Paylaş
Tüm Sayılar      2024      Sayı 224 – Şubat 2024      Hatay, Oruk ve Mandalinalar Üzerine

Hatay, Oruk ve Mandalinalar Üzerine


Samandağ/Hatay 19 ocak 2024 / Kıddes

Yarı Türkçe, yarı Arapça ve anladığım kadarıyla bu yeni mutfağın zorluklarından şikayetlerle ama yüzünde kocaman ve bereketli bir tebessümle Meryem Teyze’nin kbeybetleri (oruk/içli köfte) kızartmasını bekliyoruz.

Uğradığım her kapıda geri çevirmemin ayıp olduğuna artık ikna olduğum ikramlar, büyük şehirlerde masallarda kalan bu toprakların misafirperverliğini yüzüme vurarak hatırlatıyor. Günde kaç tane içtiğimi artık sayamadığım süvari kahveler sanırım kafein direncimi allak bullak etti.

 

İnançların muhteşem etkileşimini bu kadim şehrin her köşesinde hissediyorum. 25 Aralık, 1 Ocak, 6 Ocak derken (kutlayacak muhteşem çok şey varmış) en son Arap Alevileri’nin 14 Ocak’ta Ras el Seni’yi, dünyanın yaratılışını kutlamalarından sonra, Allah’ın insanı  beşinci günde yarattığına inanılan bugün de Kıddes adıyla kutlanıyor. Ortodoks Hristiyanlar için vaftiz bayramı olan bugün, Nusayriler için de insanın yaratılış bayramı bilinciyle kutlanıyor. Toprağının bereketi ve binlerce yıllık gastronomi birikimiyle bu şehrin her kutlaması, başlı başına birer gıda festivaline dönüşüyor ve sanırım bu kutlamalar bana kilo olarak geri dönüyor. Deprem günü geldiğim bu şehirde üç hafta sonra bir yılımı dolduracağım, ama ben hala, her gün, bambaşka bir zenginliğe ve kültüre şaşırıyorum. Değerleriyle ülkenin her köşesinden ayrışabilen bir adalı olarak bile. Reyhanlı’dan Arsuz’a, Hassa’dan Samandağ’a rengarenk bir değerler mozaiği.

Depremin etkilerini ve sonrasındaki karmaşık süreci, içinde olmayanlar biraz da insan zihni ve doğası gereği artık unutmaya başladı. Nadiren göz attığım ana akım medyada pek bir şeye denk gelmiyorum. İstanbul’a gelişlerimde güncel durumu soranlaraysa nereden başlayarak cevap verebileceğimi genelde uçağa binebilmek için Adana’ya giderken (Hatay Havalimanı halen kısıtlı operasyonel halde) yolda düşünüyorum.

İnsanların tüm yokluklara ve eksikliklere hatta yer yer ötekileştirmelere rağmen inançlarına, adetlerine ve kültürlerine dört kolla sarılmaları, gri enkaz ve molozların arasındaki yemyeşil yaprakların ardından parlayan turuncu mandalinalar gibi renk ve umut katıyor zihnimde oluşan duygu sellerine.

Bu esnada gözümüz yağmur bulutlarına takılıyor. Yağmasa iyi olur çünkü mutfağın yarısının üstü açık. Bir katlanır konteynerin yan cephesi mutfak olarak kullanılıyor. Bulunduğumuz yerde 6 Şubat’a kadar iki katlı bir aile evi varmış. Şimdi iki tane katlanır konteyner ve çevresine ilave edilmeye çalışılan yaşam üniteleri.

Telefonuma bir mail bildirimi düşüyor. Şu ara bu mailleri korkarak açar oldum. Adanın kışlarından sonra burası bana her daim bahar gibi de gelse kıştayız ve insanoğlu ısınmaya ihtiyaç duyuyor. Çadırlarda ve konteynerlerde bu ihtiyaç, beraberinde risklerle gideriliyor. Bazen elektrik kontağı, bazen kalitesiz veya yetersiz kabloların ısınması, bazen ısıtıcıların devrilmesi, son zamanda çokça yangın vakasına sebep oluyor. Tüm düzenlerini kaybetmiş insanların yaşama tutunma çabaları da böylece yeni tehlikelere gebe kalıyor.

Yangın güvenliği eğitimleri veriyoruz. Koca koca insanlara, hayatlarını idame ettirmek zorunda oldukları geçici yerleşim yerlerinde, çadırlarda ve konteynerlerde nelere dikkat etmeleri gerektiğinin eğitimlerini veriyoruz. Çünkü maalesef bu risklerle yaşamak zorundalar. Yarın kırktan fazla çadırdan oluşan ve elektrik hattı olmadığı için güneş panelleriyle aydınlatmaya çalıştığımız bir alana gideceğiz bunun için. Bu aydınlatma sistemini de geçtiğimiz Aralık ayında kurduk. Yani depremden on ay sonra, akşamları hala aydınlanamayan yerler vardı.

Oruklarımızı yiyoruz. Bol derin yağda kızardılar ve çıtır çıtırlar. Yanında birer tane de ‘çörek otu az olduğu için bir özürle ikram edilen’ mis gibi rezeneli külçe böreğimiz var. Gluteni azaltmaya çalışmak burada sarkastik bir fikirden öteye geçemiyor.

Belki merkez üssü olmadığı, kimilerine göre ise tamamen siyasi sebeplerle depremden sonra diğer illerden biraz geç kalınan Hatay’da yıkım çok fazla. Öyle ki hala hasarlı yapıların yıkımları devam ediyor. Dün geçtiğimiz yoldan bugün yıkımdan dolayı geçemedik, yollar her gün değişiyor. Sızdıran konteynerlere rağmen bazen yağmur, yıkımın tozunu indirdiği için dört gözle beklenebiliyor. Kültürel mirasın korunması endişesi ise yalnız yapılarla değil, mahalle mahalle, sokak sokak demografinin korunabilmesine de dayanıyor. İlan edilen rezerv alanlar, yerinde dönüşümler, merkezden uzakta ve henüz az sayıda olan toplu konutlarla kalıcı yerleşim yerleri insanların henüz içinden çıkamadığı çok bilinmeyenli denklemler.

 

Bir avuç kumkuat, ikişer mandalina ve birer ağaç kavunu birer poşete taksim edilerek bize yolluk olarak hazırlandılar bir kenarda, gözüm buna takılıyor.

Bu esnada elektrikler kesiliyor. Aşağıdaki mahallelerden birinde yıkımlar devam ediyor ve risk azaltmak için bu anlarda elektrikler kesiliyor. Bu, beraberinde su pompalarının ve geçici baz istasyonlarının da teklemesi demek. Yani yerine yeni binaların yapılabilmesi için yıkılması ve kaldırılması gereken yapılarda sürdürülen çalışmalar, bazen hayatı durma noktasına getirebiliyor. Bedeller biraz ağır. Ama insanların bu toprağa ve medeniyete olan bağı, yorgun ama kararlı direncine şahit olmak, umut ateşinin nasıl körüklenebileceğini bana tekrar tekrar öğretiyor.

Mart ayında Belen’den Antakya’ya inerken deftere karaladığım birkaç dizeyi de, yüzümde hissetmeyi özlediğim adanın serin poyrazına kardeş olsun diye buraya ekliyorum.

Kanatlarında inerken
Milleyha’nın göçmenlerinin
Kokusuyla ve tadıyla
Bahar çiçeklerinin
Zahterin, baharın, çemenin
Ve mandalinin
Ve yeni doğmuş bebenin
Ve birliğini bu halkların kardeşliğini
Ve dahi
Yeniden diriltmek için ne gerekiyorsa
Bir kadim şehrin,
Hüzünlü sularına
Asi’nin
Ve
Ak maviliklerine
Büyük denizin
Ulu Amanos zirvelerinden,
Kanatlarında,
Umutla.

Şirzat

Not: Bu yazıyı yazmamdan 20 gün sonra, 3 Şubat’da Hatay’daki toplu konut kurası sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan tam olarak şu açıklamayı yaptı: “Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre her hangi bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi? Şu anda Hatay garip kaldı.”

Ve alkışlandı.


Yayınlanma Tarihi: 06 Şubat 2024  /  Son Güncellenme: 07 Şubat 2024


Bu yazı hakkında yazarımıza ve editörlerimize iletmek istedikleriniz mi var?
Aşağıdaki formu kullanarak kendisine ulaşabilirsiniz.
(Bu formdaki bilgiler, yazarımız ve editörlerimizin mail adreslerine iletilecektir.)


Çerezleri Yönetin!

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.

Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.