Paylaş
Tüm Sayılar      2025      Sayı 245 – Kasım 2025      Gitgide Sevgisizleştik

Gitgide Sevgisizleştik


Doğa bir gün mutlaka bizden bu sevgisizliğin intikamını alacak. Ve de bu çok korkunç olacak. Uzun süredir düzenli olarak ve gittikçe gücünü attırarak uyarılar da veriyor, ama anlamıyoruz. Yaratılan canlıların sözde en akıllısı olarak, böyle vahşi, böyle kötü, böyle hain, böyle sevgisiz olmaya devam ediyoruz.

Tanrı, yarattığı her şeyi bizim emrimize verdi sanıyoruz. Dünyayı da, doğayı da… Ne büyük gaflet… Bence çoktan pişman olmuştur ‘insan’ denen bu canlı türünü yarattığına. Ki yaratılan tüm canlılar içinde ondan daha vahşisi yok.         Ona en üstün ırk vasfını veren zekâyı bahşederken, bu denli kötüye kullanacağını öngörmüş müydü acaba? Şimdi pek dini bütün olanlar bana “Tabii” diyecekler “Tanrı bir şeyi öngörememiş olabilir mi?”  Hatta “Sen yoksa Tanrı’yı mı sorguluyorsun?” da diyebilirler. Eh desinler valla… Ben ne dediğimi iyi biliyorum. Zaten bu kadar açık ve net olan bir şey için iddialaşacak da değilim. Nasıl olsa doğa ki gücünü Tanrı’dan alır, çok yakında verecek ağzımızın payını. Kendisine en çok zarar veren türü toptan yok edip kurtulacak. Çünkü bir tek insan denen tür yok olursa doğanın dengesi düzelir.”

Bu isyankâr giriş, 2003’te Agos Gazetesi’nde yazdığım bir yazıdan alıntıdır; bir Kurban Bayramı ertesinde dini vecibeler yerine getirilirken hayvanlara uygulanan vahşeti gördükten sonra yazmışım. Aynı yazıda şöyle bir cümle de var: “Efendim, benim bu malum kitaptan sonra (bir de bu ülkede hayvan sevgisiyle ilgili kitap yazmışım) birçok örgütlü hayvan sever bana ulaşıp bilgiler veriyor. Şu anda elimde 5199 No.lu Hayvanları Koruma Kanunu’nun Resmî Gazete sayfaları var.” Sonra da malum kanunla ilgili bilgiler vermişim. Hatta dergimize de kimi maddeleri örnekleyerek bu konuyla ilgili bir yazı yazmışım.

Aradan yirmi yıldan fazla bir süre geçti. Sonuç? Bin beter olduk. Bin beter sevgisizleştik. Sosyal medya, yürürlüğe giren sokak hayvanlarıyla ilgili son kanunu protesto eden yazılarla, engellenmesi için yapılan imza kampanyalarıyla dolu. Sonuç? Sıfıra sıfır elde var sıfır. Sevimsiz kanun yürürlüğe girdi ve gariban sokak hayvanları çöp gibi davranılarak toplanıyor. Evet, gerçekten iğrenç bir şeyi atar gibi dertop edip, rastgele bir yerinden tutup çekiştirerek topluyor ve adı ‘barınak’ olan bir yerlere tıkıyorlar. Siz hiç o barınaklardan birini gördünüz mü? E belki iyi niyet gösterirsek, istisnalar olabilir ki ben hiç rastlamadım ama genelde, yaratılan hiçbir canlının hak etmediği bir şekilde, sözde yaşıyorlar. Tabii ne kadar yaşayabilirlerse… Dayanamayıp ölen kurtulmuş oluyor.

Ya zevk için, belki çocuğu biraz eğlensin diye eve alınan, biraz büyüyüp, daha ciddi bir bakım gerektiğinde, ‘çöp gibi’ atılan canlara ne demeli? Üstelik, hiçbiri öyle kapıyı açıp salıverme şeklinde olmuyor. Kimi arabaya atıp, ıssız tenha bir yerde bırakarak, arkasından nefesi kesilene kadar koşmasına bile aldırmadan basıyor gaza. Kimi daha da vahşi. Ağzını ve bacaklarını bantlayıp bir torbaya tıkarak ya çöpe ya suya atıyor. Ben küçükken, kedisinin yeni doğmuş yavrularını kaynar suya atan bir komşumuz vardı. Düşüncesi bile yıllarca kâbus görmeme neden olmuştu… Bunlar hep kalıyor aklımda ne yazık. Adalar’daki o sevimsiz motorlu taşıtlar uğruna, yılların araba atlarının başına gelenleri de unutmadım ben… Ya rant uğruna cayır cayır yakılan ağaçlara ve acımasızca yok edilen sayısı bellisiz orman canlılarına ne demeli? Ülkemizin kuşbakışı resmini gördünüz mü son dönemde? Her yer kahverengi, bir tek Karadeniz kıyılarında yeşil bir şerit kalmış. Durum çok vahim…

Ah ne zaman bu kadar hainleşti insanoğlu? Hep böyleydi diyeceksiniz ama bence bu hainliğin dozu katlanarak çoğalıyor. Bu da hepten sevgisiz kaskatı nesiller oluşmasına neden oluyor. Baksanıza aşklar bile sırf teknolojiyle yürüyor. Sevgiler bile çıkarlar doğrultusunda oluşuyor. Koşulsuz sevgi yeniden hayattaki yerine oturtulmazsa dibe vuracak insanlık. Ben derim ki çocuklarımızı bu yönde eğitmekle başlamalıyız. Onları bu kaskatı, düz mantık ortamından kurtarmalıyız. Onlara yaşayan her şeyi sevmeyi öğretmeliyiz. İnsanı, hayvanı, bitkiyi, karıncayı, böceği… Hiçbir canlı boşuna yaratılmamıştır. Eh ben öğretmen emeklisiyim ne de olsa, çocuk eğitiminden az buçuk anlarım. Biliyor musunuz, benim çocuklarımın çoğu hayvansever olmuştur. Hayvansever insan, doğasever insandır ve de iyi insandır. Çok geç olmadan çocuklarımıza doğa sevgisini aşılamazsak sonra çok pişman olacağız. Acaba diyorum, birebir gerçek hayvan ilişkilerimi anlatan şu kitabımı okullarda ders diye mi okutsak? Bu da benden minik bir su damlası olur belki eğitim gölüne hatta denizine. Genç olsam sokaklara düşüp, mücadeleler vereceğim ama bu yaşta ancak bu kadar yapabilirim. “Neye yarar” diyeceksiniz…

Yıllar önce bu minvalde bir yazımı “Ne fark eder sanki?” diye bitirmiştim. Çoktan rahmetli olmuş bir dostum pek güzel bir örnekle beni şevklendirmişti. Şöyle bir şey: Adamın biri deniz kıyısında durmuş, dalgalarla kıyıya vuran deniz yıldızlarını teker teker geri atıyormuş. Bir çocuk yaklaşmış yanına ve demiş ki: “Amca, o kadar çok var ki sen bunları tek tek atsan ne fark edecek? Adamın cevabı ilginç. Elindeki deniz yıldızını suya fırlatırken: “Bak oğlum” demiş “bunun için çok şey fark edecek”. İlerleme tek tek olur, fert fert olur. Herkes payına düşeni yapsa, kimse ‘bana ne’ demese…

Bakın koşulsuz sevgi çok şey değiştirir, somuttur da, hissedilir. Siz hiç bir ağaca sevgiyle sarıldınız mı? Bir deneyin hele, gözlerinizi yumup bekleyin… Bilseniz neler geçer bedenden bedene… Bir eşek sıpasını kucağınıza aldınız mı? Öyle şirindir ki. Bir kertenkeleyi avucunuzda tutup okşadınız mı? İnanın gözlerini yumuyor. Bir tayla yüzdünüz mü? Buz gibi suda sıcak bir bedene sarılmak öyle keyifli ki. Bir kaplumbağayla yüz yüze aynı havucu kemirdiniz mi? Son lokmayı muzip muzip kapışıyla eğlendiniz mi? Bir yılanı boynunuza doladınız mı? Bir örümceğin şarkınızı dinlediği oldu mu? Dinliyor. Yemin ederim dinliyor. Hem de şarkı tercihi var. Bir köpeğin öksüz kalmış bir kedi yavrusunu emzirdiğini gördünüz mü? Uğursuz bellenen bir karganın, onu beladan kurtardınız diye her gün size kendince hediyeler getirdiği oldu mu? Bir kedinin ölen sahibi için ağladığını gördünüz mü? Ah daha neler var bilseniz… Keşke diyorum bunları taze beyinlere aktarabilsem. Keşke fert fert koşulsuz sevginin tohumlarını ekebilsem. Bu yazıyı da binlerce “keşke” ile tamamlasam…


Yayınlanma Tarihi: 07 Kasım 2025  /  Son Güncellenme: 07 Kasım 2025


Bu yazı hakkında yazarımıza ve editörlerimize iletmek istedikleriniz mi var?
Aşağıdaki formu kullanarak kendisine ulaşabilirsiniz.
(Bu formdaki bilgiler, yazarımız ve editörlerimizin mail adreslerine iletilecektir.)


Çerezleri Yönetin!

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.

Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.