Paylaş
Tüm Sayılar      2024      Sayı 224 – Şubat 2024      Kıyılarımızı Neden Serbest Yerler Olarak Yaşayamıyoruz?

Kıyılarımızı Neden Serbest Yerler Olarak Yaşayamıyoruz?

ve


Heybeliada’nın Çam Limanı olarak adlandırılan koyunda Hazine mülkü olan deniz kıyısı parsellerinden birisinin Diyanet İşleri Başkanlığı’na tahsis edildiğini ve bu parseldeki plaj işletmecisinden alanı tahliye etmesi istendiğini geçtiğimiz günlerde haberlerden öğrendik. Haberlere göre tahliyesi istenen plaj işletmesinin Adalar Kaymakamlığı’nın emrini yargıya taşımasının ardından İstanbul 2. İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurmuş. Dava henüz sonuçlanmamış durumda. Bu parselin 2018 yılında Diyanet’e tahsis edilen ve açılan dava sonunda tahsis işlemi iptal edilen Heybeliada Sanatoryum binasının yer aldığı arazinin dibindeki deniz kıyısı alanında olduğunu not etmeliyiz.

Buradaki işletmenin tahliyesi için harekete geçilen ve Diyanet’e tahsis edildiğini öğrendiğimiz bu yer, Çam Limanı koyunda, denizin tam kıyısında yer alıyor. Üç bin yüz metrekarelik bu arazinin bir kısmı kıyıda, bir kısmı da sahil şeridinde kalıyor. Mülkiyeti Hazine’ye ait olan bu yerin tamamı 1. Derece Doğal Sit Alanı olarak tescilli. Dava konusu olsa da Adalar İlçesi 1/5000 ve 1/1000 ölçekli koruma amaçlı imar planlarında kara tarafı park alanı olarak gösteriliyor. Bütün bu bilgiler bize, arsanın kara tarafının park olarak düzenlenmesi ve kullanılması gerektiğini söylüyor.

Bu parselin Diyanet İşleri Başkanlığı’na tahsisi Kamu İdareleri’ne ait taşınmazların birbirleri arasında tahsis ve devri konusunu düzenleyen Yönetmeliğe (2006)[1] dayanılarak gerçekleştirilmiş olmalıdır. Yönetmelik, ‘İmar planında öngörülen amaç dışındaki kullanımlar için talep edilen taşınmazlar’ ve ‘İmar planlarında meydan, yol, park, yeşil saha, otopark, toplu taşıma istasyonu ve terminal gibi umumi hizmetlere ayrılan ve tapudan terkin edilecek olan ve başka kullanımlar için talep edilen taşınmazlar’ kamu idarelerine tahsis ve devredilemez diyor. Yukarıda bahsettiğimiz gibi bu parselin kara kısmı yeni koruma amaçlı imar planında “park” olarak işaretlenmiş durumda. Bu nedenle artık Hazine’nin özel mülkü olmaktan da çıkmış, herkesin kullanımına açık bir kamusal alana dönüşmüştür. Buradan çıkarılacak sonuç, mülkiyeti Hazine’ye ait 112 ada, 1 numaralı parselin Adalar İlçesi koruma amaçlı imar planına göre park olarak kullanılması gerektiğinden, kamu idarelerine tahsis ve devrinin yapılamayacağı yönünde. Ayrıca Yönetmelik’te, imar plânıyla taşınmazın başka bir amaca ayrılması durumunda, daha önce yapılmış tahsisin kaldırılacağı belirtiliyor. Yani, söz konusu parselin Diyanet İşleri Başkanlığı’na tahsisi Adalar İlçesi Koruma Amaçlı İmar Planı’ndan önce yapılmış olsa dahi, bu tahsisin amacı yürürlükteki imar planında gösterilen kullanım kararına aykırı ise tahsisin kaldırılması gerektiğini yine aynı yönetmelikten yola çıkarak söyleyebiliriz.

Aynı yönetmeliğin ele aldığı bir diğer önemli konu, imar planı olsun ya da olmasın, kıyı tanımına giren yerleri ilgilendiriyor. Kıyıların başka bir kamu kurumuna tahsis ve devrinin yapılması, Yönetmeliğe göre mümkün değil.

Söz konusu arazinin kıyı tarafında kalan kısmı için henüz bir imar planı kararı yok. Adalar İlçesi, Cumhurbaşkanlığı kararı ile ilan edilen Marmara Özel Çevre Koruma Bölgesi kapsamına dahil edilince, imar planlarını hazırlama yetkisi de İBB’den Çevre, Şehircilik ve İlkim Değişikliği Bakanlığı’na (ÇŞB) geçti. Cumhurbaşkanlığı’nın bu kararına karşı da dava açıldı ve hukuki süreç devam ediyor. ÇŞB tarafından askıya çıkarılan imar planları kıyıları plan dışında tuttuğu için, bu yer de dahil Adalar İlçesi’nin bütün kıyılarının ne şekilde planlanacağını henüz hiçbirimiz bilmiyoruz. Adalar’ın kıyıları henüz planlanmamış olduğu için şu anda belirsiz olsa bile bildiğimiz bir şey var ki o da kıyılarımızın, “kıyıda yapılabilecekler” dışında bir kullanıma ayrılmasının mümkün olmadığıdır. Kıyıdaki kullanımların ve bu kullanım kararlarını belirleyen genel esasların neler olduğunu ise 1990 tarihli Kıyı Kanunu düzenliyor. Kıyı Kanunu’nun ortaya koyduğu genel esaslara göre, kıyılar ‘Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır’, ‘Herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır’ ve kıyılarda ‘Hiçbir yapı yapılamaz; duvar, çit, parmaklık, tel örgü, hendek, kazık ve benzeri engeller oluşturulamaz’. Buna karşılık, plan yetkisi kimde olursa olsun, kıyılarda imar planı kararları ile yapılabilecekler diye uzunca bir liste Kıyı Kanunu’nda verilmiş durumda. Bu noktada hatırlamamız gereken bu arazinin, evrensel değeri olan ve ender bulunması nedeniyle kamu yararı açısından mutlaka korunması gerekli olan özelliklerinden dolayı 1. Derece Doğal Sit alanı olarak tescil edilmiş olduğu ve bu yerin kullanım kararları belirlenirken bu statüsünden kaynaklanan kısıtlayıcı kuralların da göz önünde tutulması gerektiği. 1. Derece Doğal Sit olan kıyılarda yapılabilecekler, dolayısıyla, sınırlandırılmış vaziyette.

1. Dereceye sahip doğal sit alanlarında, ‘1/25.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı veya 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı doğrultusunda hazırlanacak projesine göre ilgili koruma kurulundan izin almak koşulu ile halka açık rekreasyon amaçlı günübirlik tesisler (lokanta, büfe, kafeterya, soyunma kabinleri, WC, gezi yolu, açık otopark ve benzeri) ile alanın ve çevrenin özelliklerinden kaynaklanan faaliyetlerin korunması ve geliştirilmesi amacına yönelik yapıların (iskele, balıkçı barınağı, bekçi kulübesi ve benzeri) yapılabileceği’ düzenlenmiş durumda[2]. 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı Adaların kıyı alanları için yapılmamış vaziyette ve 1/25.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı da mevcut değil.

Peki hazine mülkiyetindeki bu arazinin kıyıda kalan kısmı kamu-dışı, özel şirketlere, vs., kiralanabilir mi, tahsis edilebilir mi veya kullanım hakkı verilebilir mi? Bu soruyu da yine arsanın kıyı ve doğal sit alanı özelliklerini dikkate alarak cevaplayabiliyoruz. Bunun için 2013 yılında yürürlüğe giren ve Tabiat Varlıkları ve Doğal Sit Alanları ile Özel Çevre Koruma Bölgeleri’nde Bulunan Devletin Hüküm ve Tasarrufu Altındaki Yerlerin İdaresi Hakkındaki Yönetmeliğe bakmak gerekiyor[3]. Bu yönetmelik, doğal sit alanı olarak tescil edilmiş, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki kıyı alanlarını da kapsıyor. Yani Çam Limanı olarak bildiğimiz yerin kıyısı bu yönetmeliğin kapsamına giriyor. Devlet, hüküm ve tasarrufu altındaki bu koruma altına alınmış olan yerlerin kiralanması, ön izin verilmesi, kullanma izni verilmesi, ecrimisil, tahsis, işletme hakkı verilmesi, işletilmesi, işlettirilmesi ve tahliyesi işlemlerini yapabiliyor. Koruma altına alınmış kıyılar söz konusu olduğunda Kıyı Kanunu ve

Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğe uygunluk ve kıyıların kamunun kullanımına açık tutulması kaydı ile buraların İdarece kiralanabilmesi mümkün.

Yukarda bahsettiğimiz 728 sayılı İlke Kararı’na göre 1. Derece Doğal Sit alanı olan kıyılarda yapılabilecek kullanımlar sınırlandırılmış olduğundan sadece ‘halka açık rekreasyon amaçlı günübirlik tesisler (lokanta, büfe, kafeterya, soyunma kabinleri, WC, gezi yolu, açık otopark ve benzeri)’ ve ‘alanın ve çevrenin özelliklerinden kaynaklanan faaliyetlerin korunması ve geliştirilmesi amacına yönelik yapılar (iskele, balıkçı barınağı, bekçi kulübesi ve benzeri)’ hizmetleri kapsamında kiralamanın yapılabileceğini anlıyoruz. Bu işlevlerin karara bağlanması ve hayata geçirilebilmesi için önce 1/25.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı veya 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı doğrultusunda hazırlanacak projesine göre ve ilgili koruma kurulundan izin almak gerekiyor.[4]

Tekrarlamakta fayda var: burası 1. Derece Doğal Sit Alanı olduğu için 728 sayılı İlke Kararı’na göre korumaya yönelik bilimsel çalışmalar dışında bitki örtüsü, topografya, silüet etkisini bozabilecek, tahribata yönelik hiçbir eylemde bulunulamaz ve kıyı olduğu için de kamunun kullanımına açık tutulması gerekir.

Adalar İlçesi’nin her ne kadar davaya konu olmuş olsa da halen yürürlükte olan Koruma Amaçlı İmar Planı, yukarıda bahsettiğimiz gibi adaların kıyı kesimlerini plan kapsamı dışında bıraktığından, Adalar’ın kıyılarında nerede ne yapılacağını henüz bilmiyoruz. Adalar İlçesi için ÇŞB tarafından yapılan koruma amaçlı imar planlarında kıyıların plan dışında bırakılmasının taşıdığı riskler ve sakıncalar nedeniyle Adalılar, Bakanlık’a karşı açtıkları davalarda ana argüman olarak bu konuyu vurguladılar. Çam Limanı özelinde yaşanan bu gelişmelerden, Adalılar’ın kıyılara ilişkin bu belirsizliğe dair kaygılarının ve açtıkları davalarda buna ilişkin olarak ileri sürdüğü argümanlarının ne kadar haklı olduğunu bir kez daha görüyoruz.

Özetleyecek olursak, mülkiyeti Hazine’ye ait 112 ada, 1 numaralı parselin kara kısmı 1. Derece Doğal Ait Alanı olduğu ve imar planında park alanına ayrıldığı için, buranın park kullanımı dışında plaj işletmesi de dahil başka bir kullanıma özgülenmesine yol açacak herhangi bir tasarrufta bulunulamaz. Çam Limanı kıyı parselindeki doğal sit olan park alanında yapılabilecekleri tariflemesi bakımından Adalar İlçesi Koruma Amaçlı İmar Planı 1/1000 plan hükümlerinde ‘Yeşil Alanlar’ başlığında ‘Doğal sit içinde kalan Park ve Yeşil Alanlar’ için alınmış karar çok önemli; buralar, denilmekte, ‘doğal yapısı aynen korunacak, sadece basit düzenlemeler yapılabilecek alanlar olup peyzaj çalışmaları ekolojik restorasyon sağlayacak şekilde, biyoçeşitlilik niteliği göz önünde bulundurularak yapılacaktır.’[5]

Bu parselin kıyı kesimi ise aynı zamanda 1. Derece Doğal Sit Alanı ve silüetini, topografyasını ve bitki örtüsünü bozacak hiçbir faaliyette bulunulmaması gereken bir yer. Bu haliyle ve doğal dokusuna da uygun olarak halkın kullanımına açık tutulması ve bu alana ilişkin imar planı kararları üretilmeden Hazine tarafından hiçbir tasarrufta bulunulmaması en temel talebimiz. Adalar gibi tarihi, doğası ve silüet değerleri açısından nadide bir yerin, bu özelliklerini görmezden gelecek ve bu niteliklerine zarar verecek genel geçer kurallara göre karar üretilmemesini ve Adalar’ın kıyılarıyla birlikte korunan tarihi ve bedii değerlerine saygı gösterilmesini bekliyoruz. Kritik olan ve gidişatı belirleyecek gelişme ÇŞB tarafından yapılmış olan Adalar İlçesi Koruma Amaçlı İmar Planı’na açılmış olan davanın seyri olacak.

Yazının başından beri Çam Limanı’nda yer alan bu kıyı parselinde niye bir tahsis söz konusu olmuş, böyle bir yerde ne yapılabilir ki Diyanet Başkanlığı bu yer ile ilgilenmiş olabilir gibi sorulara odaklandık. Kamusal bir alan olan bir deniz kıyısını konuşurken çok sayıda kanun ve yönetmelikler arasında gidip geldik. Oysa bir deniz kıyısının, belli koşulları sağladığı takdirde denizcilik, deniz ulaşımı ve balıkçılık gibi deniz kıyısından başka yerlerde yapılamayacaklar dışında hiçbir başka kullanıma özgülenmemesi mümkün. Bu tamamen bir politika konusu. Deniz kıyıları herkesin serbestçe kullanabileceği, yararlanabileceği, üzerinde gerekli olanlar dışında, turizm amaçlı hiçbir yapının, inşaatın, plaj aksesuarlarının olmadığı, doğal dokusuyla keyfine varılan ve taşıdığı bu elle tutulamaz değerleri nedeniyle herkes tarafından korunan ve kollanan yerler olarak bırakılabilir. Adalılar’ın ‘Kıyılar Halkındır’ diyerek Heybeli Çam Limanı’nı korumak için yaptıkları yürüyüşler, yazdıkları yazılar, açtıkları davalar, ümit ediyoruz ki yaygınlaşacak ve herkese kıyıları doğal haliyle korumanın ne kadar önemli olduğunu düşündürecek.

Heybeliada Çam Limanı’nın tam da nadir güzellikte ve şifalı, tarihi bir yer olduğunu bilmeyenlere tekrar tekrar anlatmak çok önemli; bu bakımdan bu yerin ticari faaliyetlere konu edilememesi gerekir. Öbür taraftan Anayasamıza göre kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altında ve sahipsiz yerlerden olduğunu bir kez daha vurgulamalıyız. Kıyılar, özel mülkiyete konu edilemezler. Kıyılar, kıyıya özgü kullanımlar dışında herhangi bir amaçla bir kişiye, bir kuruma veya bir ticari işletmeye tahsis edilemezler, kiralanamazlar, devredilemezler. Kıyılar, kıyıya özgü kullanımlar için kiraya verilse veya tahsis edilse bile bu alanlar kamunun kullanımına ve yararlanmasına açık tutulmak zorundadır. Denizlerimiz, göllerimiz ve akarsularımızın kıyıları ve bu kıyıları çevreleyen sahil şeritlerinin, kamu yararı gözetilerek halka açık yerler olarak korunmasını istemek Anayasal hakkımızdır.


[1] Kamu İdarelerine Ait Taşınmazların Tahsis ve Devri Hakkında Yönetmelik (2006) amacı “kamu idarelerinin mülkiyetlerindeki taşınmazların birbirlerine bedelsiz olarak tahsis ve devri ile; Hazine’ye ait taşınmazlar ile Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerin kamu idarelerine tahsis ve devir işlemlerinin usul ve esaslarını belirlemek” şeklinde tarif edilmiş.

[2] Bu düzenleme Kültür Ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun Doğal (Tabii) Sitler, Koruma Ve Kullanma Koşulları İle İlgili İlke Kararı’nda – 728 nolu İlke Kararı  – yapılmıştır.

[3] Bu Yönetmeliğin amacı, ‘sınırları kesin olarak belirlenmiş olan tabiat varlıkları ve doğal sit alanları ile özel çevre koruma bölgelerinde yer alan; Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerin kiralanması, ön izin verilmesi, kullanma izni verilmesi, ecrimisil, tahsis, işletme hakkı verilmesi, işletilmesi, işlettirilmesi ve tahliye işlemlerine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.’

[4] 728 saylı İlke Kararı.

[5] Adalar Belediyesi 1/1000 Planlar, 1/1000 Ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planları 01,

Plan Hükümleri, slayt sayfa no: 37 https://adalar.bel.tr/wp-content/uploads/2023/08/1692252396.pdf


Yayınlanma Tarihi: 06 Şubat 2024  /  Son Güncellenme: 07 Şubat 2024


Bu yazı hakkında yazarımıza ve editörlerimize iletmek istedikleriniz mi var?
Aşağıdaki formu kullanarak kendisine ulaşabilirsiniz.
(Bu formdaki bilgiler, yazarımız ve editörlerimizin mail adreslerine iletilecektir.)


Çerezleri Yönetin!

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.

Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.