Paylaş
Tüm Sayılar      2024      Sayı 232 – Ekim 2024      Hafıza Mekânı olarak Heybeliada Ruhban Okulu

Hafıza Mekânı olarak Heybeliada Ruhban Okulu

Prof. Dr.


 

Hafıza Mekânı olarak Heybeliada Ruhban Okulu neden kapatıldı? Yeniden açılabilir mi?

Karakutu Derneği’nden* Umut Azak’ın yürütücülüğündeki, Heybeliada İnönü Evi Müzesi’nde düzenlenen “Semtlerle Şehrin Hafıza Katmanları: Adalar Atölye Dizisi”** kapsamında 17 Mart 2024’te, “Hafıza Mekânı olarak Heybeliada Ruhban Okulu” başlıklı bir atölye ve gezi gerçekleşti. Atölyenin konuğu, Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden, Prof. Dr. Elçin Macar’dı. Macar’ın rehberliğindeki Ruhban Okulu ziyaretiyle devam eden atölyede, okulun iç ve dış siyaset bağlamındaki tarihsel evrimi ve bir hafıza mekânı olarak anlamı, zengin arşiv belgelerinin ışığı altında ele alındı. Macar, atölyede değindiği temaları Adalı Dergisi için özetledi:

Heybeliada Ruhban Okulu, adanın her zaman ilgi çeken, en görkemli binasıdır. Ertesi gün açılabilecek kadar hazır hali, her zaman düzenli ve özenli bahçesi, ruhban mezarları, dünyaca ünlü kütüphanesi ile dikkat çeken, bir o kadar da merak edilen, bir mekândır.

Kapatılmasaydı, bu kadar konuşulur muydu, emin değilim. Neden kapatıldı, kapatılma kararı haklı mıydı, haksız mıydı, yıllardır tartışıldığı için bunlara girecek değilim. Ancak Rum cemaati açısından bakıldığında, kendi ülkelerinde kendi din adamlarını yetiştirememeleri gerçeği ile karşı karşıyayız. Rum Patrikhanesi, kendi bünyesinde çalıştırmak ve dünyada kendisine bağlı bölgelere göndermek üzere, merkezinde ve kendi çatısı altında din adamı yetiştirememekte, bu da onu ruhban tedariği açısından başta Yunan Kilisesi olmak üzere diğer kiliselere bağımlı hale getirmektedir.

Ruhban yetiştirdiği için ve Hristiyanlıkta da din adamı çok önemli ve belirleyici olduğu için Ruhban Okulu diğer okulların yarattığı hafızaya göre daha güçlü bir hafıza mekânıdır. Pierre Nora‘ya göre hafıza mekânları anımsadığımız şeyler değil fakat hafızanın mayalandığı yerlerdir, geleneğin bizzat kendisi değil onun laboratuvarıdır. Rumlar açısından 1971’den beri bu mekân aynı zamanda mağduriyeti simgelemektedir.

Yıllarca Patrikhane’nin itirazlarını, okulun yeniden açılması isteklerini görmezden gelmiş hükümetler, dışarıdan eleştiri geldiğinde, Patrikhane’nin bir “Türk kurumu” olduğu söylemini kullanıp, dolayısıyla konunun Türkiye’nin bir “iç işi” olduğunu vurgularken; bu “Türk kurumu”nu Yunanistan’a karşı, sanki “yabancı” bir kurummuş gibi, “karşılıklılık” ilkesi çerçevesinde ele aldıklarını açıkça dile getirmişlerdir.

Oysa okul, 1844’te açılmış, Lozan imzalanırken faaliyetine devam eden, Lozan’dan sonra da bu faaliyetini 48 yıl daha sürdüren bir okuldu. Türkiye Lozan’a aykırı hukuki düzenleme yapamayacağına göre, okulun kapatılma nedeninin hukuki olmaktan çok siyasi olduğunu tahmin etmek güç değildi. Onikiada’nın son Türk okulu Süleymaniye Medresesi ile Ruhban Okulu’nun kapatılmalarının aynı dönemde gerçekleşmesi bir tesadüf olmasa gerek.

Okulun kapatılma kararından sonra, açılmasının önündeki engeller sayılırken çeşitli gerekçeler öne sürülmüştür: Anayasaya, YÖK yasasına, laikliğe aykırılık gibi. Temel argüman, askeri ve dini yüksek öğretimin sadece devlet eliyle verilmesi gerektiğiydi. Konunun bir milli güvenlik sorunu, Ruhban Okulu’nun “Megali İdea’nın harp okulu” olduğunu söyleyenler de olmuştu.

Laik olduğunu iddia eden bir devletin bu işi nasıl çözmesi gerektiği sorusu, başlı başına çetrefilli bir duruma işaret ediyor. Yine bugünlerde olduğu gibi, 2009’da da Ruhban Okulu’nun geleceği, açılıp açılmayacağı tartışılıyor ve anayasal, yasal engellerden söz ediliyordu. Patrikhane’nin talebi geçmişteki statüsüyle yani Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde bir azınlık okulu olarak açılması yönündeydi. Ben ise Batı ülkelerinde olduğu gibi “seminer” denilen her bir dinî kurumun kendi ruhbanını yetiştirdiği bir iç okul modelini önermiştim. YÖK bünyesinde sakallı ve özel ruhban kıyafetleriyle eğitim alacak öğrencilerin sorun olarak görüleceğinden de emindim. Ayrıca laik bir devletin böyle bir eğitim vermemesi gerektiğini çünkü gerçekten laik devletin din eğitimine müdahil olamayacağını, en iyi formülün Patrikhane’nin bu işi kendi içinde çözmesi, Milli Eğitim Bakanlığı’nın da denetim işlevini yerine getirmesi olduğunu söylemiştim. En radikal önerim ise, verilecek diplomanın sadece ruhban olmak için geçerli olmasını dile getirmemdi. (Habertürk, 3 Temmuz 2009) Bu önerim, “ne kadar aceleleri varmış” şeklinde karşılık bulmuştu. Ancak ben bu öneriyi yaptığımda, devletin zaten böyle bir uygulaması olduğunu bilmeden yapmıştım!

Eski YÖK başkanı Prof. Dr. Kemal Gürüz’ün Aklımdan Başka Silahım Yok ki başlıklı anılarında şunları okuyoruz (s. 261): “Diyanet İşleri Başkanlığı’nda çalışan, imam hatip lisesi mezunları üniversite sınavında başarılı olamıyordu. Daha önce örgün öğretim kurumu olarak kurulan iki yıllık ilahiyat meslek okullarını kazananların da bu okullara devam imkânı yoktu. Açıköğretim ilahiyat önlisans programı, Diyanet İşleri eski başkanı Prof. Dr. Sait Yazıcıoğlu’nun başkanlığında, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi ile birlikte geliştirilip yürürlüğe konmuştur. YÖK Yürütme Kurulu’nun 11 Temmuz 1997 tarihli … kararıyla, Diyanet İşleri Teşkilatı’nda görevli tüm İHL mezunlarına bu programa sınavsız giriş hakkı tanınmıştır. Bu programı başarıyla tamamlayanlara verilen diplomalara diyanet hizmetleri dışında geçerli olmadığı ibaresi konmuştur.”

Artık, köprünün altından çok sular aktı. Anayasaya, YÖK yasasına aykırılık iddialarının hiçbir dayanağı kalmadı. Çünkü yıllardır, vakıflar özel yüksek öğretim kurumları açıyorlar. Bunların içinde, İbni Haldun, Sabahattin Zaim, Fatih Sultan Mehmet, İstanbul 29 Mayıs, İstinye, Şehir (üniversite kapatıldı) üniversitelerinin “ilahiyat” ya da ‘İslami İlimler’ fakülteleri mecvut. Bu durumda Ruhban Okulu’nun bünyesinde barındıran Heybeliada Rum Ruhban Mektebi Vakfı’nın bir üniversite veya yüksek okul açmasının önünde bir engel kalmamış olsa gerektir.


* 2014 yılından beri düzenlediği hafıza çalışmaları programları ve hafıza yürüyüşleriyle, gençlerin insan hakları ve demokratik değerler konusunda duyarlılık kazanmalarını hedefleyen Karakutu Derneği hakkında ayrıntılı bilgi için, https://karakutu.org.tr, gelecek etkinlikler için @karakutuorgtr instagram hesabını takip edebilirsiniz.

** Karakutu @Heybeliada Semtlerle Şehrin Hafıza Katmanları: Adalar 1 atölye dizisi ile ilgili Adalı Dergisi’nin Mayıs sayısında yayınlanan yazıya buradan ulaşabilirsiniz: https://adalidergisi.com/tum-sayilar/2024/mayis-sayi-227/heybeliadada-bir-hafiza-calismasi-karakutuheybeliada/


Yayınlanma Tarihi: 08 Ekim 2024  /  Son Güncellenme: 08 Ekim 2024


Bu yazı hakkında yazarımıza ve editörlerimize iletmek istedikleriniz mi var?
Aşağıdaki formu kullanarak kendisine ulaşabilirsiniz.
(Bu formdaki bilgiler, yazarımız ve editörlerimizin mail adreslerine iletilecektir.)


Çerezleri Yönetin!

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.

Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.