Paylaş
Tüm Sayılar      2023      Sayı 212 – Şubat 2023      Heybeliada’nın Yetiştirdiği Kahraman: Mehmet Ali Kağıtçı

Heybeliada’nın Yetiştirdiği Kahraman: Mehmet Ali Kağıtçı


1899 yılında Heybeliada’da doğan Mehmet Ali Kağıtçı’nın babası emekli Deniz Binbaşısı Ahmet Bey, annesi Rukiye Hanım’dır. İlk ve orta eğitimini Heybeliada’da gören Kağıtçı, o yıllarda bazı derslere Bahriye Mektebi öğretmenleri girdiği için çok şanslıydı. Bu öğretmenler çok iyi yetişmiş, birkaç yabancı dil bilen insanlardı. Okumayı ve araştırmayı sevmesi onun öğretmenleri tarafından takdir ve teşvik edilmesini sağlamıştı. Sadece okul zamanında değil, okul dışında da merakını cezbeden tüm konuları araştırmayı sever, öğretmenlerine merak ettiği konuları danışırdı. Böyle bir ortamda yetişmesi onun ilerideki başarılarının temelini oluşturacaktı. 1922 yılında İstanbul Darülfünunu Fen Fakültesi’nden mezun olarak kimyager diploması aldı.

Çalıştığı kurumun izniyle kâğıtçılık öğrenimi görmek üzere Almanya’ya oradan da Fransa’ya geçen Kağıtçı, 1927 yılında “Kağıt Mühendisi” unvanını alarak Türkiye’ye döndükten sonra ulusal selüloz ve kâğıt sanayiindeki önder ve öncü girişimleri ile Türk kâğıt sanayisinin kurucusu olmuştur. Türkiye’de kâğıt, karton, ambalaj kağıdı, gazete kağıdı ve sigara kağıdı üretecek ilk fabrikanın 1934 yılında başlayan kuruluş çalışmalarını yürütmüş, Sümerbank Kâğıt ve Karton Fabrikası’nı 1941 yılına kadar yönetmiştir.

Uluslararası platformlarda Türkiye selüloz ve kâğıt sanayii dendiğinde akla gelen ilk isim olan Mehmet Ali Bey, soyadı kanunu çıktığında “Kağıtçı” soyadını almış, ilk okul öğretmeni Münevver hanım ile evlenmiştir.

Aralarında 1928 yılında yayınlanan Selüloz ve Kâğıt: Selüloz Sanayiinde Müstehlik Değil Müstahsil Olmalıyız da bulunmak üzere kağıtçılık üzerine çok sayıda yayını ve kitabı bulunmaktadır.

Hayatının tamamını geçirdiği Heybeliada’nın gelişimine katkılarda bulunan, Heybeliada Halk Odası ve Adaları Güzelleştirme Cemiyeti Başkanlıkları da yapan Kağıtçı, emekliliğini de adada sürdürmüş, 1982 yılında burada vefat etmiş ve ada mezarlığına defnedilmiştir.

1943 senesine gerçekleşen Adaları Güzelleştirme Cemiyeti Kongresi kayıtları sadece Mehmet Ali beyin ada konusundaki görüşlerini göstermekle kalmaz aynı zamanda o yıllarda adaların devlet makamları tarafından da üst düzeyde ilgi ve katılımla yönetilme çabasını da belgeler.

İstanbul Valisi ve Belediye başkanı Dr. Lütfi Kırdar’ın yanı sıra, parti başkanı Dr. Behçet Uz’un da katıldığı toplantıda görüşülen konuların arasında, adaya çam ağacı ekilmesi için hazırlanan raporlar ve Ankara’ya gönderilen temsilcinin aktardıkları yer almaktadır.

Dr. Lütfi Kırdar, adaların güzelleştirilmesinin sadece adalılar için değil, bütün İstanbullular için önemine dikkat çekmiş, bunun için ada cemiyetine gelir adına için kanun düzenlenmesi gerektiğini ancak harp şartları ortadan kalktığında konunun gündeme alınabileceğini belirtmiştir. Kısa vadede adalıların cemiyet vasıtasıyla ihtiyaçları için gelir temin edilmesini önermiştir.

Gündeme gelen bir diğer konu ise plajlara kara yolu ulaşımı sağlamak üzere motorlu araç kullanımı hakkındadır. Mehmet Ali Kağıtçı, karşı çıktığı bu durumun, adaların özelliğine uygun olmadığını ve adalıların beklentisine uymadığını, sadece deniz yolunun kullanılmasını tercih edilmesini talep etmiştir.

Mehmet Ali Kağıtçı, 1947 yılında, ölümünün üçüncü yılında yapılan Hüseyin Rahmi Gürpınar’ı anma toplantısında yaptığı konuşmasında onu ve ada yaşamını şu şekilde aktarmaktadır:

“Merhum Hüseyin Rahmi Gürpınar ile çocukluktan beri tanışır, ahbaplık ederdik. Bana karşı hususî bir teveccühü vardı. O derecede ki kendisinin taklidini yapmama bile müsaade etmiştir.

Mehmet Ali Kağıtçı ve Hüseyin Rahmi Gürpınar

Bir gün meşhur yandan çarklı Büyükada vapurundaydık. Sohbet ederken Hüseyin Rahmi Bey’e kendisini güzel taklit ettiğimi söylediler. Pek memnun oldu. Kendi huzurunda tekrarlamamı ısrarla istedi. Ben de kendi hususî hatlarını hatırlatan hareketler yaptım. Pek hoşlandı ve dedi ki: “Artık ölsem de gam değil sen beni yaşatırsın.”

Hüseyin Rahmi ile on bir sene komşuluk ettik. Biz telefon santralinin karşısındaki beyaz evde o da bitişiğindeki sarı evde oturuyordu. O zamanlar Rahmi Bey, bisiklete biner, keman ve piyano çalardı. Fakat hiç birisini devamlı yapmazdı. Musiki nağmelerinin başlaması ile bitmesi bir olurdu. Bu meşgaleleri daha ziyade romanlarını yazarken bir nevi antrakt gibiydi.

Bir gün Hüseyin Rahmi ile birlikte — adını taşıyan yokuştan— yeni evine doğru çıkıyorduk. Amiral İhsan’ın evinin terasından sarı evin hâlini üstada gösterip eski titizliğini hatırlattım. Pek üzüldü, hayretler içinde kaldı ve dedi ki: “Güzel yeşilliklerin çevrelediği sarı evin bu kadar çirkinleştiğini görmek insana hüzün veriyor, böylesinden hoşlananlar da var demek!”

www.adaliyayinlari.com  Heybeliadalı Yazarlar, Heybeliada’yı Yazanlar kitabından alıntıdır.

 

 


Yayınlanma Tarihi: 04 Şubat 2023  /  Son Güncellenme: 07 Şubat 2023


Bu yazı hakkında yazarımıza ve editörlerimize iletmek istedikleriniz mi var?
Aşağıdaki formu kullanarak kendisine ulaşabilirsiniz.
(Bu formdaki bilgiler, yazarımız ve editörlerimizin mail adreslerine iletilecektir.)


Çerezleri Yönetin!

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.

Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.