1939 yılının Şubat ayında gazetelerin hemen hepsinde Adalar’ın su sorununun çözümüne ilişkin haberlere sık sık rastlıyoruz. İstanbul’un yeni Vali ve Belediye Başkanı sorunun çözümü için kararlılık mesajları veriyor. Çözüme ilişkin projelerin uygulamaya geçirilmesi yakınmış gibi görülüyor.
Bu arada ünlü yazar Valâ Nurettin’in Büyükada’ya yaptığı bir hafta sonu gezisinin izlenimleri önemli olmalı. Bu izlenimlere ilişkin yorumlar da farklı bakış açıları içeriyor.
Büyükada açıklarında yakalanan bir camgöz ile ilgili haberler de bize ilginç geliyor.
1939 Şubat ayının gazetelerindeki gezimize buyurun…
Bu bayram, ananeyle istirahati mezcetmek arzusundaydım. Geçen Kurban arifesinde Bursaya gitmiştim. O güzel şehire bu sene her seferkinden daha fazla akın olacağını biliyordum. Eş dost hep:
– Bursaya! – diyor.
Matbuat takımı, kayakçılar, dahili turistler, hep gidiyorlar, gidiyorlar.
Bense, Büyükadada bir iki gün başım dinlemeğe karar verdim.
Arife günü ne de lâtif bir havaydı. Hafif bulutlar arasından güneş ekseriya kendini gösteriyor. Deniz çarşaf gibi… Vakıa serince amma bu mevsimde de havanın daha iyisini aramamalı…
Gözüm daima münasebetsiz şeylere takılır. Gene de öyle oldu: Moda burnundan itibaren Adalara kadar, su hep çöplerle dolu… Anadolu kıyılarında köşkü olan bir dostumun söyledikleri aklıma geldi:
– Çöpleri karaya dökmek, İstanbul semtini mahvediyor. Gelişi güzel denize boca etmek de bizi bitiriyor.. Biraz lodostan sonra, kıyılarımız mezbele halindedir. Yalnız bizimki değil, suların atışına tabi olarak, Türk Marmarasının her kıyısı… Öyleyse ne karaya dökmeli ne denize. Şu çöp işini fenni bir şekilde halletmeli…
***
Adada birçok açık oteller var. Bunların mal sahipleri ekseriyetle içlerinde oturuyorlar. Kendileri için kullandıkları ahçılar, gelen misafirlere göre de tedarikli bulunuyor.
Biz evvelden telefonla bir tanesiyle görüşmüştük. Oraya indik. Ekser oteller gibi bu da, bina, mobilye, bakım cihetinden ikinci nevi… Musluk olmadığı, su kovalarla taşındığı için o noktadan üçüncü nevi… Yalnız yemekler iyi…
Karilerimin fiatlerle alâkadar olduklarını, aldığım mektuplardan bilirim. Onun için “Kaç para?” sualinin cevaplarından başlıyayım: İki kişilik bir oda, sabah kahvaltısı, öğle ve akşam yemekleri dahil – yedi lira. Fakat yemekten sonraki kahveler 10 kuruş bir bira içseniz 60 kuruş, bir maden suyu 50 kuruş, Hariçten gelenler konsomasyon yapsınlar diye tayin edilen bu fiatleri dahildekilere de – ve ilk zaruri konsomasyonları yapanlara da – tatbik etmek, bizde, gezme yerlerini pahalandıran başlıca âmildir. Belediye ona göre davransın diye dikkati vaktile celbetmiştim; ehemmiyet veren olmadı. Belki B. Lütfi Kırdarın bu sefer gözünden kaçmaz. Böylece, Adada iki kişilik bir odada iki gün kalmak yirmi küsur liraya geliyor. Hem de kışın; tenha mevsimde… Ne beynelmilel piyasaya. ne de bizim halkın bütçesine uygun…
Ertesi gün, küçük tur için bir arabaya bindik. İnsan memleketin diğer yerlerindeki külfet mukabli ücretleri bildiğinden, şöyle tasarlıyor:
– Eh, bir lira versem., hovardaca bir tediye olur!
Halbuki, arabacı iki lira istiyor. Bir de tarife gösteriyor. Belediye öyle fiyat biçmiş… Gayri ihtiyari:
«- Kadıköy taraflarının zavallı kanaatkâr Türk arabacıları… Sizin kabahatiniz ne?… » diye düşünüyorsunuz…
Bir misal daha: Diş fırçamı unutmuşum. Buradaki eczaneden aldım. Ayni marka beş kuruş pahalı… Zahir hamaliye binmiş!!…
Adaya bizim gibi gelen başkaları da vardı. Eski Vali B. Muhiddin Üstündağ, refikasile birlikte diğer bir otele inmişti. İkinci gün, birdenbire hava dönüverdi. Bir rüzgâr ki meded Alah… Kışın galiba en soğuk günü… Yahud insana bu dört yanı suyla çevrili kara parçasında o his geliyor… Bir de baktık, bizimle ayni vaziyette olanlar pek çokmuş: Çantaları ellerinde, yakaları kalkık, her adadan vapura binen binene…
Şu müşahedemi de kaydetmekten kendimi alamıyacağım:
Adayı bakımsız buldum. Asfalt yol çopura dönmüş. İskele meydanında büyük su birikintileri var. (Ki asfalt için en zararlı şey… ) Gazinoların karşısına sahil boyunca saksıların içine dikilen plântların üçte ikisi, ihmal yüzünden bozulmuş, sökülmüş, atılmış…
En fenama giden de, çamların halidir: Tırtıllar torba torba… Hele maden tarafı facia!… Bir sene evvel gene dikkati celbetmiştim, o zamandan bu zamana, ağaçlar büsbütün harab olmuş: Tıbkı yangına tutulup yarı yanmış yarı kurtulmuş ormanlara benziyor. Bunlar, ziynet olmak şöyle dursun sakalet halini almıştır.
Bu gidişle adada çam kalmıyacaktır.
(Va-Nu)
Akşam, 4 Şubat 1939, Cumartesi
Bir meslektaşımız bayram tatilini Büyükadada geçirmiş. kaldığı otel ikinci sınıftır. Kalorifer aramayınız. Odalarında sıcak, soğuk akar su da bulunmaz, suyu güğümle taşırlar ve yüzünüzü kâsenin içinde yıkarsınız.
Arkadaşımız otelin sadece yemeğinden memnun, hiç olmazsa bu gezintiden az masrafla çıkmış olsa, o da yok. Ödediği para günde 5 Türk lirasıdır.
Meslektaşımız bu parayı ne beynelmilel piyasaya, ne de kendi vaziyetimize uygun bulmuyor, haklıdır.
Biz bir müddet evvel bir aile için Avrupada bir sanatoryom aramak mecburiyetinde kalmıştık. Bavyera Alplerinde bir yerin adını verdiler, yazıp çizip malûmat istedik. Gelen prospektus ile fiat listesi gözümüzün önünde duruyor. Bu listeye göre tabii kaloriferli, banyolu, sıcak sulu bir dinlenme evi için doktor, ilaç ve röntgen parası da dahil olmak üzere istenilen ücret günde 3,5 Türk lirasıdır. Fakat bu para Almanların seyyahlara verdikleri tenzilâtlı markla ödeneceği için 2,5 liraya gelecek demektir. Artık memleketimizde bu gibi şeylerin ucuz olduğuna:
İSTER İNAN, İSTER İNANMA!
Son Posta, 6 Şubat 1939, Pazartesi
Vali ve Belediye Reisi Dr. Lütfi Kırdar, şehrin süratle halle muhtaç olduğu işleri arasında Adaların su ihtiyacını da ciddiyetle ele almıştır.
Su ihtiyacını süratle izale etmeğe karar veren Vali ve Belediye Reisi Dr. Lütfi Kırdar, İstanbuldan Adalara Terkos suyu nakletmek üzere Denizbank ile müzakerelere girişmiştir. Bu müzakerelerde Denizbank Adaların muhtaç olduğu suyun metre mikâbına yirmi kuruş nakliye ücreti istemiş, Belediye on kuruş, teklif etmiştir.
Müzakere müsbet bir neticeye iktiran edeceği sırada Denizbank müdürlüğünde değişiklikler olmuştur. Maamafih yeni umum müdür Yusuf Ziya Erzin de Denizbankın su vapuriyle Adaya su nakline muvafakat ettiğinden selefinln giriştiği müzakereyi neticelendirmeğe muvafakat etmiştir.
Belediye ile Denizbank arasındaki müzakere Pazartesi günü tekrar başlıyacak ve ağlebi ihtimal bu seferki müzakere bir itilâfla neticelenecektir. Anlaşma yapılır yapılmaz Belediye derhal Adalarda boru ferşiyatına başlıyacaktır. Esasen Kazoğlu su deposu mevcud olduğundan bu depodan istifade edileceği gibi yeni bir depo da inşa edilecektir. Bütün işler bahara kadar bitecektir. Bu mevzu etrafında malûnatını rica eden bir muharririmize Vali ve Belediye Reisi Dr. Lütfi Kırdar:
– “Bütün emelim Adaya su temin etmektir. Adayı bu sene suya mutlaka kavuşturmak lâzımdır. Buna çalışıyoruz.” demiştir.
Adaların su meselesi, senelerdenberi, halledilmemiş şehrin en büyük derdlerinden biridir. Vali Dr. Lütfi Kırdarın muharririmize verdiği bu teminat, bütün Adalılar için kıymetli bir müjdedir. Bu müjdeden sonra, şimdiye kadar olduğu gibi, Adalıların yine inkisara uğramıyacaklarını muhakkak görüyoruz.
Akşam, 4 Şubat 1939, Cumartesi
Adalara su vermek üzere Belediye ile Denizbank arasında müzakere yapıldığını ve esaslarda anlaşma olduğunu yazmıştık.
Haber aldığımıza göre Belediye sular idaresi Büyükadada su kablosu, iskele inşası, terfi ve tazyik makinesi vesair tesisat için keşifler yapmağa başlamıştır. Su müzakeresi müsbet şekle girdikten sonra bu keşiflere göre hemen inşaata başlanacaktır.
Akşam, 7 Şubat 1939, Salı
Denizbankın tedarik edeceği tanklarla Adalara su nakli ve bu suretle ihtiyacın önüne geçilmesi kararlaşmıştı.
Sular idaresi müdürü Ziya ile Denizbankın alakadar memurları, dün Vali ve Belediye reisi Lütfi Kırdarın nezdinde toplanarak bu işin teferruatına aid kısımları da tespit etmişlerdir. Yakında işe başlanacaktır.
Cumhuriyet, 10 Şubat 1939, Cuma
Vali ve Belediye Reisi Doktor Lütfi Kırdar dün Sular Müdürü Ziyayı kabul ederek kendisile Adalara verilecek su meselesi hakkında görüşmüştür.
Öğrendiğimize göre Denizbank metre mikâbı başına ve nakliye ücreti olarak 20 kuruş istemektedir. Halbuki Vali metre mikabı için 15 kuruşu kafi görmektedir.
Nakledilen bu suyun metre mikâbı Adalılara 35 – 40 kuruş üzerinden verilecektir. Denizbank biraz fedakârlık yaptığı takdirde suyun maliyet fiati daha çok azalacaktır.
İkdam, 10 Şubat 1939, Cuma
Belediye sular idaresi ilkbahardan itibaren Ada sularını temin etmeğe karar vermiştir. Bunun için Adalarda su şebekesile, su depoları için bir keşifname tanzim edilmektedir. Adada ayrıca bir de tazyik merkezi tesis edilecektir.
Tan, 7 Şubat 1939, Salı
Adalara Terkos suyu verilmesi hakkındaki hazırlıklara devam edilmektedir. Denizbank Anadolu yakasından suyun metre mikâbını 20 kuruşa götüreceğini teklif etmiş ise de belediye reisi Lütfi Kırdar bunu pahalı bulmuş ve metre mikabının 10 kuruşa nakledilmesini istemiştir. Bu nokta üzerinde uyuşulmak üzere dün de Lütfi Kırdarın nezdinde, Sular müdürü Yusuf Ziya, Adalar Kaymakamı ve Denizbank mümessili toplanarak konuşmuşlardır. Toplantıda suyun verileceği fiyat da mevzuubahis olmuştur. Sular müdürü metre mikabının ancak 35 – 40 kuruşa verilebileceğini söylemişse de vali ve Adalar kaymakamı bu tarifeyi de fazla bulmuşlardır. Maamafih bu nokta üzerinde henüz uyuşulmamış, Denizbankla uyuşulduktan sonra Ada suları için bir tarif e hazırlanacaktır.
Tan, 10 Şubat 1939, Cuma
Köprü – Adalar – Yalova ve Köprü – Haydarpaşa – Kadıköy arasında işleyen Denizbankın yakın sahiller vapurlarının beyaza boyanması kararlaştırılmıştır.
İlk olarak beyaza boyanan Kınalıada vapurunun daha temiz bir manzara gösterdiği nazarı itibare alınarak önümüzdeki yaz mevsimi için diğer vapurların da beyaza boyanması muvafık görülmüştür. Ayrıca vapurlarda yaz mevsiminin icab ettirdiği bazı yeni tadilât da yapılacaktır.
Ayni suretle Şirketihayriye idaresi de bazı vapurlarını beyaza boyıyarak tadil edecektir. Bundan başka Şirketihayriye idaresi yaz mevsiminde tekmil vapurlarına radyo koyacaktır.
Ada yolcuları da ayni arzuyu izhar etmiş olduklarından Denizbank da bu hususta bir karar verecektir.
Son Telgraf, 27 Şubat 1939, Pazartesi
Deniz Bankın memleketimizin her tarafındaki iskeleleri tamir et ettirmeğe karar vermesi üzerine bir müddettenberi yeni baştan yapılmakta olan Heybeli iskelesindeki inşaat hayli ilerlemiştir. İskelenin betonları tamamen dökülmüş olduğundan inşaat kısmına geçilmiştir. Bütün inşaat bir aya kadar tamamlanmış olacaktır.
Bundan başka Belediye de Heybeliadayı güzelleştirmek ve bütün ihtiyaçları gidermek için faaliyete geçmiştir. Adadaki mevcut yangın yeri kâmilen temizlenerek ve burası bir park haline getirilecektir. Bundan başka daha bazı yollar açılacak bir kısmı da genişletilecektir.
Bundan başka Heybelinin pilâj tarafına bu sene bir vapur iskelesi yapılacak ve büyük Adada olduğu gibi yazın buraya da vapurlar yanaşacaktır.
Yeni Sabah, 13 Şubat 1939, Pazartesi
Sıhhiye Vekâleti müsteşarı Asım ile Vekâletin Hıfzısıhha Umum Müdürü Ekrem Tok Ankara’dan şehrimize gelmişlerdir.
Bu seyahat; İstanbuldaki ve diğer bazı vilayetlerdeki hastanelerin yatak adedinin fazlalaştırılması ve yeni verem pavyonları ile alâkadar bulunmaktadır.
Sıhhat Vekâleti; ilk olarak Haydarpaşa hastanesi ile Heybeliada verem sanatoryumuna 50 şer yatak ilâvesini kararlaştırmıştır.
Asım ve Ekrem; bu hususta icap eden tetkiklere başlamışlardır.
Yeni yapılacak olan pavyonların yerleri bugünlerde tamamile belli olacaktır.
İkdam, 26 Şubat 1939, Pazar
Uyuşturucu madde mahkûmlarının Hayırsızadada tecrit edilerek tedavi olunmaları hakkında Gümrük Muhafaza Başmüdürlüğü tarafından Adliye Vekâletine yapılan teklif çok muvafık ve yerinde görülerek Ceza işleri ve Hapishaneler Umum Müdürlüğüne havale olunmuştur.
İmralı adasında vücude getirilen ıslahane gibi burada da bazı tesisat ve pavyonlar yapılarak küçük bir masrafla büyük istifadeler temin edileceği kuvvetle ümit olunduğundan yakında hapishaneler mütehassısı ile doktor ve alâkadarlardan mürekkep bir heyet Hayırsızadaya giderek adanın her tarafını gezecek ve tetkikat yapacaktır.
Uyuşturucu madde müptelâlarının tedavisi ile uğraşan doktorlar ve mütehassıslar, adaya, yalnız bu işlerden dolayı mahkûm olanların değil müptelâların gönderilmesini ve tecrid ve tedavi sayesinde, en müzmin bir hastalığın bile azami bir ay içinde iyi olunabileceğini söylemektedirler.
Bunun için; adada mazbut bir tedavi kampı kurulması ve salâhiettar doktorlardan mürekkep bir tedavi heyeti de vücude getirilmesine lüzum görülmektedir.
İçki ve uyuşturucu madde iptilâsının önüne geçmek için uzun zamandanberi uğraşan Yeşilay Cemiyeti de alâkadarlara müracaat ederek Hayırsızadada bu hususta istifade edilmesinin çok iyi faydalar vereceğini bildirip işin tesri olunmasını rica eylemiştir.
Cemiyet; ayni zamanda uyuşturucu madde kaçakçılığından dolayı sabıkası olan ve hâlâ bu kötü işten vazgeçmiyenlerin cezalarının arttırılmasını da temenni etmiştir. Ayni mevzu etrafında mütaleada bulunan tevkifhane ve hapishane sertabibi B. İbrahım Zati gibi bu mevzuda salâhiyettar doktorlarımız da; beyaz zehir kaçakçılığını bir kazanç ve geçim vasıtası addederek kendi hayat ve saadetlerini başkalarının ve beşeriyetin memat ve felaketlerinde arıyan sefillerin cezalarının artırılmasını ve bunların ayni caniler, katiller gibi tecziye olunmaları için ceza kanunumuza icap eden maddelelrin konulmasını beyan etmişlerdir.
Hükumetimizin de bu hususta esaslı tetkiklerde bulunduğu ve mezkûr cezaların arttırılacağı gibi yeni mücadele tedbirleri alınacağı da anlaşılmaktadır.
Son Telgraf, 16 Şubat 1939, Perşembe
Dün sabah Adalar önünde Kılıç balığı avlayan balıkçıların zokalarına büyük bir köpek balığı takılmıştır.
Ağırlığı iki bin kilodan fazla olan bu köpek balığı su yüzüne çıkarıldığı zaman yarı canlı vaziyette olduğu görülmüş, derhal vücudunun muhtelif yerlerine demirler ve çapalarla vurulmak suretile öldürülmüştür. Balık gayet büyük olduğu için motöre alınamamış, balıkhaneye kadar yedekte getirilmiştir.
Kopek balığı balıkların en tehlikelilerinden biridir. Balıkçılar: “eğer tamamen canlı vaziyette olsaydı motörü altüst ederdi, büyük bir tehlikeden kurtulduk” demektedirler.
Yine balıkçılardan öğrendiğimize göre hemen her sene akıntılarla sularımıza kadar gelen böyle bir iki köpek balığı tutulmakta ise de bu sefer ki şimdiye kadar tutulanların en büyüklerindendir. Üç sene evvel aşağı yukarı yine bu büyüklükte bir köpek balığı tutulmuştu. Fakat bunlar sularımıza daima akıntılarla ve deniz dibindeki tümseklere çarpa çarpa sersemlemiş bir halde düştükleri için yakalanmaları kolay olmaktadır.
Deniz canavarı dün müzayedeye konmuş ve 70 liraya satılmıştır. Bu günlerde bir hayır cemiyeti menfaatine halka gösterilecektir.
Akşam, 11 Şubat 1939, Cumartesi
Büyükada açıklarında balık tutmakla meşgul bulunan Burgazada balıkçıları ağlarına çok ağır bir cismin takıldığını hissetmişler ve büyük bir köpek balığı olduğunu gördükleri bu deniz mahlûkunu uzun uğraşmalardan sonra etraftan gelen motörlerin de yardımile baygın bir halde yakalamışlardır.
Balığı ilk defa ağına takan Burgazada balıkçılarından ihtiyar Karmilyas, hayvanı Balıkhaneye getirmiş, orada teşhir edilmek üzere 70 liraya satmıştır.
Bugün teşhirine başlanan bu köpek balığının ağırlığı iki tona yakındır.
Cumhuriyet, 12 Şubat 1939, Pazar
Evvelki gece sabaha karşı Marmara denizi açıklarında büyük bir deniz canavarı yakalanmıştır. Bu canavarın ağırlığı 5000 kilodan fazladır. Bu hayvana sapito adı verilmektedir. Canavarı Burgazda Kornilyos isminde bir balıkçı on bir saatlik bir mücadeleden sonra yakalamağa muvaffak olmuş ve civardan gelen motörlerin yardımı ile canavar şehrimize getirilmiş, denizden vinçle çıkarılmıştır. 4 metre kadar uzunluğunda olan bu deniz canavarı bugün Balıkhane civarında bir balıkhane dükkânında Kızılay menfaatine halka ucuz bir ücretle gösterilecektir.
İkdam, 11 Şubat 1939, Cumartesi
Dün Büyükada açıklarında büyük bir deniz canavarı yakalanmıştır. Bu hayvan 5 metro uzunluğunda ve 5000 kilo ağırlığındadır.
Boğaz balıkçılarından Karnilyas isminde bir balıkçı ve yardımcısı tarafından atılan oltaya takılan bu canavar ancak; civardan geçen 2 balıkçı motörü tarafından şişlerle öldürülebilmiş ve 3 motör tarafından sürüklenerek balıkhaneye getirilmiştir.
Canavar büyük bir vinçle balıkhaneye çıkarılmıştır. Bir balıkçı bunu teşhir etmek üzere 70 liraya satın almıştır.
Son Telgraf, 11 Şubat 1939, Cumartesi
Geçen gün Adalar açığında iki bin kilo ağırlığında bir canavar yakalandı. Bu bir köpek balığı imiş.. Canavar, balıkhanede teşhir edildi. Meraklılar gidip gördüler.. Canavar 70 !ıraya satılmış. Bunu öldürdükten sonra yakalıyan balıkçıların ifadesine göre eğer, hayvan sağlam olsaymış, balıkçı motörünü, devirirmiş.. Çünkü, büyük bir kuvvet ve sür’at sahibi imiş..
Mademki bu kadar kuvvetli ve sür’atli imiş, ne diye öldürdüler?. Almanyadan son gelen vapurların yerine sefere çıkartılırdı.
Son Telgraf, 13 Şubat 1939, Pazartesi
Dün Büyükada açıklarında muazzam bir deniz canavarı yakalanmıştır.
Bu hayvan, 5 metre uzunluğunda ve 5 bin kiloya yakın bir ağırlıktadır.
Canavarın yakalanması hâdisesi şöyle olmuştur:
Burgaz balıkçılarından Karnilyas adında bir gençle yardımcısı bir ihtiyar evvelki gün kılınç avlamak üzere Büyükadanın yirmi mil açıklarına gitmişlerdir.
Balıkçılar bir saat dolaştıktan sonra oltalarının ağır bir cisme takıldığını hissetmişler ve ipi çekmek istedikçe sandalın müthiş bir süratle sürüklendiğini görmüşlerdir. Böylece iki saat kadar uğraştıktan sonra canavar suyun yüzüne çıkmış ve tekrar dalmış ve sandalı Yalova istikametine daha büyük süratle sürüklemeye başlamıştır. Gittikçe endişelenen balıkçılar bir kaç defa ipi kesmek istemişlerdir. Böylece tam on bir saat denizde dolaşmışlardır.
Boğazına iki olta takılan canavar da takati kesilerek suyun yüzüne çıkmıştır. Balıkçılar su üstünde çırpınan bu malûka yaklaşmağa cesaret edememişlerse de o civardan geçmekte olan iki balıkçı motörü yetişerek şişlerle canavarı öldürmüşler ve üç motörle sürükliyerek dün akşama doğru balıkhaneye getirmişlerdir. Canavarın Balıkpazarı iskelesine çıkarılması da bir hayli müşkül olmuş, üç bin tonluk bir vinç alamadığından başka bir vinçle çıkarılmıştır. Bu sırada yüzlerce meraklı Balıkpazarı meydanına toplanmıştır. Bir balıkçı bu canavarı, Karnilyostan teşhir etmek üzere 70 liraya satın almıştır.
Tan, 11 Şubat 1939, Cumartesi
Büyükada açıklarında yakalanıp Kızılayın Eminönü şubesi tarafından halka gösterilmiş olan deniz canavarı üç, beş senede bir tesadüf edilen deniz hayvanlarındandır. Ahali ve balıkçılar arasında (Camgöz veya sabita) isimleriyle yad edilir. Boyu 4,35 sırtından karın ucuna kadar 1,5 kuyruk eni (1) metredir. Kalınlığı 65, göğü s kanadı 75, karın kanadı 40 santimetredir.
Yukarıki resim çabuk kokmasın diye kendisini ilaçlıyan Fatih Veterineri Turhan Ulus ile beraber canavarın kafa kısmını göstermektedir.
Yeni Sabah, 24 Şubat 1939, Cuma
Dün Büyükada ile Bostancı arasında bir deniz kazası olmuş, dalgalarla pençeleşen bir balıkçı muhakkak bir ölümden kurtarılmıştır. Hâdise şöyle olmuştur: Tophanede bir kahvenin üzerinde oturan Tevfik isminde bir balıkçı evvelki gün avlanmak üzere Büyükadaya geçmiştir.
Ada civarında bir müddet avlanan Tevfik, sandalını balıkla doldurduktan sonra, Tophaneye dönmek üzere Büyükadadan denize açılmıştır.
Tevfik, Büyükada ile Bostancı arasına geldiği bir sırada hava sertleşmiş ve birdenbire kabaran dalgalar, sandalı alabura etmiştir. Kayık dalgalarla bir tarafa sürüklenip giderken Tevfik de ölümle pençeleşmeğe başlamış, bu sırada civardan geçen Kâzım isminde bir balıkçı vaziyeti görmüştür. Fakat Kâzım, dalgaların ve havanın vaziyetinden kazazede balıkçının imdadına yetişemiyeceğini, bu işi yapmağa kalkıştığı takdirde kendisinin de ayni âkibete uğrıyacağını anlamış ve yoluna devam ederek adaya gelmiştir. Balıkçı Kâzım, iskeledeki polis memurunu vakadan haberdar etmiş, bu sırada Yalovadan gelen Mahir kaptanın idaresindeki Pendik vapuru da iskeleye yanaşmıştır. Polis memuru derhal vapura atlıyarak kazadan kaptanı haberdar etmiş, vapurun istikameti kazazedeye doğru çevrilerek yüzme bilmesine rağmen artık takati kesilen ve boğulmak üzere bulunan Tevfiğin imdadına yetişilmiş ve balıkçı vapura alınmıştır.
Bu şekilde muhakkak bir ölümden kurtulan balıkçı Tevfiğin sandalı da deniz üzerinde araştırılarak bulunmuş, o da gemiye alınarak İstanbula getirilmiştir.
Akşam, 16 Şubat 1939, Perşembe
Dün Büyükada ile Bostancı arasında bir deniz kazası olmuş, dalgalarla pençeleşen bir balıkçı muhakkak bir ölümden kurtarılmıştır. Hâdise şöyle olmuştur: Tophanede bir kahvenin üzerinde oturan Tevfik isminde bir balıkçı evvelki gün avlanmak üzere Büyükadaya geçmiştir.
Ada civarında bir müddet avlanan Tevfik, sandalını balıkla doldurduktan sonra, Tophaneye dönmek üzere Büyükadadan denize açılmıştır.
Tevfik, Büyükada ile Bostancı arasına geldiği bir sırada hava sertleşmiş ve birdenbire kabaran dalgalar, sandalı alabura etmiştir. Kayık dalgalarla bir tarafa sürüklenip giderken Tevfik de ölümle pençeleşmeğe başlamış, bu sırada civardan geçen Kâzım isminde bir balıkçı vaziyeti görmüştür. Fakat Kâzım, dalgaların ve havanın vaziyetinden kazazede balıkçının imdadına yetişemiyeceğini, bu işi yapmağa kalkıştığı takdirde kendisinin de ayni âkibete uğrıyacağını anlamış ve yoluna devam ederek adaya gelmiştir. Balıkçı Kâzım, iskeledeki polis memurunu vakadan haberdar etmiş, bu sırada Yalovadan gelen Mahir kaptanın idaresindeki Pendik vapuru da iskeleye yanaşmıştır. Polis memuru derhal vapura atlıyarak kazadan kaptanı haberdar etmiş, vapurun istikameti kazazedeye doğru çevrilerek yüzme bilmesine rağmen artık takati kesilen ve boğulmak üzere bulunan Tevfiğin imdadına yetişilmiş ve balıkçı vapura alınmıştır.
Bu şekilde muhakkak bir ölümden kurtulan balıkçı Tevfiğin sandalı da deniz üzerinde araştırılarak bulunmuş, o da gemiye alınarak İstanbula getirilmiştir.
Akşam, 16 Şubat 1939, Perşembe
Dün Adalar açıklarında bir hâdise olmuş, kayığının devrilmesile denize düşen ve dalgalarla pençeleşmekte olan bir balıkçı muhakkak ölümden kurtarılmıştır.
Hadise şöyle olmuştur:
Tophanede oturan Nazif oğlu Tevfik isminde bir balıkçı Büyükada civarına giderek bir müddet avlandıktan sonra İstanbula dönmek için yola çıkmıştır.
Tevfik Büyükada ile Pendik arasında iken dalgalara dayanamıyan kayığı devrilmiş ve denize düşen balıkçı bir taraftan istimdad etmiye ve diğer taraftan dalgalarla boğuşmıya başlamıştır.
Büyükada iskelesinde bulunan Kazım isminde bir sandalcı denizde bir karartı görerek iskelede bulunan Hilmi isminde bir polis memuruna haber vermiş, Hilmi de o sırada Yalovadan gelerek iskeleye yanaşmakta olan Pendik vapuru süvarisi Mahir kaptana haber vermiştir. Mahir kaptan derhal iskeleye bağlanmakta olan halatları çözdürmüş ve sür’atle harekete geçerek dalgalarla boğuşmaktan bitab bir hale gelmiş ve boğulmak üzere bulunan Tevfiki kurtarmıştır. Tevfik hastahaneye kaldırılarak tedavi altına alınmıştır.
Son Telgraf, 15 Şubat 1939, Çarşamba
Mebus intihabında müntehibi sanileri seçecek olanları gösteren defterlerin halkça tetkikine devam olunmaktadır. Dün üç vatandaş teftiş heyetine müracaat ederek itirazda bulunmuşlardır. Bunlardan biri soy adının yanlış yazıldığını ikisi de isimlerini defterlerde göremediklerini beyan etmişlerdir. Müracaatler Adalar, Mecidiyeköy ve Ortaköyden vaki olmuştur. İtirazlar tetkik olunmaktadır.
İkdam, 16 Şubat 1939, Perşembe
İstanbul atletizm Monitörlüğü tarafından tertib edilen kır koşusuna dün Heybeliadada devam edilmiştir.
Büyük bir intizam içinde yapılan ve 80 atletin iştirâk ettiği bu müsâbaka 5,000 metre üzerinde tertib edilmişti. Neticede Beyoğlu Halkevinden Rıza Maksud 22.02 dakika ile birinci, Galatasaraydan İbrahim 22.17 ile ikinci, Haydarpaşadan Abdullah üçüncü olmuşlardır.
Akşam, 20 Şubat 1939, Pazartesi
Büyükadada Cebel sokağında 9 numaralı evde bahçıvanlık eden Yani oğlu Yorgi, evin mutfağında ölü olarak bulunmuştur. Yorginin ölümünden şüphe edilmiş ve hükümet doktorluğunca yapılan muayene neticesinde cesedin morga kaldırılmasına lüzum görülmüştür.
Yorginin yıkanmak üzere mutfağa girdiği ve üşümemek için ocaktaki kömürler tamamen yanmadan kapı ve pencereleri kapadığı anlaşılmıştır. Ölüm yanmıyan kömürlerden intişar eden karbon gazları yüzünden vuku bulmuş, cesedin defnine ruhsat verilmiştir.
Son Posta, 18 Şubat 1939, Cumartesi
Dün Kınalıadaya yolcularını çıkardıktan sonra hareket etmek üzere bulunan Pendik vapuru çimacılardan Ahmed halatları toplarken denize düşmüş ise de kurtarılmıştır.
Son Telgraf, 24 Şubat 1939, Cuma
Pendik vapurunda çımacı Rizeli Ahmet, vapur Kınalıada iskelesinden hareket ederken kazaen denize düşmüştür. Sol eli vapurla iskele arasına sıkışan Ahmedin parmakları ezilmiştir. Yaralı nümune hastanesinde tedavi altına alınmıştır.
Tan, 24 Şubat 1939, Cuma
Kınalıadaya yanaşan Pendik vapuru yolcularını boşaltıp İstanbula hareketi esnasında vapur çımacılarından Rizeli Ahmet muvazenesini kaybederek vapurla iskele arasında denize düşmüş ve sol elinin parmakları ezilmiş olduğu halde kurtarılarak Haydarpaşa hastahanesine yatırılmıştır.
Yeni Sabah, 24 Şubat 1939, Cuma
Heybelide İsmet paşa caddesinde 1 numarada mukim 17 yaşlarında Yani oğlu Yorgi tarlasında çalışırken Nedim ve Seyfi taraflarından dövüldüğünü iddia eylediğinden suçlular yakalanmıştır.
Yeni Sabah, 11 Şubat 1939, Cumartesi
Eski Kastamonu mebusu Bay Rifatın Heybeliadada Cebel sokağında 9 numaralı evinde bahçıvanlık yapan 28 yaşlarında Yorgi, dün odasında ölü olarak bulunmuştur. Belediye doktoru ölümü şüpheli gördüğü için vaziyeti müddeiumumiliğe bildirmiştir. Tabibiadil Enver Karan da cesedin morga kaldırılmasına lüzum göstermiştir. Verilecek rapora göre tahkikata devam edilecektir.
Tan, 16 Şubat 1939, Perşembe
Ankara vapuru süvarisi B. Cemal Denizcioğlu vefat etmiştir. B. Cemal Denizcioğlu Türkiyenin en eski denizcilerinden biriydi. Bu itibarla vefatı her tarafta büyük teessür uyandırmıştır. Cenazesi bugün Anadolu Maltepesindeki evinden kaldırılacaktır. Denlzbank cenazeye iştirak edecekler için bu sabah Adalar iskelesinden hususi bir vapur kaldırılacaktır.
Akşam, 7 Şubat 1939, Salı
Arkadaşımız Halûk Cemalin kainpederi polis komiserliğinden mütekaid Mahmud dün vefat etmiştir.
Cenazesi bugün saat 11 de Büyükadada Altınordu caddesinki eviden kaldırılarak Büyükada mezarlığındaki aile makberesine defnedilmiştir.
Merhuma Tanrıdan mağfiret diler ve arkadaşımıza ve ailesine beyanı taziyet dileriz.
Son Telgraf, 17 Şubat 1939, Cuma
Gazetemiz muharrirlerinden Halil Cemalin kayin pederi polis komiserliğinden mütekaid B. Mahmud dün vefat etmiştir. Merhumun cenazesi bugün saat 11 de Büyükadada Altınordu caddesindeki evinden kaldırılarak Büyükadadaki makberine defnedilecektir.
Merhuma tanrıdan mağfiret diler, arkadaşımıza beyanı taziyet eyleriz.
Yeni Sabah, 17 Şubat 1939, Cuma
108 lira ücretle bir ingilizce öğretmeni alınacaktır. Okula müracaat edilmesi. (913)
Akşam, 20 Şubat 1939, Pazartesi
Yayınlanma Tarihi: 06 Şubat 2024 / Son Güncellenme: 06 Şubat 2024
Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.
Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.
Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.