Paylaş
Tüm Sayılar      2023      Sayı 220 – Ekim 2023      Filozoflar Fırını’nın En Sevimli “Ukalâ”sı Murat Seçkin

Filozoflar Fırını’nın En Sevimli “Ukalâ”sı Murat Seçkin


Kentlilerin alışkanlığı idi. Hep bir buluşma mekanları olurdu. Çocukluğumdan hatırlıyorum Taksim’de Café Boulevard (Bulvar) vardı mesela. Meydanın Elmadağ’a açılan Cumhuriyet Caddesi’nin hemen başında.  Yazarlar, çizerler, ressamlar, sinemacılar, siyaset dışı siyasiler günün belli saatlerinde mutlaka orada otururlar, “aydınlar dünyası”nda olan bitenden haberdar olurlar, bolca dedikodu yaparlardı. 80 darbesi pek çok şeyi olduğu gibi, Café Boulevard’ı da ezdi geçti. Birçok yeni buluşma mekanı denense de hiç biri 70’lerdeki gibi renkli, eğlenceli ve çok katmanlı olmadı.

Şimdi Büyükada’da bir “Filozoflar Fırını” var. Çarşının sonuna doğru. Günün belli saatlerinde daha çok, sonradan Adalı olanlar burada oturuyor, ve tüm ada dedikodularının, taze haberlerin, gözlemlerin üzerinden geçiyorlar.

Bu ay sizleri “Filozoflar Fırını”nın en ilginç, çok esprili, çok sevimli ve de çok “beyaz”  simasıyla tanıştıracağım:  Murat Seçkin, bir akademisyen, İngiliz Dili ve Edebiyatı hocası. Henüz on dört yıllık adalı. Ama adada çok ünlü ve onunla sohbet etmek isteyenler gördükleri yerde etrafını kuşatıveriyor.

Bir akademisyeni tanımak için önce Ekşi Sözlük’de öğrencileri hakkında ne yazmış diye bakarım. Yani “ekşi” yönlerini görmek isterim.  Portreyi siz de yakından tanıyın diye öğrencilerin görüşlerinden örnekler vereceğim. Açılışı şu yorumu alıntılayarak yapmak istedim:

“Bölümü tamamladıktan sonra en çok özleneceklerden, dünyanın en tatlı ukalâsı.”

Murat Seçkin, İstanbul doğumlu, ama köklü Ankaralı bir ailenin çocuğu. Annesi üniversiteyi İstanbul’da okumuş, babası Mülkiyeli. Bir dedesi Haymanalı Kürt, bir dedesi Pertek’li. Aile hakkında fikir sahibi olmak için, anneannenin “humor” dolu şu sözlerine bakalım. (Espri yeteneği kuşaktan kuşağa aktarılmış bir aile sanırım.)

“Anneannem çok akıllı bir kadın.1920’de komşularına gidip kusura bakmayın artık sizinle görüşemeyeceğim meclis açıldı, mebus hanımları geldi, onlarla görüşeceğim demiş. Öyle de yapmış”

İlköğrenimi Ankara’nın en ünlü koleji Ayşe Abla’da tamamlıyor. Eğitim hayatının sonrası travmatik; şöyle anlatıyor:

“Ailem hafif sosyalist oldukları için deneyim kazanayım diye Ankara Koleji yerine devlet okuluna yolladı. Büyük bir travma yaşadım. Hazırlık okumadığım için on altı buçuk yaşında liseyi bitirdim. En ufak bir bilgim yoktu ne okuyacağım diye “iyi aile çocukları üniversite okur, sen de gideceksin’ dediler. En şık ve girmesi en zor okul ODTÜ’yü kazandım. Ayrı bir sınav yaparlardı. 18 oldum, ‘Gitme sen yapamazsın teknik eğitim sana göre değil’ dediler. Ama çok şıktı ne yapayım?! Amerikan otobüsleriyle götürüyorlar okula, kapı kollarını şoför açıyor. T cetvelleri, Amerikan kitapları falan filan, bir de kolejli olmamanın getirdiği bir aşağılık kompleksi, İngilizce öğreneceğim diye istedim, müthiş iyi bir İngilizce öğrettiler. Arkasından büyük başarısızlıklar ve atıldım. Atılınca dediler ki ‘iyi aile çocukları üniversite mezunu olmak zorundalar.’ Bir şekilde yatay geçişle İngiltere’de Bath üniversitesinin üçüncü sınıfına kendimi kabul ettirdim. Oradan iki kere kovuldum üç yılda. ‘Artık şansın kalmadı askere gideceksin’ dediler.”

Dedikodu dolu, YSL parfümlü bir askerlik dönemi

Er olarak yapacağı yirmi aylık askerlik sürecini hiç de gözünde büyütmemiş:

“Bizim mahallede hiç er olarak askerliğini yapan yoktu, belki yalnızca kapıcı çocukları. Askere yirmi altı yaşında gittim ve çok iyi geldi. İnsanları eğlendirme yeteneğim olduğunu fark ettim ve kendime güven geldi.

Hiç başıma kötü bir şey gelmedi, çünkü İngilizce bilenlere ihtiyaçları vardı. Bana bir fotoğrafçılık kitabı çevirttirdiler, ilk dört ay onu çevirdim.  Sonra yabancı dil ile ilgili sınavlar, sınavlar. Yüzbaşı ‘anlat hikayeni’ dedi ben anlatırken, ‘yavaş konuş takip edemiyorum’ dedi. Ben sınavlarda hep birinci oldum, tabii torpilim de vardı. On altı ay Belçika’ya NATO’ya gittim. Her yıl yirmi kişi gider NATO’ya onlardan biri idim.  Altı kişi de Napoli’ye. Orada da tesadüfler veya başka şeylerden dolayı orduevinin resepsiyoncusu oldum. İnanılmaz dedikodulu ve renkli çok eğlenceliydi askerlik hayatım. Kardeşim geldi beni ziyarete ‘sabahları işe giderken YSL sürüp giden tek asker sensin’ dedi. On altı ay çok eğlendim.”

“Annem babam ‘artık askerlik de bitti üniversite bitireceksin’ dediler. Sınava girdim. Nasıl para kazanırım diye düşündüm. Tek yaptığım şey kitap okumak. ‘İngiltere’de okuyacağım’ dedim. Sınava girdim, Boğaziçi’ni kazandım. Dört sene kalmadan, atılmadan ilk defa üniversite okudum. ‘Hadi bir de master yap’, yaptım, ‘hadi bir de doktora yap’, Amerika’ya gittim yaptım, döndüm. Marmara Üniversitesi’nde dokuz sene çalıştım yardımcı doçent oldum. Sonra İstanbul Üniversitesi beni “head hunt” etti. Orada doçent oldum. Profesör da olmak gerekiyormuş ama ben pek zahmet etmedim.”

Burun kıvırarak geldiği Büyükada

İstanbul ve Büyükada çocukluğu ve ilk gençlik yılları boyunca hep hayatında var. Aile, Haziran başında yazlık kiralıyor ve okullar açılıncaya dek İstanbul’da kalıyorlar. Kiraladıkları evler arasında bugün Sadberk Hanım Müzesi olan Sarıyer’deki Azaryan Yalısı da var:

“Belirli bir yerden sonra yazlık kalmadığını fark ettik. Her yer yıkılıp apartman yapıldı. Suadiye’ye yerleşti ailem, oralı oldular. Ben de İstanbul’un daha çok Anadolu yakalısıyımdır”

Suadiye döneminde Büyükada da hayatına giriyor:

“Yazları annem babam Anadolu Kulübü’nde kalırlardı. Babam politik dedikodu yapmayı severdi. Annem de kadınlarla mutluydu. Biz kardeşimle onları ziyarete gelir, yemek yer ve ilk vapurla dönerdik. 2008’e kadar Ada’da bir çarşı olduğunu bile bilmezdim. Babam kulübe üye yapmak istedi, istemedim.”

Ama sonra kendi Ada macerası başlayınca Anadolu Kulübüne üye oluyor, kendi parasını ödeyince, babasının teklifini kabul etmediğine pişman oluyor.

Biraz ilgisizce hafif burun kıvırarak gelip gittiği Ada’da şimdi yaz-kış yaşıyor. Adada yaşamayı seçmesinin nedeni de hayli ilginç:

Emekli olunca, hayat arkadaşı Fikret Parlak da iş hayatından çekilince, “toprakla, ekip biçmeyle mi uğraşsak” diye çoğu kentlinin kapıldığı akıma yakalanıyorlar. Ama kırsalda yaşamak arabayla yaşamayı gerektiriyor. Murat Seçkin araba kullanmıyor. İstanbul’dan uzaklaşabilecek gibi de değiller. Ada fikri geliyor akıllarına. Burgazada’da ev fiyatları çok pahalı olunca, Büyükada’da şimdi yaşadıkları geniş bahçeli, harika köşkü 2008 yılında satın alıyorlar. 2009’da da restorasyonu tamamladıktan sonra yerleşiyorlar.

“Taşındıktan sonra tarım-bahçecilik başladı. Çok sağlıklı bir şey olduğunu fark etti Fikret. Bir türlü sporla yükselmeyen iyi kolesterol tarım yapınca beş derece birden arttı. Çünkü her tarafınızla çalışıyorsunuz. Bahçenin dizaynı Fikret’indir. Ben sadece şunları yetiştirtir, ben bunları yemek istiyorum diyorum. Bana mesela beyaz patlıcan bile yetiştirebiliyor. Masada duran balkabakları da bahçenin ürünü… Temmuz-Ağustos pazardan domates, salatalık almayız. Fikret, tarımın çok da meşgul etmediğini görünce çinici oldu. Bursa’ya çini kurslarına gitti, dersler aldı. Turgut Tuna’dan iki sene her Pazartesi’den Perşembe’ye ders aldı. “

Fikret Parlak’ın atölyesi ve ürettiği eserler büyüleyici. Murat Seçkin de emekliliğinde Mimar Sinan Üniversitesi’nde ders vermeye devam ediyor:

“Mimar Sinan’da İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünün öğrencisi yoktu, o yüzden haddimi bilmeyerek Sanat Tarihi bölümünde ders veriyorum. Haddini bilmezlikte benim üstüme yoktur. Doktora ve master dersleri veriyorum.”

Ve Ada’nın olmazsa olmazı: Günlük dedikodular

“Agatha Christie en sevdiğim yazarlardan biri. Onun kahramanları ufak bir köyde yaşarlar ve sabahları kollarına sepetleri takıp çarşıya giderler. Çarşıda kimleri görürler, kimlerden neler duyarlar. Şimdi Büyükada’da aynı şeyi ben yapıyorum herkesi görüyorum ‘kim karısını terk etti, kim kocasını bıçakladı’, her şeyi öğreniyorsunuz. Filozoflar fırını var. Çay ucuz orada onun için oturup çay içiyoruz. Cenevre’de “Café des Philosophes” diye bir yer vardır. Biz de oradan esinlenerek adını koyduk. Burada otururken, kim ne alışveriş etti, hangi markette o gün neye yoğun ilgi var her şeyi görüyoruz. Aramızdan biri, “naylon torbalar adada şeffaf olmalı” diye teklif etti. Üzerinde çalışacağız bu teklifin. Kim ne aldı tam göremediğiniz için net dedikodu yapamıyorsunuz. Ada o kadar meşgul bir yer ki, çok değişik sınıflar ve kültürler bir arada ki onların peşinde koşmak zaten full time bir iş.”

“Ada kavramını severim ben, İngiltere’ye gitmeyi de ada olduğu için severim. Anakaradan kopuyorsunuz, rahatlıyorsunuz. Vapur ya da motorla adaya yanaştığınızda bir güven geliyor insana. O, Adalı olmanın güveni. “

Söyleşimiz bittiğinde, zekasının yarattığı espri anlayışı, kendiyle, hayatla incecik dalga geçişleri beni çok etkiliyor. Ona söylemiyorum ama, farklı bir sınıfsal yapıdan gelseydi müthiş kışkırtıcı bir stand-up sanatçısı olurmuş, diye düşünüyorum ve soruyorum:

“Bu iyi aile çocuğunun, ‘yapmalısın, üniversite bitirmelisin’ gibi dış etkilere ‘dur’ dediği bir an oldu mu? Yoksa hala iyi aile çocuğu mu?”

“Benim iyi aile çocukluğum sınıfsal ya da sosyal bir durum değil, iyi aile çocuğu da değilim belki. Ama evlendim, oturdum, yemek yaptım, motorsiklete atlayıp Arizona’ya gitmedim mesela. Bir arkadaşım bana züppeyi oynuyorsun demişti. Belki de oynuyorum.”

Başlangıçta Murat Seçkin’i bazı sıfatlarla tanıtmaya çalışırken yalnızca “beyaz” demiştim, bu beyazlık kavramı genellikle yanına bir milliyet eklenerek kullanılır aslında. Ama O “Beyaz Türk” değil, onların endişelerine, korkularına hatta alışkanlıklarına zihni tamamen kapalı. O sıradışı beyaz bir dünya vatandaşı.

Öğrencileri ne diyor?

Öğrencileri en “ekşi” özelliklerini nasıl dile getiriyor? İçlerinden iyilerini seçip eleme de yapmadım, yazım hatalarını da düzeltmedim.

  • Dersleri feci keyifli geçer, chaucerdayken kendinizi birden Halide Edip dedikodularında, hatta İbrahim Tatlıseste falan bulabilirsiniz
  • İnsanı düşünmeye zorlaması, acaip kafa karışıklığı yaratması ve çözüme asla ulaşılmaması gerektiği konusunda yaptığı konuşmalarla gönlümüzde taht kurmuştur. Son derece sıkıcı dersleri bu kadar akıcı bir şekilde işlemesi de ayrıca büyük bir hayranlık yaratıcı özelliğidir.
  • Gelişiyle, ki benim mezun olduğum seneye tekabul eder, bölümün* havasını değiştiren, sevimli, nazik insan.
  • marmara universitesi ingilizce ogretmenliginin en adam gibi adamı,en olmazsa olmazıydı,3 yıl boyunca keyifle takip ettiğim tek dersin hocasıdır,Orhan Pamuk ve Murathan mungana taktığı kulpları dinlerken gülmekten donunuza ettirebilir.dersine kitabı okumadan geleni sınıftan atışı bile ayrı bir güzel ayrı bir komiktir.
  • Onu ya jane austen den girip seda sayan dan çıkabilen, saatlerce dinlemekten sıkılmayacağınız karizmatik ve de unique şahsiyet.
  • çok ama çok şey öğrendiğim, fakülteye olan inancımı pekiştiren muhteşem kişi. hayranıyız. ölürüz kendisine. kıskanmaktayım royal opera house torbasını ve de kışın giymekte olduğu kabanını. hoş insan, ince insan, zeki insan, değerli insan…
  • bölümün en sevileni, en şekeri ve en ukalası.
  • öğrenciyle ilişkisi hiper boyutlarda gezinen bu hocamızın öğrencileri daha ilk seneden yüz bulur kendisinden. komiklikler şakalar gırla gider. amfileri şen kahkahalar doldurur. ama öğrencilerini her türlü ağır ayarı ve ukalalığı kaldıracak konuma da hazırlayabilen bir şahsiyettir.
  • ukalalığı kendine yakıştıran nadir insanlardan.. beğenmediği kısır bakış açılarına, anında alternetifler geliştirip öğrenciyi köşeye sıkıştırır.. kötü karakterleri sever, iyileri bayat ve sıkıcı bulur.
  • dersin ortasında cat diye soru sorup bilemeyince sınıftan atacak kadar vicdansız, ote yandan panoya “northern english literature’yi alamayanlar beni ziyaret etsin” diye yazacak kadar vicdanlı, kahkaha atması yeterli neşe sebebi, üç boyutlu, yüce kişi.

Yayınlanma Tarihi: 09 Ekim 2023  /  Son Güncellenme: 09 Ekim 2023


Bu yazı hakkında yazarımıza ve editörlerimize iletmek istedikleriniz mi var?
Aşağıdaki formu kullanarak kendisine ulaşabilirsiniz.
(Bu formdaki bilgiler, yazarımız ve editörlerimizin mail adreslerine iletilecektir.)


Çerezleri Yönetin!

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.

Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.