Paylaş
Tüm Sayılar      2024      Sayı 231 – Eylül 2024      Prens Adaları’nın Yüz Yıl İçinde Değişen Çehresi

Prens Adaları’nın Yüz Yıl İçinde Değişen Çehresi

Yüksek Mimar


19.yüzyılın sonları 20. yüzyılın başlarında fotoğrafın gelişimiyle kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte doğanın ve nesnelerin olduğu gibi kaydedilerek çoğaltılması dönemin belirleyici bir özelliği olarak öne çıkmıştır. Bu teknolojik gelişimin sonucunda, “Batılı Gezginlerin” özellikle doğuya merak ve özlemleri ile Oryantalizm’in izlerini sürme arzuları, özellikle İstanbul’un otantik ve masalsı dokusunu anlamak anlatmak ve belgelemek için önemli bir fırsat sundu. Seyyahlar fotoğraf dana önceki yıllarda gravürlerle İstanbul’u betimlerken, fotoğrafın gelişimi ile kartpostalların yaygınlaştığı ve dönemin modern posta hikayelerinin anlatıldığı aşamaya geçildi.

Bazen bir manzara orada yaşayanların hayatları için bir dekordan ziyade ardında mücadelelerinin, başarılarının ve kazalarının vuku bulduğu bir perde gibidir. Orada yaşayanlarla birlikte perdenin ardında olanlar için köşe taşları artık yalnızca coğrafi değildir, aynı zamanda biyografik ve kişiseldir.”

Manzaralar, John Berger, Metis Yayınları, 2019

  

19.yüzyılın sonları 20. yüzyılın başlarında fotoğrafın gelişimiyle kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte doğanın ve nesnelerin olduğu gibi kaydedilerek çoğaltılması dönemin belirleyici bir özelliği olarak öne çıkmıştır.

Bu teknolojik gelişimin sonucunda, “Batılı Gezginlerin” özellikle doğuya merak ve özlemleri ile Oryantalizm’in izlerini sürme arzuları, özellikle İstanbul’un otantik ve masalsı dokusunu anlamak anlatmak ve belgelemek için önemli bir fırsat sundu. Seyyahlar fotoğraf dana önceki yıllarda gravürlerle İstanbul’u betimlerken, fotoğrafın gelişimi ile kartpostalların yaygınlaştığı ve dönemin modern posta hikayelerinin anlatıldığı aşamaya geçildi.

Osmanlı bu gelişimi “Saray Fotoğrafçılığı”yla desteklerken bireysel fotografçılarda stüdyolar açıp şehri kartpostallara taşımaya başladılar. 1895’li yıllar batıdan doğuya uluslararası seyahatlerin başladığı ve aristokrat sınıfın öncülüğüyle uzun konaklamalı eğlence yolculukların yapıldığı yıllardı. 1883 yılında Paris’ten İstanbul’a “Şark Ekspresi” ilk kez yolcu taşıdı. Yolcuların konforlu seyahatleri ve konaklamaları öngörüldüğünden 1895 yılında Pera Palas Oteli açıldı ve bu uzun demiryolu seyahatlerinin bir ve en önemli durağı da Haydarpaşa oldu.

Pera Palas’ta konaklanmanın diğer bir adımı, İstanbul’un yarı masalsı atmosferinde dönemin görkemine uygun otel olarak Büyükada’da planlanan Alexander Vallaury yapıtıydı (bugünkü adıyla Rum Yetimhanesi).

Osmanlı İmparatorluğu’nda fotoğrafçılık, 19. yüzyılın ortalarında başlamış ve hızla yaygınlaşmıştı. Buna o yıllarda Fransız fotoğrafçılar önayak olmuşlardı. Bu dönemde, Osmanlı Devleti modernleşme hareketlerine hız vermiş ve batıdaki yaşam biçimini ile teknolojik gelişmeleri takip etmekteydi. İlk yerli fotoğrafçılar arasında, Sultan Abdülaziz döneminde saray fotoğrafçısı olarak görev yapan Vasilaki Kargopoulos ve Pascal Sébah gibi isimler öne çıkmaktaydı. Bu fotoğrafçılar, İstanbul’un ve Osmanlı coğrafyasının çeşitli bölgelerinin fotoğraflarını çekerek dönemin sosyal ve kültürel yaşamını belgelediler.

Kartpostalların gelişimiyle birlikte ortaya çıkan “Osmanlı Kartpostal” baskılarının en önde gelen yayımcı ve fotografçısı Max Fruchtermann’dı. Kendisi ve ailesi fotoğrafın henüz gelişim yılları olan 1860’lı yıllarda özellikle İstanbul Seyahatnamelerinin ve gravür sanatçılarının macera hikayelerine kapılarak İstanbul a gelmiş, Fruchtermann da Galata’da ilk stüdyosunu açmıştı. Yıllarla neredeyse İstanbul’un birçok köşesinin yüzlerce fotoğrafını kartpostal formatında çekmiş bunların postcard (kartpostal) olarak tüm Avrupa’da kullanımıyla şehir bir anda batı dünyasının odak merkezi olmuştu. Olağanüstü konu çeşitliliği şehir silüetleri ve gündelik yaşamın anlatımından oluşan kartpostalları milyonlarca basılıp satıldı. Ardından Sultan tarafından destek bulan Sebah-Joaillier, Kargopoulos, Abdullah Frères gibi fotoğraf sanatçıları da Fruhtermann’ın yolundan giderek köşe bucak İstanbul’u belgelediler.

İstanbul’da Tarihi Yarımada’nın tepelerinden dört yüz elli yıllık Osmanlı’nın imparatorluk izlerinin fotoğraflanma yarışı, daha sonra “Prens Adaları”na ve oradaki gündelik hayata da yöneldi. Adalar ise o dönemde Rum köylerinden devşirilip batılılaşmanın da gelişimiyle farklı bir kimlik kazanmış, dönemin sayfiye dokusuyla beslenen elit bir hayata tanıklık ediyordu. Bu değişim gelecek nesillerin fotoğraf belleği adına önemli bir fırsattı. Hâliyle Prens Adaları da bu “Foto Kartpostal” hikayelerinden nasibini aldı. Bu çekimler birçok fotoğrafçı ve kartpostal üreticisi için ilham kaynağı olmuştu. Bu dönemde, Adalar’ın doğal güzellikleri, panoramaları ve tarihi yapıları ile değişimin peşinde gündelik yaşam, fotoğrafçılar tarafından büyük bir ilgiyle belgelenmiştir.

Sebah-Joaillier gibi ünlü fotoğraf stüdyoları, İstanbul’un çeşitli bölgelerinde olduğu gibi Adalar’da da önemli çalışmalar yapmışlar albümler hazırlamışlardı. Adalar’da çekilen bu fotoğraflar, genellikle Büyükada, Heybeliada, Burgazada ve Kınalıada’nın eşsiz manzaralarını, tarihi köşklerini yollarını sahillerini ve doğasını yansıtıyordu. Özellikle Büyükada’daki Aya Yorgi Kilisesi, Splendid Oteli, Saat Meydanı, Mihran Azaryan’ın yeni Vapur İskelesi Büyükada Sahil şeridi ve Heybeliada’daki Ruhban Okulu ile Askeri Lise gibi yapılar, kartpostallarda sıkça yer aldı. Bu kartpostallar, sadece birer hatıra değil, aynı zamanda dönemin sosyal ve kültürel yaşamına dair önemli belgeler olarak da değerlendirilmektedir. Günümüzde ise bu nostaljik kartpostallar, koleksiyoncular ve tarih meraklıları için büyük bir değer taşımaktadır.

Adalar Müzesi’nde yeni açılan sergideki eski kartpostal fotoğrafları yaklaşık 1890 -1970’li yılları süresince çeşitli zaman aralıklarında farklı fotografçılar tarafından Adalar’da çekilmiş fotoğrafları içeriyor. Başta M. Fruchtermann, Abdullah Biraderler Viçen, Hovsep ve Kevork, Pascal Sabah, (Sabah&Joaillier), Guillaume Berggren ve Bogos Tarkulyan olmak üzere o günlerin yalın atmosferini, florasını, sokak ve insanlarını ve en önemlisi yıllara meydan okuyarak yaşayan ahşap yapılarını yansıtan sanatçıların kartpostallarının hemen yanında, birebir aynı koordinat ve açılardan çekilmiş replikalar açıklamalarıyla yer alıyor. Karşılaştırmalı panolar şeklinde sergilenen görsel farklılıklar, aslında değişimin dönüşümün kaybolan değerlerin aynası olarak karşımıza çıkıyor.

Söz konusu görselleri karşılaştırdığımızda zamanın ve değişimin etkileri ile gerek sosyo-politik gerekse kültürel farklılıkları çarpıcı bir şekilde görmek mümkün. Bu kareler, gündelik ve kültürel ve yaşantımıza paralel geliştirdiğimiz gerçekler ile yüz yüze gelmemizi sağlayan öyküleri yorumsuz anlatıyor.

Adalar Müzesi Geçici Sergi Salonu’nda yer alan Prens Adaları’nın Yüz Yıl İçinde Değişen Çehresi sergisini 19 Eylül’e kadar gezebilirsiniz.


Yayınlanma Tarihi: 10 Eylül 2024  /  Son Güncellenme: 10 Eylül 2024


Bu yazı hakkında yazarımıza ve editörlerimize iletmek istedikleriniz mi var?
Aşağıdaki formu kullanarak kendisine ulaşabilirsiniz.
(Bu formdaki bilgiler, yazarımız ve editörlerimizin mail adreslerine iletilecektir.)


Çerezleri Yönetin!

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.

Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.