Baharın gelişiyle birlikte Adalar’a ulaşıma ilişkin haberler gazetelerde yoğunlukla yer almaya başladı. Yaz döneminde artan ihtiyaca cevap vermek üzere daha sık seferler yapılmasını teminen alınan önlemler haberlerin büyük kısmını oluşturuyor.
Bu arada Adalar’ın geçmişine ilişkin bir yazı oldukça ilginç bir bakış açısıyla dikkatimizi çekti. Bizans döneminde İmparatoriçe İrene’nin yaşamına değinen bu yazıyı ilgiyle okuyacağınızı umuyoruz.
1938 Mayıs ayının gazetelerindeki gezimize buyurun.
Eski ve yeni İstanbul
Büyükada eskiden hiç de böyle şirin bir yer değildi
Oğlunun gözlerini oyan, torununu nefyeden İmparatoriçe İren’in mahpesi bugün ne haldedir?
Evvelki gün pazardı; halk, mesirelere oluk oluk aktı. Şüphesiz ki, hemşehrilerimizi en fazla celbeden yerlerden biri de adalardır. Orada inşirah buluruz; başımızı dinler, rahat nefes alırız…
Denizin ortasında yükselen bu çamlıklı, çiçekli ve zarif binalı toprak yığınları ne ferah dünya cennetleridir, değil mi?.. Halbuki şehrimizin eski sakinleri nazarında vaziyet hiç te böyle değildi. Adalar, cehennemdi; menfadı; kasvetli bir ölüm diyarıydı!
Buraya Bizans preslerinin sürüldüğünü işitmiyen yoktur; fakat acaba buna dair geniş malûmatı olan çok mudur?
Bizim eski müellifler, İstanbuldan o derece çok bahsettikleri halde adalara pek ehemmiyet vermemişler. Her yeri adım adım gezen pirim Evliya Çelebi bile, Bursaya giderken, meselâ Heybeliden şu kadarcık bahis ile iktifa ediyor.
VASFI HEYBELİ – İstanbula on sekiz mildir. Muhiti dairen mâdar dokuz mildir. Mamur ve âbadandır. Bir manastırı vardır. Yılda bir kere Rumlar kayıklarla gelip ziyaret ederler. Cezire halkı hepsi zengin Rum reisleridir. Abıhayat gibi suyu ve dilrûba bağları vardır. Hâkimleri Bostancıbaşı ile Yeniçeri yasakçısıdır.
Belli ki bizim kudemayı uzaklık ürkütmüş; adaları İstanbul dışı saymışlar;
Hem buraları fazla nisbette hıristiyan bir ruh taşıyormuş: O zaman daha gümrah olan çamların kuytuluğundaki manastırlar, papaslar… hülasa, iltifat etmemişler…
Adalara dair en iyi malûmatı Gustave Schlumberger ismindeki Bizans meraklısı müellif Les İles des Princes isimli eserinde buluyoruz. (•) Bu kitabı, B. Naci Yüngül dilimlze çevirmiş. 1937 de İstanbul Eminönü Halkevi de bastırmıştır. Baştan aşağı okuyacak olursanız, artık, adaları bambaşka bir nazarla görürsünüz.
Ben burada, diğer mehazlardan da istifade ederek, adaların en meşhuru olan Büyükadanın, en meşhur manastırı olan kadınlar, manastırında nihayet bulan facialardan birini nakledeceğim.
Bundan 1158 sene evvel, İmpatoriçe İren kocası dördüncü Leon’un vefatı üzerine, 28 yaşında olarak memleketin mukadderatını eline aldı. Henüz küçük olan oğlu müstakbel altıncı Konstantin’e niyabet ediyordu. Derhal Araplarla musalâha akdetti; Slavların ve Rumların isyanlarını bastırdı. Yeni bir din politikası kurdu. (Mukaddes tasvirlere tapınmak taraflısıydı; tasvir bozanların aleyhine şiddetle icraata girişti) 780 le 790 Milâdi tarihleri arasında kudretli bir hükümdar olup dünyanın bu tarafına hükmetti. Garba hükmeden Şarlmanla evlenmesi dahi mevzuu bahis edildi.
Fakat bu sırada da oğlu Konstantin büyüyordu. Genç prens büluğa erdiği halde İmparatorlçe anne hükmü bir türlü ona bırakmıyordu. Bu hal karşısında ordu 790 da isyan ederek tahtı – gerçi annesine kıyasla pek beceriksiz bir hükümdar olan – altıncı Konstantln’e verdl.
İren, oğluna hulûl etti; kendi de, gözdeleri de 792 den itibaren, gene hükûmet idaresine karıştılar. Bu sırada, genç İmparator, dindarların cevaz vermediği şekilde bir zevce boşayıp, diğerini aldığı için, İren fırsatı ganimet bildi:
797 senesinin 17 haziranında, hükümdar, şehrln sirkinden döndüğü sırada bugünkü Eyüp semtinde bulunan Aya Mamas sarayı civarında, valdesi imparatoriçenin parayla tuttuğu ve maharetle tebdili kıyafet ettirdiği ecnebi askerlerin baskınına uğradı.
Fakat Konstantin, o baskından kurtulup hücumun nereden geldiğini de kestirdiği için, Marmaranın Asya sahiplerine kapağı attı.
İren, büyük sarayı eline geçirip derhal iktidarı kendine hasretti. Oğlunu maharetle takip ettirip, iki ay araştırmadan sonra yakalattı. Altıncı Konstantin, eli ayağı bağlı olarak İstanbula getirildi ve doğduğu odada hapsedildi.
Fakat İmparatoriçe beklenmedik yeni bir isyandan kortuğundan, oğlunu artık hükmedemiyecek bir hale sokmak niyetindeydi. Ancak, öldürmekle sakat bırakmak şıkları arasında mütereddiddi. Nihayet “annelik şefkati” galebe çalarak tedbirlerin hafifine başvurdu:
Bir gece, Konstantin, henüz şafak sökmek üzereyken, uykusunun en tatlı yerindeydi. Yirmi yedi yaşlarında bulunan bu gencin gözlerini oymağa memur edilmiş işkenceciler, usulla odasına girdiler; gürültü etmeksizin yatağına sokuldular ve ancak iki gözüne birden birer mil daldırdıkları vakit mahlû İmparator uyandı. Vahşi bi hayvan gibi bağırdı. Feryadları kesilince annesi aleyhine beddualar etti. Saatlerce kıvrandı durdu ve yaralarının tedavi edilmesini istedi. Böylelikle öleceğini umuyordu.; fakat yavaş yavaş körlüğe alıştı; hattâ annesinden bile fazla yaşadı.
Altıncı Konstantin’in ilk karısından Öfrozin isimli bir kız çocuğu dünyaya gelmişti ki İren oğlunu kör ettiği günler zarfında, bu mini mini torununu da, rahibe yetişsin diye Büyükada kadınlar manastırına hapsettirmişti. İmparatoriçe, sonradan kendine de mahpes olan bu manastırı saltanatı esnasında pek mükellef şekilde tamir ve ihya ettirdi.
Ellisini bulmuş olan bu hükümdar kadın, artık, şevket ve ikbalinin en yüksek derecelerindeydi. Kendini rakipsiz sayıyordu. Nazırlardan Nisefor’un tahta karşı gizli emeller beslediği kendisine bir kaç kere haber verildiyse de, o, öteden beri istihfaf ettiği bu şahsiyete ehemmiyet bile vermedi. Sadece kendisini azarlamakiktifa etmişti.
Fakat bir takım haremağaları ve yüksek memurlar, aralarında komplo kurup rahatsızlık geçiren İren’i Marmara kıyısında yaptırdığı ve pek sevdiği Elöter sayfiyesinde bastılar.
Ancak giyinmek üzere bir kaç dakika müsaade ettikten sonra onu kapalı bir tahtıravanla büyük saraya naklettiler.
İmparatoriçe hiç bir şikâyet ve hayret alâimi göstermedi; gururu buna manidi; mukadderata vakurane inkıyad etti.
Ertesi gün odanın önünde bir kılıç şıkırtısı işiterek yatağından doğruldu. İmparatorluk tacını giyen Nisefor eşikte belirmişti: Büyük bir nezaketle ve hürmetle İren’in karşısında eğildi. Nefret ettiği bu tahta sözde istemiye istemiye çıkmak mecburiyetinde kaldığını, uzun uzun anlattıktan sonra kendisine itimad etmesi için İmparatoriçeye yalvardı ve onu ebediyen koruyacağına dair yeminler etti… Bu uzun mukaddimelerden sonra gizli arzularını açığa vurarak, İren’den, bütün saltanatı esnasında biriktirip sakladığı hazinelerinin yerlerini sordu.
İren. yavaşça cevap verdi:
– Ben fakir bir ailenin kızıyım. Allah beni imparatoriçe yaptı. Tahtımdan yuvarlanmama sebep günahımdır. Sen benim elimdeyken isteseydim seni mahvedebilirdim. Benim tacım nasıl Allahın elinde ise, şimdi de hayatim gene onun elindedir. Eğer o, bu hayatı muhafaza etmemi istiyorsa senden bir tek lütuf talep edeceğim. Bana aid olan herşeyi al; yalnız Elöter sarayını bana bırak.
Yeni hükümdar, söz verdi; fakat hazinelerin yerini öğrendikten sonra, İren’in kır saçIarını tıraş ettirerek, onu Büyükada kadınlar manastırına sürdü. Sonra, bununla da iktifa etmiyerek Midilliye gönderdi. Rivayete nazaran, İren, o derece sefalete uğramış ki, iplik bükerek son günlerinde maişetini temine mecbur olmuş. 803 de ölünce, Büyükadaya nakledilip gömüldü. Fakat mezarı, Haçlıların İstanbulu çiğnemeleri esnasında harap oldu.
Ortodoks kilisesi, İren’i hıristiyanlığa ettiği hizmetlerden ve son günlerinde çektiği azaplardan dolayı azize arasına sokmuştur. On beş ağustosta yortusu tesit edilir.
İren gibi diğer bazı İmparatoriçelerin ve meşhur kadınların menfası olan Büyükada manastırının son senelerdeki halini, müellif Schlumberger şöyle tesbit ediyor:
“Ayanikolaya varmadan çok evvel, tam Sedef adasının karşısında, deniz kıyısıyla yol arasında gezenler, sahilin çıplak ve ıssız zemini üzerinde geniş bir takım harabeler görürler. Bu harabeler, tepeden dökülen toprakların altında kaybolmuştur. Eğer bu mübhem bina bakiyelerine yaklaşılırsa o noktada vaktile her halde mühim olan bir yapının yükseldiği anlaşılır. Kubbeleri henüz yarı yarıya duran odalar, harap olmuş dehlizler, yukarıdan kayan topraklarla, otlar altında gömülmüşkalın duvarlar, büyük bir saha kaplar ve bu mevkie halk arasında Kamares (yani kamaralar, hücreler) denir. Taştan yontulmuş yontulmuş mimari tezyinatı bakiyeleri yerlerde sürünmektedir.
Bugün deniz kuşlarının sık sık ziyaret ettiği ve küçük çobanlarla sürülerinin daima uğrağı olan bu sefil Kamares harabesi Büyükadanın kadınlar manastırının bakiyesidir.»
Bu hikayeden ve bu tarifden sonra, Büyükadanın o parçası, insanın nazarında her halde daha manidar bir hal alıyor… Üzerinde yaşadığımız İstanbul topraklarından her parçanın böyle bir hikâyesi vardır. Bunları birer birer öğrenir, yahud hatıramızda canlandırırsak, taşların, toprakların, adetâ. etrafımızda canlandığını hissederiz.
Yürük Çelebi
Akşam, 31 Mayıs 1938, Salı
Büyükadada bir gazinoda sinema filimleri tutuştu, İtfaiye ateşi söndürdü
Büyükadada Yani isminde birinin istlcarında bulunan iskele gazinosunda dün gece saat yirmi üçte bir sinema seansı tertib edilmiş, fakat bir aralık makine dairesi ittihaz edilen yerde filmler tutuşmuş, derhal yetişen itfaiye tarafından ateş genişletilmeden söndürülmüştür.
Akşam, 22 Mayıs 1938, Pazar
AKŞAMDAN AKŞAMA
Kahrolsun tahribcilik!
Dalları kıranlar, kanapeleri kesenler hakkında teşkilatlanalım
Adadan gelen bir dostumuz ise, şunu anlattı:
– Her yerde güzel akasyalar açmıştı. Gelenler dalları çatır çatır koparıp yağma etti, götürdü. Adaların çamlarına dokunmak yasaktır; bunu çok kimse öğrendi amma, diğer ağaçların da her birini ayrı ayrı saymalı mı? <memleketimizin ziyneti olan bütün nebatların zedelenmesi, örselenmesi cümlemizin zararına olduğunu halk nihayet idrak etmeli değil mi? Madem ki bunu anlamıyanlar var, bu katliâmı bizzat zabıta ve belediye önlemelidir. Adalar başta olmak üzere sayfiye yerlerinin dönüş vapurlarında bir gözcü bulunması, ellerinde cürüm vesikalarile dönenlerl çevirmesi mümkün değil midir?
Bu pazardan, hatta yarından itibaren bu usulün tatbik edilmesini Adaların ve diğer mesirelerimizin zabıtasından rica ederiz.
Akşam, 24 Mayıs 1938, Pazartesi
Yaz tarifesi
Adalar arasındaki seferler için hazırlık yapılıyor
Deniz Bank işletmesi yaz hazırlıklarına devam ediyor. Bu seneki yaz tarifesinde bir çok yenilikler yapmaya karar veren Akay, Adalar arasında işletmek üzere İzmirden bir körfez vapuru getirtecekti. Seferlere haziranda başlanacağından bu vapurun biran evvel gelmesi için temaslar yapmak üzere işletme şefi İzmlre gitmiştir.
Körfez vapuru bir hafta, on güne kadar limanımıza gelecektir. Bu vapur Kınalıadadan itibaren tekmil Adalarla Yörükaliye uğrıyacak ve Anadolu yakasına geçerek yoluna devam edecektir. Dönüş ayni şekilde Anadolu yakasından Adalara geçmek suretile olacaktır.
Akşam, 6 Mayıs 1938, Cuma
Adalara akın
Akay yaz tarifesini biran evvel tatbik etmelidir
Bu sene kış uzun sürdü, fakat yaz da her seneden evvel geldi. Bir haftadanberi İstanbulda. adamakıllısıcak vardır. Dün termometre 27 dereceye kadar çıkmıştır.
Bu vaziyet karşısında son günlerde sayfiyelere akın başlamıştır. Hele Adalar, diğer senelerden bir ay evvel dolmuştur. Halbuki Akay henüz yaz tarifesini tatbik etmeğe başlamadığından halk gidip gelmekte güçlük çekiyor
İşittiğimize göre Akay 20 hazirandan itibaren yaz tarifesini tatbik etmek niyetindedir. Fakat yukarıda yazdığımız gibi bu sene erkenden Adalara göç başladığından halkı güçlükten kurtarmak için haziran iptidasından itibaren yaz tarifesini tatbik etmek çok muvafık olacaktır. Bu hususta Akay müdürlüğünün nazarı dikkatini celbederiz.
Akşam, 30 Mayıs 1938, Pazartesi
Adalar arasında işliyecek vapur İzmirden geldi
Akay işletmesl yazın Adalar arasında işletmek üzere İzmirden bir körf ez vapuru getirtmeğe karar vermişti. Vapur dün İzmirden gelmiştir. Akay müdürü B. Cemil ile kontrol şefi B. İhsan dün öğleden sonra yeni vapuru tedkik etmişlerdir. Vapur şamandıraya bağlanmıştır.
Körfez vapuru 400 kişiliktir. Yaz tarifesile beraber seferlere başlıyacaktır. Geçen sene Adalar arasında Haliç vapurlarından biri işliyordu. Sürat ve konfor itibarile Haliç vapurlarından çok farklı olan bu vapurun halkı memnun edeceği muhakkak görülüyor.
Akşam, 10 Mayıs 1938, Salı
Adalara İşliyecek Vapur
Akay idaresinin işletme şefi Nasuhi, İzmire gitmiştir Adalar arasında işletilecek olan körfez vapurunu teslim alacaktır. Vapur bir haftaya kadar limanımıza gelmiş olacaktır. Üze rinde bazı değişiklikler yapıldıktan sonra, yaz tarifesinden itibaren seferlerine başlıyacaktır.
Tan, 6 Mayıs 1938, Cuma
Yalova, Ada, Boğaz vapurlarında kulübeler
Bay Semitaz şöyle yazıyor:
Yalova, Ada ve Burgaz vapurlarında bir “Büfe – restoran” yani soğuk yiyecekler veren mahal bulunmaması şikâyete şayandır. Bu güzel işi kahveciden beklemek doğru olmaz. Zira, vapurlar içinde onlara verilen yerler bu işi görmeğe müsaid değildir. Şu halde, ikinci ve birinci mevkiler için iki mahal tahsisi icab eder. Meselâ yaz olduğu için, güverteler üzerinde bir nevi kulübecikler kurulabilir. Buralarda ayni zamanda gazete de satabilirler.
Akşam, 12 Mayıs 1938, Perşembe
Heybeli sanatoryomunda yeni paviyon bitiyor
Heybell sanatoryomunda yapılan yeni paviyon bu ay sonunda bitecektir. Ancak sanatoryomun mefruşatı için bütçede tahsisat olmadığından, 938 senesi Sıhhiye Vekâleti bütçesine konacak tahsisat ile yeni paviyon döşenecek ve eylûl başında açılacaktır.
Akşam, 11 Mayıs 1938, Çarşamba
Muallimler için Heybelide bir kamp kurulacak
Maarif Vekâletinden gelen bir emre göre, muallimlere mahsus olarak Heybelide bir kamp açılacaktır. 9 temmuzda başlıyacak olan bu kamp 18 ağustosta nihayet verilecektir. Kırk gün devam edecek bu kamp için 30 lira ücret alınacaktır.
Akşam, 19 Mayıs 1938, Perşembe
Emlâk satışı
İstanbul Emniyet Sandığı direktörlüğünden
Ahmet Sabrinin sandığımıza (19200) hesap No. sile (5000) lira borcundan dolayı birincl derecede ipotek edip vadesinde borcunu ödemediğlnden hakkında yapılan takip üzerinde 3202 No. lu kanunun 46 ncı maddesinln matufu 40 ıncı maddesine göre satılması icabeden Büyükadada meşrutiyet mahallesinde eski Cakomi yeni Cumhuriyet sokağında eskl 23, 23 mü yeni 27 No. lu maabahçe ve müştemilât ahşap bir evin tamamı bir buçuk ay müddetle açık arttırmaya konmuştur. Satış tapu sicil kaydına göre yapılacaktır. Arttırmaya girmek isteyen (1000) lira pey akçesi verecektir. Milli bankalarımızdan birinin teminat mektubu da kabul olunur. Birikmiş vergilerle çöp ve fener resimleri ve vakıf icaresi ve taviz bedeli borçluya aittir. Arttırma şartnamesi 1/6/938 tarihinden itibaren tetkik etmek isteyenlere Sandık hukuk işleri servisinde açık bulundurulacaktır. Tapu sicil kaydı ve sair lüzumlu izahat ta şartnamede ve takip dosyasında vardır. Arttırmaya girmiş olanlar, bunları tetkik ederek satılığa çıkarılan gayrimenkul hakkında her şeyi öğrenmiş ad ve itibar olunur. Birinci arttırma 27/6/938 tarihine müsadif pazartesi günü Cağaloğlunda kâin Sandığımızda saat 15 ten 17 ye kadar yapıIacaktır. Muvakkat ihale yapılabilmesi için teklif edilecek bedelin tercihan alınması icabeden gayrimenkul mükellefiyeti ile sandık alacağını tamamen geçmiş olması şarttır. Aksi takdirde son arttıranın taahhüdü baki kalmak şartile arttırma 15 gün daha temdit edilerek 12/7 /938 tarihine müsadif salı günü aynı mahalde ve aynı saatte son arttırması yapılacaktır. Bu arttırmada gayrimenkul en çok arttıranın üstünde bırakılacaktır. Hakları tapu sicillerile sabit olmıyan alâkadarlar ve irtifak hakkı sahiplerinin bu haklarını ve hususile faiz ve masarife dair iddialarını ilân tarihinden itibaren yirmi gün içinde evrakı müsbitelerile beraber dairemize bildirmeleri lâzımdır. Bu suretle haklarını bildirmemiş olanlarla hakları tapu sicillerile sabit olmıyanlar satış bedelinin paylaşmasından hariç kalırlar. Daha fazla malûmat almak isteyenlerin 937 /103 dosya No. sile Sandığımız Hukuk işleri servisine müracaat etmeleri lüzumu ilan olunur.
Dikkat
Emniyet sandığı; Sandıktan alınan gayrimenkulü ipotek göstermek isteyenlere tahmin edilen kıymetin yarısına kadar ikraz yaparak usulüne göre kolaylık göstermektedir. (2989)
Akşam, 21 Mayıs 1938, Cumartesi
Fevkalâde Heyeti umumiye içtiması
Büyükada Yat Kulübü
Tasfiye Heyetinden:
Büyükada Yat Kulübü Türk Anonim Şirketi Heyeti umumiyenin 25/6/938 tarihine müsadif Cumartesi günü saat 11 de Büyükadada Anadolu Klübü şubesinde sureti fevkalâdede içtima edeceği arzolunur. RUZNAME:
1 – Tasfiye tarihinden bugüne kadar tasfiye memurları tarafından yapılan muamelâta dair raporun kıraati ile bu hususta karar ittihazı,
2 – Mürakip raporunun kıraati,
3 – Teklif olunan tevziatın tasdiki,
4 – Tasfiye memurlarının ve mürakibin ibrası.
Akşam, 26 Mayıs 1938, Perşembe
Hazin bir ölüm
Denizbank, İstanbul Liman işletmesi antrepo memurlarından Mehmed Kahraman, müptelâ olduğu hastalıktan kurtulamıyarak Heybeliada sanatoryomunda vefat ettiğini teessürle haber aldık. Kırımın asil ve necib bir ailesine mensub olan Mehmed Kahraman, ciddiyet ve hüsnü niyetile kendini sevdirmiş halûk ve temiz kalbli bir genç idi. Genç bir çağda hayattan ayrılması aile efradını ve arkadaşlarını derin bir matem içinde bırakmıştır. Aile efradına ve biraderi Üsküdar Tramvay Şirketi Mühendislerinden Osmana beyanı taziyet eyleriz.
Akşam, 28 Mayıs 1938, Cumartesi
Müessif bir ölüm
Iğdır tüccarlarından Velizade Baba müptelâ olduğu rahatsızlıktan kurtulamıyarak 20/5/938 tarihinde vefat etmiştir. Cenazesi bugün Heybeliada camiinde öğle namazı kılınarak Heybeliadadaki medfeni mahsusuna gömüleceğinden sevenlerin bulunmasını rica ederek Haktan mağfiret dileriz.
Cumhuriyet, 20 Mayıs 1938, Cuma
Yayınlanma Tarihi: 05 Mayıs 2023 / Son Güncellenme: 05 Mayıs 2023
Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.
Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.
Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.