Paylaş
Tüm Sayılar      2024      Sayı 228 – Haziran 2024      Zaman, Bellek ve Aşk Üzerine: Hoyrat

Zaman, Bellek ve Aşk Üzerine: Hoyrat


9 Haziran Pazar günü Adalar Müzesi çok keyifli bir söyleşi ve imza gününe ev sahipliği yaptı. Yazar Sepin Sinanlıoğlu’nun Doğan Yayınları’ndan çıkan ilk romanı Hoyrat’tı söyleşi konusu. Aslında söyleşi fikri tesadüfler ve müşterek dostlar sonucunda ortaya çıkmıştı ama zamanlama beklenmedik ölçüde manidardı. Bir gün önce Müze’de “Eşyanın Belleği” üzerine kurgulanan Viktor Albukrek Sergisi açılmış, konu zihinlerde taptazeyken ertesi gün aşk romanı izleğinde hatırlamayı ve zamanı hoyratça tüketmeyi Sinanlıoğlu’nun tabiriyle “okuyucunun gözüne sokmadan” dillendiren, “aile yadigârı piyanonun peşinden geçmişi, aşkı ve aidiyeti bulmak için İstanbul’dan Bitlis’e bir yolculuk… Miran ile Leyla’nın büyük aşkının hikâyesi[1]  çıktı karşımıza. Dört kuşak Büyükadalı yazarımız sevgili Defne Suman’ın roman hakkındaki yorumuyla, “Belleğin kuytusundan sızan, unutuşun sisini aralayan bir ezgi[2] dinledik.

Söyleşi o kadar samimi bir ortamda geçti ki, laf lafı açtı, neredeyse herkes bir şekilde tanıdık çıktı; apayrı noktalarda yolları kesişmiş, birbirine farklı şekillerde teğellenmiş bir grup dinleyici, yazarımızla birlikte geçen zamanın hoyratça değil, sindire sindire tadına vardı. Hoyrat’ın büyük bir bölümünün Kınalıada’da geçiyor olması da cabası: “Âşık olmaktı Kınalıada. Öyle özgürlüktü. Leyla’ya âşık olduğumdaki gibi” (sf. 67).

Tarih felsefecisi Doç. Dr. Teyfur Erdoğdu, tarih yazımında “her türlü eksikliği vurgulamak, geçmişteki bilgileri kaydederken ve bağlamlar içinde oturturken meşkuk, mütereddit ve mütevazi bir dil ve üslup kullanmak esastır” diye yazar bir makalesinde.[3] Söyleşi aslında derinlerde bir yerde bunun romanda nasıl dillendirildiğinin bir ifadesiydi. Mütevazi ve meşkuk olan da yazarın ta kendisiydi; tereddüte yer vermeksizin içinden dökülenleri izlemişti yazarken. İçtenlikle, samimiyetle anlattı zamanla içselleştirdiği yas’ın, hayata duyduğu iştah ve merakın kaleminin ucundan nasıl akıp gittiğini.

Bu keyifli sohbette bir imge yerleşti zihnime: Sepin Sinanlıoğlu zaman ve bellek ilişkisini tarif ederken ellerini açtı, zamanın kucağındaki belleği nasıl gördüğünü anlattı: Romanda geçen “Zamanı hoyrat kullanma dediler. Aynı hatayı tekrar edene zaman daralır” (sf. 148) satırlarının bedensel bir ifadesiydi bu.

Sinanlıoğlu daha önce verdiği bir röportajda zamanla ilişkisini şöyle tarif ediyordu: “Zamanla büyük bir derdim, dert doğru kelime değil belki de, oyunum var. Ne dersem tam adını koyamıyorum. Zamanı çok merak ediyorum, zamana karşı çok büyük zaafım var. Bana açık edeceklerini, bana söyleyeceklerini duymaya çalışıyorum. Düşünsenize hafıza dediğimiz bir şey var, zamanın kucağında oturuyor, yani zaman kucağındakine bakarak her şeyi görüyor, olmuş olan her şeyi. Yazılmış, yazılmamış bütün hikayeleri.

Ama biz onu hoyrat kullanıyoruz, zamanı yani. Yazmamız gereken hikayelerimizi, hayır kurmacadan bahsetmiyorum, kendi hayat hikâyelerimizi yazmıyoruz. Biz böyle yapınca zaman bize bakıyor, yüzünde ironik ya da ironik olmasa da acı bir tebessümle bize bakıyor, içinden “Sen henüz büyümedin” diyor. Zaman hikayesini yazamayanlara acımıyor ama onları çok ciddiye de almıyor. Bizi yani.[4]

Söyleşinin moderatörü Peyman Ünalsın Gökhan ve romanı ince ince okumuş katılımcılar neyse ki zamane gençlerinin sevdiği tabirle spoiler alert[5] vermeden, tam tersi büsbütün merak uyandırarak Hoyrat’ı konuştular, paylaştılar. Ben henüz otuz-kırk sayfasını karıştırabilmiştim söyleşiye yetişmek telaşıyla. Ama şimdi hazır bayram tatili de varken, romanı zamanı hoyratça kullanmayıp, yayarak, keyfini sürerek okuyacağım, haddim olmadan size de zamanı biraz olsun yavaşlatarak aynısını, ya da benzerini yapmanızı tavsiye edeceğim.

Ne de olsa, “zamanı hoyrat kullanmak sekizinci günah” (sf. 78).

YAZAR HAKKINDA

Sepin Sinanlıoğlu, 1977 yılında İstanbul’da doğdu. Üsküdar Amerikan Lisesi mezunu. Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü’nde lisans, Plymouth Üniversitesi, Dartington College of Arts’da hikâyeler üzerine yüksek lisans eğitimi aldı. Ağıtların Tanrısı adındaki anlatısı 2021 senesinde yayımlandı. Noa, Kirpi ve Sarı (2018), Noa, Monark Kelebekleri ve Her Şey (2020), Noa’ya Mektup (2023) adlı resimli çocuk kitabı serisi bulunmaktadır. Ot dergisinde yabancı edebiyat, dijital mecmua Posta Poetika’da ise insan olma macerası üzerine denemeler yazıyor. İki çocuğu Ela ve Ali, kedileri Sussex ve köpekleri Alice ile İstanbul’da yaşıyor.

 


[1] https://www.dogankitap.com.tr/kitap/hoyrat

[2] A.g.y.

[3] https://serbestiyet.com/gunun-yazilari/tarih-bilinci-hayat-kurtarir-121074/#google_vignette

[4] https://www.gazeteduvar.com.tr/sepin-sinanlioglu-turkiyeyi-anlamak-istiyorum-haber-1695438

[5] Bir kitap ya da filmin kilit noktalarını ve/ya sonunu anlatarak heves kıran uyarı.


Yayınlanma Tarihi: 10 Haziran 2024  /  Son Güncellenme: 11 Haziran 2024


Bu yazı hakkında yazarımıza ve editörlerimize iletmek istedikleriniz mi var?
Aşağıdaki formu kullanarak kendisine ulaşabilirsiniz.
(Bu formdaki bilgiler, yazarımız ve editörlerimizin mail adreslerine iletilecektir.)


Çerezleri Yönetin!

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.

Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.