın ve kısmen İstanbul’un ihtiyacını karşılayabilecek bahçe ve ekim alanlarına sahip olan Adalar’da son yıllarda, özellikle yabancıların ve yerli Ada halkının bireysel çabalarıyla tarım yapılmakta. Oysa eskiden üzüm bağlarıyla da bilinen bir ekim alanı Adalar!
Hedeflerimden biri planlı ve Adalar’ın doğasına uygun ağaçlandırmayı, bölgeyle uyumlu ve eskiden Ada’nın simgesi olan bitkilerin çoğaltılmasını ve mutlaka sürdürülebilir tarımı sağlamaktır. Ben, olası İstanbul depreminde ana karayla bağı kesilecek Adalarımız’ın, mutlaka kendi kendine yetebilmesi gerektiğini düşündüğüm için sürdürülebilir tarıma çok önem veriyorum.
Ekolojiden ilerleyelim: Burada inanılmaz bir kuş çeşitliliği var; veriler 88 ila 110 kuş türüne ev sahipliği yaptığımızı söylemekte! Ayrıca Adalar kuş göç yolları üzerinde. Atlarımız, faytonlar kalksa da, Adalar ile özdeşleşmiştir ve mutlaka atlarımız, binicilik ve terapi gibi spor ve sağlık amaçlı kullanılmalıdır.
Yasaklanmış olmasına rağmen gırgır ile kaçak balık avı, denizde yaşama zarar verirken, tüm ekolojiyi bozmakta; çok daha sıkı kontrol ve cezaların gelmesi şarttır. Elimizdeki veriler 40 kadar yunus balığı kaldığını göstermekte. Oysa hepimiz bu güzel canlıların korunmasını ve doğal olarak çoğalmasını isteriz.
Adalar’daki tüm doldurma alanlar, yıkılan eski binaların molozlarıyla doldurulduğu için asbestlidir ve mutlaka planlanarak yeniden yapılmalıdır. Kaldı ki, şimdilerde de asbest raporları dikkate alınmadan saklanan ve taşınan molozlar doğaya zarar vermektedir. Bu durum mutlaka çözümlenmelidir.
İmar planlarına gelince: SİT kapsamı düşürülen pek çok alan, imara açık hale gelmiştir ve bu mutlaka engellenmelidir. Önümüzde taşlaştırılmış bir Yassıada örneği varken, kalan Adalarımızın benzer bir duruma düşmesi kabul edilemez. Yine imar planında gösterilmeyen sahil şeritlerinin, yandaşlara, tanıdıklara, eş dostlara verilerek rant alanı yapılmasının önüne geçilmeli, sahillerden başta Adalılar olmak üzere, halkın ücretsiz yararlanması sağlanmalıdır.
2-İkincisi, Adalarımız’ın uzun bir tarihi ve bundan ötürü de çok kültürlü bir yapısı var!
Örneğin M.Ö.298 civarında, Büyük İskender’in komutanlarından Antigone’un oğlunun Burgazada’da bir kale diktirdiğini biliyor muydunuz?
Büyükada’da 6 ve 7. yüzyıla ait pagan Roma İmparatorluğu tapınak kalıntıları olduğunu,
Yerleşimin, Batı ve Doğu Roma İmparatorluklarının ayrılması ve manastırlarla başladığını,
On yüzyıldan fazla bir dönem boyunca adaların tarihinde inzivalar için “parlak dönem” ve sürgünler için “karanlık dönem” olarak iki farklı devre olduğunu, biliyor muydunuz?
Adalar’ın 1453’de Osmanlı’ya geçmesine rağmen, vapur seferlerinin başladığı Tanzimat’a kadar yerleşim olmadığını,
Tanzimat sonrasında ise “sayfiye yeri olarak” azınlıklar tarafından tercih edildiğini,
Bizim “çok kültürlü” kabul ettiğimiz bu yaşamın 150 yıllık olduğunu biliyor muydunuz?
Bu tarih sebebiyle, Adalarımızda hem Latin Katolik, hem Rum Ortodoks hem de Ermeni kiliseleri olduğu gibi, Sinagog ve camilerimiz de var.
Adalarımız’da yaşayan insanlarımızın bir kısmı burada doğmuş, bir kısmı Türk veya yabancı ama göçle gelmiş ve bir kısmı da İstanbul’a yakın ama doğa içinde yaşamayı seçmiş Adalılar. Ben zaman zaman “Burada bir üniversite açsak dışarıdan akademisyene ihtiyaç olmaz” derim. İnanın doğrudur!
Adalar mutfağımız bu çok kültürlü lezzetleri barındırır. Sokak aralarında yürürseniz, evler bu çok kültürlü yaşamları fark edersiniz. Günlük yaşamın içinde bu renkliliği görürsünüz. Sabah bir fırına gidip çay içseniz, yan masada bir emekli diplomat veya bir tiyatro sanatçısı ya da değerli bir mimar ve diğer yan masada süpermarket çalışanları veya Adalarımız’ın elektrik tesisatçısı oturuyor olabilir. Bu kişiler birbirlerine statüsel bakmazlar; herkes herkesle selamlaşır.
Bununla birlikte, evet, Adalarımız, son 20 senede artan şekilde demografisini değiştirmekte! Musevi ve Hristiyan Adalılar arasında ayrılanlar olduğu gibi, başta Ruslar olmak üzere yeni yabancılar da gelmekte. Maalesef bazı gerici tarikatların da Adalarımız’a yerleştiğini biliyoruz.
Öte yanda sadece Adalar için değil, tarihi ve genel olarak sağlık turizmine yapabileceği katkılar düşünüldüğünde çok değerli olan Sanatoryumumuzun Diyanet’e verilmiş olması, kabul edilebilir olmadığı gibi, ilçemizde bu çok kültürlülüğü yok edebilecek bir yeni yapılanmanın önünü açıyor olabilir.
Sözün özü Adalar, ülkemizdeki otokratik baskıya rağmen, halen çok kültürlü yaşayabilen insanlarımızın ve demokratik yaşamın en güzel örneklerinden biridir. Bunu koruyabilmek ve korumanın da ötesinde güçlenerek yaşamasını sağlamak, hedeflerimden biridir. Yani biz Adalarımız’da her inancın bayramını, seyranını yasaksız kutlayalım! Neden her sene Ramazan iftarları yapılırken, Aralık ayında da Noel pazarları açılmasın? Her kültürün mutfağını Adalar Mutfağı olarak gelen turistlere sunalım, her inancın laiklik çatısında güven ve huzurla yaşaması için çaba gösterelim. Çünkü bildiğimizden korkmaz ve bildiğimizi ötekileştirmeyiz! İnsan bilmediğinden korkar ve bilmediğine öteki der! Adalarda hepimiz, hepimizi bilelim, yaşatalım. Uygarlık, budur.
3-Üçüncüsü, Adalarımız’ın en önemli gelir kaynağı, turizmdir. 2023 yılında 436 bin turist ağırlamışız! Fakat turizm tabii ilginç bir alan. Çünkü gelen turist, ne sunabiliyorsanız, onun için gelir!
Tost sunarsanız, tost yemeğe gelirler, havyar sunarsanız, havyar yemeğe gelirler.
Derme çatma sergi alanlarında derme çatma takı satarsanız, onu almaya gelirler, heykel veya tablo satarsanız, onu alabilecekler gelir.
Ekolojiyi korursanız, doğaya saygılı insanlar gelir, siz ekolojiyi boşlarsanız, çekirdek kabuklarını ve pet şişelerini yere atacak insanlar gelir!
İnsanlar nereye gideceğini bilmeden, evlerde yaşayanlara saygı duymadan bilinçsizce Adaları gezebilirler ve fotoğraflayabilirler ya da sanat, doğa, mimari, bahçe, spor, tarih, Ada ünlüleri vb temaları kapsayan turlar düzenlersiniz, gelenler turlarla gezerken, bilgilenir ve rekreasyonel bir etkinlik yapmış olurlar.
Uydur kaydır konaklama için hazırlanmış pansiyon evlere seks için gelenlerle, restorasyonu Adaya yakışır hizmet veren konak otellere gelenler bir olabilir mi?
Benim üçüncü hedeflerimden biri de budur: Adaların dokusuna uygun etkinlik ve gelişim ile turizmin ve turistin kalitesini arttırmak, Adalı rehberlerle birlikte özel turları desteklemek! Adalar’da çok turiste ihtiyacımız yok; daha doğrusu Adalar zaten çok fazla turist kaldıracak bir bölge de değildir! Bu sebeple ne istediğini bilen, kendisi kaliteli ve kaliteli de hizmet isteyecek turistler, bizim hedefimizdir. Bu tür bir turizm yapılanması Adalar’ın esenliği ve refahı için şarttır.
Dördüncüsü; gençler ve sanatçılar!
Gençlerle uzun süredir çalışıyorum.
Genç girişimcilere Workington Kuluçka Merkezi içinde uzun süredir mentorluk yapıyorum.
29 Şubat’ta ilk VR (sanal gerçeklik) ile seçim toplantısı yaptık! Teknoloji geleceğimiz için kaçınılmaz! Teknolojinin bizi yönetmesi yerine, teknolojiyi bilinçli şekilde hayatımızı kolaylaştıran, güzelleştiren bir araç olarak kullanmak zorundayız.
Teknoloji geliştiren gençler bizlerden daha farklılar: hem içlerine daha kapanık, daha az iletişen gençler, hem de daha rahat yaşamayı ve doğayı sevmekteler.
Ben, Adalarımız geçmişten geleceğe uzanırken, bugünkü Adalılarımız’ın gençlere geçmişi aktardığı, gençlerin de Adalılarımız’a geleceği gösterdikleri bir yerel küresellik hedefliyorum!
Ve Adayı mimarisinden bahçelerine, doğasından insanına kadar sanatsız ve sanatçısız asla düşünemediğim için, Adalar Sanat İnisiyatifi’nin de tanımıyla, Adalarımızda 365 gün sanata tanıklık edilmesini ve yılın her günü, hizmet veren her yerde sanatın ve sanatçının yaşaması ve gelişmesi için çalışmayı hedefliyorum.
Çünkü sanat insana estetik, zarafet, yaratıcılık, güçlü duygular, uygarlık getiriyor. Sanatın olmadığı yerde bilim dahi gelişemez! Varoluşun bir kopyası, izdüşümü sanat ve bu izdüşüm nerede kendini gösterebiliyorsa orada uygarlık başlıyor.
İnsan, yarattıkça, kendisini tamamlıyor, bütünlük hissine dokunuyor ve bu bütünlükte, Birlik duygusu gelişiyor. Sanatın olmadığı yerde -buna mizah da dahil- insanların yaşamda insanca ilerlemesi mümkün değil. Atamız o sebeple sanatı hayat damarlarımıza benzetmiştir!
Gençler ve sanat, genç sanatçılar benim hedeflerim arasında Adalarımız için olmazsa olmazlardan biridir!
Kristin SELEKMAN – Mehmet Galip ATAŞ
DEM Partisi
1-Ada kıyılarının işgalini önlemek ve adalılara ücretsiz hâle getirmek
Kıyılar kanununu uygulayarak kıyı yağmasının önüne geçeceğiz. Orman Müdürlüğü’nün denetimi altında olan ve bedel karşılığı kiralanan kıyı alanların yetkisini almak için var gücümüzle mücadele edeceğiz. İşletmede çalışanlarını belediye bünyesine kadrolu eleman olarak alıp maaşa bağlayıp adanın yerlisinden plaj ücreti talep etmelerinin önünü keseceğiz.
2- Adadaki sağlık hizmeti eksikliği
Heybeliada Sanatoryumu’nu tam teşekküllü bir hastaneye dönüştürmek için Sağlık Bakanlığı’na ve ilgili mercilere müracaat edeceğiz.
Büyükada’daki hastanedeki uzman doktor eksikliğini giderip, eksik tıbbi cihazların, röntgen, MR ve tomografi aletlerinin tedarik edilmesi için çalışma yürüteceğiz.
3- Adadaki çöp ve temizlik sorunları
Adalar Belediyesi olarak Büyükada’da kapsamlı bir geri dönüşüm ünitesi kuracağız. Çöplerin mobil araç vasıtasıyla toplanması, ev ev gezilip geri dönüşüm ve ayrıştırma adına eğitim verilmesi gibi konuları belediye içindeki kadrolarla sağlayacağız. Geri dönüşüme teşvik etmek amacıyla çöpünü belediyeye teslim eden kişilere hem alışverişte hem de ulaşımda kullanabilecekleri dijital kart uygulaması sunacağız.
Toplanan çöplerin geri dönüşümü sayesinde adanın hem gübre hem de kedi köpek maması ihtiyacı karşılanacak.
Ayşe ŞAKİR
İYİ PARTİ
1) Belediyenin yeniden yapılandırılması gerekmektedir. Bu amaçla:
Öncelikle Adalar Belediyesi’nde olmayan ve çağdaş yaşam için ivedi kurulması gereken Sosyal Hizmetler ve Sağlık Hizmetleri, Kültür Sanat ve Turizm Müdürlüğü, Spor Müdürlüğü birimlerini oluşturacağız.
Mevcut Basın ve Yayın Halkla İlişkiler, Destek Hizmetleri, Fen İşleri, İmar ve Şehircilik, İnsan Kaynakları ve Eğitim, İşletme, Mali Hizmetler, İklim Değişikliği ve Sıfır Atık, Yazı İşleri, Zabıta, Ruhsat ve Denetim, Bilgi İşlem, Kültür ve Sosyal İşler Müdürlükleri’ni yeniden yapılandıracağız. Teknolojiye uygun hale getireceğiz. Adalılar’a Belediye’yi en iyi şekilde seri hizmet veren birimler haline getireceğiz.
Belediye kaynaklarından harcama gerektiren her ihalenin Belediye bilanço ve gelir tablosunun en şeffaf derecede kamuya açık olmasını sağlayacağız.
Ada halkının çeşitli hizmetler için Belediye binasına gelerek zaman kaybetmesini engellemek amacıyla e-belediyecilik uygulamasını yerleştireceğiz.
Özetle yandaşa, yoldaşa, dava arkadaşına değil adalı halka hizmet götüreceğiz. Dürüst, temiz ve etkin bir belediyecilik yapacağız. Liyakatli, eğitimi yüksek ve dürüst personelle çalışacağız. Görevini kötüye kullanan veya buna tevessül eden hiç bir personeli belediyede ve teşekküllerinde barındırmayacağız. İnandığımız sosyal devlet kavramını esas kabul edeceğiz.
2) Sosyal Hizmetler Birimi bulunmamaktadır. Bunun için:
Adalar Belediyemiz’de olmayan Sosyal Hizmetler birimi kurulmasını; bu birimin amacı ve hizmeti tüm yaşlılara evde bakım hizmeti yanında rutin muayene kontrolü olan hastaların anakaraya ulaştırılmasını; engellilerin ada içi ve dışı ulaşımının yapılmasını; psikolojik rehberlik ve bağımlılık problemleri olanların tedavilerinin yapılması ve sosyalleştirilmelerini;
Belediye bünyesinde yemekhane kurularak çalışanlara ve ‘mavikart’ statüsündeki her adalıya beher adada hizmet verilmesini;
Adalarda yaşayan evsiz-barksız, sosyal güvencesiz halka çare bulunması için Kamu ile ortak çalışılmasını;
Üniversitede okuyan adalı dar gelirli aile çocuklarına ‘burs’ sağlanmasını;
Kültür ve Turizm Bakanlığı ile koordineli bir şekilde Milli Emlak ve Vakıflar İdaresi bünyesinde olan gayrimenkullerin tespitini yaparak ve bu evlerin ada ekonomisi, ada halkı ve turizmi için faydalı hale getirilmesini sağlayacağız. Bu gayrimenkullerden her adada yeteri kadarını kiralayarak usulüne uygun şekilde tadilat ve bakımlarını yapacağız. Kiralanan evlerde kültür ve sanat merkezleri, küçük ölçekli sağlık merkezleri, yaşlılar için bakım merkezleri, evsizler için barınaklar, aile içi şiddete maruz kalan kadınlar için sığınma evleri, çocuklar için kreş ve gençler için etüd merkezleri kurulmasını;
Ada yollarına ve ormana atılmış pet şişelerden çevrenin korunması ve kirliliğini önlemek için belli başlı yerlere ‘su sebilleri’nin kurulmasını;
Belli aralıklarla yoğunluğun fazla olduğu mekânlarda ‘tuvalet kabini’ konulmasını;
AFAD ile ortak çalışılarak deprem toplanma yerlerinin belirlenmesini, çadır, gıda ve jeneratör için gerekli malzemenin toplanıp stoklanmasını sağlayacağız.
3) İç-Dış Ulaşım ihtiyacı istenen düzey ve kalitede sağlanamamaktadır. Onun için:
UKOME kararlarını esas alarak Adalarımız’ın ulaşım sorununu çözmeye yönelik tedbirler alacağız.
Araçların mülkiyet haklarına tecavüz edilmeden tescil altına alınarak numaralandırılmasını;
Gerek Emniyet, gerekse trafik güvenliği açısından faydalı olmak üzere ada sokaklarına kamera konarak takibinin yapılmasını;
Uygun ehliyeti olmadan kullanan kişilerin takibinin yapılmasını;
Adalar’da kurulacak bir muayene istasyonu vasıtası ile adalılara ait araçların kontrollerinin ve bakımının gerçekleştirilmesini;
İBB ile koordineli çalışarak İETT hat, otobüs ve taksi sayılarının ihtiyacı karşılayacak yeterliliğe ve standartlara ulaşmasını;
Ana arterlere İBB ile koordinasyon sağlanarak nostaljik tramvay hattı döşenmesini;
Büyükada ve Heybeliada’da İBB ile koordinasyon sağlanarak iskele yakınından Büyükada’da Aya Yorgi’ye, Heybeliada’da Ruhban okuluna teleferikle ulaşım sağlamasını;
Adakartı olanlar için ulaşım ücretlerinin birinci adresten kaldırılmasını, ikinci adresten de düşürülmesini, olmayanlar için artırılmasını; Ada kartı olmayanlardan alınacak bilet ücretinin bir kısmının belediye bütçesine aktarılmasını ve bu gelirin çevre temizliğinde kullanılmasını;
Adalar’daki tüm yolların alt ve üst yapısını değiştirip yenileyerek, beton asfaltla döşenmesini sağlayarak Adalar’da yoğunlukla kullanılan amortisörsüz ve denge sorunu olan araçlara uygun, eğimi doğru ve çukur bulunmayan yolların yapılmasını;
Adalı sporcu, müzisyen ve öğrenci grupların anakaradaki ulaşımı sağlamak için bir adet 24 kişilik ve bir adet 45 kişilik iki Belediye otobüsünün Belediye adına alınmasını;
Mevcut iskelelerin yarattığı görüntü kirliliğinin ortadan kaldırılması ve Adalar’ın deniz taşımacılığı ile ilgili sorunlarını çözmek gayesiyle;
Adalardaki tüm yolcu iskelelerinin birleştirilerek 21. yüzyıla uygun ‘tek iskele’ konumuna getirilmesini (wc/engelli, bebek bakım, mescit vb);
Beher adalardaki yük iskelelerinin yenilenmesini;
Belediyeye ait mevcut yük gemilerinin 2 (iki) adet olup, yenilenmesini;
Adalara Maltepe’den yük ve eşya naklinin ucuzlatılmasını;
Maltepe – Adalar arasına İBB ve Belediyenin yüklü malzeme ve araç nakliyesi için bir adet ‘arabalı vapur’ alınmasını gerçekleştireceğiz.
Bu sorunlardan ayrı olarak da imar sorunu da Adalar için büyük önem arz etmektedir. Kabul edilen İmar Planı büyük aksaklıklar içermektedir ve bu nedenle çok sayıda dava başvurusun bilinmektedir. 1/1000 ve 1/5000’lik planları yetersiz ve hatalı buluyor ve yeniden düzenlenmesi gerektiğine inanıyoruz.
Uğur Sina ŞEN
AKP
Adalar Belediye Başkanlığı görevine talip olmanın getirdiği sorumlulukların farkındayım. Adalar, tarihi dokusu, doğal güzellikleri ve kültürel zenginliği ile benzersiz bir ilçe. Bu eşsiz mirası korumak ve Adalar’ı sakinleri için daha yaşanabilir bir hale getirmek öncelikli amaçlarımız.
Bugün Adalar’ımızda temizlik, ulaşım gibi temel belediyecilik hizmetleri konularında bile sorunlar yaşıyoruz. Esasında bu türlü sorunların çözümü çok kolay. Daha doğrusu doğru bir yönetim modeli kurarsanız sistem size zaten bu çıktıları verecektir. Katılımcı yönetim, doğru fizibilite ve projelerin sosyal boyutu/ değerini dikkate almak bizim kurmak istediğimiz sistemin temel bileşenleri. Burada kaynak geliştirmenin önemini ayrıca vurgulamamız gerekiyor.
2024 yılı rakamlarıyla belediyenin bütçesi 175.000.000 TL seviyesinde. Projelerin hayalden ileri gidebilmesi için kaynağa ihtiyacımız var. Belediye kaynaklarının verimli kullanımı yeterli olmayacaktır. Gerekli kaynağı sağlamak için ulusal ve uluslararası paydaşlarımızla iş birliklerimizin geliştirilmesi büyük önem arz ediyor. Genel yaklaşımımıza kısaca değindikten sonra Adalar’ın üç sorunu ve bu sorunlara yönelik somut çözüm önerilerimi kısaca ifade etmek istiyorum.
1-Çevre ve Kültürel Mirasın Korunması:
Adalarımız için hayata geçireceğimiz çevre dostu ve sürdürülebilir projelerle, yaşam kalitesini artırmayı ve doğal kaynaklarımızı korumayı hedefliyoruz. Gelecek nesillere temiz ve yaşanabilir bir çevre bırakmak adına yol aydınlatmalarından başlayarak yenilenebilir enerji sistemlerinin hayata geçirilmesi, Adalar meydanlarının düzenlenmesi ve Botanik Park projelerimizle Adalar ve çevresinin daha canlı ve sürdürülebilir olmasını istiyoruz. Ada Tarihi Müzesi, Halk Kütüphanesi ve tarihi yapılarımızın restorasyonu gibi yapısal projelerin yanında kültür ve sanat aktiviteleri ile kültürel mirasına hem sahip çıkan hem de yaşayan Adalar hedefliyoruz.
2-Adalılar’ın Yaşam Kalitesini Artırmak-Herkes İçin Ulaşım ve Erişilebilirlik: Adalar’a ulaşım, özellikle yaz aylarında artan nüfus yoğunluğuyla birlikte büyük bir sorun haline geliyor. Bu sorunu çözmek için, sürdürülebilir ulaşım alternatifleri sunmayı hedefliyoruz. Sefer saatlerinin artırılması ve halkımızın ihtiyaçları doğrultusunda planlanması, 65 yaş üzeri Adalılara ücretsiz ulaşım, otobüs güzergâhlarının geliştirilmesi, ada içi öğrenci servisleri hayata geçireceğimiz başlıca adımlarımız olacak.
Bunların yanında engellilerin sosyal ve fiziki erişim imkânlarını geliştirmek adına Engelli Merkezi projemiz, engelli araç şarj istasyonları ve yaşam alanlarının engelsiz hale getirilmesi planladığımız çalışmalar arasında. Sosyal imkanların geliştirilmesi de Adalılarımız’ın hayat kalitesine doğrudan etki edecek konular arasında.
Bu konuda önceliğimiz Adalarımız’da sosyal tesisleri hayata geçirmek olacaktır. Planladığımız festival ve etkinlik çalışmaları ile Adalar’da sosyal hayatın daha renkli hale gelmesini hedefliyoruz.
3-Adalar’da Afet Risklerinin Yönetilmesi:
Yakın zamanda ülke olarak yaşadıklarımız gösterdi ki afetlere hazırlık hayati önem arz ediyor. Özellikle İstanbul deprem riskini düşündüğümüzde hazırlıklarımızı daha planlı bir şekilde yapmalı iş işten geçmeden daha dirençli bir Adalar inşa etmek için el birliğiyle çalışmalıyız.
Tüm bunları göz önünde bulundurarak Adalar için bir Afet Koordinasyon Merkezi kuracağız ve ilçemizin afet müdahale kapasiteni geliştireceğiz. Afete karşı planlı bir şekilde hareket ederken katılımcı belediyecilik anlayışımızla beraber vatandaşlarımızın afet bilincini geliştirmek için eğitimler düzenleyeceğiz ve toplumsal dayanıklılığımızı arttıracağız.
Başta da ifade ettiğim gibi bu çalışmaların hepsini mümkün kılacak şey sorularına tamamına yönelik bütüncül bir yaklaşım getirmek, kaynakları doğru yönetmek ve Adalılar’ı yönetim sürecine dâhil etmektir. Göreve geldiğimde, bu planları hayata geçirmek için gerekli adımları atacağım.
Birlikte Adalar’ın hikâyesini baştan yazabiliriz.
Partilerin Belediye Meclis Üyeleri Aday Listelerini indirmek için buraya tıklayın!
Yayınlanma Tarihi: 06 Mart 2024 / Son Güncellenme: 07 Mart 2024
Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.
Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.
Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.