Paylaş
Tüm Sayılar      2024      Sayı 232 – Ekim 2024      Hiç Geçmişi Düşünür Müsünüz?

Hiç Geçmişi Düşünür Müsünüz?


Bilmem ki bir tek ben mi böyleyim, yoksa herkes mi yapar? Bazen bir film izlerken, bana ilginç gelen bir konuşmaya takılırım mesela. Tıpkı okuduğum bir kitapta takıldığım ilginç bir sözün altını çizer gibi, hayali bir çizgi çekerim altına, atarım beynimdeki tıkış tıkış hayali çekmecelerden birine. Çok gençken bunu bilinçsizce yapardım. Ama artık yeri zamanı geldiğinde kullanmak için olduğunun farkındayım. Biliyor musunuz, Tibetli Hekim Lama’lar şifalı otların adlarını ve neye yaradıklarını unutmamak için böyle bir yola başvururlarmış. Beyinlerinde bir dolu çekmece olduğunu hayal ederek onları numaralandırırlar ve böylece oradaki otun adını da işlevini de hiç unutmazlarmış.

Benim bunu bilinçli olarak yaptığım söylenemez. Ayrıca o çekmece kavramını benim yaratmadığımı da sonradan öğrendim. Yapı olarak pek düzenli değilimdir ve de beynimdeki o çekmeceler, arada düzenlemeye çalışmama rağmen, hep tıkış tıkış, karman çormandırlar. Ama henüz bir şeyleri bulamadığım olmadı… Allaha şükür. Sanırım bugün biraz felsefe modundayım. Bir de bu aralar insan beynine takıldım. Ki insanoğlu ancak %10’unu kullanıyormuş. Bir de hepsini kullanmayı öğrenebilsek kim bilir neler yaşarız. Neyse, uçmayayım şimdi. Benim beynime gelince; sürekli bir yerlere gidip geliyor, çekmecelerini karıştırıyor, arada birine takılıyor. Altını çizdiklerimdeyim en çok, kimi ön plana çıkıyor, kimi geriye itiliyor. Mesela bu aralar kulağıma çalındıktan sonra epey kafa yorduğum şöyle bir konuşmayla örnekleyeyim… Üstelik daha yeni tıkılmıştı çekmeceye, zamanıymış demek ki çıkıp yazılası geldi birden…

“Ne düşünüyorsun?” “Geçmişi…” “Neden?” “Hoşuma gidiyor” “Düşünme. Ne gerek var? Daha gençsin, nasıl olsa yaşlandığında en çok yapacağın şey bu değil mi?” İşte buna verilen cevap ilginç: “Yaşlandığımda, geçmişi düşününce her şeyi doğru hatırlamayabilirim. O yüzden arada sırada geçmişi düşünür, yaşadığım ve yaptığım, veya yapamadığım şeyleri, tek tek gözümün önüne getirir, bu güne nereden nasıl geldiğimi sorgularım.” “Peki geçmişte yaşamak gibi olmuyor mu bu?” “Hayır, daha çok gözlemlemek gibi oluyor, hatta gelecek için egzersiz yapmak gibi. Ve kendimle barışmamı sağlıyor.”

Pek hoşuma gitti. Pek doğru buldum. Geçmişten bu güne gelirken yaşanan deneyimler, yapılan hatalar, acılar, mutluluklar… Geçilen yollar… O noktadan bu noktaya binbir şekilde dallanan, çatallaşan, köşeler dönen, inip çıkan yollar… Bizi şimdiki hâlimize getiren yollar… Arada bir düşünülüp sorgulandığında neler neler katabilir geleceğimize, ki ölüm anına kadar var.

Her geçen, yok olup biten bir geçmiş sayılarak silinip gidecekse, neden yaşansın bunca şey? Neden bu kadar farklı olsun herkesin yolu? Neden kimi zaman birleşsin yollar, kimi zaman ayrılsın? Neden önemli olsun ilişkiler? Haklar, paylaşılanlar, sevgiler, nefretler, acılar, başarılar, yenilgiler..? Güzellikler?

Geçmişte yaşananlar değil mi günümüzü oluşturanlar? Ve günümüzdekiler değil mi geleceği hazırlayanlar? Unutulabilir istenirse, ama yadsınabilir mi? Ki bir yapının temelinden damına kadar, onu oluşturan her bir malzeme gibidir. Ve de her birinin tek tek seçilerek iç içe, yan yana, üst üste bir araya getirilmesi gibidir… Geçmişimiz…

İnsan yaşadığı sürece arada bir gerilere bakıp düşünmeli. Hatırlamalı, sık sık yeniden… Her şeyi… Ne zamandı? Nasıldı? Kimdi? Kimdim? Neredeydi? Neredeydim? Neler yaptım? Neler gördüm? Nasıl yaptım? Ne dedim? Ne dedi? Hangi acıları, hangi mutlulukları yaşadım? Hangi yollardan geçtim? Özellikle bu… Yani buraya gelmek için hangi yollardan geçtim? Ki sonra bağlasın; vardığım yer neresi? Nereye varmak istiyorum? Daha ne kadar gidebilirim?

Keşke olabilse de önce fert fert yapsa insan bunu, sonra aile, sonra toplum sonra ülke, sonra dünya olarak… Önce kendiyle barışsa insan hatasıyla sevabıyla, “Ben nasıl böyle oldum?”un cevabını verse, sonra da külliyen dünya insanları. Ki hâlâ yadsınan geçmişler yüzünden, çözümü olmayan düğümler oluşturuluyor, dünden gelen günde, geleceğe giden yollarda.

Gün geçmiyor ki insanlık sarsılmasın, hâlâ geçmişten gelen çözülmemiş düğümlerin neden olduğu kargaşayla. Ne yazık… Hâlâ kendiyle barışamadı insanlık… ki barışsın birbiriyle de. Sindirilemiyor geçmiş. Paylaşılamıyor dünya.       Ah düşündükçe daha neler neler geliyor aklıma… Bir geçmişi düşünmek kavramından çıkarak yola… Dünyadaki insanların hepsi aynı geçmişten geldiğini anlasa, aynı şeylere inansa, sınırlar olmasa, her yer herkesin olsa, herkes herkesi sevse, tüm silahlar yok edilse, artık hiç savaş olmasa… sa… sa… se… se…

Eskiden Şenay’ın söylediği bir şarkı vardı, yaşıtlarım iyi bilirler:

“Bütün dünyaa buuna inansaa bir inansaa, hayat bayram oolsaaa… İnsanlar eel ele tutuşsaa biirlik olsaaa, uzansa soonsuzaaaa….” Son söz: Keşke…


Yayınlanma Tarihi: 08 Ekim 2024  /  Son Güncellenme: 08 Ekim 2024


Bu yazı hakkında yazarımıza ve editörlerimize iletmek istedikleriniz mi var?
Aşağıdaki formu kullanarak kendisine ulaşabilirsiniz.
(Bu formdaki bilgiler, yazarımız ve editörlerimizin mail adreslerine iletilecektir.)


Çerezleri Yönetin!

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.

Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.