Paylaş
Tüm Sayılar      2024      Sayı 230 – Ağustos 2024      Sokak Hayvanlarını Sahiplenmekle Başlayacak Her Şey!

Sokak Hayvanlarını Sahiplenmekle Başlayacak Her Şey!


Kamuoyunda “katliam yasası” olarak bilinen “Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” 30 Temmuz’da AKP ve MHP oylarıyla TBMM’de kabul edildikten sonra, 2 Temmuz tarihinde, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Büyük tepkilere neden olan ve nüfusun yüzde 85’inın onaylamadığı bu düzenleme, resmi olarak yürürlüğe girmiş olsa da kanunun nasıl uygulanacağına ilişkin pek çok soru işareti bulunuyor. Bu da hayvanların maruz bırakılacağı uygulamalara dair endişeleri artırıyor.

Bütün bu süreci ve bundan sonra ne yapılması gerektiğini Sahiplen İstanbul’un proje koordinatörü, Diş Hekimi Pınar Satıoğlu ile konuştuk.

Öncelikle bir değerlendirme almak istiyorum Pınar Hanım. Şimdi bu yasa yürürlüğe girdi. Bu ne anlama geliyor?

Kaba tabiriyle ölümü gösterip sıtmaya razı ettiler gibi bir durum yaratıldı sonuçta. Ötenazi diye başlayıp toplumda büyük bir infial yarattılar, ilgiyi oraya çektiler. Ancak biz bu yeni düzenlemede, önceki yasada var olan 6. maddeyi kaldıracaklarından şüpheleniyorduk başından beri. 2004 yılında çok büyük zorluklarla 5199 sayılı yasa içine dahil ettirdiğimiz bir uygulamaydı bu. Yani “Kısırlaştır, aşılat, yerinde yaşat” başlığı altında toplanan sokak hayvanları kısırlaştırılıp, aşılanıp, iç-dış parazitleri yapıldıktan sonra kendi yaşadıkları bölgeye geri bırakılıyorlardı. Bu bizim için çok önemliydi ve maalesef bunu kaldırdılar.  Asıl olan bu.  Şimdi tedavi ya da kısırlaştırma için belediye veterinerlerine ya da barınaklara getirilecek hayvanlar artık geri verilmeyecek. Ve bu konuda da belediyelere çok fazla baskı yapacakları söyleniyor.

Öte yandan mutlaka bazı ilçeler usulsüz toplama yapacaklar. Toplumun sinir uçlarıyla oynamaya çalışacaklar ama hepimizin serin kanlı olması lazım. Usulsüzlükleri kayıt altına alıp, gereken şikayetleri yapıp, hayvanları takip etmemiz gerekiyor.

Sizce bunu niye yaptılar? Yani siz nasıl algılıyorsunuz böyle bir yasanın çıkarılması için bu kadar hızlı hareket etmelerini? Yangından mal kaçırır gibi Meclis tatile çıkmadan yasayı onaylatmak için yapmadıkları kalmadı neredeyse…

Açıkçası gündem değiştirmek için yaptılar diye düşünüyorum. Çünkü toplumun ince ayarlarıyla oynamak memleketin gündemini çok değiştiriyor ve bunu da biliyorlar. Hayvan hakları mücadelesi artık bir politik duruş bence. İnsanlar seslerini çıkarıyor, “bu bir hayat, yaşam mücadelesidir” diyorlar. Mesela Gezi’de niye ağaçları kesmek istediler ve insanlar neden o zaman da direndi? Temeldeki soru aslında bu.

Hayvanların uyutulması ile bu sorun tamamen çözüleceğini söylüyorlar bu iddiaya ne cevap vermek istersiniz?

Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, ayrıca bütün pratiklere göre kanıtlanmış bir durum var; bir bölgede hayvanları öldürerek bir sorundan kurtulamazsınız. Bu son derece açık ve net. Böyle konuşmak biraz sert olacak ama onların hesabına göre düşündüğümüzde diyelim ki birinci, üçüncü ve beşinci yıllarda 2 milyon köpek öldürülmeye başlandı. 2 milyon köpek, beş yıl sonra 1 milyon 700 olarak zaten karşınızda duruyor olacak. Çünkü siz bu süreçte üretim çiftliğini kapatmayacaksınız, siz sahipli hayvanların kısırlaştırılmasını desteklemeyeceksiniz. Küçücük ilçemizde bile şu anda bütün sokak köpeklerimiz kısır ama tek sorun sahipli hayvanlar. Mesela Büyükada’da bir sahipli köpeğin üremesiyle şu an beş tane yavru bulunuyor. Kınalıada’da yine sahipli bir köpek doğum yaptı, sekiz tane yavrusu oldu. Demek istediğim bu hayvanların üremesiyle ilgili yeterli önlemleri almadığınızda sonrasında onları öldürerek hiç bir şekilde sorunu çözemezsiniz.

Evet biz de biliyoruz sokak hayvanlarının bu kadar fazla olması problem. Bir sürü sıkıntılar yaşıyorlar. Ortalama ayda beş yüz kedi köpek trafikte ölüyor çünkü aşırı derecede kontrolsüzlük var; şehirleşme, açlık, susuzluk, hastalıklar var bu çocukların maruz kaldığı. Bunun yanı sıra gerçekten insanlara saldıran, sürüleşmiş köpekler de var. Bu sorunu elbette biz de görüyoruz. Tabii ki ne çocuklarımızın yaralanmasını istiyoruz ne de bisikletli vatandaşlarımızın saldırıya uğramasını istiyoruz ama çözüm bu değil. Sorunun çözümünü gerçekten istiyorlarsa uygulanacak yol da bu değil.

Saldıran köpeklerden bahsettiniz siz de. Yasayı çıkaranların bu süreç boyunca en fazla ön planda tuttukları argüman buydu. Bu hayvanlar ile ilgili ne yapılmalı?

Zaten saldırgan olan hayvanları yıllardır biz bakım evlerine alıyoruz rehabilitasyon için.
Bu köpekleri saldırgan olarak yaftalıyorlar ama muhakkak altında bir neden yatıyor. Çok enteresan, insanlardaki gibi onlarda da şeker ya da tiroid sorunu olabiliyor mesela. Medikal bir durumdan kaynaklanabiliyor bu saldırgan halleri.  Kuyruğunda ya da pati altında bir yara olabiliyor. Bu hayvanın önce medikal olarak tedavisini yapıyor hekimler. Ondan sonra da mizaç testi yapılıp bakılıyor. Evet belki her ilçede, her yerde bu yok ama artık bu hayvanların rehabilitasyonu, Türkiye’nin gündemine 4,5 yıldır, yürütülen Sahiplen İstanbul Kampanyası ile girdi.

Bu konuyu birazdan detaylı konuşacağız, özellikle yapılması gerekenler anlamında ama yürürlüğe giren bu yasaya ilişkin şimdi nasıl bir süreç yaşanacak sizce? Mesela sokaklardan toplayacakları köpekleri koymayı planladıkları barınaklar yeterli değil ve gerekli sayıda barınağın inşası için 2028’e kadar süre veriliyor yasada…

Zaten barınakların zamanında yapılmaması bu sorunun bu kadar büyümesine yol açtı. Biz de her ilçede, her ilde bir Hayvan Geçici Bakım Evi ve Rehabilitasyon Merkezi’nin açılmasını istemiştik. Bunu 2004’te talep etmiştik. Fakat belediyelerin barınak yapma süreleri yapılmadığında uygulanacak cezalar sürekli ötelendi. “Tembel belediyeler” bu konuyla hiç ilgilenmediler. Dolayısıyla yeterli kısırlaşma hizmeti de olmadı. Biz bu aşamadan sonra her ilçede barınak yapılmasını tabii ki destekliyoruz ama bizim hayalimizdeki barınak,  içeri giren hayvanın çıkamayacağı, içerideki sayının giderek artacağı, bu sayı arttığı için de büyük problemlerin yaşanacağı ve sonuçta veteriner hekimlerin ötenazi seçeneğini kullanmayı seçecekleri bir yapıda olsun istemiyoruz tabii ki. Her ilçede barınak yapılması gerekiyor ama bakın onu bile 2028’e ötelediler. Bu da çıkarılan bu yasanın ne kadar ince ayarlı bir iş olduğunu düşündürüyor açıkçası. Çünkü gerçekten bu sorunun çözülmesini isteseler, zaten başta üretim çiftliklerini kapatma ve sahipli hayvanların kısırlaştırmalarının denetlenmesi taleplerimize yasada yer verirlerdi.  En ivedilikle bakım evlerinin yapılması için daha önceki süre 2022’ydi zaten. Onu 2025 yapsalardı yani 2028 yerine 2025 sonuna kadar bakım evi yapılması süresini uzatsalardı, bu bile bir şeydi ama var olan hali zaten olayı çıplaklığıyla gösteriyor. Benim gördüğüm bu hayvanları daha toplarken öldürecekler yani.

Bu yeni kanunda en içerlediğim şey ise “Yerel Hayvan Koruma Gönüllüsü” kartlarımızın iptali oldu. 2004’te bu kartlar çıktıktan sonra hiçbir karşılık beklemeden ilk alanlardan biriyim ben ve her zaman gururla taşıdığım bir kart oldu. Yurt dışında olsa böyle çalışma yapan insanlar herhalde nişanlarla ödüllendirilir. Biz gerçekten o kadar çok devletimize yardım ettik ki, binlerce hayvanın kısırlaştırmasını sağladık. Hiç abartmıyorum, binlerce hayvanın sahiplendirmesini yaptık. Okullara gittik, eğitimler verdik. Bunları tamamen gönülden ve gururla yaptık. Çok güzel bir sistemdi ama şimdi sokakta sahipsiz hayvan kalmayacağı için kartlar iptal edilir diyor. Yani bu kadar akıl dışı bir şey ki!  Gerçekten bunu aklım almıyor. İnanamıyorum.

Komisyonda, meclis genel kurulunda muhalefet partileri sonuna kadar mücadele ettiler bu yasanın çıkmaması için ancak engel olamadılar maalesef. Öte yandan CHP hiçbir belediyesinde bu yasaya uymayacağını söyledi, hatta Sn. Özgür Özel yasayı Anayasa Mahkemesi’ne taşıyacaklarını belirtti.  Bu çabalar işe yarayacak mı sizce? Bir geri dönüş olur mu?

Bu amaç için çalışan tüm muhalefet milletvekillerine teşekkür ediyorum, hepsini ayakta alkışlıyorum. Yıllardır meseleyi iyi anlatmışız onu gördüm bu süreçte. Gerçekten aynı bizim gibi konuştular. Kısırlat, aşılat, yaşat, bireysel ve kurumsal sahiplendirme yap dediler hepsi de. Oylamaya gelmeyip, kabul oyu vermeyen AKP milletvekilleri de bence evet diyemediler çünkü onların da çocukları, torunları var. İleride onların gözüne nasıl bakacaklarını düşündüler belki de. O nedenle onlara da teşekkür ediyorum.

CHP’li belediyelere gelince, evet 412 belediye var ve bunların hiçbirinde toplama yapılmayacağı genel başkan düzeyinde söylendi. Yerel yönetimlerden Sorumlu Başkan Gökhan Zeybek de, Grup Başkan Vekili Gökhan Günaydın da aynı şekilde konuştular. Elbette şikayetler olacak, belediyelere baskı yapılacak ama direneceklerine inanıyorum. Bundan sonraki süreçte de sadece belediyeler ya da partiler değil bireysel olarak da hepimizin yapacakları var, mücadele sona ermiş değil.

Bundan sonra bireyler, kurumlar olarak ne yapılması gerektiği çok önemli dediğiniz gibi. Öncelikle sizin başlattığınız imza kampanyasından bahsedelim isterseniz. Şu an için imza sayısı 50bine yaklaşmış durumda. (Aşağıda da linkini veriyoruz kampanyaya katılmak ve metni imzalamak isteyenler için.) Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir çağrınız var, “Sayın Cumhurbaşkanı, Lütfen Leblebi’nin Gözlerine Bakın ve Yasayı Veto Edin” diyorsunuz. Kampanyayı bir de sizden dinleyelim.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da Leblebi isimli engelli bir köpeği var. O hayvanın gözünden bir çağrı yapmak istedim kendisine. Şimdi bu yasa ile ne olacak?  Tahmin edersiniz ki ilk başta yasaklı ırklar ve maalesef engelli kedi ve köpeklere ötenazi uygulanacak. Bakın bu hayvanların canını biz vermedik o nedenle öldürme hakkına da sahip değiliz.
Yaşam hakkına saygı açısından baktığımızda sadece acı çekenler için üç uzman hekimin kararıyla uygulanabilecek bir yöntemdir ötenazi. Geriye dönülmez bir durumda bu karar verilir. Ben 30 yılda sadece ve sadece tıbbi olarak ötenazi yapılan üç hayvana şahit oldum. Çok ileri kanser vakalarıydı hepsi de. Yani felçli hayvanların bile uyutulmadığı, sahiplendirildiği bir coğrafyada, bu kadar vicdanlı insanların olduğu bir ülkede, sadece sayı azaltmak için engelli hayvanların uyutulmasını gerçekten aklım almıyor.

Biz eşimle birlikte, sadece engelli hayvanları sahipleniyoruz. Bu nedenle ben de veto kampanyamı engelli hayvanlar üzerinden açtım. Çünkü Emine Erdoğan ve Recep Tayyip Erdoğan da biliyorum ki, Leblebi ile çok güzel saatler geçiriyorlar. Bu bambaşka bir duygu. Kalben buna inanıyorum. Belki Leblebi gözünden bakarlarsa bir kez daha düşünürler ve Cumhurbaşkanı da bu yasayı veto eder. İstediğimiz Ekim ayına kadar veto edilmesi ve tekrar bir müzakere zemininin yaratılması. Eğer yasayı veto ederse bence toplum derin bir nefes alacak. Ve aynı 2022’deki gibi bütün milletvekillerinin onayıyla toplumsal bir mutabakat sağlanacak.  .
( https://www.change.org/p/say%C4%B1n-cumhurba%C5%9Fkan%C4%B1-l%C3%BCtfen-leblebi-nin-g%C3%B6zlerine-bak%C4%B1n-ve-yasay%C4%B1-veto-edin-yasay%C4%B1vetoet )

İyi niyetli düşünürsek diyelim ki veto kararı geldi. Bu durumda sizin talebiniz ne olur? Bir plan var elinizde, o plana göre ne yapılması gerekiyor? Nasıl bir yasa toplumsal mutabakat yaratır size göre?

Öncelikle 2004’teki yasa çok iyiydi. Sonra 2022’de çıkan çip yasası da büyük alkış almıştı hepimizden. Evet o yasada yer alan “yasaklı cins” tanımını kabul etmemişitk ama yine de  çip zorunluluğu gayet yerinde bir karardı. Aslında 2004’deki kararlar ve 2022’deki bu çiple ilgili mevzuat yeteri kadar işletilseydi mesele zaten çoktan çözülecekti ama olmadı işte.

Yani çözüm öneri zaten dört maddede topluyoruz. Düzenli etkili kısırlaştırma ama tüm ülke genelinde kısırlaştırma. Yani sadece siz Adalar’da, sadece Maltepe’de, Kadıköy’de, Üsküdar’da yaptığınızda bu iş bitmiyor. Ümraniye’de yapmanız lazım, Sancaktepe’de yapmanız lazım, Sultanbeyli’de yapmanız lazım.

İkinci çözüm bireysel ve kurumsal sahiplendirme diyoruz. Yani bireysel sahiplendirmeler zaten çok önemli ama bildiğiniz gibi biz Satın Alma Sahiplen İstanbul projesiyle yaklaşık dört buçuk yıldır çok ciddi kurumsal sahiplendirmeler de yapıyoruz.  Bunun hem insana hem de hayvanlara dönüşü çok iyi. O yüzden çözüm önerilerimizin ikincisi bireysel ve kurumsal sahiplendirme. Üçüncüsü sahipli hayvanların kayıt ve kısırlaştırılması. Sahipli hayvanın üremesini durduramazsanız yine aynı şey oluyor çünkü alınan hayvanlar sokağa bırakılıyor.

Sonuncusu ise eğitim ve farkındalık oluşturma. Her söyleşide söylüyorum ben hayatımın ilk 23 yılı içinde kedi ve köpeğe dokunamamış bir insandım. Sonra bir kedi sevmeyle başladı iş. Sonrasında da biraz sorumluluk sahibi olunca işler buralara kadar geldi. Gerçekten çocukken hayvan seven insanlar çok daha paylaşıma ve özgüvenleri yüksek oluyor. Dolayısıyla eğitimde farkındalık oluşturarak hayvanları küçük yaştan sevilmesini, hayvanlarla nasıl ortak yaşam sürdürülebileceğini, onun yaşam hakkının olduğunu öğretebilirsek aslında o kişi bir köpek aldığında kısırlaşması gerektiğini de köpeğine nasıl davranması gerektiğini de biliyor. O bilinci de kazandırmak için eğitimler yıllardır düzenleniyor ama daha kitlesel, daha iyi bir şekilde, okul müfredatlarına konularak, STK’larla işbirliği yapılarak hayatta geçilmesi gerekiyordu. Birçok ilçede yapıldı bu ama yetmedi tabii ki.

Bireysel ve kurumsal olarak yapılması gerekenler konusuna gelelim.  Sizin çalışmalarınız ne yönde ve yasanın çıkmasıyla beraber neler yapmayı planlıyorsunuz?

İdeal olan bütün hayvanların sahiplenmesi ama bu zaman alacak bir şey. Dediğim gibi birçok il ve ilçede kısırlaştırma ve hayvan sahiplendirme konusunda çok yol kat ettik ama bunların yapılmadığı yerler daha fazla.  Kadıköy, Maltepe, kısmen Ataşehir, Adalar, kısmen Üsküdar, yani üremenin kontrol altında alındığı ilçeler ve iller çok daha iyi. İzmir aynı şekilde ama mesela Ankara’da maalesef böyle bir çalışma çok daha az yapıldı. Dolayısıyla Ankara’daki arkadaşları zor günler bekliyor. Bizim şu anda yaptığımız “Sahiplen İstanbul” projesini “Sahiplen Türkiye”ye dönüştürmek hedefimiz. “Sahiplenme” diyoruz ama sadece evine alma değil kastettiğimiz; sokağındaki hayvanların sorumluluğunu sahiplenme anlamında kullanıyoruz bu kelimeyi. Bu projenin birkaç ayağı var. Birincisi, Yerel Hayvan Koruma Gönülleri ile iş birliği yaparak mahalledeki bütün hayvanların kayıt altına alınması. Diğeri, kayıt altına alınıp, kısırlaştırıp aşılama çalışmalarının yapılması. Aynı şekilde sahiplendirme yani bireysel ve kurumsal sahiplendirmeler. Bunu da köpeklerin mizaç testi yapıldıktan sonra uygun hayvanın seçilmesi şeklinde hayata geçiriyoruz. Üçüncü ayağı da yine şirketlerin ve yani esnafın çevresindeki bütün hayvanları, yine kayıt altına alıp kısırlaştırılması. Yani Sahiplen İstanbul, sokağındaki canlıyı sahiplenme projesi aslında.

Bunu telefon üzerinden de Semtpati uygulaması ile yapabiliyordunuz değil mi?

Semtpati, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin başlattığı bir telefon uygulaması. Telefonunuza indirip sahiplen tuşuna bastığınızda İBB bakım evlerinde yer alan, mizaç testinden geçmiş yani sahiplenmeye uygun köpekleri görebiliyorsunuz.   Şimdi bizim hedefimiz bu uygulamanın diğer bölgelerde de olması ancak bunun teknik altyapısının kurulması zaman alacak. O nedenle öncelikle şimdi yapılması gereken insanların sokaklarındaki, bölgelerindeki hayvanları sahiplenmesi söz konusu. Herkes kendi ilçe barınaklarındaki bakım evine, sokaktaki köpeklere biraz daha farklı baksın, daha fazla duyarlılık göstersin. Ondan sonra çalışmak isteyenlere her türlü teknik destek zaten verilir.  Adalar özelinde bir çağrı yapmak istiyorum. Herkes bahçesinde bir köpek sahiplensin. Ayrıca yine Adalar’da yaşayan iş insanları, şirket sahipleri iş yerlerinde bakmak için alabilirler bu hayvanları. Telefonum 0532 517 55 64, e-mailim de pinarsatioglu@yahoo.com. Bana ulaşan herkese yardımcı olurum.

https://www.semtpati.com/


Yayınlanma Tarihi: 09 Ağustos 2024  /  Son Güncellenme: 09 Ağustos 2024


Bu yazı hakkında yazarımıza ve editörlerimize iletmek istedikleriniz mi var?
Aşağıdaki formu kullanarak kendisine ulaşabilirsiniz.
(Bu formdaki bilgiler, yazarımız ve editörlerimizin mail adreslerine iletilecektir.)


Çerezleri Yönetin!

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet verebilmek, güvenlik ve sizi tanımak adına çerezler kullanmaktayız, detayları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Gizlilik Politikanızı ve KVKK Aydınlatma metnini okumak için buraya tıklayınız.

Eğer sitede gezinmeye devam edersiniz politikamızı onaylamış sayılacaksınız.